bugün

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken
o, "şunu
yapmadın" diye cevap verecektir.
Ve ne söylesen karşılığında mutlaka
başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır.
Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.
Özledin, içtin, ağladın, güldün,
şarkılar söyledin, düşündün, şiirler
yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme.
Herkes kendinden sorumludur
aşkta.
Sen aşkını doya doya yaşarken o
kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde
tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne
yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin.
Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.

Nazım Hikmet Ran
ah muhsin ünlü den:

resulullah la benim aramdaki farklar

"resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
resulullah yolda ebu bekir'i görse es selamu aleyküm ya sıddık derdi,
ben yolda ebu bekir'i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

resulullah azrail'i yolda görse tanırdı;
ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki 'kızım ha gayret!'
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki 'anneciğim ölmesen'

ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki 'anneciğim seni ben'
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf...

resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü"
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...

(bkz: ahmed arif)
seziyorum ki kaçacaksın
yalvaramam koşamam
ama sesini bırak bende

biliyorum ki kopacaksın
tutamam saçlarından
ama kokunu bırak bende

anlıyorum ki ayrılacaksın,
çok yıkkınım yıkılamam.
ama rengini bırak bende.

duyumsuyorum ki yiteceksin
en büyük acım olacak
ama ısını bırak bende

ayrımsıyorum ki unutacaksın
acı kurşun bir okyanus
ama tadını bırak bende

nasıl olsa gideceksin
hakkım yok durdurmaya
ama kendini bırak bende
"Sizde bir ağaç yürüse bende ormanlar koşardı." Merih Akoğul
"uzaklardaydın ,oracıkta ,öbür kıtada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni."

Daha nasıl anlatılır , cemal süreya üstüne söylenecek söz mü kalmış!

Not : dikkat edin, can alıcı dizeler diyor..
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
''Nazım Hikmet RAN''
Seni sevmek güzel şey... Iyileşen bir yarayı kaşıyıp tekrar kanatmak gibi..
Varken seninle ölmek , yokken yokluğundan ölmek gibi..
Seni sevmek her akşam eve dönüş yolu gibi, huzurlu ve mutlu.
Yokluğunda bile seni sevmek, aşkla , umutla, heyacanla..
Seni sevmek çok başka bir şey.
Seni sevmek güzel şey..
"bir şehiri yakmayı,adam vurmayı,
para çalmayı,dinden çıkmayı,
sokaklarda sürüne sürüne ölmeyi bile göze aldığınız biri
hayatınızdan çekip giderken
size sadece
bileklerinizi kesebileceğiniz dakikaları bıraktı diye
bütün hikayeyi yazan yürek öldürülmez" *
Biliyorum;
Tanımlama denkleminin olasılığında
Ruhuma itaat eden bir deliyim ‘ben’
Ama sen yinede söyleme.

Kırılır cümlelerim
Devrilir kelimelerim

Ben kırık bir aynanın yansımasında
Beyazlar içinde ak saçlı bir dağ gibi
Yokluğunu içinde arayan
Kırık bir aynanın yansımasıyım.
(bkz: serkan görgülü)
"Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda!
Benden dürüst,
En ufak dalgada,
Arkasını dönmeyecek kadar olgun.
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir.
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
işine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı!

CAN YÜCEL" can yakar...
SÜMBÜLZADE VEHBi EFENDi

Aşağıdaki şiir, edebiyat tarihimizin saygın şahsiyetlerinden Sümbülzade Vehbi Efendi'nin müstesna bir eseridir. Şiirin hikayesi ise şöyle: Bir gün padişah Vehbi Efendi'yi yanına çağırır ve: "Bana öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin" der. Ve işte sonuç aşağıda:

Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
* * *
Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.
* * *
Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.
* * *
Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
* * *
Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
* * *
Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.
* * *
Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarıda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.
* * *
Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
* * *
Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
* * *
Sen her zaman gelesin, ben Vehbi'ye veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümesselam.
"üç kez seni seviyorum diye uyandım
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum."

ilhan berk.
baştan sona tüm cümleleri can alıcıdır.

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..

Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman
olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

can yücel
"her şey biliyor her şey
sen biliyor musun bakalım
seni nice sevdiğimi?
üstüne titrediğimi?

geldiğimi?
gittiğimi?

hadi!"

cemal süreya
Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın...
Bu dilden firar eden her söz yaydan çıkmış ok gibi
Sözler bazen bir hazine bazen dermansız bir dert tipi
Geçmiş dünden bahsetmek lezzetsiz
Gelmemiş yarından hep mi şikayetçiyiz biz ?

Aklımın ipinin ucuda kaçmış, timsah katreleri boşalsın
Bir iki damla hiç değersiz
Hüzün ve kaderin pençesinde bir dev; Nam-ı Değersiz
Gece-Gündüz ömürden yontar, Dünya dönmez yarensiz

Bugün ömür yarım gün, serbest kalsın fikrim
Senin tozlarını silemez tenimden ellerim
Varlık ruhu terk eder; gözüm gözünden ayrılınca
Bendeki Aşk Altın Misâli AĞIRLIĞINCA

Sensiz benlik yokluk demek, kalbim sana emekçi
Aşk denen illet; çorak arazide tilki misal kurnaz bekçi
Başım sarkıt bir mahalsiz, cümle yolumun önüne taş
Dudakların kadeyi nikah eden, çakır keyif dertdaş

Gören derki; sel ağzına bina yapmak aptal işi
Yel eserse kırmaz dişimi, kalp bir körse görmez bir şeyi
Saniyeler dakikalarla yapar alışverişi
Saatler seni alır benden korkarım olamaz gelişi

Hasret gözümün ışıklarını söndüren alçak misafir
Afitap sönük bir mum, ayrılık hâin bir zehir
Melek yanımda yüzünü saklar, felek yüzüme kaş çatar
Bir tek bu hüznü sen boğarsın, ipek tenin derime batsın

Rüzgar saçını süpürse mest olur bakışlarım
Adınla uyanır kulaklarım, yüzünle açar göz kapaklarım
En güzel şiirlerimde kaleme adını sayıklatırım
Odamın Hayaletisin Sessizliğine aşığım

Derdime çare baytarım yok
Dengeme destek tut ki durayım
Şafak güneşin fermanıı geçer acı tatlı sayılı zamanın sancısı
Ama melek bir yandan, şeytan bir yandan
Başım zindan yokluk var, bu kaçıncı şikayetim bilmem

Kafamı duvara yasladım, omuzların yanımda yok
Ahbaplar maymun iştah sahibi, benim içim senle tok !
Yok ki gücüm, belki devler ülkesinde bücürüm
Sessizliğinle gelir hüznüm, yokluğunda gömülü ölüyüm

Bu devranın binlerce sevgi müşterisinden biriyim
Yalnızlığıma küfrederim, sensiz halden müştekilim
ilelebette dönmez olsan; bil ki yalnız nöbetteyim
Hatalarıma savaş açtım; her gün farklı kefendeyim

Hayat günlük defter yaprağı; hazan gelir dökülür
Gelirken ne getirilir ki ? Giderken ne götürülür ?
Dertle anlaş devâ bul, üzüntü kalbi sömürürür
Yüzüne baktığım her an cennetten bahçe görülür

Gülüş neşem değil gönül bucaklarında harabeler
Bu hilekâr tavırla geçer fena saatler
Seni içeren masallarım anlatılacak kadar kısa değiller
Aşk ilinde bir tarafta cüceler diğer yanda devler

Derdime çare baytarım yok
Dengeme destek tut ki durayım
Şafak güneşin fermanıı geçer acı tatlı sayılı zamanın sancısı
Ama melek bir yandan, şeytan bir yandan
Başım zindan yokluk var, bu kaçıncı şikayetim bilmem

(bkz: sagopa kajmer)
bir sokak gibi düşünmek hayatı
bizden habersiz gelip geçenler
sonradan
hatırladıkça
bazen
kim olduklarını
bize ne yaptıklarını
hayatın anlamını düşünür gibi
apansızın düşünmek
hayatımızda hiç yer kaplamayan
herhangi bir insanı

ne kadar silik, önemsiz de olsa
zamanın geçtiğini bizi hatırlatan
her şey
hatıra sızısı
anlara değer veren sonsuzluk
ve hayat kadar sıradan

sokağın bir yerinde
artık her anıyla baş edebilir insan.

M. Mungan
" Ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı. "

(bkz: Sabahattin Ali)

bu arada;

(bkz: dostum dize demişin ama millet bütün şiiri gömmüş)
an itibariyle bazıları sahiden canımı alabilecek kadar vurucudur.
neden ağladığımı bilmiyorum, diyorsun
çünkü bir şeyler değişiyor içinde
kendini ikna etmiyor düştüğün boşluk
bildiklerin başkalaşıyor gözlerinin önünde
yabancılığı öğreniyorsun

gece söndürür hayalet olmaya yetmeyenlerin ışığını
güçlü olmaya benden daha çok ihtiyacın var
çükü haksız olduğunu
kalbinin bir yerinde biliyorsun
gündüzün kepenklerinde duyduğun güven,
çelimsiz gölgelerin fısıldadığı
küçük sırlarla büyüyorsun

zamanın ve
aynanın önüne bırakılmış
kısa bir mektup bu
belki çok sonra anlayacaksın içindekileri

ama şimdi okuyorsun.

m. mungan
Aya giden, yıldıza giden milletlere imrenen Türk Gençliği!
Yirmi yaşındaki Fatih'in ahlak fezasından düştüğünüz bugünkü çöplüğe bakın ve utanın !
Necip Fazıl Kısakürek

vecizeye daha yatkın gibi ama naif dizeler neticede.
Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin.
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime.
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer olduğu güldüğùn yerde...
Diye devam eder, her okuduğumda bu şiiri bir kez daha severim ümit yaşar oğuzcan'ı.
tek yasak
özgürlüğün geldiği gün,
o gün ölmek yasak!

cemal süreya
Kuşçu amca,
Bizim kuşumuz da var
Ağacımız da;
Sen bize bulut ver sade
Yüz paralık. *