bugün

Birini elde ettikten sonra olayın heyecanının kalmadığını hissetme durumudur.Hiçbir şekilde engel olamadığım, kendimden tiksinmemi sağlayan histir kendisi. her seferinde kız için belli bir zaman harcanır, birlikte sinemalara, cafelere,barlara gidilir. en sonunda bir gün o mesajlaşma başlar:

hatun kişi: bugün çok eğlendik değil mi =)
cemmm: evet ya, x çok komikti, y çok güzel mekan ya.. blah blah blah..

hatun kişi: ya ben galiba sana aşık oldum =)
cemmm: hımm, ok. bir ara konuşuruz..

ulan salak, sen değilmiydin haftalarca peşinden koşan, paso bir yerlere gidelim diyen, daha ne istiyorsun? ama yok, o lafı kullandığı an sanki kız basit biriymiş gibi gelir göze. halbuki alakası yoktur. kıza kaçamak cevaplar verilir. sonunda kız bayar, senle mi uğraşacağım der, konu kapanır.

edit: abi hepiniz süper ilişki sahipleri misiniz? noluyoruz yahu??!
karşındaki insanın gerçekten elde etmek istediğin kişi olmadığının kanıtıdır zira elde etmek isteyip uğraşığ elde ettiğinde hala soğumuyorsan işte bu da aşıksın demektir...
(bkz: maymun istahlilik)
(bkz: yalniz bir opera)
kızı tavlayana kadar maymun olan yurdum evladının yaptığı çirkin harekettir. onun için sevgili yanında cep telefonu kıvamında taşıdığı aksesuarıdır. iki gün sonra yenisi ile değiştirmeye her dem açıktır.
komedidir. soğuyan kişinin karaktersizliğidir. Kendini bilmeyişidir. karşıdakini oynatmak isteyişidir.
nefsin doyumsuzluğu durumu. angelina jolie ile birlikte ol yine soğursun. ferrari bin, bu sefer de helikopter istersin.
(bkz: haysiyetsizlik)
gerçekten ne istediğini bilmeyen bir bünyedir.
ya da istediklerinin sadece elde ettiklerinden ibaret olduğunu düşünen, "biri gelir biri gider" zihniyetine sahip kişidir. (aşk demiyorum, cinsellik baabında)

yukarıda vermiş olduğumuz örnek her ne kadar sert olduysa da, maalesef elde edilmek için beklenilen birşey elde edildikten sonra o kadar da gizemli ve mutluluk verici olmayabiliyor.

çocukken, bir arkadaşınızın atarisi vardır ve her gün bir şekilde o atariyi oynamak için onunla samimi muhabbetler kurarsınız..
lâkin, bir zaman sonra o atari sizin elinizde olduğunda, bir zaman sonra ondan sıkılır, oynamak bile istemezsiniz.
ilk etapta atari sahibi olan arkadaşınızla aranızda geçecek muhtemel diyaloglar;
-abi size gidelim hadi.
-ne yapacağız bizim evde?
-ya otururuz, atari oynarız...
-bıktım valla atari oynamaktan hiç oynayasım bile gelmiyor.
-ya bıkılır mı? ne güzel işte.. mario oynarız.
-yok, yok. gel parkta salıncak binelim.
-off ya! bi atari alayım evden dışarı çıkmıcam valla.

bu diyalogların sonunda atari sahibi olduğunuz zaman, aynı sıkıntıyı sizde yaşıyorsuuz ve "demek ki gerçekten de sıkılıyormuş insan" diyorsunuz.
tabii bu sıradan bir örnek. aşk ilişkilerini buna benzetmek saçmalık olur.
lâkin insan bünyesinin asla kurtulamadığı bir hastalıktır bu.

yukarıda verilmiş olan örneği çeşitli şeylerle çoğaltmak mümkündür.

nesnelerin ya da maddelerin belirli bir sınırı vardır. bir yerden daha ileriye gidemezler. insan her zaman yenilikçidir, yenilenendir.
elde edilen birşeyle yetindirmez bizi, öyle ki;
her geçen zaman bizi şaşırtır, değişik gizemleri meydana çıkar...
onu elde etmek istersiniz, o da size sunmak ister...
ama bunu akıllı, zevkli, eğlenceli bir şekilde yapar ki, her defasında aynı şeyi defalarca kez elde etseniz bile, tekrar tekrar elde etmek istersiniz.
dogal bir şey denilen olay.
ne istediğini bilmemekle pek alakası olduğunu sanmamakla beraber insanın doğasında olduğunu düşündüğüm davranış biçimi. kadın erkek farketmez, insan hep zor olanın, ulaşılamaz olanın hayalini kurar. istediği şey aslında o kişinin kendisi değil ulaşılamazlığıdır ve elde ettikten sonra beraber olmak için bir sebep bulamaz. sonuç olarak genele karşı soğukluk, sevgiliye karşı ise cinsel soğukluk görülebilir yadırganmamalıdır.
pesinde kostugun zaman diliminde gözünde büyütürsün onu. onun için yaptıgın, verdiğin her emek onun degerini sende defalarca katlar. tanısmamısındır onceden yada o anlamda tanımamasındır bile. ama elde ettiginde senin hayalini kurdugun kişi yoktur, dersin kendi kendine ben bunun için mi savas verdim kendimde.. * *
korkuyorum sana ulaşmaktan;
sakarya gibi karedeniz'e ulaşıp durulmaktan.
çocukken bir oyuncak alırsınız. çok istemişsinizdir onu, bir kaç gün oynarsınız sonra bir köşeye unutulmak üzere bırakırsınız, sıkılmışsınızdır. ama bazıları vardır daha geç sıkılırsınız bir iki hafta sürer belki ama sıkılırsınız işte elde etmek böyle bir şeydir.
en insanın gözünün içine sokan formu türk filmlerinde geçmektedir.
(bkz: sen her gün domates yesen bıkmaz mısın)
(bkz: zübük)
amacı sadece elde etmek olan, gerçekten mutlu olmak istemeyen, doyumsuz, ego tatmini içindeki insanın içinde bulunduğu eylem.
bir arkadaşımın başına gelmesi vesilesiyle beni hayretler içinde bırakan durumdur. bu esas oğlanımız bir kıza çok aşıktı. geceleri balkonda içer içer ağlardı onun için. bütün hayallerini onun üzerine kurmuştu. ve en sonunda aşık olduğu kızla çıkmaya başladı. ama şimdi "çok mutsuzum be abi" diyor. çok enteresan bir vaka-yı vakvakiye durumu.

(bkz: fantezi)
maymun iştahlı olmak....
neden olaraktan şunlar sıralanabilir:
-yanlış gözlemleme,
(teklif eden kişi karşısındaki kişiyi iyi tanımadan teklif etmiş olabilir.)
-çıkmaya başladıktan sonra karşıdan gelen şımarık tavırlar,
-okuduğu dergi kitap ya da gazetelerden, aşkın ulaşılmaz olduğunu anlamak ve aşkı yakalamak adına koşmak koşmak ve sevdiğinden gayrı soğumak..
sevdicek eğer gerçekten o olduğu için sevilmiyorsa ,yani zihinde yaratılmış bir siluetten ibaretse rastlanabilecek durumdur.

ilk başta herşey çok güzeldir, dikkat çekmeye çalışır, ilgilidir,sevecendir.
zamanla bir bakarsınız siz onunla ilgilenmezken harikalar yaratan adam, siz de ona karşı boş olmadığınızı hissettirdiğinizden beri buz dağına dönüşmüş.

olası durumlarda kişinin üstüne gitmemek ve ne hali varsa görsün yaklaşımı uygundur.
bu kişinin mazisine baktığımızda büyük ihtimalle şunu görürüz:
aşık olmuştur, karşılık bulamamıştır. aşık olduğu kişinin hayali ile bir müddet yaşamıştır. sonrasında ona karşı bir kin. ve hırs.
bu hayali de çöpe attıktan bir süre sonra, hırs ile yola çıkar, artık elde edeceğim der. kaleyi fethettikten sonra a.k. ne yani olay bu mu der. tat yok birşey yok sonucuna varılır.
"heyecanımı kaybettim", "duygularımı yitirdim" gibi daha dün yerinde olan şeyleri kaybettiğini söyleyerek kaçarlar... "neden" diye sorduğunuzda ise "bilmiyorum" derler... sonra da bir "hoşçakal" ile sizi bir "piç" gibi ortada bırakırlar...

siz kucağınız da hayalleriniz, umutlarınız ve o andan itibaren artık acınızla donup kalırsınız...

öyle ya giden zaten önüne bakıyor siz gidenin arkasına...

ve değersizleşiveriyor bakılan herşey o andan itibaren... zaten "o"nla değerlenmişti ya "o" sogudu donan ise siz oldunuz...
ne istediğini bilen kişinin yaptığı durumdur...

arkadaşken çok iyi vakit geçirilir, lan bu hatun sevgilim olsa ne güzel olur denir... ama arkadaşlık başka sevgililik başka olur(muş), öğrenirsiniz...

ya da, birine çok benzetmişsinizdir... belki bir çocuk gibi, bir oyuncağınız kırılmıştır, çok üzülmüşsünüzdür... sonra anneniz-babanız size ona benzer bir oyuncak alır, ama birkaç gün sonra bakarsınız ki yeni oyuncak, tutmaz eskisinin yerini... daha iyi olsa da, daha güzel olsa da eskisini ararsınız... sonra onu da kırıp atarsınız, yeni gelecek oyuncağı beklersiniz, eskisinin yerini tutacak diye...
olan oyuncaklara olur tabi ama çocuk gözüyle anlamazsınız...
murathan mungan demiş ki her kazanan gibi sende çekip gittin... ayrılmadan önce son birkez sevgilinin yüzüne bakıp mırıldanır bu cümle... anlayamadığım ama hep kendimi de içinde bulduğum durumdur... zor durumdur. kabullenmek istemesende soğuman, kabullenmek istemesende senden soğuması... çok zor.
(bkz: masturbasyon sonrasi pismanlık)