bugün

küçük harflerle yazılan engizisyon. belki de haç çivisinin kutsal sözlerden kestiği haraç.
hakikatini kavramak. insanda pek çok farklı latife olduğundan bilmek hakikati farklı merbebelerde değişik manalar ifade eder. aklın bilmesi, kalbin bilmesi, ruhun bilmesi. mesela ölüm hakikatini herkes bilir. ama bu bilgi akılda olduğu zaman farklı, kalbte olduğunda farklı, ruhta olduğunda farklıdır.
ilmek
bilmemekten iyidir çoğu zaman...
herkes başkalarının bilmediği bir şeyi bildiğini sanır.
yitik aptal egolar. ben de onlardan biriyim.*
kimi zaman acı verir.
sevmek eylemiyle birleşince felsefe olan kavram.
ahada formül
bilmek+sevmek=felsefe
sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
bilmek. bu da ürkütüyor. gene de biliyorum:
kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda
**
bilmek guzel mi ? insan olgunlasmadan once uzun zaman gelecegi surekli bir bahardan, mutlu surprizlerden, huzur ve aydinliktan ibaret sanar. acilar, kederler, kayiplar, buyuk olumsuzluklar icerebilecegini aklina getirmez, getirmek istemez. bilmemek sanmaktir. bilmemek degil ogrenmemek guzeldir bunlari...sanmaya devam..
bilgi ile ilişkisini,

bazen,

bir kampanya dönemi gibi sanki..

sadece anlamaktan vazgeçip, yatağına uyumaya gidenlere,

bir ödül bak sana ve al işte şimdi bildiğin gibi, pek de önemli değildi işte..

diye

sunan.
bilmek her şeyden önce bilmek istemeyi gerektirir. eğer kişi en baştan bilmek istemiyorsa gözüne saplanmış şeyleri bile bilmezden gelebilir. mesela aşktır, bilmenin önündeki en büyük engel. aşıkken insan, kör, sağır, aptal ve de dilsiz olur ya bilmek istemez gerçekleri maşukla ilgili. sonra ne mi olur aşık çok fena düşer, yine yeniden tuzla buz olur ve yeniden iyileşmeyi beklemeye başlar.
nedir o zaman? bilmek önemlidir, hayalkırıklığının en birincil nedeni bilmezden gelmektir.***
cahillik mutluluktur.
bilmek iyi midir kötü müdür, bildikçe canımız yanıyor, neden, sorularına bir bilge kişinin verdiği cevabı paylaşmak istiyorum sizlerle;

Dağın zirvesine çıktıkça oksijen artar fakat nefes almak güçleşir. yine de başkadır o güç nefesin, acıtan nefesin tadı. farkındalığınız arttıkça gördüklerinizden, duyduklarınızdan, kokladıklarınızdan, dokunduklarınızdan aldığınız tad da değişecek, genişleyecek, daha derine nüfuz edecektir...
"Bilmediğini bilenin arkasından gidin, bilmediğini bilmeyeni uyarın, bilmediğini bilene öğretin, bilmediğini bilmeyenden kaçının..." Konfiçyüs
nasrettin hoca bir gün; Çıkmış kürsüye, "Ey ahali, bugün size ne diyeceğimi biliyor musunuz?" diye sormuş... ahali, "Bilmiyoruz" deyince, "E siz bilmeyince, ben size ne diyeyim ki?" diyerek, çekip gitmiş... Ertesi gün aynı kürsüye çıkmış, "Ey ahali, bugün size ne diyeceğimi biliyor musunuz?" diye sormuş; ahali, "Biliyoruz" deyince, "E madem biliyorsunuz, benim söylememe ne lüzum var ? " diyerek, yürümüş gitmiş... Daha ertesi gün, gene aynı kürsüye çıkmış, gene aynı soruyu sormuş, bu sefer ahalinin yarısı "Biliyoruz" yarısı " Bilmiyoruz" deyince de, " oh ne âlâ " demiş... "Bilenler bilmeyenlere anlatsın o zaman! "
"öğrenme eylemenin sonucu olarak biliyorum ve bilmeye devam edecegim" saçmalığıdır.
meiji döneminde japon usta nan-in, zen incelemeleri yapmaya gelen bir üniversite profesörünü karşılar. nan-in, konuğuna çay sunar. profesörün fincanını doldurur, ama durmaz. çayı fincana döker de döker. konuk profesör taşan çaylara bakadurmaktadır. bir süre sonra, kendini tutamayıp, boşalır: taştı! artık almaz ki!.
bu fincan gibi der nan-in, sen de kendi düşüncelerin, kurgularınla dolusun. önce fincanını boşaltmazsan, sana zeni nasıl gösterebilirim ki
Bilmek ve hala bilmediğimizi düşünmek en yüce marifettir.
Bilmemek ve buna rağmen bildiğimizi düşünmek bir hastalıktır.
erich fromm
ilmek ilmek hep ve yeniden.
rüyamda bana “bekle” derken o güzel yüzlü kadınla dans ediyor olduğunu bilmem gerekirdi. senin de ufacık bir bakışın benim bin yıllık lanet umudum oluyor diye yüzüne bakamadığımı bilmen gerekiyor.
Bilmek; yanında acıyı getirir.
"her zaman yapabilmek değildir; ama yapabilmek her zaman bilmek demektir."
Bilmek ölümcül olabilir. Belirsizliktir insanı büyüleyen. Sis her şeyi güzelleştirir.

(bkz: Oscar Wilde)
insanların derinine girdikçe göründüklerinden o kadar farklı olduğunu anlıyorsunuz ki, o yüzden bütün ön yargılar boşuna. Sınıflandırmaya zorlasa da içimizden ve dışımızdan gelen bazı etkenler, görmeyi değil de bakmayı bilmek lazım. Ama yargılamadan. Sonrasında anlamak ve o insanı bilmek kendiliğinden oluşacaktır. Dünya üzerinde bir insanı bilmek kadar güzel bir şey yok. Aşkın, dostluğun, kardeşliğin en güzel yanı, bilmek.
bilmemek kadar korkunç değildir..