bugün

kaleci, sağ bek, ön libero, forvet transferleri yapmadığı müddetçe şampiyonluğu unutsun takımıdır.

sol bek de yok takımda ama hadi ismail dönene kadar süzenle falan idare edilebilir orası ama diğer mevkilere transfer zorunlu. hatta ve hatta sağ kanatta holosko oynayacaksa oraya da transfer zorunlu.

takım geçen seneki taktik, diziliş ve formatla oynayacak gibi görünüyor. kadro aynı. başarısızlık bir nevi devam ettirilecek. biz de lig bitimine 6 hafta kala yine "seneye şu noktalara transfer yapılmalı" geyiklerine girecez. her sene olduğu gibi.
bazi kendisini besiktas'li sanan sigirlarin, fikret orman'in kulübü uefa'ya sikayet ettigini iddia ettigi takim. özellikle haber1903 gibi sacma ve adali yanlisi bir site'den besiktas'la ilgili tüm haberleri aliyorsan, normaldir.

bak benim salak kardesim... uefa her sezon sonu avrupa'Ya gidecek olan kulüplerden iki belge istiyor. bunlardan birincisi oyunculara borc olmadigina dair imzalanmasi gereken belge, digeri ise "sikeyle uzaktan yakindan alakamiz yoktur" diye imzalaman gereken belge. bu belgelerden bir tanesini yanlis beyanla imzalarsan, ne gibi sonuclar doguracagini gecen sezon cok iyi gördün. besiktas'in da kabul etsek de etmesek de, tahkim'de görülen bir sike davasi bulunmakta. sen o sike belgesini yanlis beyanla imzalarsan, daha önce'den yalan beyandan yargilandigin icin, daha feci cezalara carptirilabilirsin.

anladin mi canim kardesim. anlamadiysan daha iyi anlatilmis sekli burada:

http://www.iddaafm.net/besiktasi-kurtaran-beyan.php

ve sen hala burada iki yildiz transferi icin serdal adali'yi baskan olarak istiyorsan, o yildizlari besiktas'in üstünde görüyorsan tüküreyim senin besiktas'liligina.
kombine satışında akıllıca bir karar almıştır. yaklaşık 15000 kişi kapasiteli ve başka bir takımın maçlarını oynadığı stad. açıkcası taraftar çekmek biraz zor olabilirdi. fakat Beşiktaş taraftarları aldıkları kombineyle Olimpiyat Stadı'nda oynayacakları karşılaşmalara 1 kişi daha götürme hakkına sahip olacağı için albenisini yükseltmiştir. hem olimpiyat stadı'nda oynanacak maçların doluluk oranını artırmış oldu hemde maddi yükü azaltmış hemde stada zarar veren şahısları teşhis etmekte daha kolay olacaktır.
pedro franco dışında ilk11e transfer yapmamış takım.

geçen seneki ilk11'de kaleci, stoper, sol bek, ön libero, sağ kanat ve forvet mekileri yetersizdi. geldiğimiz noktada hala yetersiz. hele ki ön libero transferi çok can alıcı bir hamle olacaktı, ne yazık ki gerçekleştiremiyorlar. veli ve necip'e o mevkide güvenilemez. bunu son 2 senedir görüyoruz. o mevkiye karakter kazandıracak bir transfer şart. idareten oyuncular değil, o mevkinin adamı bir transfer. bu işi yapmak zor değil. ama bizim yönetimle zor.

ayrıca müzminleşen bir sakatlığı olan almeida ile yola devam etme fikri hiç akıllıca değil. sakatlığı yüzünden bu adam 2 senedir kaç maç kaçırdı haberleri yok sanırım yönetimin. pektemek de keza öyle. bu bölgeye de forvet karakteri olan, golcü bir isim lazımdı. en azından takıma ve taraftara da heyecan getirirdi bu transfer. ama olmadı. gidip eneramo alındı.

takım psikolojisinden, atmosferden, reklam ve pazarlamadan hiç anlamayan bir yönetim ve teknik ekip var demek ki. yine 3.lüğe tavız anladığım kadarıyla.
ısrarla bu kelimeyi kullanıyorum: vizyonsuz bir yönetime sahip takım.

futbol takımı içerisinde beşiktaş'ın ihtiyacı olan hamleler bir türlü yapılmıyor. yöneticilerin geçen sezondan beri dillerinden düşürmedikleri planlama, profesyonellik gibi safsatalar bugün itibariyle çökmüştür.

geçen sezon teknik direktörlük hususunda samet aybaba nasıl ki son tercih olduysa bu sene de bilic son tercih olmuştur. tercih değil, zorunluluk olmuştur hatta. bu anlamda bir planlamanın olmadığı açıkça görülmüş, hamlelerin rastgeleliği iyice kesinlik kazanmıştır.

bilic'ten sonra da aynı rastgelelik futbolcu transferlerinde sürmektedir. plansızca, mantıksızca girişilen transfer hareketleri gün itibariyle iyice kendisinden soğutmuştur. eneramo ile de iyice tiksindirmiştir.

beşiktaş'ta bir planlama yoktur. beşiktaş'ta hala menejercilik vardır. beşiktaş hala başıboştur.

önder özen nerede?

biz umutluyduk halbuki bu adamdan. yönetim futbol ile ilgili tüm işleri bu adama bırakır da iş biraz rayına oturur diyorduk. ne oldu? fikret orman keyfine göre transfer yaptı: sezer öztürk. bilic hayatında hiç tanımadığı, belli ki adını ilk kez duyduğu eneramo'yu alın diye tutturdu. kaleci transferi 250 bin euro fark yüzünden 2 aydır içinden çıkılamaz bir hale dönüştü. sağ bek transferi keza aynı şekilde. sol bek yok. ön libero yok. forvet belirsiz.

önder özen napıyor?

bir heyecanla başladığı görevinden kendisi de soğudu sanırım. baktı ki beşiktaş'ta dönen şeyler futboldan biraz alakasız, o da attı kendini geri plana. bakarsınız yarın bi gün istifa eder. ibrahim altınsay etmedi mi?

beşiktaş'ı büyüklüğüne yaraşır şekilde yönetemiyor bu yönetim.

stat 1 yıl içinde biter yalanı bugünlerde kimsenin gülmediği soğuk bir espriye dönüştü.

sponsor anlaşmaları seçimden sonra açıklanacaktı ne oldu?

yıldız futbolcu transferi neden unutuldu?

uefa'ya gönderdiği mektupta beşiktaş başkanı neden şikeyi kabul etti?

sahi bir de sorulacak hesap vardı. hesap sormak güzel bir vaat tabi. 8 yıl kan ağlamış bir camiada herkes hesap sorulmasını ister. istedik de. ama ilişkiler hesap sormayı bırak günbegün güzelleşerek arttı.

peki sorarım şimdi:

beşiktaş taraftarı nerede?
hakkında uzun uzun yazdıran takım, renkleri siyah beyazdır.

oruç vakti kimsenin gözüne batmasın diye hayali sigaramdan derin bir nefes çekerken soralım, kimin ah'ını aldık arkadaş?

renkler de siyah ve beyaz ya hani, gerçi siyah ve beyaz için renk değil ton denir onlara demişti ilkokul resim öğretmenim, uyuz kadının tekiydi gün batımı çizip verirdin pembe gökyüzü mü olur derdi, neyse konumuz o değil; Süleyman seba'yı hatırlar mısın?

hatırlamayanlar azıcık altlara doğru gitsin onlarla sonraki panelde buluşalım şimdi seba başkanlık dönemini hatırlayanlar ile başbaşa olmak istiyorum. kaya çilingiroğlu sen gelme güzelim, akıl yaşı tabelası koydurtmayın adama. biz ne zaman ''baba'' hakkı'lardan (şu klasik edebiyata girdik kazasız belasız çıkabilecek miyiz bakalım) kazık kadar olup hala baba parası yiyen böyle kaya kafalı bebelere kulak verir olduk? yetmedi bir tanesini de başkan yaptık. bebe dedim de ankaralı değilim sanırım sadece ankaralılar kullanıyor bu lafı. öyle veya böyle gelin itiraf edelim, biz sebat etmesini beceremedik beyler. haydi hep birlikte, sebat etmeyi beceremedik, all together... öhm,

acaba ben mi çok romantik bakıyorum dediğim de çok oldu, hepi topu 11 gencin top oynadığı bir düzen sahadaki. o bana göre öyle değil beyler, yüzlerce yazı var aramasanız bile görürsünüz ''sevinmek için sevmedik'' temalı. e peki ya ne, siyah-beyaz işte. bak şimdi;

sen benim her gece efkârım,
gözümdeki yaşım, sigara dumanım,

sen benim damardaki kanım,
alnımdaki yazım, şanlı beşiktaşım

11 kişilik takıma yazılan marşa bak. bu dizeler en kral, en nazlı, kaprisli sevgiliye yazılsa söylense hatunun gözleri japon çizgifilmlerindekine döner kocaman kocaman terbiyesizim.devamı daha da vahim;

kalbimin en orta yerinde, büyük bir yangın var,
alevler içinde,
beşiktaş, sana yemin olsun, bitmeyecek sevdam,
mezarımda bile.

al bu dizelerden beşiktaş'ı, koy sevdiceğinin ismini sırıtmıyor. 30.000 kişinin aynı anda haykırdığı birkaç besteden hareket ederek karanlıktaki fili tarif etmeye uğraşalım. bu nasıl sevgi arkadaş, işte bu öyle bir sevgi ki beşiktaşlı olduğunu öğrendiğin birine daha yakın hissettirir seni. kimisi ana-babası ile anılarını yad ederek sever beşiktaş'ı, kimisi hayal kırıklıklarını yad edercesine ''aldırma'' der, kimisi de kavuşamadığı sevgilisine seslenir kavuşamayacağını bile bile ve dahi orada olduğu bilinmemesine rağmen. bu yüzden artık o marşın kime yazıldığı söylendiği değil beşiktaşlılık olur kişinin romantikliği veyahut aidiyet hissi. misal ben şu sözlerde buram buram sevgi kokluyorum:

yağmurlu bir günde görmüştüm seni,
üstünde çubuklu formalar vardı,
bir anda tutuldum aşık oldum ben,
hayatın anlamı siyah beyaz'dı.

erol büyükburç en çok bana soracaksınız diyedursun şu cümlelerdeki hikayeyi filmleştirmek öyle zordur ki bu yol insanı zeki demirkubuz'a döndürür.kavuşamamak olur beşiktaşlı için siyah ve beyaz, yan yana olsa dahi kavuşamamanın da bir anlamı olduğunu kabul etmektir. -tır -tir gibi dırdır cümlelerine girmeden şiiri tamamlayalım:

ölümle yaşamı ayıran çizgi,
siyahla beyazı ayıramaz ki,
her yolun sonunda ölüm olsa da,
sevenleri kimse ayıramaz ki.

adam herşeyi apaçık anlatmış işte.ne diyeyim.

bir de seba boyutu var işte arkadaş, yalnız kurtların yolu. gün batımına doğru süren atlı gibi ''o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler'' demeye korktuğumuz insanlar var. ben şu hayali sigarayı söndürürken arkada şu çalsın:

http://www.youtube.com/watch?v=RYzZPsK78Gg

neden efsane başkan olduğunu sorduğunuzda insanlardan (takım ayırt etmeksizin) alacağınız cevabın yüzde 90'ı beyefendiliği hakkında olacaktır.işin kötü yanı centilmen olduğunu fark edemeyecek derecede centilmen bir insanlık göstererek çıtayı çok yükseklere koyu kendisi, allah herkese yaşarken böyle hürmet görmeyi nasip etsin, amin. çok polyannacı bir dua oldu neyse. geriye kalan yüzde 10'u da 3 sene üst üste şampiyonluk gördük vs vs. der bu da başarıya dayalı sevginin demirörenci kuşaktan önce başladığının nerelere dayandığının ufak bir filizi olsun. serpil hamdi tüzün gibi metin-ali-feyyaz düzenini yeşertebilen ve buna fırsat verip emeği geçen herkese de ayrı teşekkürümüz borcumuz olsun. ödenmez.

geldik yine siyah beyaz'a burada da.

artık midemiz bulanmıştı, (hala da bulanır ya) hayatın her konusunda, televizyonda ramazanda kuponla kuran dağıtan ay sonunda arka sayfada meme uçları sansürlü kızları basan gazetelerden (ki burada kadının bir ticari meta haline getirilmişliğidir mideyi bulandıran), ''yiyor ama çalışıyor'' denilerek savunulan siyasetçilerden, ''almanyadan oğlum gelecek'' denip kiracı değiştiren ev sahiplerinden. doğru ile yanlış, yalan ile gerçek gibi temel zıtlıklar artık ayrılamaz biçimde birleşmiş girift bir hale dönüşmüştü.

siyah ile beyaz'ın birbirinden ayrı fakat yan yana, ve bir o kadar da net oluşu gibidir beşiktaşlılık bu yönden. pek tabii ki kendi kanaatimce. dedim ya belki de ben çok romantik bakıyorum, acaba yalnız mıyım lan, dur hayali bir sigara daha yakayım.

işte bu beyaz rengini ette kemikte en iyi temsil eden örneklerin halihazırda canlı olanıydı süleyman seba. beşiktaşlı duruşu denip duruyor ya her mecrada, çoğu anlamadı, çoğuna anlatamadık 'duruş' denen şeyin laf ile değil hayatı idame ediş yolu ile yaşatılacağını.bu bir itirafnamedir bu açıdan.

siyahlarımız olmadı mı, sürüsüne bereket. dedim ya siyahı ile beyazı ile yanyana ancak net olarak yaşamaktı beşiktaşlılık. idealistlik bu belli bir açıdan, ancak karanlığın varlığı ile ışığın ispatı yapılacağı gibi ayrılmaz bir ilişkiye sahiptik. fakat karanlık arttı, yıllarca arttı. bu yazıda sinirlenmeden gücenmeden ışığı parlatmaya uğraşıyorum işte. star wars'ta ''ben seni güce dengeyi getiresin diye yetiştirdim, onlara katılasın diye değil'' diyen obi-wan gibi konuştum lan ehehe.

zannedilmesin ki beşiktaş'ı başarıları gelmeden seviyoruz diye başarılarına da sevinmeyeceğiz. biz sevinmeyi sizden öğrenecek değiliz...öhm hatlarda karışıklık olmadan tekrar edeyim, başarıya odaklı sevmiyoruz diye ne galibiyetlere mutlu olmaktan çekineceğim, ne de ''hangi başarınız var ki'' diyenlere şurada yazılanları uzun uzun anlatabileceğim. olay o değil hacı. olay başka.

beşiktaş kongre üyesiyim, yeni üye oldum, neden yeni oldum; 1- daha düzenli maaşım bile yok, 2- üyelik fiyatlarının uygunluğu çok cazipti. hacı 1200 tl ayda 100 tl 12 taksit yapıyor adamlar. misyonerliğini yapmayacağım kendileri reklam masasına milyarlar ayırıyor azıcık iş yapsınlar arkadaş. neyse konu bu da değil, bu maçlara giden tonla arkadaşım var, dedim ya düzenli maaş olmayınca maçlar konusu da hayal oluyor benim için. yok cep telefonum ayfon 5-6 falan da değil bildiğin 33-10 nokia. hani baldırımdan kesmediğim sürece ''şuradan kes yap et'' de yok. oha ''seda sayan abla yardım et bana yetiş bacım'' diyecek kıvama girmeden konunun çizgisine geri gelelim.

bu maçlara giden arkadaşlarımdan deplasmanlara da gidenler ve gitmeyenler olarak 2 grubu anlatacağım. yaş olarak ufaklar daha da aşağılara insin kapıya pano asmayalım şimdi. neyse efendim; deplasmanlara gitmeyenler hatıralarını iyi araştırsın stadyuma parasız (beleş deyince irrite olunuyor diye yumuşattım) girmeye pek aşinadırlar. son sezonda parasız olarak vip'de oturduğunu bildiğim insanlar var. ben de böyle maç izlemek ister miydim, istemezdim. ha melek miyim, aksine bulanmadığım leke yok.

diğer yanı da deplasmana da gidenler tayfası. bu arkadaşların da pek nadide örnekleri dışında hemen hemen hepsi hatırlayacaktır ki otobüs seferlerinde yağma anlayışına şahit olmuşlardır. he benzin istasyonum falan yok hatta alakam bile yok ancak çok sayıda isim yazabilirim ki (kendileri taraftar grubunun önderlerindendir) deplasmana giderken yolda çerez-soğuk meşrubat-tatlı gibi malzemeleri otobüste canı isteyenler adedince alıp engel olmak isteyene tehdit savurdukları hiç de ender olmayan olaylardır.

bu 2 taraftar güruhunun da şikayet ettiği ortak paye de: stadyumda eski taraftarların aksine yeni taifenin son derece küfürbaz olması ve sloganlarının da yaratıcılıktan uzak salt küfür jargonuna odaklı olması. buna ek olarak, koşulsuz sevmeyi öğrenememiş ve yıldız transfer ile rakiplerine yarışta geçildiğini veya geçtiğini zannetmesi. şimdi hazır buradayken hayali sigaramızın külünü bi dökelim.

siyah ve beyaz'ı seviyor muyuz arkadaş?

3 kasım 2011 beşiktaş d kiev maçındaki karambol'de yeni adımlayan çocuğunun ayağı takılmışçasına kalbin hopluyor mu

fevzi tuncay'ın halilagiç'ten aldığı enfes(!) pası ıskalayışını unutturuyor mu sevgilisi ile hıçkıra hıçkıra ağlayışı

ike shorunmu gibi gülümseyebiliyor musun oyun düzeyinin kapasiteni aştığının farkında olunca.

oynayanlar oyuncu, ancak hayattaki örneği sensin benim hepimiziz.

eğer elinden geleni yapıyorsan fakat yetmiyorsa ( coldplay -fix you şarkısı geldi aklıma mütemadiyen) sen baki mercimek'sin aslında arkadaş.

önceden yaptığın bir hatayı tekrar yapıp kendine kızıyorsan, sen ertesi hafta kale direğine kafasını vuran fevzi tuncay'sın.

ve bil ki beşiktaş, beşiktaşlı seni kucaklar, sahiplenir. korkma.

geçmişin arabesk bakış açısı bir tarafa, güncel kuşağın kompetitif hali de efsaneleri haliyle değiştirdi, geçmişteki emektar insanların anıları arasına da tembelliğini perdelemek isteyenler karışır olunca, ortaya toramanlı takımın efsanesi quaresma çıktı.

daha çok yazılacak var da, hayali sigaram bitti, Süleyman seba'nın şu 2 kelamı ile bağlayalım:

iyi insan olmadan iyi beşiktaşlı olunmaz
ve
''beşiktaş için birşeyler yapmak istiyorsanız kimsenin adamı olmayın''
kulağa küpe olsun.

ama shorunmu güzel gülerdi ha.
yönetim bazında şu fakir edebiyatını bir an evvel bırkmalıdır. göreve geldiklerinden bu yana her gün basına "biz bu kulübü yangının ortasında aldık, biz bu kulübü uçurumun kenarından kurtardık" gibi saçma sapan demeçler vermeken bıkmadılar anasını satayım. yahu konuşacaksan gelmeseydin kardeşim. her gün her gün söyleyeceksen yapmasaydın yahu.

çıkmışlar bir de bu sezon yapılan transferlerin toplam maaliyetinin fenerin alper potuk'a verdiği paradan daha az olmasıya övünüyorlar. kafaya bak.
tolga zengin transferini sonunda sonlandırmıştır. darısı ön libero, sağ bek, sol bek, forvet mevkilerine.

ersan'dan sol bek yaratmaya çalışmak intihardır. koca koca adamlar, bu işin içinde yetişmiş insanlar bunu nasıl göremezler anlamış değilim. bilic ersan'ı sol bek oynatma fikrinden bir an evvel vazgeçmelidir.
Bazı taraftarlarınca şimdiki yönetimi vizyonsuzlukla suçlanan güzide takımım.
Bu takımın en büyük düşmanı, demirörenden sonra türeyen zengin başgan seksi topçu isteyen kesimdir.
Alenen kasıtlı yalan haber yapılıyor hakkında, yok önder özen istifa etmiş, yok biliç edecekmiş, yok başkan çarşıya laf sokmuş, aynı gazeteler sürekli yalan haber yapıyorlar ve bazı gerizekalı taraftarlar atlıyorlar balıklama.
Planlamaya ilişkin eleştirilere gelince
1-) biliç son tercihmişmiş. a benim andavalım beşiktaş td aradığında biliç boştamıydı gülüm de onu isteyelim, adam moskovadan ayrıldıktan 1 hafta içinde bize geldi, ayrıca prosineçki için bu kadar beklenip sonrasında boşa çıkan biliçi almak, en azından bir stratejiniz, benzer tarzda hoca aradığınız anlamına gelir.
2-) Bu takıma ilk 11 oyuncusu alınmadı.
şimdi bir kadro yapayım sana, tolga, serdar kurtuluş, sivok, franco,ismail,fernandes,oğuzhan,yabancı ön libero,olcay, adebayor (almeida), töre(pektemek). almeidayı gönderebilirsek bir forvet alcaz. yerli sol bek yok, çok daha önemli olan ön liberoya kullanmak istiyor 6. yabancı hakkını biliç haklı olarak, dolayısıyla sol beki kendi içinden bulacaksın mecbur, fb 5 milyon euro vermiş, 5 milyon bir sol bek için, gsın da ihtimalleri riera ile hakan balta, benim mal taraftarım da sol bek alınsın yeaa diye ağlıyor, bi siz biliyonuz aq.
canım kardeşlerim siz değil miydiniz geçen sene yedek yok diye inim inim inleyen.
sezer: ogi ile ferdi oynamayınca toraman, necip, veli orta sahasıyla oynadık aq, hala sezer niye alındı diyenlere söylüyorum. bir de muhammed var ayrıca, hoca onla da çok ilgili
eneramo:almeida yokken sinan kurumuşu mu oynatcan bebeeem.pektemek de tek santrafor oynamıyo.bu bölgeye tribünde oturmayı sorun etmiyecek, bu ligi tanıyan ve sertliğine alışmış, oynadığı takıma nazaran baya da gol atmış adamı almanın nesi yanlış, hem de bonservissiz???
töre:tüm bir sağ kanadı koskoca sene holoskoya emanet etmeyi istiyonuz heralde?
serdar kurtuluş:gökhan gönülden sonra ligin açık ara en iyi sağ bekidir.hilbertin on katı defans yapar ondan hayli haylide isabetli orta, asist yapar. sıkışırsan ön liberoda da oynar.
tolga:yorum bile yapmıyorum.
3-) transferde vizyon yok:millet bilmiyo demi futbolcu almayı, bi sen biliyosun. para yok birader kulübünün 2020 yılına kadar herşeyi temlikli, yd tüpü yüzünden 2020 yılına kadar dsmart gibi sikko bir yayıncıya mahkumsun, kulüpteki çaycıdan tut quaresmanın bonservisini bile bu yönetim ödemiş, üstelik stat yapılıyor.stad bitsin gör bak kimler alınıyor bu takıma cancağızım.
4-) bu takıma ilk olarak atletik departman kuruldu, müthiş bir kaleci antrenörü getirildi. cenk bile 1 ayda nasıl gelişim gösterdi gördük schalke maçında, üstelik biliç gibi bu takımın ruhu ile birebir örtüşen bir hoca geldi, daha ne istiyonuz aq.
Bu takıma iyi bir ön libero ile almeida verimsizinin yerine gelecek adebayor ligi siker dağıtır, açık söylüyorum ağzına sıçar ortalığın.ama iyi bir ön libero şart.
eğriyi de doğruyu da masaya yatırabilen taraftarlara sahip olması gereken kulüp.

olaylara futbol çerçevesi içerisinde bakmazsak bir çok çeyi kaçırabilir, bir o kadarını da yanlış anlarız.

1)*evet bilic son tercihti. son tercih dediğim, samet aybaba kadar son tercih değildi tabi ki. yılmaz vural da bir son tercih olabilir mesela. benim meselem o değil. burdaki son tercihten kastım piyangodan çıkan bir teknik direktör olmasıydı bilicin. bilic moskovadan ayrılmasaydı ne olacaktı? bunun cevabını verirsek o çok güzel methiyeleriniz bir miktar anlamsızlaşacaktır.

bilic'in son tercih olması kötü bir tercih olduğu anlamına gelmiyor. piyangodan çıkan güzel bir iş oldu bilic transferi. bilic'den ziyade ben planlamadan bahsettim. bu kulüp 1 aydan fazla süre teknik direktör aradı ve son dakikada bilic piyangosunu tutturdu. nerdeydi peki bilic moskovadan ayrılana kadar yapılan planlama? prosinecki mi? hadi ordan. eleştiri yapmak rahatsız etmememeli kimseyi. eleştirinin olmadığı yerden bir halt çıkmaz. ve fikret orman, yöneticileri ile birlikte "yanan bir eve girdik" edebiyatına binaen eleştirilemez kabul edildi. işte orda duracaksın kardeşim.

2) bu takıma ilk 11 oyuncusu alınmadı. tolga hariç, tolga da zaten yeni geldi. bu konuda suyu bulandırmanın alemi yok.

beşiktaş takımı şampiyonluk hedefiyle yola çıkıyorsa ilk 11ini güçlendirmelidir. sağ beksiz, sol beksiz, önliberosuz ilk 11 bu ligi şampiyon bitiremez. serdar kurtuluş mu geldi? hani? serdar kurtuluş ilk 11 oyuncusu mu peki? nerden biliyoruz? hangi ilk 11 lan ya da? orduspor ilk11 değil bu beşiktaş ilk11i. bunu anlamak lazım önce.

kadro derinliği önemlidir. her fırsatta söyledik bunu. alternatifsiz kadro iş yapmaz, lig uzun farklı kulvarlar da var dedik. orada bi sıkıntı yok. geçen sene alternatifsizlikten çok canımız yandı. sezer öztürk transferini olumlu bulan biri olarak söylüyorum, kulübeye transferler şarttı, yapıldı, tarafımdan bir çok entryde de hakkı verildi. ama sezer öztürk transferinin perde arkasının soru işaretleri de hepimizi düşündürdü haliyle.

lakin, derinlik kadar ilk11 niteliği de önemlidir dedik her zaman. velilerle, ersanlarla, süzenlerle olmuyor. hatta holoskolarla, almeidalarla, neciplerle de olmuyor. nitelik sorunu var. istikrarlı, tecrübeli, ortası olan oyuncular lazım dedik. ve gelinen noktada henüz tolga zengin dışında ilk11i niteliklilendirecek transfer yok. önümüzdeki günlerde yapılır, hakkını veririz. sanmayın, her boku eleştirdiğimizi, durum itibariyle değerlendirme yapıyoruz sadece burda, sizin yapamadığınızı yani.

3) transferde vizyonsuzluktan kastım maddi olarak külfetli, yüksek bonservisli, ücretli futbolcuların alınmayışı değil. vizyonsuzluk basına verilen demeçlerle alakalı. bu takım, başkanıyla, direktörüyle seçimden önce ronaldinho ile görüşüyoruz dedi mi demedi mi? başkan çıkıp çilek alacam bile dedi lan. 2 ay önce feda bitti, yıldız alacaz dedi. hepsi arşivlerde mevcuttur. şimdi ben neden yıldız almadınız diye eleştirmiyorum. neden böyle açıklamalar yaptınız diye eleştiriyorum? yıldız çok da umrumda değil, quaresma gibi yıldız alınacaksa hiç alınmasın mesela. ama daha dün fikret orman, ronaldinho tarzı transferler bizim planlamamızda yoktur dedi. 1 ay önce vardı ama. hatta 15 gün önce çebi açıklama yaptı görüşüyoruz diye? bu nasıl planlama bu nasıl vizyon sorarım size? somut olaylar üzerinden konuşalım, edebiyat yaparsak işin içinden çıkamayız.

kaldı ki, sakat, kalp ritmi bozuk bir eneramo transferini hangi vizyon açıklar? kadro derinliği mi? yav he he.

4) önder özen ve sonrası için umutluydum, hala da umutluyum az da olsa ama yönetim işe çok karışıyor. kaleci antrenörü olumluydu. tıpkı stat inşaatının başlanması gibi. olumlu noktaları hep söyledik. herkesten fazla söyledik hatta. ama olumsuz yönleri söylememiz de boynumuzun borcu.

kaliteli bir ön libero ve net bir forvet transferi şarttır. sol bek mevkisi sıkıntılıdır. ersan'ın orada oynayacak olması korkutucudur. umarım bunlar da çözülür.
sol bek için haftalardır yorum yaptıran takım. çok ucuz bir fiyata turgut doğan şahin dola alınabilir.bale kalitesinde bir sol oyuncusudur.kefilim kendisine.
yedeği olmayan takım.
ortasahasında problem olan takım. şöyle ki, ortasaha oyuncularımız arasında hiç çift yönlü ortasaha yok. veli ve necip fizik güçleri yüksek basan ortasahalar. fernandes, oğuzhan ise tekniği yüksek ve defansif anlamda zayıf ve basmayan oyuncular. hal böyle olunca fernandes ve oğuzhan yan yana oynayınca orta göbeğe sadece 1 tane defansif ortasaha koyulabiliyor ve rakiple o bir kişi (veli yahut necip) boğuşuyor, böyle olunca göbek 60'tan sonra düşüyor ve seri ataklar yiyoruz. eğer fernandes ile oğuzhan'da yan yana oynamazsa bu seferde takım orta saha da top yapamıyor ve başlıyorlar şişirmeye.

bu sorun şöyle çözülebilir, ya oğuzhan'a yüklemeler yapılıp özel hoca ile fizik çalıştırılacak ya da necip'e biraz daha top yapması için özel idman yaptırılacak ki necip aslen ileriye dönük bir ortasahadır ama fizik gücü iyi olunca ön liberoya devşirilmiştir. aslında bunu avantaja çevirebilir, fizik gücü ile tekniğini birleştirirse beşiktaş'ın ortasahası 10 yıl boyunca rahat eder.

tabi bunlar zamanla olacak şeyler eğer uzun sürecek gibi olursa maurice edu gibi bir futbolcunun alınması çok faydalı olur.
bazen sevinc paso keder mottosuna sahip takimim.
şerefli 2.liklerin takımıdır.

(bkz: yersen)
Renkleri en uyumlu takım. Kimseyi kötülemiyorum ama lacivert/sarı ne ahaha? Bi de kırmızı katsaydınız, şuraya da biraz yeşil. Oyş bir tane de kelebek.

Tamam bitti bu.
fizik gücü yüksek, ayaklarına hakim,sakin, kart problemi yaşamayacak, yeri geldiğinde dikine de oynayabilen bir defansif orta saha transferi ile ligi sonuna kadar kovalayabilecek bir kadroya sahip olacak takımdır.

yetiş ya giunti,yetiş ya ernst anasını satiyim ama işte.

nerde.
almeida ile yola devam kararı almış, eneramo ile de alternatif oluşturmuş takım. vaziyet onu gösteriyor.

bu da golcü sıkıntımız olacağı gerçeğini doğuruyor. fikret bey transfer hususunda taraftarları kandırma üzerine master yapmış sanırım. bi öyle bi böyle açıklamalar. ya susun ya da delikanlı gibi konuşun kardeşim.
serdar kurtuluşa 4 milyon tl para ödeyecek olan takım. abicim hilberti niye yolladınız o zaman?
sikecem sizin transfer politikanızı dedirten takım. lan mal mısın amk. yapmayın transfer falan.
24 temmuz 2013 beşiktaş simurq maçı'nı 2-1 kazanan takım. genel olarak sistem oturuyor diyebiliriz. en büyük eksiğimizi hücum press olarak görüyorum. tek tek ele alacak olursak:

dentinho: 1 gol 1 asist. ikinci yarı sol taraftan yardırdı.

ibrahim toraman: bitmiş. hakkaten bitmiş. ayağında top tutamıyor. bu haliyle rotasyonda sıra bile gelmez kendisine.

mehmet akgün: teşekkür edilip gönderilmeli. tam olarak mevkisi neresi onu bile anlamak güç.

muhammed demirci: oluyor vallaha bu sefer oluyor. sağ kanatta çok etkiliydi. dentinho'nun golünden önce veli'ye şahane bir pas attı, almeida'ya da bir gollük pas attı ama almeida kontrol edemedi. fiziksel olarak güçlenmiş, ikili mücadelelerde hemen yıkılmıyor, defansa yardım ediyor orta da top kapıyor. bu sene ilk 11'i zorlayabilir.

pedro franco: bir defans oyuncusuna göre tekniği çok yüksek o yüzdendir ki bilic ikinci yarı kendisini ön liberoya çekti, sadece bir kez pas hatası yaptı onun dışında çok iyiydi, ön liberoya devşirilebilir. yaşı müsait.

tanju kayhan: sağ beki çok rahat yedekleyebilir. fizik gücü iyi, ileriye bindirme yapmayı öğrenirse 11'i zorlar.

sezer öztürk: tam olarak form tutmamasına rağmen fena değildi. ama ikinci yarının başında sert bir müdahaleye maruz kalınca devam edemedi.

mustafa pektemek: formsuz. kendsinden beklenti büyük ama kamp yaramamış sanki.

gökhan töre: sağda ve solda rekabeti artırır. bulunduğu bölgeyi çok hızlı ekarte ediyor. ama bol bol orta ve şut çalışması lazım.

ersan adem gülüm: diğer hazırlık maçlarında dikkatle izlemedim ama bu maçta vasattı, simurq sadece 1 kere etkili geldi ve ersan adamı kaçırıp gol yememize neden oldu. bazen konsantrasyonu çok dağılıyor.

escude: nerede duracağını çok iyi biliyor. 79 doğumlu ama ersan'dan daha çevik.

gökhan süzen: ilk defa 90 dakika oynadı bir hazırlık maçında. rakip kendi kanadından çok yüklenmedi, belki de tanımadıkları içindir bilemem ama çok güven verdiği söylenemez.

veli kavlak: toraman çıkıp, pedro franco ön liberoya geçince çok rahatladı, ileriye iki çapraz koşu yaptı birinden asist ile döndü.

hugo almeida: klasik almeida golü attı, iyi kesilmiş ortayı göğsünde sektirip kafayla topu içeri soktu. en büyük eksiği çok yumuşak olması, hücum presi öğrenmeli ve top kontrol ve son vuruş çalışmalı.

fernandes reyiz: muhammed demirci ve dentinho formda olunca reise pek iş düşmedi ama şu problemi devam ediyor: (bkz: manuel fernandes/#20612289)
Vodafone Arena diye stat ismimi olur arkadaş?

Bari statın ismini belirlerken taraftarına danışmayı deneseydin ey yönetim.Hadi Vodafone'u anladık para için, arena ne lan?
ön libero transferini kiralık formülüyle falan geçiştirme işine girmemesi gereken takım. bütçeden 6 milyon kaldı, bas parayı kaliteli bir adam al artık. olmuyorsa flamini'yi al beleşe.
Ulaan hala q7 diyen arkadaslara sahip canim takimim.

Saka yapiyosanizda artik boku cikti dostlar.
kamp yapmayan, kalp ritmi bozuk, daha yeni menisküs ameliyatı olmuş ve 5 hafta sahalardan uzak kalacak bir futbolcuyu transfer etmiş olan kulüp.