bugün

bayram da ulustaydım, aşık veysel den bin beter giyinmiş, özenti apaçiler kezbanlar gördüm. yazık. çok yazık.

medeniyet giyinmekle olmaz. soyunmakla da.
derin tarih dergisi okurlarının, hapı nasıl yuttuklarını gösteren tespittir. aşık'la ilgili anlatılan olay eksiktir. orada işgüzar bir polis, aşık'la yanındaki arkadaşı ibrahim'i karacoğlan çarşısına sokmak istemez. bunlar diretir, saza tel alacaz derler. polis, iyi o zaman şunu oturt sen git al gel der. ibrahim gider, alır gelir.

sonra gazeteye giderler, mustafa kemal'e yazdığı destanı okurlar, gazetede basılır. üstelik aşık'a telif de öderler. ertesi gün çıkarlar ulus'a, polisler "oooo aşık veysel" diye izzet-ikram gösterirler. ankara'da halkevinde "bunlar fakir adam" diye bakarlar, konser verdirirler, sivas'a dönüş parasını çıkarırlar falan.

bu hikayeden, cumhuriyet rejimi yamalı kıyafet düşmanıydı sonucunu çıkaran, saf değildir, salak değildir. olsa olsa hain olur.

bugün ılımlı siyasal islam ayağına emperyalist türküsü çalıp söyleyenlerin, o zamanlardaki dedeleri de böyle bel altı vuruşuyordu. kimi yunan'ın kucağında, kimi ingiliz muhipler cemiyetinde...

he mi canım!
aşık veyselin şapkalı ve takkeli fotolarından da derin çıkarımlar yapan bir güruh olduğunu öğrenmemize sebep olmuş zihniyettir.

halbuki veysel baba'nın oğlu anlatmıştır, veysel baba sadece evde takke takardı, saz çalarken ve konserlerde fötr şapka giyerdi. evde ve bilhassa yatarken takkesini takardı.

hadi canım başka kapıya. deh...
bir benzerini muharrem ertaş'a yapan zihniyettir.

akşama balo var ya, havaları sönmesin zürafa kılıklıların.