bugün

çok acıtır. kalbiniz o kadar çok kırılırki toparlanmanız uzun zaman alır. inanmak istemezsiniz. o kimseyi sevemez, eğleniyordur o kızla, sevmek ona göre değildir dersiniz. çünkü bunca sene kendinizi öyle kandırmışsınızdır. Sizinle bir ilişkiye başlamamasının sebebi onun için özel olmanızdır. bunun ne kadar aptalca bir yalan olduğunu yanındaki kıza bakışlarından anlarsınız. en zoru ise bu kişiyi sürekli görmeniz ve kalbinizin binlerce parçalara ayrıldığını gizlemek zorunda olmanızdır.

ilk günler berbat geçer. sevdiği kızın ne kadar mükemmel, ne kadar eğlenceli, ne kadar güzel olduğunu dinlemek zorunda kalırsınız. dinlersiniz, gülümsersiniz ve yutkunursunuz. Zaman buldukça gizli bir köşeye çekilir sessiz sessiz ağlarsınız. onun yanına dönerken de mutluluk maskenizi takarsınız. Dalgın geçer günleriniz. neyin var?, iyi misin? dalgın görünüyorsun diye soranlara iyiyim ya uykusuzum o yüzdendir. şeklinde geçiştirme cevaplar verirsiniz.

Aradan zaman geçer ve acıya alışırsınız. yaranız kabuk bağlar ama en ufak bir darbede kopar kabuk ve damla damla kanamaya başlar tekrar. hissizleşirsiniz, yerle bir olan öz güveninizi tekrar toparlamaya çalışırsınız. sizin bu halinizi bilen arkadaşlarnızın acıyan bakışlarından kurtulmaya çalışır ve fiziksel olarak normale dönersiniz. ama onu görünce hala sızlar kalbiniz.
zor bir durum olmamakla beraber hemen başkasına aşık olunabilir.
kısaca boktan öte boktan ziyade bir olaydır.
insanlar, bir değişimi yaşarken genellikle inkar, direnme, araştırma ve kabullenme / adanma olmak üzere bir sürecin dört temel aşamasını yaşarlar. bunu ilk öğrendiğinizde inkar ediceksiniz. yani hayır öyle değildir, belki diyeceksiniz. ki bu atlatması en zor aşamadır. acı verir. sonra emin olacaksınız ama direnmeye devam ediceksiniz. hala belkileriniz olacaktır. çünki bu acınızı bi nebzede olsa dindirir. en son gözünüzle görüceksiniz, hissedeceksiniz, gözünüze sokulucak bu. evlendiğine bile şahit olabilirsiniz. bu biraz daha az acı verir. akabininde ve son olarak kabul edeceksiniz, bu da size huzuru getirir. buna bir anlamda tevekkül de denebilir. eğer en başta kabul ederse kişi, acı çekmekten kurtulur. yazması, söylemesi kolay ama yaşaması zordur.
insanı ölüm haberi almış derece yıkan bir durumdur.
aşık olduğunu karşıdaki kişi bilmiyorsa daha kolay atlatılacak olaydır, en azından gurur kırılmamış olur...
hayatta hiçbişeyin öneminin kalmadığı andır. inanmak istemezsiniz, o sizi en çok anlayan insandır başkasını nasıl sever?
aşık olunan kişiden başka nasıl vazgeçilebilir ki?
hayatın o anda önemini yitirdiği,
nefes almanın zorlaştığı
mide krampları ve kalp ağrılarının baş gösterdiği
kişinin yavaş yavaş ölmek istemeye başladığı iğrenç tablo
dut yemiş bülbül gibi olmaktır.
ne mi demek?
hele birde sana bakıyorsa ve bakışlarıyla ümit veriyorsa, her gittiğin yerde göz gözeysen, doğum gününde hediye almışsan, mesaj atmak için özel gün gece, kandil vs bekliyor ve bunlara cevap yazıyorsa ve tüm bunlara rağmen birgün karşına kendisi bile çıkmayıp bir arkadaşını gönderiyor ve ' o başkası ile beraber ve seviyor' diye bir haber geliyorsa...

sende sadece deli gibi sevmene rağmen 'canı sağolsun öyle mutlu olacaksa öyle olsun ' diyip boğazına düğümlenen hıçkırığı yutabiliyorsan...

budur heralde..
olabilecek en ince, en derin ama nasıl oluyosa en çok kanayabilen kağıt kesiği gibi can yakandır.
(bkz: dereyi görmeden paçaları sıvamak)
mesele aşık olunan kişiyi seveni öğrenmek değil yeğen, asıl mesele, aşık olunan kişinin başkasını sevip sevmediğini bilmektir. iŞte o zaman insan acıyla boğuşur, kalbi paramparça olur... Asıl mesele işte budur yeğen.
oww..shit.denir bu duruma.
ilk önce aşık olunan kişinin başkasını sevdiğine dair söylentiler gelir kulağınıza.

sonra aşık olduğunuz kişinin kendisine farkettirmeden ağzını yoklarsınız.

beklenmeyen bir anda, sevdiğiniz insandan duyduğunuz o sözler inanmak istemediğiniz gerçeklere inandırır, uçurumun kenarına sürükler sizi.

unutmak istersiniz.

hatta unutursunuz.

ama gün gelir ve siz onu hatırladıkça kabuk bağlayan yaranızı kalbinizden her kaldırışınızda 'onu unutamadığınız gerçeği'nin farkına varırsınız.

yıllar gelir, geçer, gider...

evlenirsiniz, çoluk çocuğa karışırsınız.

aynı yastığa baş koyduğunuz kişinin gözü önünde farklı dünyaların insanına aitsinizdir.

belki de bu kadar uzatmazsınız, iradenizi kullanarak unutabilmeyi bilirsiniz.

ama şunu da bilin ki, yürekten seven biri kolay kolay asla unutmaz.

çünkü 'nasılsa yenisini bulurum' diyen kişiler gerçek anlamda aşkın yanından bile geçemezler...
fikrinizi didikleyen insanın, bilinçaltınıza dahi tesir ederek sizi konuşturmaya başlamasıyla ortaya çıkabilecek sikko durum! *
''ya dingilcan ama sen benim en iyi arkadaşımsaaaaennn, seni kaybetmek istemiyorum'' diye cümleye başlara ağzına kolunuzu sokarak susturmanız önemle rica olunur. sıçtın bari sıvama babında.
Mustafa Ceceli'nin satışlarını arttırır.
(bkz: kaderimde bu da mı vardı)
öyleki kalbine hançer sokulmuş ama yaşamaya devam ediyormuşçasına bir histir , gerçekten seven (bkz: ben) birisi için uzun süre aşık olamama gibi bir yan etki doğurur. belli bir süre hayata küsülür , içki ve sigaraya başlanır veya iyice abartılır. sonra hayat tekrar monotonlaşır. başka birisine aşık olunur. o da gider başkasına aşık olur ve bu kısır döngü böyle uzaaaar gider. uzun lafın kısası aşık olacaksan ya elini çabuk tutacaksın yada hiç aşık olmayacaksın.
rezalet bi durumdur ve içine kapanma nedenidir.
(bkz: sol yanım acıyor)
(bkz: bedirhan gökçe)
ne kadar kıskanç olmasanızda o kişiyi kıskanmanıza yol açar.
(bkz: hassiktir be rıfat abi)
Zincirleme aşk tamlaması veya aşk-ı memnu sendromu denebilen durum. Sakat durum... Çok sakat...