bugün

YAŞAMIN KIYISINDA

Corazon Film ve Anka Film'in ortaklığı ile hayata geçirilecek olan Fatih Akın filmi Yaşamın Kıyısında, yaşamları bir noktada kesişen 6 insanın öyküsünü anlatıyor. ilk olarak Almanya'da başlayacak olan çekimler Hamburg, Bremen, istanbul, Zonguldak ve Trabzon'da gerçekleştirilecek. Nurgül Yeşilçay'ın başrolde olduğu filme Erkan Can, Güven Kıraç ve Nejat işler konuk oyuncu olarak katkıda bulunacaklar. ilk gösterimi Cannes Film Festivali'nde olacak Yaşamın Kıyısında'nın vizyona giriş tarihi Ekim 2007.

Alman Film Teşvik Kurumu, 'Altın Ayı' ödüllü Fatih Akın'a "Yaşamın Karşı Kıyısında" adlı filmi için teşvik vermeyi kararlaştırdı. Akın, senaryosuna son şeklini verdiği filminde Almanya, istanbul ve Karadeniz'de politik ve cinsel kimlikleriyle farklı karakterlerin hikayelerini buluşturacak. Filmin başrolünde ise "Eğreti Gelin", "Anlat istanbul" gibi filmlerin yıldızı Nurgül Yeşilçay yer alacak
http://www.nurgulyesilcay...forum/viewtopic.php?t=639
filmden kareler ve filmin afişi için
--spoiler--
http://www.imdb.com/title/tt0880502/
--spoiler--
fatih akın'ın merakla beklediğimiz yeni filmi.
filmin adı bize nebil özgentürk tadında bir biyografik hikaye vaat ediyor sanki.
fatih akın bu film için amores perros ve 21 grams filmlerinden esinlendiğini söylemiştir. filmde tuncel kurtiz de rol almaktadır.
fatih akın'ın 2007 cannes film festivali' nde yarışmaya soktuğu filmidir aynı zamanda. Orhan Pamuk 'un da jüride olduğu festivalde altın palmiyenin sahibi 27 mayıs'ta belli olacak.
60. cannes film festivalinde en iyi senaryo dalında ödül alan fatih akın filmi.
orjinal ismi auf der anderen seite dir.
ingilizce ismi the edge of heaven, türkçesi ise yaşamın kıyısındadır.

resmi internet sayfası http://www.auf-der-anderen-seite.de/
Fatih Akın'ın Altmışıncı Cannes Film Festivali'nde en iyi senaryo ödülünü kazanan filmidir.

resmi internet sayfası http://www.auf-der-anderen-seite.de/
(bkz: yaşamın kıyısında)
filmin 'sinopsis'i:*
Emekli dul Ali, fahişe Yeter'le karşılaştığında yalnızlığına bir çözüm bulduğunu düşünür. Ali Türkiye doğumlu Yeter'e aylık belli bir ücret karşılığında kendisiyle kalmasını teklif eder. Ali'nin oğlu Nejat, babasının bu seçimini onaylamamaktadır. Fakat genç bir Alman Dili Ve Edebiyatı profesörü olan Nejat, Yeter'in zorluklarla kazandığı paraları Türkiye'de üniversite okuyan kızına gönderdiğini öğrenince ona karşı sıcak duygular beslemeye başlar.
Yeter'in ani ölümü baba ve oğulu hem duygusal hem de fiziksel olarak birbirinden daha da uzaklaştırır. Nejat, Yeter'in kızı Ayten'i bulmak üzere istanbul'a doğru yola çıkar. Türkiye'de kalmaya karar verir ve ülkesine dönmek isteyen Alman bir kitabevi sahibi ile evleri değiş tokuş yaparlar. Fakat Nejat 20li yaşlarında olan siyasi eylemci Ayten'in Türk polisinden kaçarak Almanya'ya gitmiş olduğunu bilmemektedir.
Yalnız ve beş kuruşsuz olan Ayten, Alman öğrenci Lotte ile arkadaşlık kurar. Lotte Ayten'in güzelliği ve siyasi durumuna karşı kayıtsız kalamaz. Lotte tutucu annesi Susanne'nın pek hoşnut olmamasına karşın, asi Ayten'i evlerinde kalmaya davet eder. Ayten tutuklanır ve aylarca politik sığınma talebinin sonucunu bekler. Talebi reddedildiğinde sınırdışı edilir ve Türkiye'de hapse girer. Lotte tüm tutkusuyla herşeyi bırakıp Ayten'e yardım etmek için Türkiye'ye gitmeye karar verir.
Lotte, Ayten'i kurtarmanın düşündüğü kolay olmadığının farkına vardığında, otel masrafından kurtulmak için kiralık oda arayışına başlar. Kitabevindeki tesadüfi karşılaşması Nejat'la ev arkadaşı olmasıyla sonuçlanır. Trajik bir olay Susanne'yı kızının üstlendiği görevi tamamlamak üzere istanbul'a getirecektir. Susanne ile geçireceği duygusal anlar Nejat'ı, herşeyden elini eteğini çekmiş,
Karadeniz'de bir kıyı kasabasında yaşayan babasını aramaya sürükleyecektir.
ben seni sevdiğimi dünyalara söyledim şarkısının kullanıldığı filmdir.
--spoiler--
ali : iranlı bir arkadaşım var ya mahmut. o bi tiyo verdi da. 4. yarışa sürpriz bi at varmış.
nejat: ne cins bir at?
ali: ofli sunsine.
nejat- oflu sunsine?
ali: hıhı. 4. yarışa 5. at da...
nejat: sunshine of life!
ali: heaaaa. ne demek o?
nejat: hayatın güneşi.
ali: ister misin bizim de hayatımızın güneşi olsun da!
--spoiler--
26 ekim cuma günü ülkemizde gösterime girecek olan fatih akın filmi.
antalya kalekapısında kurulu altın portakal standında afişleri incelerken alman turistlerin özellikle fatih akın merakı ve desteğini gördüğüm ve iki almanın bozuk ingilizcesi ile hakkında görüşlerini aldığım filmdir, çok tutuyolar, nurgül yeşilçay fanatikliğide başlamış, kazanacağına ve ödülle döneceğine kesin gözüyle bakılıyor.
başrolünde kazım koyuncu'nun oynadığı film. izleyince anlayacaksınız.

güzel ama çok güzel. hikaye güzel, oyunculuklar güzel, kareler güzel, müzikler güzel. hele tucel kurtiz çok güzel.

izleyin, ama mutlaka sinemada izleyin.

son olarak aşağıdaki laf şu yaşıma kadar dünya üzerinde yaşlılık üzerine söylenmiş en güzel laf.

spoiler

bu yaşlılık çok saçma bişey .mına koyim ya - tuncel kurtiz -

spoiler
vallahi, ya ben çok duygusuzum ya da istanbulcool adlı dostum çok duygusal... Ben hiçbir saflık görmedim. tam tersi amatör motifler dikkatimi çekti. üstelik filmin başında komik ve fazla erotik sahne var. Yani resmen dikkat toplamak için yapılmış gibi, popüler kültür esintileri vardır yani... Ayrıca politik olarak objektif ama fazlaca imge kullanılmış bu da itici olmuş... Puşi, aşırı solcu tipler, Hz. ali'nin kılıcı, yeterin kocasının 78de maraş'ta öldürülmesi vs...

Ben kesinlikle tavsiye etmiyorum!! gitmeyin... mübalağa ediyorlar. farklı hayatları kesiştirmiş ama sadece çarpıştırmış... filmin sonu bomba olur diye düşünmüştüm izlerken, lakin hiçbir bağlantısı yok... spy game'in sonu ne kadar harika ve şaşırtıcıysa, o şiddette fakat tam zıt olarak anlamsız bir son.
erkan can ve nejat işler gibi başarılı ve sükseli oyuncuların çok gereksiz olduğu film.

zira nejat işler, toplasan 5 dakika bile olmayacak, aman aman yetenek gerektirecek bir rolde değildi. erkan can, nispeten daha çok göründü ama o da çok uğraş gerektiren bir rolde değildi.
demem o ki, o rollerde daha az tanınmış oyuncular da yer alabilirdi.

fatih akın'ın filmlerinde, almanya'da yaşayan türkler neden hep sorunlu,inançsız, amaçsız insanlar. şöyle güzel bir hayatı olan türk yok mu o memlekette?

bir de sonu üç nokta ile biten bir film. aynen böyle...
filme dalmış gitmişken bir bakıyorsunuz, film bitmiş.

ayrıca da sanırım bir teknik hata yakaladım. eğer hataysa nasıl gözden kaçmış inanamıyorum, eğer hata değilse mantığı nedir anlamadım. bahsettiğim sahne şu: filmde nejat aksu, oflu petrol'e girerken kazım koyuncu'nun şarkısı çalıyor markette. hatta nejat, marketçiye soruyor:''kim bu şarkıyı söyleyen?''diye. marketçi de''kazım koyuncu''diyor, onun kanserden öldüğünü falan anlatıyor. burası filmin başları. filmin sonlarına doğru bu sahneye tekrar dönülüyor. fakat bu kez çalan şarkıyı şevval sam seslendiriyor. fakat geri kalan herşey aynı.hatta marketçi yine''kazım koyuncu''diyor. hata mı bu?yoksa ben birşeyi mi anlamadım?
Fatih akının sinemanın elif şafakı nitelemesini sonuna kadar hak ettiğini gösteren filmi, kimlikler bu kadar mı melez ve sorunlu olur.. hep araftaki tipler hep
--spoiler--
--neye içiyoruz
++ölüme
--spoiler--
fatih akin gerceginin giderek yalan olmaya basladigini gösteren film olmus kendisi.

yaraticilik bir yere kadardir, insan kendini tekrar etmekten asla kurtulamaz, fatih akin kendini tekrar etmistir bu filmde.

filmin en ilginc yönü ise, fatih akin ve/veya yapimcilarin türkiye - almanya profillerini "hangisi olumsuz?" diye tartinca ortaya, pis, kaka, öckagitci, kapkacci, adalet sistemi berbat olan, mahkumla "soy adi uyusmagidi icin" görüsülmeyen vs. türkiye, ama diger yanda, almanya üniversite gencinin yardim severligi, hadi bunu gectik, alman polisinin sefkati ! yemezler ulan, türk genci elindeki pet siseyi polise atar gibi yapiyor, gündüz vakti, "taksim" benzeri bir merkezde, kursun yagmuruna tutuluyor, bu polis zihniyeti filmde olmus "melek" !, tek örnekle genelleme yapilmaz diyenlere özel mesaj ile en az benim bildigim, bizzat sahit oldugum düzünelerce örnek verebilirim.

gegen die wand filminde bir yere kadar anlasilirdi ancak bu türkiyenin imajina tecavüz etme girisimi bir türk kökenli tarafindan (ki almanligi agir basiyor bence) neden her filminde inatla, yanlis oldugu halde, gösteriliyor.

galiba ödül almasi icin.

film, izlenmeye deger, bu sacma avrupa-türkiye kiyaslamasi, türkiyenin gercek olmayan ama genele itham edilen cirkin yüzünün nasil gösterildigini görmek icin.

ancak para verip katki yapmamak lazim, internete düstü ordan indirin, kazanmasin zirtolar.
--spoiler--

zikuştun mu onunla ha

--spoiler--
son düzlüğe at başı girip kaybetmiş bir fatih akın filmi.. şimdi insanların herşeye olduğu gibi sinema anlayışlarında da farklılıkların olması oldukça doğal ama kardeşim bir filmin finali sağlam ooolaaacaaak!!! nokta.. şimdi tamam guillermo arriaga nın senaryo stilinden esinlendiğin ve türk sinema anlayışına bir ilk olarak inarritu(hatırlayamayanlar için bu iki abi 21 gram amores perros ve babel filmlerinde bir takım insanların kaderlerini ortak paydada toplayan abiler) esintisi getirmeye çalıştığını bariz bir şekilde bas bas bağırmışsın filmde a güzel maradonacım(kurtiz babanın festivalde fatih akına hitabıydı bu) ama, kardeşim en azından şu finali haneke filmleri gibi marjinal bitirme kaygısı taşımasaydında onca izleyiciyi at cinsel organına konan umutlu kelebek gibi ortada bırakmayıverseydin be adamım... tamam filmin cidden iyi bir havası var.. buna kapılmayacak biride sanırım yoktur ama olmamış olmamış... tam olmamış abi.. yani tuzu hafif eksik olan yemeğe sonradan tuz atarsın ama pişerken atsaydım daha iyi olurdu şeklinde hayıflanırsınya onun gibi hissettim çıkışta.. ama film insanı şu yönden cezbediyor.. bittiğinde "oeeh ne lan bu" tepkisi yerine samimi bir şekilde biraz daha iyi olabilirdi derken buluyorsunuz kendinizi.. sözlerime son verirken oyuncuların gerçekten hepsinin işini çok iyi yaptıklarını söylemeliyim.. bu konuda sıkıntı kesinlikle yok yani.. erkan can yine yeni yeniden coşmuş coşturmuş.. ve kesinlikle alman kız rolundeki hatun.. ben uzun zamandır böyle bir yetenek izlemedim.. bravo.. güzelliğinden bahsetmedim bile dikkat ettiysen.. herşeye rağmen respect diyorum fatih abimiz için.. boş film çek yine gelirim abi.. bitti..
tarz olarak babel i hatırlatan fakat kesinlikle babel kadar iyi olmayan, eksikleri olan film. bir de cannes film festivali nde en iyi senaryo ödülünü almasında işlediği 'burası türkiye, burda işler böyle yürür.' temasının etkili olduğunu düşünüyorum.
bayram namazından önce ezan okunduğunu gösteren sahnesiyle islam dünyasının yüzyıllar boyunca içinde bulunduğu gafleti ve delaleti gözler önüne seren dini mesaj muhteviyatlı film. danışmanlarının alınlarından öpmek lazım. koca filmden aklımda kalan iki şeyden biri bu. diğeri ise;

--spoiler--
aq
--spoiler--

edit: yazmayı unutmuşum. konusu bombok gitmeyin bence.
filmin başındaki gereksiz erotik sahneleri yüzünden yapımcılarından paramın bir kısmını iade etmesini talep ettiğim film zira gözlerime gelen eller yüzünden izleyemedim. ne gerek vardı anlayamadık, maksat abazan sinema seyircisini çekmek olmalı zannedersem.

bunun dışında başarısız ve çok yavaş bir film, fakat kurgusu güzel.
vatandaş-müslüman-karadeniz'li-heteroseksüel vb. kimlikleri bir kenara bırakmadan film eleştirmeyi anlayamıyorum ben. objektif bakabilmek için tüm bu sıfatlara sahip olup ve bu sıfatların kişiye getirdiği anlamları bilip ama bunları geride bırakıp eleştirilmesi gereken film.

bu türkiye'de olmaz, almanya böyle değil ki, karadenizli böyle yapmaz, bir anarşist eşcinsel olamaz, cezaevleri hiç de böyle değil deme saçmalıkları bir yana bırakılmalı.
fatih akın'ın filmini "oooov muhteşemmiş, sarsıldım resmen" diye anlatmadı kimse birbirine filmden çıktığımızda. herkesin yüzünde bir gülümseme, herkesin içine ılık ılık akmış olmasının vediği mutlulukla "ya valla çok güzeldi" gibi cümleler kurdu herkes.

oyuncular ise gerçekten harikaydı.