bugün

'...insan annesi ölünce anlar içindeki çocuğun hiç ölmeyeceğini; aklına geldikçe kahrolur bunu anlamakta neden bu kadar geciktiğini...'

attila ilhan
Hani eski zaman masalları anlatır
Hüznümü huzura dolarsın
Kaşım gözümden çok içim bir parçan
Annem sen benim yanıma kalansın

Hani bir biblon vardı kırdığım
Üstüne ne kırgınlıklar yaşadın
Ama bil ki ben de parçalandım
Annem ben senin yanına kalanım

Annem annem
Sen üzülme
Sözlerin hep yüreğimde

Uzayan sohbet gecelerinde
Rolleri unutup dost oluuruz
Bizi bağlayan bu kan değil yalnız
Annem biz birbirimize kalanız

Ben kararlı uçarken yolumda
Sen çatık kaşların altında
Katıksız sevgiyle bakarsın
Annem sen benim yanıma kalansın

Annem annem
Gel üzülme
Ben hala senin
Dizlerinde *

sanırım en iyi anlatan şarkılardan birisidir bu ne şiirler ne şarkılar yazılsa bile iyisi kötüsü başımızın tacıdır .
bütün insanların yaşayacağı olaydır. o yüzden yaşadığımız günlerin kıymetini bilmeli ve sonsuz bir sevgiyle anne - çocuk ilşkisini sürdürmeliyiz.
insanın yüreğine bir taş oturur.. bir daha hiç kalkmaz.. elden hiç bir şey gelmez..
hayatımızdaki en önemli insan olmakla beraber, fiziksel bir bağı da vardır çocukla, hiç bir anne kötü olmaaz, istese de olamaz, kendisini zorlasa da olamaz, annenin yerini kimse tutamaz, hele annenizden başkanız yoksa*, kimse ama kimse onun yerini ikame edemez. çok düşündüğünüz çok sevdiğiniz sonsuz sorunsuz olan sevgiliniz bile değil, her ne kadar birbirinize "anne sevgisi var aramızda" desenizde. allah korusun, allah gecinden versin olacağı varsa bozsun denilir böyle bir olaya.
(bkz: allah korusun)
(bkz: annenin olmesi)
hayatta başa gelebilecek en kötü durumlardandır.Hiç bitmeyecekmiş gibi sıcak yuvamızda ailemizle geçen zamanların kaybolması safe mode daki hayatın sonudur, arkanızdaki kollayıcının gitmesi hiç düşünmeden harcanan güzel zamanların aniden değerlenmesidir.
ne kadar acı olursa olsun gerçektir. hem de buz gibi bir gerçektir. çocuğundan ortalama 20 yaş büyük olan annenin çocuktan önce hayata veda etmesi olabilecek hadisedir. bir çoğumuzun yaşadığı ve bir çoğumuzun yaşayacağı durumdur. en gecinden olanı daha makbule geçecektir.
o kadar güçlü hisler uyandırır ki insanın içinde...* mike portnoya a change of seasons gibi bir baş yapıtın sözlerini yazdırmıştır.
annemi ellerimle toprağa verirken benim psikolojimin 180 derece dönmesi mi iyi yoksa benim kalbim durduğunda annemin beni toprağa vermesi mi kötü dedirten karanlık günlerden biri.
allah kimsenin basina vermesin durumu.

(bkz: annem ve babam ölmesin) *
bir yazarın ağzından: ''annemiz öldükten yıllar sonra da posta ona gelen mektupları getirmişti. posta onun ölümünü görmezlikten gelmişti''
gunduzlerin de gece olması,her gunun gri ve de bunaltıcı yagmurlarla dolması.
(#892510)
(bkz: parisienne moonlight)
hala annemin ölümüne alışamadım, zaman zaman kızıma anneanneni ara bakalım ne yapıyormuş diyebiliyorum.hele o pişmanlıklar,keşkeler var ya...aslında ben hergün ölüyorum.
düşünmenin bile insanı mahvettiği, dünyadaki en büyük sığınak. tüm hatalardan sonra tekrar ona dönmek. sarılmak ve sadece onun sizi çıkarsız sevmesi, her seferinde anne tarafından uyarılmak buna ragmen anneyi sallamamak;sonucunun annenin dediği gibi çıkması.insanı en çok üzecek durumdur annenin vefatı. allah gecinden versindir.
yaşadığımız hayatı borçlu olduğumuz kutsal insanın bir gün ansızın yanınızdan ayrılması kadar kötü bir şey olmasa gerek şu hayatta.evet herkes zamanı gelince ait olduğu yere gidecektir ama bunu kabul etmek ve acıyı dindirmek çok zor olur.boşluğunu doldurmak imkansızdır.yaşayan daha iyi bilir fakat düşününce bile insanı tarifsiz bir üzüntüye sürükler.allah bu acıyı kimseye yaşatmasın,yaşayana sabır versin.tüm annelerimizin ömrü uzun olsun.
insanca varolmak ancak belli bir olgunluğa erişmiş insanların sevmeyi öğrenebilmesiyle başlar. iki insan birbirini sever ve sevişir. 'insanları dostun bil kardeşin bil kızım, sevginin ürünüdür insan zulmün değil kızım' der ataol behramoğlu. sevginin ürünü olarak salt duygu değilde sevgi yaşamın ta kendisi olarak doğar insan. ve önce kendisini yaradana tapar daha sonra öğretilene belki... parça bütünde anlam kazanır. herkes annesinin bir parçasıdır ki annenin ölmesi bütünün yok olması hissi ile biranda anlamsız yapıverir insanı. nezaman ki her insanın içinde olan tanrı olma arzusu ile* yavaş yavaş kendine gelirsin.
senden sonra azrail in ardından koşuyorum
ölüme değil anne, sana yaklaşıyorum

dememe vesile olmuş acı durum.
dünyanın en büyük acılarından biri. kimisi kutsal bulur ardından bir kelime konuşmaz kimisi şarkılarla yaşatır. o şarkılardan sadece bir tanesi için. sakın rap müzik diye hemen pencereyi kapatmayın unutmayacağınız bir şarkı dinleyeceksiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=ukzE8LRAL_c
Dünya bir film,açılır perden. Mutlu son da yok , kaçar hep senden nefret edersin seyircilerden sahnesi gerçek tek oyun ölümdür.
"Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..."
(Ahmet Erhan)
hayyatta ki en değer verdiğin kişi, seni canından çok seven insan, sana herzaman destek veren, sırdaşın, arkadaşının ölmsidir. Düşünmesi bile çileden çıkartır, yokluğu içini yakar.
düşünürken bile gözlerinin dolmasına, tüylerinin diken diken olmasına neden olur. o düşünceyi uzaklaştırmak istersin aklından, mutlu şeyler düşünürsün. annen gelir sonra, sarılır sana. "bi şey yok işte.. o burda.. yanımda" dersin. sonra bi gün yine canın acır, uyuşursun acıdan, bi şey hissetmezsin. gözlerin dolmuş taşmıştır, tüylerin diken diken olmuştur. fark etmezsin bile.. aklına gelmez düşünecek bi şey. kimse de sarılamaz işte sana onun gibi. "bi şey yok" diye teselli edemez kimse seni. biri yoktur çünkü o sırada.. kanın, canın, ruhun yoktur işte...