bugün

dünyanın en boktan olayıdır. sırf para kazanmak için insanların duyguları, durumları gözardı edilmiştir.

en yakın arkadaşımın annesi kendini asmı$tır ve bunu küçük kardeşi görmüştür..

$imdi o ve küçük karde$i 13 mayısta boynu bükük kalmayacak mı ?
insanlar para uğruna bu kadar reklam yaparken onların içi acımayacak mı? değer mi ?
nasıl bir vicdan vardır bu günü bu kadar büyütenlerde.?? anneler kutsaldır her gün onların günüdür.
bu özel denilen günleri insanların gözüne sokarak yapmak yaparken de bazı gözleri çıkartmak niye?? zaten onların bir parçası gitmiştir yeniden acıtmak, yaraya tuz basmak niye??

her anneler gününde hıçkırarak ağlıyorum, kendimi suçlu hissediyorum. çünkü ben annemi öperken, sarılırken onlar ise bir avuç toprağa sarılıyorlar.
annesiz olan kişilerin anne eksikliğini daha fazla hissetmesine vesile olur anneler günü..
elbette anne eksikliği sürekli kişinin içerisindedir. ancak o gün içerisinde anneler evlatlarıyla dışarı çıkar, sahilde kol kola yürür..
özlersin işte.
annenin yoklugunun daha bir pekisip kat kat aci cekilen gundur baska bir sey degil.
hayatın boyunca her gün boynu bükük olmak demektir.
"annen öldü", "bir daha yanında olmayacak" der bu gün. küçükken sempati duyduğunuz bu günü, büyüyünce acıyla anarsınız. işte anneler gününde annesiz olmak budur.
en acı günden beter olan gündür.
tatmayanların tarif etmesi imkansız bir duygudur.
Düşmanımızın bile başına gelmemesini temenni ettiğimiz bazı durumlar vardır ya işte anneler gününde annesiz olmak da bu durumlardan birisidir.
insana en çok ölüm koyar, ölüm sonsuza kadar kaybetmektir oysa insanlar umutlarıyla yaşar. Ölüm arkada umut ya da sevinç bırakmaz.
Anne sen yedikçe ben doyuyorum diyebilen tek varlıktır. En kötü gününüzde bile yanınızda olacak tek yegane dostunuzdur.
Anne candır, nefestir, özlenen ve olmadığında insana en çok koyandır.
Ne kadar kızarsak kızalım sonunda affedebileceğimiz tek insandır.
Ama öyledir ki her şey gibi sonsuza gittiği vakit değeri tak eder insanoğlunun karmaşık duygularına ve her zaman bilirsiniz geceleri onun için ağladığınızda onun da sonsuzda sizin için kaygılandığını.
Anneler günü ticari amaçlar güden bir gündür. Duygular bir yere kadardır ve çiçekler para için satılır. insanların çiçek alabilecekleri bir annelerinin yaşayıp yaşamadıkları çiçekçiler için çok da mühim değildir ve evet o kara gün geldiğinde ateş düştüğü yeri yakar.
O gün geldiğinde anneniz yanınızda değilse diziniz uf olduğunda yarayı bir güzel soymak için kabuk tutmasını beklediğiniz günlerdeki gibi çocuk olursunuz yeniden. Zırlak ve masum bir nefes olursunuz. Teselli olsun diye eski anıları tekrar tekrar yaşarsınız zihninizde ama bilirsiniz ki hiçbiri yaşandığı kadar net ve kusursuz olmaz.
Anneler nereye giderse gitsin ten kokuları hep bilinçaltında olur. Sizi doğururken bile ölmüş olsa onu anımsatacak bir şeyler bulabilirsiniz sanki sizi yıllarca parklara götürüp dondurmalar yedirmiş gibi.
Anneniz size hala bir öpücük uzaktaysa gidin ve ona onu gerçekten ne kadar sevdiğinizi gösterinki bir gün anneler gününde annesiz kalırsanız anılarınızla ona gülümseyebilesiniz.
susuz kalmış meryvasız ağaçtan farkı yoktur.
acı veremez daha fazla, yıllarca yokluğunu hazmetmeye çalışanlara.

sokakta büyüdük biz. saatte birkaç arabanın anca geçtiği bir sokakta ip atlayarak top peşinde koşarak büyüdük. salıncak üstüne ayaklarımızı basıp sıkı sıkı tuttuk zincirleri, kafamızı geriye yatırarak sallandık. başımız dönene kadar. parkta oynamanın hakkını verdik. gündüz ne ara gece oldu hiç farketmedik. saatle işimiz olmayan yaşlardı.

ne vakit bazılarının anneleri balkondan seslendi, kimilerininki koşar adım yanımıza gelip çocuğunun elinden tuttuğu gibi "doğru eve" dedi biz de öyle döndük evimize. saatler annelerden sorulurdu yani. biz ise vakitsiz yalnız kalmış çocuklardandık.

ilkokul'a yazıldık sonra. yıl sonu gösterilerimiz oldu. bakma o yaşlar içim mühim organizasyonlardı bunlar. şiirler ezberledik, okuduk, alkışlandık. bizi yalnız bırakmak istemeyen dede, babaanne, baba, hala, yenge kim varsa daha aileden herkes ordaydı. annen yoksa yalnızsın kardeşim, o kalabalıkta dımdızlaktık biz de.

lise'de daha farkedildi yokluğu. sormak istediklerin oldu, danışmak istediklerin, paylaşmak istediklerin. annesiyle anlaşamayanlar çoktu. e yaşa verin, o yaşta kabahat annede bulunuyor. hiçbir anne o vakitler evladını anlayamıyor. en azından çocukları buna inanıyor. "olsa da kavga etsek be" dediğimiz günler oldu.

içimizden konuşmayı, söktümüz yıllardı. dile getirince yanlış anlaşılacakmış gibi sanki... bastırmaya çalıştığımız öfkelerimiz oldu. bildiklerimizi kabullenmediğimiz, kabullendiklerimizi inkar ettiğimiz yıllardı. e biz de sonra bunları verdik yaşımıza.

bak çok enteresan. benzer şeyleri yaşamış olan çoğu kimse der bunu. yemek programlarını izlemek de eziyettir bazılarına. verilen tarifi aldın aldın, yetişemedin mi lazım olan malzemeleri bir çırpıda okuyan sunucuya, sövdün de bir iki tamam. ama o kadar işte. aç telefon sor "ya anne kaç yumurta koyuyorduk şu keke" yok öyle bir şey. at keki çöpe.

alışma evresi sonra. çocukken algılayamama, biraz büyüdükçe algılama ama anlayamama, genç kızlık döneminde anlama ama kabullenememe gibi evrelerden sonra alışmak içinde bulunduğun duruma. insan her şeye alışıor kabul ama bu zor olduğu gerçeğini değiştirmiyor asla.

hiç ummadığın anlarda hissedebiliorsun yokluğunu. illa birinin hatırlatması şart değil yani. aksine bence, biri hatırlattığında, sonra üzüleceğini düşünüp hatırlattığına pişman olduğunda, sen teskin etmeye çalışıyorsun onu. rahat olmalarını istiyorsun yanında. rahat olmak istiyorsun yanlarında. bundan sebep belki olduğundan da güçlü duruyorsun karşılarında.

bir şarkıda bazen, bazen çocukluğunun geçtiği evin önünden geçerken, oturmuş olduğunuz daireye bakmak için o kafanı kaldırdığında, onun isminde birine rastladığında, en alakasız anlarda geliyor aklına. yalnızken yakalıyor daha çok.
yakaladı mı da yakmasını biliyor canını.

her geçen gün annesiz. varlığının tanımını yapamazken yokluğunu anlatır buluyorsun kendini. sana kattıklarını sayarken aslında zorunda kalıp öğrendiklerini paylaşıyorsun insanlarla.

anneler günü biz gibiler için sıradan bir gün. en azından ileriki yaşlarda böyle düşünüyoruz. hani diyorlar ya bas bas
"her gün anneler günü" diye işte biz buna inanıyoruz.

her gün anneler günü ise şayet biz her gün hissetmişiz yokluğunu.

anneler gününde annesiz olmak? dedim ya başta; acı veremez daha fazla, yıllarca yokluğunu hazmetmeye çalışanlara.
(bkz: asıl yalnızlık gurbette anasız kalmakmış)
Annesi olmayanlar için çok zor bi durumdur. Hele bir de tüm teyzeler arayıp ta anneler gününde neden aramadığınızı sorup sitem ederler. Teyze anne yarısıdır hani. Daha bi mahsunlaşırsınız. Kelimeler boğazınızda öylece kalıp boğar sizi. Eşinizin tesellisi bile avutmaz. *
(bkz: yitik insan)
14 şubat'ta sevgilisiz olmaya benzemeyen durumdur. o kadar suni değildir. bütün gün ağlamayı gerektirebilir. lanet edersiniz her şeye ve herkese. ağır bir yükün altında , onsuz yaşamaya , kararları onsuz almaya , başarılarınızı onsuz kutlamaya başlarsınız. ağır bir yüktür ki her bünye kaldıramaz.
uzak kalma sebebi okul, iş, seyahat gibi nedenler olabilir. bir de anneyi kaybetmiş olmak vardır ki allah düşman başına vermesin.
ilk kez bu pazar günü yaşayacağım deneyimdir.

mayıs ayının ilk haftasından başlar hüzün. televizyonda dönen anneler günü temalı reklamlar, radyolarda çalan parçalar, bu gün yaklaştıkça insanın içini yaralamaya başlar. insanın içi ezilir. en az annesiz geçirilen bayramın yarattığı etki kadar hissedilir.

olm, sana ne oldu bu aralar? neyin var olm? gibi sorular cevapsız bırakılır.

ilk anneler günü için alınan hediye akla gelir. ilkokulda biriktirilen harçlıklarla alınan camdan uzunca bir vazodur bu. gizli saklı alınmıştır. sokağa çıkmak için izin istemişimdir. zor da olsa izni almışımdır. evin etrafı henüz binalar ile dolu olmadığından arsalardan papatyaları bir çırpıda toplamışımdır. sonra kapıyı çalıp "anneler günün kutlu olsun anneciğim." ...

ama süpriz aslında bu değildir. tam bir vazoya koymaya yeltenirken, o vazoyu çıkartmışımdır. bir daha sarılmıştır, içten...

şimdi ise 2 metrekarelik bir bahçe vardır, sadece çiçek kabul eder bu bahçe.
Yaklaşık 11 yıldır süren olay.Zordur.
Bu günde mezarlığa gidilir yıllarca.nedeni bilinmez ama.anne ölü değildir.Manevi olarak hep ölü kalıcaktır belkide.
Ya da bu bir hayaldir ölü olmasını dilemek gibi bir şey.ya da çocuk aklıdır kim bilir.
ulaşmak istemektir aslında.varlığında yokluğunu yaşamaktansa, bi mezarda ona dokunmayı istemek.

(bkz: deli gibi ağlamak)
"Yaşamaktır" uğruna ölünesi intihar şekli.
üzücüdür. anasız yarımdır insan, kaç yaşında olursa olsun.
annem allaha şükür sağ ama bin kilometre mesafe var aramızda, ona rağmen şefkati yanıbaşımda.
annesini kaybetmiş kardeşlerimi yüreklerindeki anne özlemi ve sevgisi nedeniyle kucaklıyorum.
sevdiğiniz insanın, dostlarınızın anneleri ile paylaşın buğünü, annenize sarılırcasına sarılın onlara.
bir annenin yüzünü güldürmeniz dahi annenize huzur verecektir.
(bkz: asker olmak)
mesafe artıkça artan sevgidir, hani bir söz var ya gözden uzak olan gönülden de uzak olur diye, bu söz anne sevgisi için yalandır.bir zamanlar uzaktım şimdi daha uzağım, kıymeti bilinmeyen sevgi, uzaklarda anlaşılıyor.
işte bu yüzden anneler günü göze sokulmamamalı .
(bkz: ağlama sebepleri)
onun kaybının hissedilmesi birde olay çok yeniyse hayatı sorgulatır. hayatın düzenin gereği olduğunu mantık olarak bilsede içindeki çok ince yerlerin sızlamasıdır. bunu kadınlar ve erkekler kendileri açısından faklı şekilde tepkilerle dışa verirler. bunun çok farklı nedenlerinin aslı o kişinin hayatınızdaki rolüdür.
annenin önemi ve kaybetmenin yaşattıkları:
annenin kaybı iki cins açısındanda çok zordur.* *erkek~ bu kayıbın yaşı çok önemli olsada erkekler üzerinde fark edemediklerleri içsel güven duygusunun kaybı daha çok yaşanır.bu genelleme olmasada, bunun çok yaşanması toplumsal yapımız açısından önemlidir. Bir erkek çocuğunun öğrenmesi gereken ilk dersler yakınlık, güven, sıcaklık ve şefkat anne tarafından verilir. bunların tam alınmaması durumuda terkedilmişlik hissinin bunu kapatmak adına huzursuz veya saldırganlık. eğer tumüyle güvensiz hissetiğinde tümüyle içine kapanma olarak görülür. ergenliğe girdiğinde anne çok önemlidir. babaya çok özensede onun işkolik olabilmesi yada dışa yönelik yapısını oğluna gösteremesiden dolayı onu annenin bir şekilde kendine güveninin gelişmesi açısından desteklemesi gerekir. bir anne erkek çocuğunun geleceğini çizer. bunun en vurucu örneği suç işleyen kişilerde yapılan araştırmalarda annenin sessiz ve pasif yapısı ile oğlunu koruyamaması, ilgiyi, şefkati ve takdir duygusunu hissetiremesindendir. kız çocuğu güveni babasından oğlan annesinden alır.
Yetişkinler olduklarında bireyler cinsiyete göre çocuklara daha farklı davranma eğilimindedirler. Erkek çocuklara genellikle daha sert davranılır. Kız çocuklara ise daha çok sarılınır. Bebekliklerinde erkeklerle daha az konuşulur. Erkek çocuk anneleri kızlarına göre oğullarını daha rahat hırpalarlar. bu onu erkek olarak yetiştirmek için yaptıklarını düşündükleri olgudur. bu davranşın bağımsız olarak yetiştirilmeye çalışan erkeğin ilerde annesini aynı şekilde yıpratmasını da sağlar. fakat bu korkunç görünsede ikisi arasında sevginin ve anlayışın ölçüsünü genişletir. anneneye sergilenen bu tutum erkeğin onun kaybında, daha çok sesileşmesini ve güven duygusunu daha çok kaybetmesini getirir.
kadınlar çok daha farklı yaşar bu acıyı. anneyi erken yaşta kaybetmesi durumunda babasından sorumlu olduğunu ve annesi ailesi nasıl baktığını anımsarsa onu iç güdü olarak benimser. ilerde ise birlikte yaşadığı kişilere bağımlılık yada tam tersi bu olayı red edip kendine çok farklı bir yol çizebilir.

bunu kaldıramaycak yaşta yaşanmaması tek dileğim.
beter bir durumdur. hele ki paranız yoksa annenize yapableceğiniz en güzel jest, kendinizi aratıp telefonu açar açmaz "benim annem güzel annem beni al kollarına...." diye mırıldanıp gönlünü almaya çalışmaktır.

(bkz: öğrenci olmak)

(bkz: parasızlığın gözü kör olsun)
ister istemez metallica şarkısı gelir aklıma.

-need your arms to welcome me,cold stone's all I see... (bkz: mama said)
bi hüzün kaplar içimi ne zaman dinlesem.
annemi arasam iyi olacak.