bugün

tcdd'den hızlı tren bileti alırken genç bileti alınabilecek son yaştır.yaşlanıyorsun evlat.dikkat et kendine.
27 yaşında olmaktan daha zordur. öyleymiş valla bu yıl şimdi daha bi rahatım nedense. sorun bende değil 26 daymış meğer. *
kadın ise anne olmak için en ideal fiziksel yaşta olmak.
neyse ki geçmiş gitmiş olan yaştır.
yolun yarısını nerdeyse katetmiş olmaktır.. torun sevmeye ramak kalmış olmasıdır.
en sikindirik yaştır, ne yaşlısın ne gençsin 30 olmaya yaklaşmışsın onun stresi bir yandan...artık genç de sayılmazsın delikanlı değilsindir ona göre hareket etmeni beklerler insanlar derken...en sikindirik yaştır.
arafta olmaktır...

Pes oynarsanız çocuk muamelesi görürsünüz. Sizden beklenen şey artık evlenip çocuk sahibi olmanızdır. Hala üniversite okuyorsanız zaten gidip ölün. Cebinizde para yoktur çünkü. Ne zaman ki askerliğinizi yapıp çoluk çocuğa karışırsanız o zaman adam yerine konulursunuz.

Duygusal olarak da en buhranlı ve zor yaştır 26 yaş. Uzun süreli düzgün bir ilişkiniz yoksa her şey daha da zordur. Çünkü bu yaşta, seçiciliğiniz tavan yapar. Günübirlik ilişki yaşasanız da mutlu etmez artık. Bu yaşlarda birine bağlanıp 30lu yaşlarda ayrılırsanız tamamen sıçtınız demektir.

Böyle boktan bir şeydir 26 yaş.
bir sene sonra ölürsen kutsal sayılabileceğin yaş.
her insanın ömründe 365 gün yaşayacağı zevk.
içinde bulunmama rağmen bir b.k anlamadığım yaş.
yalnız 25 e göre yaşlı 27 ye göre genç hissediyorum o kadar.
sınırdır. 27'den sonra geri dönüşü yoktur;

eşek kadar adam olmana rağmen, bunu kabul etmemektir.

git-geller içinde; evlenen arkadaşlarının düğününe gitmektir.

ailenin artık evlen diye gözlerinin içine bakmasıdır *.

çalışıyorsan okumayı, okuyorsan "çok geç kaldım" diyerek iş hayatına atılmayı istemektir.

26 önemlidir. sınır yaşıdır, artık büyüdüğünü, eşek kadar olduğunu anlamaya başladığın yaştır.
evinin kapısını anahtarla açmaktan bıkmaktır.
zil'e basmayı o kadar özlemektir ki, komşuların ziline basıp kaçmamaktır.
çocuklar size amca diye hitap edebilir.
1 sene sonra içinde bulunacağım yaş. 25 bile sevmedim 26 hiç bana göre değil.
zordur. yani orta yaşa gelmiş gibi hissedersin kendini. nitekim yolun yarısına 9 yıl kalmıştır.

ben zorlanıyorum, kabul edemiyorum 26 yaşında olduğumu. 17 yaşındayken 20 li yaşlara gelmeyi isterdim. 22 yaşımda bunun aslında çok da güzel bişey olmadığını anladım. 23 yaşıma geldiğimde ayaklarım geri geri gidiyordu, yaşımı 22 olarak söylerken yakaladım kendimi, o an anladım büyümekten, yaşlanmaktan korkuyorum ben. her yaşın ayrı güzelliği var elbet. bunalımda falan değilim de ne bileyim işte gençlik bir daha gelmeyecek ki. gelecek mi?
- insanın kendini en berbat hissedebileceği bir yaştır, okul bitirilip askerlik yapılmış olsa, bu sefer adam akıllı iş bulma sıkıntısı başlar, okul bitmese 30una geliyorum hâlâ okul sıralarında çürüyom derdi, askere gitmese onun ayrı bir sıkıntısının olduğu kasvetli bir yaştır.

- kızlarda daha farklı olabilir, bekarsa hâlâ yalnızsa, evlenmek için geç kalıyorum galiba düşüncesi oluşabilir.

- 26 yaşında olmak delikanlılık çağını bitirip, artık yaşlandığını hissetmene neden olur, velhasıl insanın kendi kendine, iyiydik biz ne zaman büyüdük amk ( acımasız mert korkusuz) dediği yaştır.
27 yaşında olup, 22 gün sonra 28 olacağını bilmekten iyidir.
bayanlar icin en guzel yastir. zaman dursun istenir.
artık kimsenin nazını çekemeyip kendi yalnızlığında kavrulmaktır...
6 yaşında okula başladım, kendi yaşıtlarım mahallede oyun oynarken ben ise mektebe gidiyordum, bu durum bana büyük bir adam olduğum hissi telkin ediyordu.

8 yaşında sünnet oldum, artık erkekliğe adım atmıştım, ben ise kendimi koca bir adam oldum artık diye düşünüyordum.

12 yaşında bir kızdan hoşlandım fakat, o ise başka birisiyle çıkıyordu. ben koca bir adam olmuştum.

15 yaşında liseye başladım, ben kocaman bir adamdım artık.

16 yaşımda aile sorunlarım vardı, hayat bana çok müthiş bir vole atıyordu, fakat ben biliyordum artık, çocuk değildim herşeyin üstesinden gelebilirim.

17 yaşında çok pis aşık oldum ve ben artık büyümüştüm.

19 yaşında çok zor bir dönemden geçiyordum, ya okulumun üstünü okumaya devam edecektim ya da başka bir seçim yapacaktım. biliyordum ben büyümüştüm.

20 yaşında uzun olan saçlarımı kestirmiştim, çevremdekilere göre kocaman adam olmuştum, yakışmazmış koca adamlara uzun saç iyi etmişim kestirmekle. ben büyümüşüm.

21 yaş kalbimi kırdılar ama ben büyümüştüm.

22 yaş başka bir şehirdeydim evimden uzaktım, bir evim vardı ve kimse bana karışmıyordu. kocaman bir adam olmuştum artık, ben büyümüştüm.

22- 24 yaş arası, okulmuş aşkmış falan filan ve üniversiteden yeni arkadaşlarım vardı, ben büyüdüm.

25 yaş mezun olmuştum, ailem diploma törenime geldi bol bol resimler çektirdim falan filan, akabinde ise hemen askere gittim ben büyüdüm artık, ailem geçirdi otogardan falan filan işte..

26 yaş doğum günümü asker ocağında 6 saat nöbet eşliğinde kutladım, büyüdüğümü düşündüm gari nöbet kulesinde, neyse bitirdik geldik evimizede sağ salim.. 3 aydır işsizim, evde oturuyom.. ara sıra evdekilerin gözüne batıyormuşum gibi oluyor, bu durumdan acayip bir şekilde sıkıldım yani sözlük.. neyse burası itiraf başlığı değil.

şimdilerde arkadaşlarımın bol bol düğün davetiyesini alıyorum, facebookta çocuklarının resimlerini beğeniyorum, pek fazla görüştüğüm arkadaşım falanda kalmadı.. facebook'tan takip ediyorum milleti.. herkes işinde gücünde..

bir de büyükler bana kocaman adam olduğumu söylüyorlar ara sıra, artık evlilik falan yapabilirmişim..

fakat ben hâlâ oyuncaklarımı, 999 oyunlu aterimi, tasolarımı, mavi önlük ilk giyişimde ve ortaokula başladığımda kravat takdığım zaman duyduğum heyecanımı, bayramlık elbiselerimi, vefat eden büyüklerimi aklımdaki çocukluk anılırımı dün gibi hatırlıyorum, sanki ben hiç büyümedim...
henüz 40 günlük bile olmadan havale geçirmişim. o günden sonra bademciklerimle aram hiç iyi olmadı.
3 yaşında 3 tekerlikli bisikletimle dedemgilin evin önündeki yokuştan aşağı bisikleti sürdüm. evin duvarına kafamı çarptım ve anlım yarıldı. hatırası hala anlımda.
6 yaşımda okula başladım. henüz okulun ikinci ayı babamın askere gittiğini dün gibi hatırlıyorum, gitmemesi için çok ağlamıştım ve döndüğü günde nasıl sevindiği mi...
7 yaşımda ilk 2 tekerlekli bisikletimi babam karne hediyesi olarak aldı.
8 yaşımda güle oynaya sünnet olmaya gittim.
9 yaşımda bana emanet edilen kız kardeşimi okulun ilk günü kaybettim. saatlerce aradım, ağladım... onu okul servisinde oturur halde bulunca önce sevindim sonra kızdım. eve dönüce onu anneme şikayet ettim ve bi daha okula gelmemesini söyledim. aynı yıl küçük kardeşim dünyaya geldi.
10 yaşımda bir kıza ilk öpücüğümü gönderdim başıma gelmeyen kalmadı.
11 yaşımda o dönem çok moda olan televizyon aterime kavuştum( hala çalışıyor).
12 yaşımda çocuğun birinin ağızını burnunu kırdım. okuldan atıyodu müdür müsvettesi babamın isimini duyunca hiçbişey yapmadı.(gerizekalı)
12 yaşımda hayatımın en kötü günlerini yaşama başladım. matematik öğretmeni babamın hocasının kızıydı. yaramaz bir çocuğu cezalandırmak için boyu kısa olan ben sınıfın en erkasına atıldım. 3 sınav üst üste boş kağıt verdim.
13 yaşımda çok sevdiğim dayımı kaybettim. anneme mukerrer büyüyünce çok büyük adam olacak demesi hala kullaklarımda çınlar.hala matemetik hocasıyla kavgalıydım. 5 sınav üst üste boş kağıt verdim. bu dönemde disiplin kuruna sevkedildim. gene babam kurtardı.
14 yaşımda kız arkadaşımı babası kaçırdı.
14 yaşımda dümdüz bir liseye başladım. çarpım tablosunu öğrendim. matematikten beş almayı öğrendim. inşaat mühendisi olamya karar verdim.
14 yaşımda fen bölümünü babamı ikna ederek seçtim. futbol takımındaydım. fakat boyum uzamadı... kadrodaydım ama hep yedek kaleci kaldım.
15 yaşımda basketbol takımına guard oldum. kısa olduğum için hep rotasyonda kullanıldım. yeni bir kız arkadaş edindim.
15 yaşımda beşiktaş ın ve benim şampiyonluk hasreti son buldu. "sergen attı şampiyonluk geldi!" ama ben buna bile sevinemedim şampiyonluktan bir gün sonra canım anneanneciğimin vefat haberini aldım.
16 yaşımda öss,kız arkadaşım ve akvaryum dışından hiçbirşey ile ilgilenmiyordum. aynı yıl kız arkadaşım ile ilgilenmediğim gerekçesi ile ayrıldım.*
17 yaşımda anadolu üniversitesi inşaat mühendisliği bölümünü kazandım ve hazırlık okumaya başladım. reşit olmadığım için hiçbirşeye imza atamıyordum. ilk cep telefonumu aldım.
18 yaşımda birinci sınıfa başladım. ilk lap top bilgisayarımı aldım.
19 yaşımda aşık oldum. geleneksel futbol bölüm turnvasında final, fakülte turnuvasında ise şampiyonluk yaşadım.
20 yaşımda hala aşıktım wat ile amerikaya gittim.
21 yaşımda erasmusa başvurdum. liverpool johanmoritz üniversitesine değişim için gidecekken son anda vazgeçtim.
22 yaşımda karayolları 4.bölgede yol stajımı kuzey ankara dönüşüm projesi dahilinde yapı stajımı tamamladım ve mezun oldum.
22 yaşımda iş ararken boş durmamak namına kavun sattım aynı anda bir proje ofisinde ayak işlerini yapıyordum.
22 yaşımda s.arabistanda işe başladım. 950 km uzunluğunda su isale hattı ve pompa merkezleri vardı.
23 yaşımda ilk aşkımdan sebebi bana çok ağır gelen gerekçeler ile ayrıldım.
24 yaşımda şirketimden ayrıldım ve şuanda çalıştığım şirkete geçtim.
25 yaşımda hala özbekistandaydım.
25 yaşımda ankara aşağıeğlence den ilk evimi aldım.

26 yaşımda...

olmakta sanırım geçmişi şöyle bir anıp önümüze bakmak demek.
asrın çeyreğini geçmek demektir.
2 gün önce 26 oldum ben de. küçüklüğümü hatırlıyorum. köyde merdivenin başında dayımın yanında oturuyordum. 6 yaşında falandım. dayı kaç yaşındasın sen dedim. 25 yaşındayım dedi. vay be ne kadar büyük. tam 25! yaşında. yıllar birbirini kovaladı. ilköğretim, lgs, lise yılları, öss, üniversite, kpss, iş hayatı, askerlik... ne kadar çok yaşamışım diyorum. çok şükür geçen yıllarıma. büyük acılarım olmadı, büyük sıkıntılarım olmadı. büyük sevinçlerim oldu ama. ilk bisikletimi aldığımda araba aldığım zamana göre belki 5 kat fazla sevinmiştim. anadolu lisesini kazandığımda mahallede böbürlene böbürlene yürüyordum * üniversitede matematik dersini 4. alışımda geçtiğimde muzaffer bir ordunun kumandanı gibiydim. beklediğim şeyler bir bir oldu. acaba görecek miyim başaracak mıyım dediğim şeyler nasip oldu. abimin düğününde oynadım mesela halbuki hiç adetim değildir. hiç iş aramadım, ilk girişimde kpss yi kazandım. çok şükür hiç bir dostumdan kazık yemedim. 26 yıl boyunca tek bir sigara içmedim, ağzıma içki koymadım, hırsızlık yapmadım, kimseyi dövmedim, mahalle kavgam da olmadı okul kavgam da. kayısı ağaçlarına tırmandım, ekin tarlalarında biçerdövere bindim, traktör sürdüm, malatyanın bütün sokakalrında bisiklete bindim, baraja yüzmeye gittim, halı sahalarda futbol oynadım, askerde gece boyu nöbet tuttum, orgeneralle tokalaştım, tuğgeneralin imzasını taklit ettim, albay ya ölsün ya emekli olsun diye cumada dua ettim, eyüp sultanda sabah namazı kıldım, çınaraltında kahvaltı yaptım, cağaloğlunda kitapçıları dolaştım, barbaros bulvarında adana kebap yedim * hasılı iyi yaşamış gibi hissediyorum. ölsem gözüm arkada kalmaz heralde. bir tek aşık olmamışım. o da nasip artık *
26 yilin nasil gectigini anlayamamaktir.
30 a yaklaşmanın verdiği endişe hali.