bugün

sayısı bilinmeyen sömürgeci destekli katliamlardan biridir.
katliam i yapanlari kovalayan polisleri bir polis muavini durun geri dönün diye durdurmustur.bu polis memuru daha sonra trabzon emmniyet müdürü olacak resat altay dir. simdi aciga alinmistir.onun emniyet müdürü oldugu yillarda bir linc olayi,2 türkiyeyi sarsan cinayet islenmistir.
29 yıl önce bugün gerceklesmiş faşist saldırı.saldırı polislerle işbirliği içindeki ülkücü militanlarca yapılmıstır.önceden planlamıs bombalamada ülkücü militanlar arkadaslarına saldırı tarihini önceden bildirmişler,olay esnasında beyazıtta olmamaları için uyarmıslardır.
toplam bilançosu 7 ölü ve 100 den fazla yaralı.

enis yalçın (katliam mağduru)

23 yaşındaydım o zamanlar iktisat fakültesi son sınıfta okuyordum. sabah aranarak girmemize rağmen okul içinde bıçaklı, zincirli, sopalı saldırıya uğradık. okul içinde kalan arkadaşlarımız arka kapıdan çıkmak için ısrar etmiş, zorla ön kapıdan çıkarılmaya çalışılmış. ön tarafta mahşeri kalabalık slogan atarak ilerliyordu. her gün yeteri kadar polis olmasına rağmen o gün güvenliği sağlayacak yeterli polis yoktu. tam eczacılık fakültesinin oraya döndük "bomba" diye bir sesle irkildim. bomba o anda üzerimde patladı.ne kadar baygın kaldım bilmiyorum. vücudumun sağ tarafı tamamen bomba parçalarıyla parçalanmıştı. sonra gözümü farkettim. gözüm parçalanmıştı. 18 yıl süren tedaviden sonra onu da kaybettim.
olaydan önce ülkücüler bize 15 gün okula gelebilirsiniz 16. gün gelemeyeceksiniz demişlerdi. hakikaten 16. gün katliam oldu.

ramize akyol (bombayı atan ülkücü zülküf isot'un ablası)

örgüte katıldıktan sonra bir gün mahzene çağırmışlar.solcu bir gence işkence ediyorlarmış. o gittiğinde genç baygın ya da ölüymüş. ona "al bu jopu komüniste sok" demişler. yapmış. " yapmasaydım bana sokarlardı" demişti. " tamam artık adam oldun sen de katil oldun, birini öldürdün çıkamazsın" demişler. 16 mart katliamına kadar bir solcuyu öldürmek onun için bir görevmiş gibi davranırdı. gel diye haber aldığında çok tedirgindi. " gitme oğlum burada emniyettesin" dedim", "hayır abla emir geldi gitmek zorundayım" dedi.
döndüğünde çok perişandı. "ne oldu" dedim. bir gün ışıkları kapattı, dizime yattı.ağladığını hissettim. " onca insan katlettik abla" dedi. " bomba atmak benim görevim değildi, bana attırdılar çok pişmanın çok vicdan azabı çekiyorum"
katliam yerine polis minibüsü ile gitmişler. silahları, cephaneyi mustafa doğan (polis memuru) sağladı. latif akdı, sıddık polat bunların da minübüste olduğunu anlatıyordu. hep birlikte olay yerine gitmişler.
" o kadar insan katlettim yaralandı mı, öldü mü bilmiyorum. o bağırmalar çağırmalar gözümün önünden gitmiyor abla".
bir gün "artık yeter. beni tanıdığın bir emniyetçi varsa götür, itiraflarda bulunmak istiyorum ama söz ver bana işkence yapmasınlar, biz yaptığımız için nasıl olduğunu biliyorum" dedi. ama kısmet olmadı. en yakın arkadaşına derdini açtı. o da gidip örgüte haber vermiş. üç ay sonra öldürdüler.

yahya gergin (katliam sırasında üniveristede görevli polis memuru)

görevimiz okuldan çıkan öğrencileri son grup okuldan çıkana kada, yanda ve arkada tertip alıp güvenliklerini sağlamaktı. kapının sağında 15-20 tane sağ görüşlü öğrenci bulunuyordu. son grup çıktıktan sonra bu grup slogan atmaya başladı. slogan atınca başımızdaki amir bunları dağıtalım diye talimat verdi. biz de bunları uzaklaştırdık. tekrar geri döndük. o anda merdivenin diğer ucunda görevli iki polis arkadaştan biri bomba diye bağırdı. hepimiz kendimizi yere attık. patlamanın ardından silahlar ateşlenmeye başladı. biz de o anda hedefi kestiremiyorduk. "hedef polis mi kalabalık mı" diye. silahlar sustuktan sonra iki arkadaş kaçanları kovalamaya başladı. ben de arkalarından mp5 makinalı tüfekle koşmaya başladım. laleli caddesini geçtikten sonra suçlular kaçtı. arka sokaklarda olayda kullanılan iki tabancayı bulduk. biz ilk koşmaya başladığımızda arkadan, yetkililerden olması lazım ; sonradan öğrendim o zamanın komiser muavini olan reşat altay (ogün samast olayından sonra trabzon emniyet müdürlüğünden alınan) " geri dönün" diye bağırdı. bence bu daha önceden tertiplenmiş bir şey. her gün en az 30-40 polis olurken o gün sadece 9 kişiydik. olaydan bir hafta sonra bir kaç tane polis bu bombanın atılacağına dair istihbaratı ele geçiriyor. cumhuriyet gazetesinde bu belge yayınlandı. yayınlandıktan sonra o dönem müdür muavini olan vural beşyal bizim birliğe gelip "içimizde hainler şerefsizler var. bu yazıyı basına sızdırmışlar" dedi.
siz söyleyin, bombayı önceden öğrenip güvenliği sağlamayan mı şerfesiz? belgeyi sızdıran mı?

kaynak:15 mart 2007 tempo dergisi. haftanın röportajı
zaman asimina ugramasina 1 sene kalmis katliam.yapanlar ve yaptiranlar belli dir.ogün ülkücü militan zülküf isot un eline bombayi verenler 29 yil sonra ogün samast in eline silah verenlerdir.kimlikleri bellidir.bu tür siyasi cinayetler önemlidir.siyasetten ekonomiye bagimsizligimizdan demokratik gelismemize kadar herseyi etkilemektedir.yunanistan 1963 yilinda sagcilar tarfindan öldürülen lambrakis in katillerini tüm siysai engellemelere ragman bulmustur. yunanistan 30 yildir avrupa birligi üyesidir.ya biz?
(bkz: 16 mart 2007)
Ve yedi karanfil düştü Beyazıta. Vatan toprağı kızıllaştı onların kanıyla.
Yedi fidandan biriydi Hatice Özen. Patlamanın ardından dumanların arasında bir yoldaşı tutmak istedi kollarından Haticeyi Ama o kolu yoktu yerinde, kopmuştu kolları omuz başlarından.
bizlere; "sağ-sol çatışması yok, faşist katliam var!" sözünü hatırlatan gerçek. fidan gibi gençlerin toprağa düştüğü saldırı. sonrasında bunların devamı gelmiş, bir şehir toptan yok edilmek istenmişti. sonrası mı? sonrası bir darbe, bir başka özgürlük düşmanı daha ortaya çıkmıştır. bu konu ile aklıma gelen tek şey şu;

"çitler kesilir birer birer
cop ve bomba alt edilirler
biz ki gürleyen birer volkanız
beyazıt patlayan krater

martın onaltısında yedi can
düştük gün ortasında yedi can
bindallı yasemen olup yeşerdik
faşizmin karşısında yedi can

çaldığım özgürlük ateşini
ülkemin koynunda büyütmek
değil lale bahçelerinden değil
barut yakan soluktan geçer
barut yakan avazdan geçer"
(bkz: halepçe katliamı)
16 mart 1978 de istanbul üniversitesi eczacılık fakultesi önünde toplanan öğrencilere bombalı saldırıda 7 öğrencinin hayatını kaybettiği katliam.
(bkz: hürriyet marşı)
Katliamın üzerinden geçen onca yıla rağmen, yargılamalar sonucunda ceza alan olmadı. Katliamın planlı olduğu da daha sonra ortaya çıktı..

http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=27162
16 Mart 1978 Perşembe günü, istanbul Üniversitesi öğrencilerinin üzerine atılan bomba 7 kişinin ölümüne, 47 kişinin yaralanmasına neden olmuştu. Bugün 16 Mart Katliamı' nın yıldönümü. Unutmamak ve unutturmamak için...

16 Mart 1978 Perşembe günü...
Öğleyin...
istanbul Üniversitesi çıkışında 100 kişilik öğrenci grubunun üzerine bomba atılıyor.
7 ölü, 47 yaralı var.
Esmer, kısa boylu, hırkalı bombacı, TNT'yi solcu grubun üzerine atıp üniversitenin merdivenlerinden kaçmaya başlıyor. Öğrenciler kaçışırken Beyazıt Kütüphanesi önünden de otomatik silahlarla yaylım ateşi açılıyor.
Gençler de polis de yere kapaklanıyor.
Ayağa kalktıklarında polis ateş açan saldırganları takip için fırlıyor.
Arkadan bir ses:
Geri dönün diye bağırıyor.
Polis geri dönüyor. Katiller kaçıyor.
Geri dönen polislerden biri Yahya Gergin...
Olayın ayrıntılarını yıllar sonra 32. Gün'den Rıdvan Akar'a anlatıyor. Meğer normalde 30-40 polisin görev yaptığı kapıda o gün sadece 9 polis görevlendirilmiş. Failleri kovalarken kendilerine "Geri dönün" diye bağıran amiri de merak edip araştırmış.
O komiser yardımcısının adı (bkz: Reşat Altay)'mış.
Unutmayın ki, bu ülkenin geçmişindeki bütün karanlık dosyalar, ama istisnasız bü­tün karanlık dosyalar, bir gün yeniden açı­lacak... Ve o zaman sanık sandalyesinde bu kez sizler oturuyor olacaksınız. Bugün sa­vunmasız haldeyken kafasını kırdığınız ço­cuklar ise hakiminiz, savcınız olacaklar.

Unutmayın ki, biz siz acımasızca coplayın, yumruklayın, işkencelerden geçi­rin diye büyümüyoruz.

Onlara vurduğunuz her fiskeyi bir gün ağır ödeyebileceğinizi iyi düşünün...
kaderin cilvesi , dava da adi gecen ve katliamda planlayici olarak adi gecen azili fasist mehmet gul un olum haberi dustu dun gazetelere...
birileri cagirdi demek ki hesap icin.
(bkz: mutlak bulacak avazım kendine bir yer)

(bkz: Hatice Özen)
(bkz: Cemil Sönmez)
(bkz: Baki Ekiz)
(bkz: Turan Ören)
(bkz: Abdullah Şimşek)
(bkz: Hamit Akıl)
(bkz: Murat Kurt)
gençlerin ortasına bomba atılmıştır. bunu yapan adam daha ne yapmaz?
faşist militanların hayasızca yaptıkları bir başka katliam.
unutturulmak istenen ama unutulmayacak katliam.
Mahkemeden zamanaşımı kararı çıktı.
http://www.ntvmsnbc.com/news/463108.asp

"bize vuruyorlar, susuyoruz. susuyoruz, yine vuruyorlar. biz sustukça onlar vuruyor, onlar vurdukça biz daha çok susuyoruz. anlaşıldı, onlar ölene kadar vuracaklar, ama biz nereye kadar susacağız, dayanacağız? yapılacak tek bir şey kaldı, korkmadan hakkımızı arayacağız, aramalıyız. başka bir şansımız yok, karanlığa gömüldük, karanlığa..."

(bkz: adalet)
zamanaşımından ötürü düşmüştür. hatırlanacağı gibi bu katliamın baş rolünde ülkücü militan eski mhp milletvekili mehmet gül bulunuyordu. kendisinin 16 mart günü defin edilmesi ise ilahi adallete dalalet sanırım.
kötü adalet sistemimiz yüzünden, sonucu öteki dünyaya kalmış davadır.
http://www.candundar.com.tr/index.php?did=7395
nedense birilerinin 'pkk'li $erefsizlerin olduruldugu, iyi ki de yapilmi$ olan katliam' $eklinde entryler girmedigi, insanlik di$i eylem.

pek tabii, birilerinin bu katliam lehine, sadece hak ve ozgurlukler bazinda destek vermesini bekleyemeyiz. cunku solcular kotudur, pistir kakadir.

midem bulandi lan.