bugün

entry'ler (258)

otobüse binince kendinden geçen insan

Bu benim arkadaşlar. Yok bu tanım olmadı. Bu benim bir arkadaşım, heh şimdi oldu. Otobüs yolculuklarında sürekli uyuyan veya kusan, olmadı uyumaya çalışırken çılgınca kafasını ordan oraya vuran, yani kısacası otobüste kendinden geçen tanıdıklarınızı aklınıza getirin ve 10 kez beterini düşünün, işte öyleeee bir şeeeeey(Erol Evgin'in sesinden).

Üstelik sadece otobüste de değil uçağından tutun da el arabasına kadar hareket eden tüm taşıtlarda bu durum böyle. Kendi söylemesine göre ; tüm taşıtlara binebiliyormuş ama sadece duranlara. Yani otobüse biniyor hareket ettikten 15. Saniye sonra midesi bulanıyor, 45. Saniyede kusmamak için uyuyor. istifrar etmek mi diyeydim ne bakıyorsunuz? bence kusmak kesinlikle daha açıklayıcı bir kelime. kimse istifrar diyip milletin kafasını karıştırmasın. kibarlık mibarlık anlamam, zaten söylemesi de zor kelimenin. Bu kelimeyi söylemeye çalışırken insanlar can çekişiyor caan(ibrahim tatlıses gibi yanık bir sesle). Neyse bizim adama dönecek olursak 'Mide bulantısı için sakız çiiğne, olmadı haplar var kendine boşuna eziyet etme' dediğimizde de ağzını geverek 'bana etki etmiyor yaa o ilaçlar, ben ve yolculuklar hep ters yöndeyiz' diyor angut. senin gerekçene tüküreyim , beter ol.

Otobüsteki uyku hali yüzünde kaçırdığı duraklar mı dersiniz, metronun son durağında uyandırılmak mı dersiniz her şey bunda var, tam bir şuursuzluk hali. Geçen 2 saatlik otobüs yolculuğunu kız arkadaşının omzunda geçirdi. Kızın omzu koldan boyna felç, bi de kafası kocaman koyduğu yeri eritiyor, kızı fizik tedaviye başlattık. Bir yolculuğunda kusmadı diye sevindik eve dönerken kaldırıma kustu, fırsatı değerlendirdi. Affetmez yani illaki şovunu yapar. rahatlar çünkü, öyle alışmış.

rogerio da silva bobo

kayserispor'dan ayrılmak istediğini açıklayan futbolcu. kayserispor'un alışılagelmiş "isterse mutsuz olsun futbolcu, ölsek bırakmayız" tutumu 4 ay önce gitmek istediğini yönetime bildiren futbolcuyu basına açıklama yapmak zorunda bırakmıştır.

cüneyt çakır ın nani ye gösterdiği kırmızı kart

nani topa bakarak bu hareketi yaptığı için kırmızı değil sarı kartmış. iyi ağzına koyayım nani topa bakıyor diye arbeloa'yı ziksin atsın sonra sarı kart verilsin.

gökçe

bu kadın için rock yapıyor diyenlerin ben ta ağzına koyayım.

kep fırlatırken istop diye bağırmak

emanet olan kepini başkasına kaptırmamak isteyen öğrenci hareketi, büyük ihtimal uzun eğitim süresi sonrası kafayı sıyırmıştır.

ortak dil konuşmadığın biri ile aynı odada kalmak

aynı dili konuşmadığın biri ile aynı odada kalmak çok zor . hele bide anlaşabildiğin ortak bi dil yoksa ayvayı yedin yani.
ben odada bi polonyalı bir arkadaşla kalıyorum. kendisi ingilizce bilmiyor. biraz fransızca biliyor. ee benim fransızcamda "bonjour matmazel"den ileri gitmez. ortak konuştuğumuz bi dil yok yani.

biz bu arkadaşla yaklaşık 3 haftadır aynı odayı paylaşıyoruz ve google translate aracılığyla anlaşıyoruz. bilgisayar başında birbirine bişiyler yazan bilgisayarı çevirip karşısındakinin görebileceği bi açıya getirip sohbet etmeye çalışan iki insan hayal edin.öyleyiz işte.

yani çocuk bilgisayarı kapatınca tüm iletişim kopuyor bitiyoruz biz o an. bi kere bilgisayarı kapatıktan sonra konuşmaya çalıştık yeminle iki maymunda farkımız yoktu. hayır google translatede düzgün bi çeviri yapmadığı ortada. biraz uzun bi cümle yaz herşeyi birbirine sokuyor. kaç defadır diyorum oğlana şuna kısa cümle yaz çeviremiyor google translate diyorum (bunuda yine google translate aracılığıyla diyorum oda ayrı bi olay) anlamıyor bildiğin kompozisyon yazıyor.

böyle belli başlı kelimelerle anlaşıoruz cümle kurma yok mesela clean dediğinde odayı temizlemek istediğini anlıyorum. shop dediğinde markete gitceğini filan anlıyorum.

geçen bana bi sürpriz yaparak "do you prefer ketchup or mayonnaise" dedi yeminle o an eksen kayması yaşadım cevap veremedim çocuğa bi süre sonra "yes of course" dedim.sonra düzelttim mayonez dedim ne bilim yes no question bekliyorum ben ondan böyle birden restaurantta çalışan garson tadında soru sorunca çocuk şaştım kaldım. hayır yani nerden çıktı bu soru diye düşündüm sonra hani çünkü bizim dolapta ikiside yok farketmez ki. he bide direk ketçap mayonezden girince 2. seviyeye ilginç oldu önce bi "ekmek" de " tuz" de temel gıdalardan gir ne öyle hemen ketçap mayonez filan ne bu burjuva tutumu.

gerçi o ekmek yemiyor fazla ama alıyor yinede kendine. geceleri ben yiyorum oğlanın ekmeğini, uyanık olursa soruyorum "bread" diyorum anlıyor hemen heralde sürekli ekmeğini yememden bıkmış olcak ki geçen bana ekmek almış.bi sevindirik oldum o an hatta sevindğimi anlasın diye "i love you" dedim çocuğa oda" i love you" dedi. o dakikadan beridir çıkıyoruz, mutluyuz!! filan oha bu nelan gay muhabbeti mi yapmaya başladım şimdide ayıp ayıp.şakaydı bu kısım sonra özel mesajlara maruz kalmayayım.

ayrıca kendisi acaip temiz titiz biri sabah kalktıktan sonra yatağını bi topluyo zannedersin ki bidaha uyumuycak artık o yatakta.
bu son kısmıda yazıyı gay muhabbetiyle kapatmıyayım diye yazdım. böylesi daha iyi gibi.

berk amca dilara teyze

bebeklere konulan çok çeşit isimler var.hele bu aralar kişiler isim koyma konusunda yaratıcılıklarını epey konuşturur oldular. halbuki küçükken böylemiydi.

küçükken böyle etrafımda hep berk,canberk, mertcan gibi isimli çocuklar görürdüm, halada görüyorum.ama berk,canberk adında hiç amcaya ya da irem adında teyzeye rastlamadım. hani bunun nedeni sonradan keşfedilen isimler olduklarından olabilir.ama hiç mi büyümez bu tipler arkadaş. benm karşıma canberk amca diye biri çıksa tüm saygımı yitiririm. en fazla abi olur onlardan amca çıkmaz hocu.
çünkü; canberk diyince böyle süt çocuğu, yaşıtları ergenliği "orangutan" olarak geçirirken onun ergenliğe girdiği bile anlaşılamayan bi tip geliyor aklıma.öyle yer etmiş beynimde zaar.bana göre berk, canberk,mertcan türü isimlerdekiler hiç büyümüyomuş gibi geliyor , en fazla 18 yaşındalar.
mesela kızlarda da dilara'lar ece'ler böyle. ben dilara teyzeden hanife teyzeden korktuğum kadar korkmam ki dilara teyze diye biri de hiç görmedim ayrıca.

yukarda verdiğim örneklere karşılık "beim berk amcam var, irem teyzem var" diyenler elbetteki çıkcaktır fakat çok nadirdir. he ben burdan sözlükteki tüm berk,dilara,ece isimli yazar dostlarımı tenzih ediyorum.

mesela berk, canberk, mertcan gibilerini küçükken mahalle maçlarnda hiç oynatmazdık .onlar kendi hallerinde sarı hafif uzun saçlarını sallandırarak takılırlardı. hepsinin saçları sarı değildi ama sallanan cinstendi. yani bi hüseyin saçını 5 yıl uzatsa bu kadar sallanamaz saçlar o derece.bide böyle çocuklar hiç terlemezdi lan. o da var mesela ahmet kan ter içinde kalırdı ama bunlar böyle süt süt gezerlerdi. gerçi kulvarlar farklı ahmet'le berk arasında.

mesela, ben şuanda facebook da 5 tane berk adında kişiye arkadaşlık gönderdim.onlarını büyümelerini takip edicem bakalım büyünce nasıl bi tip olcaklar, yoksa bunların göbek adımı var mesela; "hasan berk" gibi. ergenliğe kadar berk adını kullanıp sonra berk kriterlerinden çıkınca "hasan" ismine devam ediyolar.sonra hasan amca oluyolar, bu yüzden hiç berk amca görememeşimdir belkide. bence gayet mantıklı galiba benim aklıma geldiği için bu kadar mantıklı geldi.

hayatta bir kere gelen yakışıklılık dönemi

her insan hayatının belli bi döneminde çok yakuşuklu ya da çok güzel oluyor ben buna inanıyorum.bakmayın başlığa yakuşuklu yazdığıma güzellik de öyle bence.
sadece bi dönem mütüş yakuşuklu mütüş güzel oluyosun ama o dönemin ne zamana, hangi yaşa denk geleceği şansa kalmış dostlar.çok belirsiz.

mesela benim 7. sınıfta olmuştu o dönem daha ergenliğe girdim girmedim arası ne olduğunu anlayamadan geçip gitmişti o güzelim dönem.

o yakuşuklu dönemimde kızların ilgisini çocukça ve utangaç davranışlarla karşılıyor.akşam eve gidince pişman oluyordum. klavyemin başında saatler geçiriyor ama yinede yazacak bişe bulamıyordum. gözlerimin beyazlığı gitgide yerini kırmızılığa bırakıyordu.derin bi uyku çekmeyeli 15 belkide 16 gün olmuştu. ulan neyi okuyosunuz orda saçmalıyorum konudan saptım hala okumaçta okumaç bi uyarma yok ne diyo bu çocuk diyen yok peh neyse ne diyordum.

bana ters bi zamanda geldi o dönem o yüzden şansızım mesela bazısına 20 sinde geliyo ne güzel herşeyin farkında kan deli akıyor damarda o zamanlar tam en verimli çağında hobaaa. bazısına 40 ından sonra geliyor. sonra diyolarki "40 ından sonra azanı tebeşir paklar" bende diyorum o tebeşir değil teşekkür .tamam bu sefer sapıtmıycam konuyu.

kaldığım yerden alıyorum. bazısına 40 ından sonra geliyor o güzelim dönem. sonra diyolarki "40 ından sonra azanı teneşir paklar" ayıp ama o ademcağıza o yakuşukluluk dönemi 40 ından sonra gelmiş naapsın adamcağız hayır naapsın yani.

bazısına 5 yaşında geliyo mesela," yok artık devenin kar botu" dediğinizi duyar gibiyim ama öyle görüyoruz videolardan genç kızların göğüslerine,totosuna bakan bacak kadar çocuklar evet evet.
bakın bazısına hiç gelmiyor evet hiç gelmiyor o dönem.görüyorurz sonra onları evlilik programlarında ben kimsenn elini tutmadım, elim kimsenin eline değmedi diyenleri.çünkü o güzel dönem hiç gelmemiş o kişiye ya da gelmişte farkında olmamış zaaaaaaar.orası karışık bi kuple, oradan pek emin değilim.

hep bu sebebten o güzelik ya da yakuşukluluk döneminin farkında olmak çok önemli dostlar.çalışın çabalayın farkında olun.

bu arada bu yazıda kaç kere "bazısı" kelimesini kullandığımı bana özel mesaj yoluyla olur, msn isteyerek olur, moderatöre 10 boş mesaj atıp rahatsız ederek olur bi şekilde ulaştıran 17598 şanslı kişiye birebir cebipden parasını verip güzellik yakuşukuluk dönemi testi yaptırcam.söz hadi hobaaa...

iskandinav ülkelerinde tıraş makinesi işine girmek

batmakla sonuçlanması muhtemel olaydır.
çünkü farkettim ki bu iskandinav ülkelerindeki erkeklerin çoğu köse. adamlar sakal traşı olmuyor. misal bi berbere gidiyosun saç şu kadar yazıyor sakalın fiyatı yazmıyo neden çünkü gerek yok, sakal yok ki adamlarda.
sakallı biri gelince anlıyolar ki diğer ırklardan. onların ayırt etme yöntemi böyle.

traş makinesi işine girersen belki saç traşından kurtarırsın satışları. kendi saçını kendi kesmek isteyenler almak ister belkim. çünkü adamların çoğunun saçı 3 numara. yani kısacık. 3 numaraya vurdurmak için berbere mi gidilir aq diyen uçuk zekalılar olabilir mesela.

19 eylül 2010 fenerbahçe beşiktaş maçı

beşiktaş'ın elinde 1 oyuncu değişikliği hakkı daha olsaydı beşiktaş lehine herşey daha farklı olabilirdi. yinede beşiktaş'lı futbolcuları mücadelelerinden dolayı kutluyorum.

semih erden bloğu

gözlerin dolmasına sebep olan bloktur.türkiye'yi sevince boğan bloktur.bravo semih bravo!!!

kerem tunçeri

ne kadar sakin bi turnike attı 0.5 kala. valla omuzlara alınıp gezdirilesi 12 dev adamdan biri.kendisini yürekten tebrik ediyoruz.

11 eylül 2010 sırbistan türkiye basketbol maçı

böylesine kötü oynadığımız bi maçı kazanmak çok güzel. sırplar çok iyi yüzdeyle şut atarken biz ilk çeyrekte 7'de 1 ile üçlük attık ama yılmadık maçın sonuna kadar savaştık ve maçı aldık. maçın bitmesine 0.5 saniye kalsa bile savunma yaptık. helal olsun hepinize.teşekkürler.

milos teodosic

ayak oyunları götüne giren basketbolcu. ulan semih serbest atış atarken önünden geçmeler, hakemle sürekli konuşmalar filan bu ne çirkeflik lan. ama neyseki kazandık ve dersini verdik.

8 eylül 2010 türkiye slovenya basketbol maçı

4. çeyrekte bi ara kendimi kaptırmış fark 23 sayıya düştü diye üzülüyodum. türk milli basketbol takımı galibiyette bile havaya uçacakken bizi nerelere getirdi.hepinize teşekkürler.

5 eylül 2010 türkiye fransa basketbol maçı

kenarda oturan türk milli futbol takımının her baskette ellerindeki paketleri birbirlerine vurarak gösterdiği sevinç gösterisi türklerin nasıl sevindiğini özetler cinstendi, seviyoruz sizi.

http://galeri.uludagsozlu...ye-fransa-basketbol-maçı/

yunanistan milli basketbol takımı

böyle çirkef takım görmedim ben arkadaş. 2 eylül 2010 yunanistan rusya maçı 'nda resmen yenilmeye oynadılar. boş şutları kaçırmalar, hızlı hucumlarda frene basıp rus takımının geri dönmesini beklemeler filan çok ayıp lan. baktılar yenilgi kesinleşti yalandan sıkı savunma yapıp 2 basket buldular kimi kandırıyırlarsa çok komikler. ama bu çirkefçe hesapları ispanya'yla eşleşmleri sonunda ellerinde patlamıştır.yeni zelanda'nın frana'yı yenebileceğini heseba katmadılar tabi. yarı finali görelim derken çeyrek finali bile görmeden turnuvaya veda edebilirler.

otobüste kitap okuyamamak

belediye otobüslerinde kitap dergi veya gazete okuyabilenlere hep özenmişimdir.çünkü hiç beceremediğim bi durumdur.otobüste kitap okumaya çalışınca direk başım ağrıyor,baş ağrısını umursamayıp okumaya devam edersem baş ağrısına mide bulantısı ekleniyor.hala inatla okumaya devam edersem ki hiç denemedim büyük ihtimalle yanımda oturan kişinin üstüne kusarım.yanımdaki kişi büyük ihtimalle "teyze" olur. çünkü benim öyle bi kara talihim var. belediye otobüslerinde genelde oturamam ama oturursamda büyük ihtimalle yanıma otobüste otururken cam açtırmayan teyzelerden biri oturur. büyük kara bi büyü yapılmış bana galiba. neyse, ben yanımdaki kişinin üzerine kusarsam bu kişi de teyze olursa berbat bi sonuç ortaya çıkar. teyze önce "ayh" diye bi çığlık atarak ayağa kalkar, otobüste büyük bi kaos ortamı oluşturur.bende ilk durakta inmek zorunda kalırım. ben ilk durakta insemde teyze olayla ilgili yüksek sesle konuşmaya devam edip tüm otobüstekilerin beynini yer, sonra otobüstekilerde bana ağız dolusu küfür eder,bense üzerimde kusmukla salak gibi eve gitmeye çalışırım.gördünüz mü otobüste kitap okumaya çalışmam nelere mal oldu?
ama gerçekten otobüste kitap okuyabilenlere çok şaşıyorum. lan hiç mi başınız, gözünüz ağrımıyor? vay anasını. otobüsün ani fren yapması da etkilemiyor ha bu gibileri konsantre olmuş bi şekilde kitap okumaya devam ediyorlar, çok özeniyorum yahu.
mesela ben yine aynı sebepten sınav sabahları otobüste derste çalışamıyorum. çünkü çalırsam biliyorum ki sınava girecek beyin kalmaz akar gider otobüse. ben final dönemlerindeki başarısızlıklarımı buna bağlıyorum sevgili dostlar. bakıyorum etrafıma herkes deli gibi ders çalışıyor otobüste ee tabi başarılı olurlar çünkü otobüste öğrenilen bilgi kalıcıdır.çünkü böyle sallana salllana okuyosun ya bilgiler beyin kıvrımlarına iyice yerleşiyor asla unutulmuyor o bilgi.
son olarak otururken kitap okuyanı anladım da belediye otobüsünde ayakta kitap okuyanı da var lan,geçen gördüm.o abiyi gördükten sonraki yaşadığım eksen kaymasını hala düzeltebilmiş değilim.ben ayakta zor duruyorum adam ayakta kitap okuyor yuh ulan yuh.kendisine burdan saygılarımı iletiyorum.
şunu söyleyebilirm ki; otobüste kitap okuyabilen kişiler benim gözümde klimayı icad eden willis carrier dedem kadar kıymetlidir şu sıcaklarda hatta ayakta kitap okuyabilenler parnak farkıyla öndeler o derece.

26 ağustos 2010 hjk helsinki beşiktaş maçı

beşiktaş'ın bir önceki tur elediği plzen, helsinki'den kat kat güçlüymüş bu maçı izlerken rahatça farkediliyor.

26 ağustos 2010 hjk helsinki beşiktaş maçı

quaresma 90'ı buldu. beşiktaş 1-0 önde.quresma yine müthiş bi gol attı.
(bkz: quaresma gel öpüjem)