sessizlik

Önce sesin ne olduğunu düşündüm. Hiçbir bilimsel içeriğe bakmadan, kendi hissettiklerimi ve düşündüklerimi anlamaya çalıştım. Ses, bir nevi müzik aleti ve gırtlak, dil, diş ve ağız yapısı ile ilişkili olarak bir durum bildirme işlemi. istemsizce çıkardığımız sesleri düşünelim. Korkma, şaşırma, sevinç vb. Mantıklı bir ses çıkmaz genellikle ancak herbirinin ayrı bir tınısı vardır. Ardından bu tınıların gırtlağımızı, dilimizi daha farklı şekillerde kullanarak farklı ses dizilimlerine kavuşmuş oluruz ve kültürel aktarımla bu sesleri kuşaktan kuşağa aktarırız. Bu aktarımın da en basit yolu, yazıya geçirilmesidir. Yani alfabe. Artık geçmiş atalarımızın bizi alfabe yoluyla manipüle etmesini ve bizi kendi ülküleri doğrultusunda, kendileri hayatta yokken bile, kendi hikayelerini gelecek nesillere aktarmasını sağlayan bir geçiş formuyuz. Her form geçiş formudur ve bu her geçişin ana form olduğunu gösterir.

Sessizlik ise binlerce yıllık bu aktarıma karşı çıkıştır. Söz ile değil davranışla ve bakışla varolma halidir. imgelere sığınmadan, kendi hissettiğin gibi davranışsal bir tutum.

Çünkü sessizliği bozan başat unsurun konuşmak olduğunu düşünürsek konuşmak başkaların sözdizimiyle kendini ifade etmek demektedir. Sessizlik klasik müziğe benziyor biraz, kendin buna uygun düşüncelere istediğin gibi anlam katabilirsin ama konuşmak sözlü bir müziğe benziyor ve müziği istediğin gibi değil söze göre yorumlaman anlaman gerekiyor.

Sessizlik huzur getirir mi bilinmez ama konuşmak huzursuzluk getirir, bu bilinir.