bugün

ben bu yazıyı kendime yazdım

eee eylulsabahi bey..
pırlanta gibi insanları hayatından harcayan, onların seni düzeltme ısrarına rağmen inatçı keçiliğinden ödün vermeyen, yörük inadıyla direnen eylulsabahi bey.

işte öylece yazdığın şeyleri okuyamayacak insanlara yazar durursun böyle..

hayatından bu pırlanta gibi insanları ne için harcadın? cevap yok.
ne bekliyorsun? cevap yok.
yeni insanlar tanımaya hevesin var mı? bunun cevabı belli, hevesin de yok.

herkes yoluna gidiyor ve sen kendin bile isteye seninle yürümek isteyen herkesi yolcu ediyorsun.
sen nereye gidiyorsun eylulsabahi? bilmiyorsun.

ben gerçekten seni anlamıyorum.
napmaya çalışıyorsun, ne istiyorsun?

aslında istediğin şeyler basit..
mutlu, huzurlu, kendi halinde bir yuva. kimseye muhtaç olmadan, ailelerle bağını koparmadan yaşayıp gitmek. sevdiğin alanlarla ilgili araştırmalar yapmak..

peki bu basit hedefe ne kadar yakınsın?
söyleyeyim mi? o hedef yeni zelanda ise sen şili'sin, küba'sın eylulsabahi..

sevdiğin alanla ilgili olanın dışında her şeyde sınıfta kaldın.
mağlup oldun oğlum, yenildin.

tarihe kendi eliyle mağlup olan bir komutan olarak geçtin.
herhangi bir gönlün fatihi olup kalmak varken, sen gönülsüz topraksız kalmayı seçtin.

mutlu musun? değilsin.
hoş, sen kafandaki düzeltemediğin soru işaretlerinin yarın bela olup, onları da üzmekten korktun.

umarım doğru olanı yapmışsındır eylulsabahi.
umarım..