bugün

yolculuk

"Gelecek istasyon hilal. NeXT Station hilal."

6 arkadaş trendeyiz. Aktarma yapabilmek için sadece 1 dakikamız var. Bu demek oluyor ki trenden iner inmez tüm enerjimizle koşmamız gerekiyor. ihtimal çok düşük olsa da umut var. Arkadaşlar treni kaçırdığımızı kabullendikleri için koşmaya gerek duymadıklarını söyledikler. Bense o treni ne olursa olsun yakalayacağımı biliyordum ve bunun için iddiaya girdik.

+pekala, o lanet trene yetişirsem birer biranızı içerim. (Konuya Böyle Amerika filmlerindeki gibi girmek çok seksi oldu bence)

-Offf, geçen gün de Simone de Beauvoir'in Nasıl okunduğu konusunda iddiaya girmiştin biriyle. Üstelik Fransız bir kızla girdin bu iddiaya ve kaybettin. Hahaha.

+Tamam gülmeyin, sadece 1 harfi yanlış telaffuz etmişim.

-Benim biramı Ramazan'dan sonra alırsın kayıp Zaman.

+Ama ben yarın isterim biramı. Carlsberg olsun.

-Sen kaybedersen her birimize ikişer bira ısmarlarsın. Toplam 10 bira.

Önce müziği ayarladım: https://youtu.be/S7mia9UMG4Y

Bu müzik benim adrenalin seviyemi dengeliyor ve heyecan verici şeylere daha hızlı adapte olmamı sağlıyor. Kapılar açılınca bütün varlığımla koşmaya başladım. Sanki yeryüzünde söylenmemesi gereken bir cümleyi söylemişim de dünyanın bütün insanları beni yeryüzünden silmek için kahkahalar eşliğinde peşimden geliyorlardı. Milyarlarca insan yetmiyormuş gibi bir de duraktaki köpekler takıldı peşime. Deli deli koşuyoruz. Saniyeler ilerliyor ve ben kendimden sıyrılıp kendi hızımı izliyor ve bu ritme yeni ritimler ekliyordum. Tam o sırada kartımda para olup olmadığını düşünmeye başladım ve bu durum canımı acıtmaya başladı. Çünkü trene geçiş için turnikeden "duruu lu lop" sesi gelmeliydi. Bitmeyen 1 dakikanın içinde oradan Oraya savrulurken o harika "duruu lu lop" sesini duydum; içim sevinçle dolmaya başlarken aynı oranda bu sevinç azalıyordu çünkü bu kez trenin kapılarının kapanma sesini duyuyordum: "dit dit diriri dit dit diriri"

Kapattım gözlerimi ve alkış sesi durmaya başladım. Saniyeler içinde gelişen ve zihnimin içine yerleşen bu ses değişimi hoşuma gitmeye başlamıştı. Trenin içindeki Birkaç öğrenci beni alkışlıyordu. Gözlerimin Zafer ışığıyla aydınlandığını hissettim; fakat benden ayrılan ben trenin içinden geçmiş, koşmaya devam ediyordu.

"Hey, yeter Tanrılar aşkına. Kazandın biraları, durabilirsin." dedim ona.