bugün

seyahat, yola koyulmak, bir yere gitmek, uzun ya da kısa mesafeli, araçlı ya da araçsız yola çıkmak.
(bkz: seyahat)
geride uzulen insanlar bıraktıgın bir yerden baska bir yere motorlu veya motorsuz bir tasıtla * gittigin kimi zaman konforlu kimi zaman konforuna kufur ettigin kayboluslardır. eglenceli ve geride uzulen bırakmadan yapılan kayboluslar en iyi yolculuklardır.
yeni türkü şarkılarından da birinin adıdır ayrıca.
söylenirken insanın içinden bir parça koparan kelime. ya içinden kopmuş bir parçayı bırakır gider insan, ya da içinden bir parçadan ayrılır. o içinden kopan parça yolculuğa çıkar sonra.
sen bir kuştun
çok uçmuş yorulmuştun
bense kıştım, herşeyden bıkmıştım
sen güneştin
ben biraz sonbahar
bak haber vermeden gidiyor yolcular

hergün bir parçamız kopar yolculuk boyunca
hergün bir parçamız kopar ama seninki çok büyük

sen bir sistin
bense biraz pus
ikimiz kaldık, yok başka çaremiz
sen denizdin
ben içindeki tuz
ikimiz kaldık artık bitiyor yolumuz

hergün bir parçamız kopar yolculuk boyunca
hergün bir parçamız kopar ama seninki çok büyük

çok sevdiğim bir bülent ortaçgil parçası
bir orhan veli şiiri. şöyledir:

yolculuk

Yolculuk niyetinde değilim
Fakat böyle bir iş yapmaya kalksam
Doğru istanbul'a gelirim.
Beni Bebek tramvayında görünce
Ne yaparsın acep?

Maamafih söylediğim gibi
Yolculuk niyetinde değilim!..
fikret kuşkan ve bahar kerimoğlu nun rol aldığı çağan ırmak senaryolu tv filmi. pazar pazar ailecek salya sümük ağlatmıştır bizi.

(bkz: babam ve oğlum)
bahadır ince'nin yönetmen koltuğunda oturduğu, dün gece tutmayan uykum ile, sabaha karşı salonda televizyon karşısında pineklerken atv'de denk geldiğim film mi yoksa dizi mi diyerek başını da kaçırmış bir vaziyette bir yerinden izlemeye başladığım drama. hüzünlü bir aşk hikayesi. ağlatan bir yolculuk. fikret kuşkan'ın doyamadığım oyunculuğu. sonradan öğrendiğim ve hiç şaşırmadığım, cağan ırmak' a ait senaryo. bu adam hep aynı şeyi yapıyor..

--spoiler--

başını kaçırmama rağmen, kapılmam fazla uzun sürmedi. ölüm döşeğinde olduğunu anladığınız fikret kuşkan hayata şiir yazarak tutunmuş,şiirleri tutulmamış, biraz eski kafalı, kibar ve romantik, ölmek üzere olan bir adam.bahar kerimoglu ise ölümcül bir hastalık ile mücadele eden fakat fikret kuşkan'ın aksine ameliyat ile kurtulma şansı olan konservatuar öğrencisi. yaşanacak güzel bir aşk, yaşanamayacak bir hayat, daralan süre, bencillik mi yoksa güzel geçirilecek son zamanlarmı diye düşünülen ve çıkılan bir yolculuk.ve çağan ırmak'ın adama fena şekilde koyan sonlarından.

--spoiler--
Uzun bir yolculuk ilk adımınızla başlar.(Lao Tzu)
(BiLiNEN AMA SÖYLENMEYEN GERÇEĞE)
Parıldayıp giden
Bir ışık selinin tam ortasındayız
Sen ve ben
Mavi camdan bir sandalla
Gidiyourz
Bilinen ama söylenmeyen gerçeğe
Yol boyunca yoldaşımız oluyor
Zümrüt-ü anka
Parıldayıp giden
Bir ışık selinin tam ortasındayız
Tatlı bir meltem sürüklüyor bizi
Hep kavuşmak istediğimiz sona
Yılkı kabusların ülkesinden kaçıp
Aşk imparatorluğunun
Mis kokulu topraklarınadır
Bu kaçışımız
Geriye dönmek isteyen kim?
işte yolun sonuna geldik ey sevgili
Artık özgürüz
Bak bu nehrin kenarında bizi selamlayan
Kanatsız melekler var
Gördünmü?
Sana demiştim
Burası özgürlüklerin başkenti
istersen kanatlı bir melek olur
Uçarsın sonsuz gökyüzünde
istersen kanatsız olup
Soluğun kesilene dek koşarsın
Çek akciğerlerine bu teretemiz havayı
Ak tenli sevgilim
Havada özgürlük kokuyor
Aşk kokuyor buram buram
Kabuslar ülkesindeki ceset kokusundan iyidir ~http://www.bira.gen.tr~ ~black_flag~ ~alıntıdır~
Ruhtaki bozuklukların, acıların, marazın, altüst oluşların her birinin
bir hikayesi var. Sonu ister mutlu bir aile hayatında,
isterse de tımarhanede bitsin, bu öykülerin her biri
şaşırtıcı ölçüde bir diğerine benzer. Ayrıntılardaki farklılıklar sonsuzdur;
şeytan da melekler de orada gizlidir zaten. Ama hikayeler
daima bir yolculuğu anlatırlar; başı ve sonu olan,
ister istemez de bir ortası bulunan birer yolculuğu.
Yolculuğun nerede başladığı hayli belirsizdir. Ortası da öyle;
yalnızca belli başlı kavşaklar, o da geriye doğru bakıldığında bilinebilir.
Son ise genellikle barizdir, ne anlama geldiği hiç anlaşılamayacak da olsa.
Her yolculuk aslında benzersizdir. Ancak onları anlayabilmek için
birbirlerine benzetmemiz, ortak yanlarını bulmamız, genellememiz gerekir.
Aksi takdirde yapabileceğimiz tek şey, önden giden Don Quijote'nin
peşinden umarsızca koşturan, onu izleyen ama olup biten her şeyi
ancak sonradan kavrayabilen ve kişisel bir vakanüvislikten başka
işi olmayan Sancho Pansa rolüne soyunmaktır. Psikanaliz Sancho Pansa'yı
genelleştirerek onu birçok Don Quijote'nin birden peşinden koşabilecek
cihazlarla donatır. ister istemez birçok ayrıntıyı kaybeder gerçi,
ama geçici süreler için bir takipçiden ziyade bir yol arkadaşı olmayı,
edilgenliğiyle etken olmayı başardığı sürece de vakanüvislikten kurtulur.
Eyleyen Don Quijote ve kaydeden Sancho Pansa ikiliğini altüst ederek,
Don Quijote'yi kendi kendisinin vakanüvisi haline getirmeyi amaçlar.
Don Quijote kendi yolculuk öyküsünü yazmayı başarabildiğinde,
tedavisi de tamamlanmış olur.*
'85 tarihli, ajda pekkan ve beş yıl önce on yıl sonra adlı ajda pekkan albümünde yeralan güzel bir şarkı.
sözleri de şu şekilde olan ajda pekkan şarkısı.

Yolculuk

Söz: Mehmet Teoman - Müzik: Ricchi é Poveri
Yayınlayan © 1985 Balet Plak

Hangimiz bir aşka giden yoldan geri döndük
Hangimiz hangi engelden korkup da vazgeçtik
Aşk yolunda hani hangimiz acı çekmedik
işte en güzel yolculuk

Hangimiz aşk ateşinde mest olup yanmadık
Ve hangi dost sözüne gülüp de geçmedik
Ne zaman gönlümüze bir söz dinletebildik
işte en güzel yolculuk

Yolculuk gülerek severek
Yolculuk yücelen güçlenen
Bavulsuz sorgusuz bir aşkın uğrunda yolculuk

Yolculuk kimsesiz belirsiz
Yolculuk dümensiz yelkensiz
Yolculuk bir aşkın peşinden gidilen yolculuk

Sessiz gece boyunca çok gözyaşları döktük
Gene de sabah olunca akşamı özledik
Bilinmeze giden yolda gülerek yürüdük
işte en güzel yolculuk
(fikret kuşkan) ile eşinin oynadığı, çok etkileyici bir filmdir.
ya sevdiklerinden uzaklaşma ya da sevdiğin kişilere kavuşma durumu.nerden gideceğine bağlı.
Sıkıcı bir yaz gecesi salonda tv seyrederken denk geldigim ve etkisinden uzun süre cikamadigim drama. Cagan Irmak'in bir eseri olan bu film, daha ilk basinda hastahane bahçesinde gecen, insani derinden etkileyen diyaloklariyla kendini belli ediyor. Ayrica bu eser ne yazikki tv filmi formatinda oldugu için cd olarak piyasaya sürülmemiştir. Hatiri sayilir tanıdıklar araya girmedigi sürece zor sahip olunan bir film.
hayatın ta kendisidir. seneler de hayatın kilometre taşlarıdır.
insanın bazen hiç yapmak istemediği ama yapmak zorunda olduğu şeydir yolculuk. sıkıcıdır, kasetlidir, yorucudur ve çekilmezdir. bir de ardında bıraktıklarını özletir.
eğer babanız, asker ya da memur gibi ataması bol bir mesleğe sahipse beraberinde ayrılık kelimesinide getiren alışık olduğunuz bir kavramdır.Göçebe bir yaşam tarzınız vardır bir bakıma. Küçük yaşlarda her yolculuk sizin için bir heyecan, belki de yeni bir macera anlamına gelir, fakat büyüdükçe her şeye olduğu gibi yolculuk kavramına da farklı bir anlam yüklersiniz; ayrılık.

Arkadaşlardan, yaşanılan mekândan, alışılan kültür ve düzenden ayrılmak her seferinde aynı acıyı yaşatmaz, gittikçe buna da alışırsınız çünkü. Zaman içerisinde biraz daha duyarsızlaşır, eskiden gözyaşlarınızın eşlik ettiği ayrılık sahnelerine sonraları biraz moral bozukluğu, belki birazcıkta isyan eşlik eder.

Gittiğiniz yere öyle hemen alışamazsınız. Küçükken hemen uyum sağlayıp, kaynaştığınız zamanlar geride kalmış, artık hem insanlar hem de özümsenecek olan kültür konusunda daha seçici ve sorgulayıcı olmanın getirdiği zorluklarla uğraşmaktasınızdır. Bazen çok uzun bir zaman alır alışmak. Yaşadığınız bir önceki şehri ve arkadaşlarınızı özler, bu yeni şehirdeki her şeyi onlarla kıyaslarsınız. Fakat imkânsızda değildir alışmak. Ama kötü olan tam alışmaya başladığınız zaman sizi yeni bir yolculuğun bekliyor olmasıdır ve bu böyle sürüp gider. Ta ki babanız emekli oluncaya dek.

Size kazandırdığı şeylerde vardır. birçok kültürü, farklı farklı birçok insan tipini tanırsınız. değişik coğrafyaları görür, bazen belinize gelen karda okula yürümeye çalışırken bazen bunaltan sıcakta terinizi silersiniz.
kontrollü, yapay bir yalnızlık yaşamak için yapılan şey. işe yarar.
nereye nasılı kişiye göre değişen, süresince sevilen, düşündüren, hüzünlendiren, eğlendiren süreç.
ocak 2002 lombakda yayınlanan efsanevi kenan yarar eseri.
her hafta iş geregi yapılması gerektiğinde özellikle işe dönerken çekilmez bir külfet halini alan bir yerden başka bir yere bir gitme eylemi.
tadından yenmeyeni vardır buyrun:
(bkz: sevgilisiyle yolculuk yapan insan)