bugün

metin oktay

Not: aşağıdaki yazı kaynağını hatırlayamadığım bir siteden alıntıdır. bilen varsa hatırlatmasını rica ediyorum.

"Yumuşacık, yusyuvarlak... Hareketli... Ele-avuca sığmaz... Zıp zıp zıplar, yerinde durmaz. Onunla ilk tanıştığım gün, ayakkabısının bağlarını bile kendi bağlayamayan, yürümeyi yeni yeni öğrenmiş minicik bir çocuktum... 'Sen de nereden çıktın?' der gibi vurdum ona... O ilk vuruşla birlikte, yolum da değişti, hayatımda. (...) Çaresiz, kader bağlamıştı bizi... Ondan ayrılamıyordum... Benim en iyi arkadaşım olmuştu." Metin Oktay meşin yuvarlakla bir yaşam boyu süren ilişkisini bu benzersiz satırlarla anlatıyor. Galatasaray kimlik ve ruhunun yaratılmasında Leblebi Mehmet, Aslan Nihat, Berlin Panteri Turgay Şeren, Eşfak Aykaç, Baba Gündüz, Coşkun Özarı ve adını sayamadığımız nice futbolcunun yanında Metin Oktay'ın apayrı bir yeri vardır. Yarım yüzyıldır süren Metin Oktay efsanesinin canlı tutulması amacıyla üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalıştık. Sarı Kırmızılı takımın ve Türk futbolu'nun gelmiş geçmiş en büyük golcülerinden biridir. 1969 yılında takımı şampiyon ve kendisi de gol kralı olarak futbolu bırakan Metin Oktay'a başka hiçbir futbolcuya nasip olmayan jübile yapılmış, bu unutulmaz futbolcunun uğurlanması istanbul ve izmir'deki karşılaşmalarla, şanına yakışır bir şekilde olmuştur.

1936 yılında izmir'de doğan Metin Oktay, Damlacık kulübünde futbola başlamış, Yün Mensucat takımından sonra geçtiği izmirspor'da kendini göstererek genç milli takıma yükselmiştir.

1956 yılında Galatasaray'a gelen Metin Oktay, italya'nın Palermo takımına transfer olduğu 1961-62 sezonu dışında sürekli Sarı Kırmızılı formayı giymiştir.

Daha izmirspor'da oynarken, attığı 17 golle izmir Profesyonel Ligi gol kralı olan Metin Oktay, ondan sonraki yıllarda da bu ünvanı nadiren başkalarına kaptırmıştır.

Metin Oktay kral olamadığı yıllarda da çok sayıda golle listenin hep ilk sıralarında yer almış, toplam 632 golle bir rekorun sahibi olmuştur. Bir sezonda attığı 38 golle oluşan rekor ise, tam 25 yıl sonra yine Çolak tarafından kırılabilmiştir. Metin Oktay, 36'sı A, 4'ü de genç olmak üzere Milli Takım formasını 40 kez giymiş, 7 kez kaptanlık yaparken, 19 gol atmıştır.

10 Haziran 1959'da Fenerbahçe kalesinin ağları yırtan golü, Türk futbol tarihine geçen büyük olaylarından biridir.

----------------------------------------------------
METiN OKTAY'IN KENDi KALEMiNDEN ANILAR...
"Sarı-Kırmızılı renklere küçükten beri hayrandım.Galatasaray izmir'e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim. Bence Galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. Galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım."

"Fenerbahçe 20 bin, Adalet bir yıl için 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben Galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum..."

"Sahaya çıkmadan önce Allah'a dua eder, sahaya en son çıkmayı uğur sayardım. Aut çizgisini geçerken daima sağ ayağımı atardım. Maça başlamadan önce arkadaşlarım kaleye şut atarken, ben dolanıp durur, oyun başlayıncaya kadar topa vurmazdım... Sakatlandığım zaman, secde ederek iki elim önde 'Allah'ım sen bacaklarımı koru' diye dua ederdim."

"Fenerbahçe'ye attığım ağları yırtan golüm çok konuşulmuştu. Hikayesi ise şöyledir ; Fenerbahçe ile oynayacağımız her maçın havası ayrı olurdu. 1959 yılının 10 Haziran günü oynayacağımız Milli Lig' in ilk Final maçının önemi çok büyüktü. Futbol Federasyonu bu kritik maça Yugoslavya'dan hakem getirmişti. Tansiyon yüksekti. Maçtan bir gece önce Çınar otelde Yugoslav hakemin üç Fenerbahçeli yöneticiyle birlikte yemek yediği görülünce, istanbul'da kıyamet koptu. Galatasaray Kulübünün telefonları ihbarlarla inliyordu: ' Maç Çınar Otel' de masa başında satıldı...Yugoslav hakem Fenerbahçe'yi galip getirmek için ne lazım gelirse yapacak!..'
Bunun üzerine Galatasaray Kulübü hakemin değiştirilmesi için Federasyona başvurdu. Hakem şaşırmıştı. Ve ağlayıp sızlamaya başlamıştı. 'Ne olur Galatasaraylılar' a söyleyin böyle bir sebepten dolayı memleketime dönemem maçı namuslu bir şekilde yöneteceğim.'

Yöneticilerimiz bir toplantı yaptı, hakemi kabul etti ve o Yugoslav hakemle iki takım maça çıktı. 10 Haziran 1959... Dolmabahçe Stadı yükünü almış, ezeli mücadeleyi bekliyor. Sıcağa rağmen tribünler herzamanki gibi rengarenk... Oyun hızlı başlamıştı. Maçı mutlaka kazanmak istiyorduk. Çok hırslıydık... Turgay uzun bir degaj yaptı. Boş top, ceza sahasının üstüne süzülmüştü. Topa kaleci Özcan Arkoç ile birlikte yükseldik.
Özcan topa uzanabilmek için adeta benim sırtıma tırmanmıştı.. Çok yükselmiş, bu sebepten de dengesini kaybetmişti. ikimiz birden yere düştük. Özcan anlayamadığım bir şekilde kıvranmaya başladı.
O anda Fenerbahçe tribünleri benim Özcan'a vurduğumu zannederek küfretmeye başlamıştı. O çirkin tezahüratın ilk defa muhatabı oluyordum. Şaşırmıştım ve utanmıştım. Suçlu olmamama rağmen utanmıştım. O sırada yanıma Fenerbahçeli Nazi Erdem ve Basri Dirimlili geldiler. ikisi de çok sevdiğim arkadaşlarımdı.

Benim kasıtlı bir hareket yapmayacağımı benden iyi bilirlerdi. Ben onlarla konuşurken birden diz kapağıma bir tekme yedim. Acıyla tekmeyi vurana baktım. Bana vuran, kendine Fenerbahçe'de yer edinmeye çalışan Avni idi. O acıyla ben de Avni’ye bir yumruk attım. Yumruğu Avni'nin suratına indirince saha karıştı. Antrenörümüz George Dick, Eşfak Aykaç, Muzaffer Bozok ve menajerimiz Osman incili beni olaylardan sıyırıp saha dışına götürmeye çalışıyorlardı. O kargaşa arasında yöneticimiz Muzaffer Bozok ile Osman incili Yugoslav Hakeme kızıyorlardı. Aradan iki üç dakika geçmiş, saha boşaltılmıştı. Yugoslav hakem hışımla yanıma yaklaştı ve saha dışını gösterdi. O güne kadar hiçbir hakemden bu kararı duymadığım için neye uğradığımı şaşırmıştım. Hırsımdan ağlıyordum. Sahadan çıkmadan önce gidip Fenerbahçe tribünü önünde çakıldım. Ben gidince onlar da şaşırdı. Biraz önce o çirkin kelimeleri bana layık gören insanlardı onlar. Durdum. Bir baştan bir başa o tribünleri süzdüm. Sonra eğildim ve bana küfür edenleri selamladım.

Ortalık sakinleşmişti. Ben soyunma odasına gitmeye kara verirken Suat, Turgay ve diğer arkadaşlarım kolumdan tutup 'Dur,hakem kararını değiştirdi galiba" dediler.

Oyun duralı 7 dakika olmuştu ve 7 dakikadan sonra Yugoslav hakem beni sahadan atmaktan vazgeçmişti. Karar değişince Fenerbahçeli futbolcular kahroldular.

Bundan sonra yüz binleri ağlatan tek golü ben atacaktım. 37.dakikada ağları parçalayan bazukayı Fenerbahçe kalesine ben yolluyordum. Allahım rüya gibiydi sanki o an...