bugün

manderlay

seneler önce dogville'i izlemiştim. sinemadan anlamayan biri olarak çok da ısrarcı olmayacağım yorumlarımda fakat bir kaç nokta var ki göz önünde bulundurulmalı!

öncelikle dogville ile bir karşılaştırma yapmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. eğer söz konusu olan nicole kidman ile bryce dallas howard arasında bir çekişme ise; bir kidman hayranı olmama rağmen bu çekişmeyi howard'ın alacağını rahatlıkla söyleyebilirim. grace, aslında iyi niyete fazla boğulmuş bir karakter ise, kidman'ın kişiliği gereği dogville'deki 'kendinden emin' hallerini 'rol'ü örtememişti, howard belki gençliği sebebiyle bu 'şaşkınlığı' sergilemekte daha usta değil ama 'doğal'!

ikinci olarak; manderlay, dogville ile aynı etkiyi yaratmakta ve beklentileri de karşılamakta. ikisi arasında bir karşılaştırmanın doğru olmadığını düşünüyorum çünkü dogville'in odaklandığı nokta ile manderlay'ın odaklandığı noktanın 'vahşet'i birbirinden farklı ölçekler taşıyor. dogville'de grace'in yaşadıkları, olayları ve kişileri anlamlandırma çabasının yanında, fiziksel bir şiddeti de barındırıyordu. üstelik bu fiziksel şiddet periyodik şekilde devam ediyordu. manderlay'de ise beynimizde, düşünce sistemimizde, hatta bilinç altımızda sakladığımız, belki de reddetmeye çalıştığımız ama hücrelerimize kadar işlemiş olan gerçeklerle bizi yüzyüze getiriyor.

yani dogville; bildiğimiz ve savunduğumuz şeylerin doğruluğunu onarken, manderlay doğru bildiklerimizi sorgulatıyor, bizleri hayalini kurduğumuz ama bir sistem haline getiremediğimiz düşüncelerimize boğuyor. bu açıdan dogville kadar fazla şekilde hislerimize değil, beynimize saldırıyor!

dogville'de, grace'in köyü yaktırması için binlerce haklı sebep söyleyebilecekken, manderlay'de kırbaçlanan timothy'nin söylediği 'bizi siz yarattınız!' sözleriyle irkiliyoruz. grace, onlara demokrasi ve özgürlük öğretirken yaklaşımlarıyla sergilediği iyi niyet hepimizin ruhunu okşarken, 'biz merdiven yapıp bu çitlerden kaçmayı düşünemeyecek kadar aptal mıyız?' ı gözden kaçırıyoruz! bilinç altımızdaki küçümsemeyi...

üstelik bu küçümseme, bu bilinçaltı yeri geldiğinde zenci ya da beyaz; kadın ya da erkek hiç farketmiyor! timothy, grace'i becerirken *, grace timothy'i kırbaçlarken, zenci kadın grace'in aklını, timothy'nin kendisiyle ilgilendiği konusunda çelerken ya da çiftliğin kuralını yazan zenci de hep aynı 'kurnazlık' var!

rengi, ırkı ya da cinsiyeti ne olursa olsun;

kapitalizmin yarattığı bencil insan ve aklı!

edit: bu arada dogville'in başında tom'un zenci kadınla yaşadığı dialog ve 'efendim' hitabı ile manderlay'deki çiftliği sahibi kadın ile dogville'de zencefilleri için toprağı süren kadın aynı kişi olması... ironik mi desek, ne desek *