bugün

c blok

zeki demirkubuz'un ilk ve sanırım en ilginç filmi.
zeki abi çok farklı kafalar yaşamış yaşattırmıştır bu filmle. kasvet dolu bir yaşam kesiti ve bir türlü anlaşılamayan iki insan. yani hani az çok kadını anlamaya çalışıyorum anlıyorum demiyorum çünkğ anlıyorum demek çok cesurca bir yorum olur. içgüdüsel davranışları ve amaçsız bir hayatın rüzgarıyla doldurmuş yelkenini, gittiği yönü kendi de edemiyor, avaremsi bir senaryoyu realiteye bürüyor.

ama hani halet'i* anlamak imkansıza yakın. yani kardeş nedir o kafalar allah aşkına. bu adam ne için yaşıyor? sevişiyor, ihtiyaç gibi ama zevk aldığına dair hiçbir belirti yok, bir görüyorsunuz anlamsız anlamsız gülüyor, bir bakıyorsunuz anadan üryan gecenin bir körü dışarlarda. yok yani zeki abi bu karakteri nasıl oluşturdu çözemedim.

harbiden halet'in halet-i ruhiyesini kavrayabilen varsa bana bi' mesaj atsın da beni de bi' aydınlatma çağına soksun, rönesansı kaçırmayayım.

not: sanırım film ataköy'de çekilmiş, aslında emin gibiyim ama 94 yılında çekildiğinden yüzde yüz konuşamıyorum. zeki abi mekan seçiminde harikalar yaratmış diyebilirim , yani küçükken babamlar kırmızı taksim otobüsüne binerken ataköy'den geçerdim ve tırsardım, ataköy benim için hep bulutlu, hep soğuk, hep kasvetlidir. orada yaşayan insanlara bir yandan acırken bir yandan imrenirim.

bir ayrıntı daha filmin sonundaki delilerden birini zeki abi oynuyor, bu da yönetmen fantazisidir. mesela tabutta röveşata da derviş abinin ilk filmidir o da ufak bir komiser rolünde gözükür. güzel şeyler bunlar.

uzun lafın kısası zeki demirkubuz'u anlamak için önce onu anlamamak gerekiyor sanırım, bunun için en güzel yapıtı da budur. saygılarımla. halet'i anlayıp da mesaj atmayanın ben taa...

ben de c blok'da oturuyom lan o da güzel bir rastlantı.