bugün
- anın görüntüsü16
- ilk buluşmada cırt cırtlı cüzdan çıkaran erkek8
- eksi ruyaları kaldıracak kantar8
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri10
- 1 85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek23
- bir erkeği cezbeden şeyler10
- düşün ki o bunu okuyor14
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması21
- rusyaya gidince kızlar etrafımda pervane olacak17
- ameliyat ettikleri hastann karnında mala unuttular8
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay19
- görüldü bile atmayan insan tipi22
- galatasaray17
- fenerbahçe8
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks14
- yazarların evlenmek istedikleri dizi karakterleri12
- yanındakiyle yaşar aklındakiyle ölürsün8
- iğrenç bir his tarif et17
- allah yerine hızır'dan yardım istemek14
- eloande'ye zengin koca bulmak8
- aşık olmak12
- mimarlığı bırakmak13
- flörtü eleme sebepleri12
- erkeklerin iğrenç özellikleri21
- öğretmen maaşları17
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj8
- keki kabarmayan sözlük kızı30
- sözlükteki kızlar mı dışardaki kızlar mı10
- deniz gezmiş25
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor17
- eloande14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek17
- fener olmasa galatasaraylılar kimle dalga geçecek9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı30
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi12
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni17
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- durduk yere tribe giren erkek17
- allah ile tanrının farkı var mı9
- 5 mayıs 2024 galatasaray sivasspor maçı19
- icardi19058
- bülent uygun10
- hakim ziyech11
bazı insanlar cahilliğin tamamen okuma-yazma bilmemeyle veya bir diplomaya sahip olmamayla alakalı olduğunu düşünüyor ve yanılıyorlar. elbette okuyan insan daha bilinçlidir, bazı şeyleri görmesi daha kolay olur. ancak bir de işin aile yönü var. aile gerçekten çok önemli. insanlar değer yargılarını, ahlak ilkelerini, doğruyu yanlışı ayırt etme yeteneklerini çok küçük yaşta henüz okula bile gitmeden ediniyorlar. insan, o çağda iken iyi bir aile içi eğitim almaz ve tutarsız bir çevrede yetişirse kafasında çarpık bir fotoğraf oluşur hayat hakkında. bir de pek çok konuda aç kalırsa, ileride bir gün her şeye sahip olduğunda doymak nedir bilmez.
bu kişi hakkında ne biliyoruz? bir mağarada doğduğunu. kendisi söylüyor. ve bunu her söylediğinde de bundan utanmadığını haykırıyor. zaten onu bununla suçlayacak değiliz. sadece bu bilgiden neye ulaşabiliriz peki? bu kişi ailesinden muhtemelen sadece hayatta kalmaya yetecek kadar destek gördü. o şartlarda doğup büyüdüğüne göre eğitim gibi konular fazla lüks kaçar. bu doğal bir şey. bir kusur değil. kusur bir çok kurumda aranabilir. en son bakılacak yer kişinin ailesi olurdu. kontrolsüz şekilde çocuk yapmakla bile suçlanamazlardı çünkü bu da devletin sorunu olurdu. bütün bunlar başka problemler.
bu kişi anladığımıza göre öyle zorluklar yaşamış ki rahata erdiğinde, güç kazandığında öfke ve nefretle adeta hayattan intikam alma yoluna gitmiş. bir insanın hangi acıları çektiğini bilemeyiz. bir insanın hangi çukurlara düşüp çıktığını, nasıl bir cehennemden kaçtığını da. o nedenle sonuca bakarak hiç kimseyi bütünüyle suçlu görmeye hakkımız yok. nasıl zaferler ve gururlar bizdense bütün sakatlıkları da toplum olarak biz var ediyoruz. ve her şey birbirine bağlı. kimsenin kendini bütün olan bitenden soyutlaması mümkün değil. bu kişinin yerinde biz olsak da benzer davranışları sergilemeyeceğimizin bir garantisi yok. ama bu demek değil ki zorlukları yaşayan bir insan böyle davranmakta haklıdır. işte bazılarımızın büyük yanılgısı bu. oysa suçu övmek suç işlemekten daha kötüdür. suç olur ve biter. pişman olma hakkı vardır. affedilme olasılığı vardır. ama suçu övmek çok daha ağırdır. fikirdir ve göze batmaz. ama bulaşıcıdır. zihinler arasında yayılır. ve onunla savaşmak güçtür.
problem, bu kişi ile ilgili bazı insanlarda bulunan algı. belki de insanlar kendi hayatlarıyla onun yaşadıklarını özdeşleştiriyor ve sahipleniyorlar. aileden zengin biri gidip bir uçak alsa diyelim ki, lafı olurdu. denebilirdi mesela, -vay be uçak almış kim bilir nasıl vergi kaçırıyor. ama sonradan "yırtmış" biri uçak aldığında buna benzer çatlak sesler pek azdır. baskın ses der ki, -helal olsun koçuma, yakışır. tepkide neden böyle bir fark olduğunu anlamak zor değil. biri dün bizdendi, bugün bizim olmak istediğimiz gibi. diğeri dün de bizden değildi şimdi de değil. toplumda şöyle bir tutarsızlık var. hem zengin olmak isteriz hem de zengin olan kişinin mutlaka bir defosu olmalıdır diye düşünürüz.
hangi suçu işlemiş olursa olsun, insan hayatının kutsallığı nedeniyle ölmesini istemek insanlıkla bağdaşmaz. yaşaması, iyileşmesi için dua etmek ise keyfidir. bu konuda fikir beyan etmemek de ayıplanmamalıdır.
fikrime gelince. kendisi benim için sadece toplumsal bir inceleme konusu. kendimize dair bir gözlem, bir deney düzeneği. bunun ötesinde bir katkısı olduğunu düşünmüyorum. sanatını bir kenara koyarsak tabii. o konuda tartışmak gereksiz.
görmek isterdim ki, urfa'da oxford olmadığı için okuyamadığını söyleyen bu kişi durumu iyi olduğunda hadi kendisi okumaya girişmedi onu geçelim en azından doğduğu yerdeki maddi sıkıntılar nedeniyle okula gidemeyen, üniversite kazanamayan çocuklar gençler için bir şeyler yapsın. ama laf olsun diye değil. elindeki imkanları gerçek anlamda kullanarak. bu işin üstüne giderek. yoksa orada burada oxford meselesini açmak bir işe yaramıyor. istese her sene onlarca sanatçı ile yardım konserleri, geceler, programlar yapar bir sürü para toplar; bir vakıf kurar işleri organize şekilde idare ettirir ve hiç olmazsa bölgesindeki, memleketindeki çocuklar için bir şey yapmış olurdu. işte bunu görmeyi isterdim. bu benim bu topluma inancımı daha da artırırdı. bunlar ne yazık ki gerçekleşmedi. ve bunda toplum olarak bizim de suçumuz var. aynaya iyi bakalım. böyle olsun istedik biraz.
bu kişi hakkında ne biliyoruz? bir mağarada doğduğunu. kendisi söylüyor. ve bunu her söylediğinde de bundan utanmadığını haykırıyor. zaten onu bununla suçlayacak değiliz. sadece bu bilgiden neye ulaşabiliriz peki? bu kişi ailesinden muhtemelen sadece hayatta kalmaya yetecek kadar destek gördü. o şartlarda doğup büyüdüğüne göre eğitim gibi konular fazla lüks kaçar. bu doğal bir şey. bir kusur değil. kusur bir çok kurumda aranabilir. en son bakılacak yer kişinin ailesi olurdu. kontrolsüz şekilde çocuk yapmakla bile suçlanamazlardı çünkü bu da devletin sorunu olurdu. bütün bunlar başka problemler.
bu kişi anladığımıza göre öyle zorluklar yaşamış ki rahata erdiğinde, güç kazandığında öfke ve nefretle adeta hayattan intikam alma yoluna gitmiş. bir insanın hangi acıları çektiğini bilemeyiz. bir insanın hangi çukurlara düşüp çıktığını, nasıl bir cehennemden kaçtığını da. o nedenle sonuca bakarak hiç kimseyi bütünüyle suçlu görmeye hakkımız yok. nasıl zaferler ve gururlar bizdense bütün sakatlıkları da toplum olarak biz var ediyoruz. ve her şey birbirine bağlı. kimsenin kendini bütün olan bitenden soyutlaması mümkün değil. bu kişinin yerinde biz olsak da benzer davranışları sergilemeyeceğimizin bir garantisi yok. ama bu demek değil ki zorlukları yaşayan bir insan böyle davranmakta haklıdır. işte bazılarımızın büyük yanılgısı bu. oysa suçu övmek suç işlemekten daha kötüdür. suç olur ve biter. pişman olma hakkı vardır. affedilme olasılığı vardır. ama suçu övmek çok daha ağırdır. fikirdir ve göze batmaz. ama bulaşıcıdır. zihinler arasında yayılır. ve onunla savaşmak güçtür.
problem, bu kişi ile ilgili bazı insanlarda bulunan algı. belki de insanlar kendi hayatlarıyla onun yaşadıklarını özdeşleştiriyor ve sahipleniyorlar. aileden zengin biri gidip bir uçak alsa diyelim ki, lafı olurdu. denebilirdi mesela, -vay be uçak almış kim bilir nasıl vergi kaçırıyor. ama sonradan "yırtmış" biri uçak aldığında buna benzer çatlak sesler pek azdır. baskın ses der ki, -helal olsun koçuma, yakışır. tepkide neden böyle bir fark olduğunu anlamak zor değil. biri dün bizdendi, bugün bizim olmak istediğimiz gibi. diğeri dün de bizden değildi şimdi de değil. toplumda şöyle bir tutarsızlık var. hem zengin olmak isteriz hem de zengin olan kişinin mutlaka bir defosu olmalıdır diye düşünürüz.
hangi suçu işlemiş olursa olsun, insan hayatının kutsallığı nedeniyle ölmesini istemek insanlıkla bağdaşmaz. yaşaması, iyileşmesi için dua etmek ise keyfidir. bu konuda fikir beyan etmemek de ayıplanmamalıdır.
fikrime gelince. kendisi benim için sadece toplumsal bir inceleme konusu. kendimize dair bir gözlem, bir deney düzeneği. bunun ötesinde bir katkısı olduğunu düşünmüyorum. sanatını bir kenara koyarsak tabii. o konuda tartışmak gereksiz.
görmek isterdim ki, urfa'da oxford olmadığı için okuyamadığını söyleyen bu kişi durumu iyi olduğunda hadi kendisi okumaya girişmedi onu geçelim en azından doğduğu yerdeki maddi sıkıntılar nedeniyle okula gidemeyen, üniversite kazanamayan çocuklar gençler için bir şeyler yapsın. ama laf olsun diye değil. elindeki imkanları gerçek anlamda kullanarak. bu işin üstüne giderek. yoksa orada burada oxford meselesini açmak bir işe yaramıyor. istese her sene onlarca sanatçı ile yardım konserleri, geceler, programlar yapar bir sürü para toplar; bir vakıf kurar işleri organize şekilde idare ettirir ve hiç olmazsa bölgesindeki, memleketindeki çocuklar için bir şey yapmış olurdu. işte bunu görmeyi isterdim. bu benim bu topluma inancımı daha da artırırdı. bunlar ne yazık ki gerçekleşmedi. ve bunda toplum olarak bizim de suçumuz var. aynaya iyi bakalım. böyle olsun istedik biraz.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar