ortaçağa karanlık diyen zihniyet

kapitalizmin yarattığı bilim çerçevesinden bakan, ortaçağ hakkında hiçbirşey okumayan ve ortaçağ'a ilişkin bilgisi engizisyon mahkemelerinden öteye gitmeyen, bugün gördüğü kötü bir olayı hemen "bunlar ancak ortaçağ'da olur" şeklinde yorumlayan zihniyettir.

bu zihniyetin; üniversite gibi, belediyecilik gibi varlığını bugünlere kadar sürdürebilmiş modern kurumların 11.yy-12.yy larda (yani ortaçağ'da) kurulduğundan haberi yoktur. kendi fikri sığlığını okyanus derinliği zannenden, herşeyin bir an içinde -sanki geceden sabaha- büyüyüp geliştiğini düşünen bu zihniyeti kant'a, voltaire 'e havale ediyor, sizleri mehmet ali kılıçbay'la başbaşa bırakıyorum. bakın kendisi ne diyor:

"tanınmayan, tanınmadığı için de kötülenen ortaçağ, emsalsiz bir düş alemine sahiptir. tanımadıkları bir hayvanı hemen öldürmek gibi ilkel bir reflekse sahip insanların çoğunlukta olduğu bir dünyada ortaçağ'ın da aynı muameleyle sıklıkla karşılaştığını görmek üzüntü vericidr, ama gene de anlaşılır niteliktedir. sade ruhlar karmaşaya tahammül edemezler ve zaten kendi küçük dünyalarının karmaşasını "karmaşa" olarak görmekle rahatlayan bu gibileri, tarih içinde başka kompleksler görmek istemezler. ve bundan da beteri, herkes kendi düşlerine hayrandır. milli piyangodan para kazanma düşleri görenlerin, ortaçağ'ın zengin ve yaratıcı hayal alemini algılamaları ve kavramaları beklenemez."

mehmet ali kılıçbay, "düşsel ortaçağ" (2001)

ayrıca (bkz: ortacag/@derkenar)

aşağıdaki entryler üzerine gelen edit: bu yazının yazarı ortaçağ'ın aydınlık olduğunu iddia etmemekte, sadece ona karanlık denilmesini eleştirmektedir. o sayılan berbat olayların bu çağda yaşandığını o da bilmektedir.

fakat bunların yanında bugunkü avrupa'yı oluşturan kurumsal, ilmi, sanatsal değerlerin, yani avrupa'yı avrupa yapan unsurların da bu dönemde yeşerdiğini naçizane hatırlatmak istemiştir.

tarih, asla siyah veya beyaz diye nitelenecek çağlar yaratmamıştır. lütfen tarihi görmek istediğiniz gibi değil, olduğu gibi anlamaya çalışınız..