bugün
- atatürk resmine basan piçe uçan yumruk9
- günün sözü10
- filistin meselesi bizim milli meselemizdir21
- bayburtta picasso'ya ait ünlü tablo yakalandı21
- peter parker'ın mutsuz olması16
- gecenin şarkısı8
- izmir 3 koşuda hangi at gelir8
- zeynep bastık'ın beyaz külodu20
- birlikte diyete başlayalım mı9
- yazarların romantiklik seviyesi25
- realite manipülasyonu18
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke26
- dini bütün bir kızı etkilemenin yolları21
- yazarların kendilerini tanımlama şekli13
- anın görüntüsü14
- kanka olmak istediğiniz yazarlar25
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması22
- yazarların gurur duydukları özellikleri16
- chatgpt9
- kadınların katlandığı eziyetler14
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri11
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın13
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi21
- belediye konserleri yasaklansın9
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey29
- müslüman diye hamas'ı savunmak9
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- güvenmemeyi nasıl öğrendin10
- reis deyince akla ilk gelen23
- mel mel vs eylulsabahi40
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- tanışmak istediğiniz yazar14
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur17
- eskiamaeksikbiri21
- b12 takviyesi10
- yazarların en çok sevdiği aylar22
- puura11
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri22
- sigara içen insan aptaldır17
- thusnelda10
- amk diyen kezo8
- sevgilisinden yeni ayrılan kız11
- şalgam suyu10
entry'ler (220)
ataturk hakkında verilen idam fermanı altında da imzası bulunan sadrazam.
the x-files ın bir bölümünde meksikalıların; kasabalarına saldırıp insanların acayip bir şekilde ölümüne neden olan uzaylılara verdiği isim olarak geçiyordu.
ingiltere nin baskısıyla verilmiş bir karardır.
edit: aramızdaki ingilizler tarafından kötü oylandığını düşündüğüm entry.
edit: aramızdaki ingilizler tarafından kötü oylandığını düşündüğüm entry.
eminim ki * evde yalnızken izlediğinde hiç gülmeyen ama sinemada izlediğinde gülen ve neden güldüğü her zaman merak uyandıran insan modelidir.
uzun ve zorlu bir araştırma süreci sonucunda:
"ee tabi kişi sosyal bir ortamda bulunmakta, kim bilir daha önce son kez ne kadar zaman önce sinemaya gidilmiş, arkadaşlar falan var, uzun zamandır görüşmemişler ve her zaman gördükleri reklam sanki o an, o insanla birlikte ilk kez görülüyormuş gibi algılanıyor.
ayrıca sosyalliğin zirvesine vurulması gerektiği düşünülüyor. böyle düşündükçe insanın içi kıpır kıpır oluyor tabi, sinamaya gelinmiş, arkadaşları var yanında falan, insan seviniyor doğal olarak ve bunu dışa vurmak arkadaşlarıyla birlikte olmaktan ne kadar mutlu olduğunu; hem onlara belli etmek ve ne kadar neşeli ve eğlenceli bir insan olduğunu kanıtlayarak ileride yine birlikte sinemaya gitmeyi garantilemek, hem de yalnız başına sinemaya gelmiş ve tek başına olduğu için reklamlara gülmeyen insanlara nispet yapmak için, her şeye gülesi kahkahalar atası geliyor insanın değil mi ama... şu insan denen varlık ne ilginç birşey yahu..." diyesi ve kahkahalar atarak gülmesi geliyor insanın. *
uzun ve zorlu bir araştırma süreci sonucunda:
"ee tabi kişi sosyal bir ortamda bulunmakta, kim bilir daha önce son kez ne kadar zaman önce sinemaya gidilmiş, arkadaşlar falan var, uzun zamandır görüşmemişler ve her zaman gördükleri reklam sanki o an, o insanla birlikte ilk kez görülüyormuş gibi algılanıyor.
ayrıca sosyalliğin zirvesine vurulması gerektiği düşünülüyor. böyle düşündükçe insanın içi kıpır kıpır oluyor tabi, sinamaya gelinmiş, arkadaşları var yanında falan, insan seviniyor doğal olarak ve bunu dışa vurmak arkadaşlarıyla birlikte olmaktan ne kadar mutlu olduğunu; hem onlara belli etmek ve ne kadar neşeli ve eğlenceli bir insan olduğunu kanıtlayarak ileride yine birlikte sinemaya gitmeyi garantilemek, hem de yalnız başına sinemaya gelmiş ve tek başına olduğu için reklamlara gülmeyen insanlara nispet yapmak için, her şeye gülesi kahkahalar atası geliyor insanın değil mi ama... şu insan denen varlık ne ilginç birşey yahu..." diyesi ve kahkahalar atarak gülmesi geliyor insanın. *
son günlerde sözlükte yaşanan vahim durumdur. başlıkların çoğunun son kelimeleriyle, ilk kelimlerde sözü edilen davranışlarda bulunan şahışlara dolaylı yoldan olması bile tartışmalı bir şekilde, alenen hakaret edilmesi niteliğini taşımaktadır.
-
bilmem neyi, bilmem ne yapan; * hıyarlar, ... suursuzlar, ... öküzler, ... kerizler, ... gibi gibi.
-
bilmem neyi, bilmem ne yapan; * hıyarlar, ... suursuzlar, ... öküzler, ... kerizler, ... gibi gibi.
orhan pamuk un; ilk okuyuşumda bitiremediğim ama ikinci okuyuşumda biraz the catcher in the rye a benzettiğim, melankolik romanıdır.
aylarca hiçbir şey yazmayıp, hatta sözlüğe bile girmeyip; vize yada final haftası yaklaştığında, ders çalışmak yerine sözlüğe girmek ve yumurtanın göte dayanmasının verdiği ilhamla sürekli entry girmektir.
olgun, ciddi ve biraz da akıllı hiç bir erkek; her ne kadar çapkın olmasa, çok utangaç bir yapıda bir insan olsa da, içinden keşke kızlar erkekleri tavlasa diye düşünse de gerçekte bunu hiçbir zaman istemez! çünkü burada yazılanlardan da anlaşıldığı üzere çapkın kızların hepsi yalancı olmakta ve bir erkeği tavlamak için türlü oyunlar oynamaktadır. erkekler kadınların düşündüğü kadar aptal değildir. bu yöntemlerle sadece ortam insanı (sosyal) ve yılışık, biraz bekleseniz zaten sizi tavlayacak erkek tipini elde edebilirsiniz. bu tip erkekten, onunla yatmak dışınla hiçbir hayır gelmez. zaten onun amacı da budur.
bu nedenle; ciddi bir ilişki istiyorsanız hatta evlenmek istiyorsanız kendiniz olun, mutlu bir birliktelik ve evlilik için, boşanma yada ayrılık gibi sonuçlarla karşılaşmamak için oyun oynamayın. bir erkek sizden hoşlanıyorsa zaten hemen gözünden anlarsınız, sürekli sizi izler. yapmanız gereken sadece bir gülümsemek bir işaret vermek ya da kişi utangaçsa dostça bir muhabbete girmektir. zaten en utangaç erkek bile muhabbete girdikten sonra gerisini getirecektir.
bu nedenle; ciddi bir ilişki istiyorsanız hatta evlenmek istiyorsanız kendiniz olun, mutlu bir birliktelik ve evlilik için, boşanma yada ayrılık gibi sonuçlarla karşılaşmamak için oyun oynamayın. bir erkek sizden hoşlanıyorsa zaten hemen gözünden anlarsınız, sürekli sizi izler. yapmanız gereken sadece bir gülümsemek bir işaret vermek ya da kişi utangaçsa dostça bir muhabbete girmektir. zaten en utangaç erkek bile muhabbete girdikten sonra gerisini getirecektir.
tarihte sıkça karşılaştığımız * * bir suçlama olan vatan hainliği;
-son günlerde 7 den 70 e herkesin dilinde olan ,
-neredeyse bebeklerin bile ilk söylediği kelimeler haline gelen,
-bu günlerde birine söylenebilecek en kötü küfür olan ve
-insanların birbirlerini vatan hainliği ile suçlamaya başlaması nedeniyle aslında biraz kurcalansa herkesin vatan haini olup çıkarılabileceğini düşündüren bir geyik haline gelmiştir aslında bir insanın üzerine sürülmüş en kötü leke olması gerekirken.
bazı kesimlerce:
nazım hikmet bir vatan hainiydi;
orhan pamuk bir vatan haini oldu;
zamanında bazıları atatürk ü bile vatan hainliğiyle suçladı;
ve daha nicelerini...
bu yazıyı okuyan herkes bu üçünden en az birinin vatan haini olmadığını düşünmektedir kesinlikle. peki o zaman neden, nasıl, hangi otorite, neye dayanarak birilerini vatan hainliğiyle suçlamaktadır?
birileri vatan hainliğiyle suçlandığında kendileri temize mi çıkmaktadır?
bu kelimelerin bu kadar rahat kullanılması biraz sakıncalı değil midir?
vatan hainliğinin çok ciddi bir suç olduğunu bilmeyecek kadar cahil midir insanımız? ve böyle bir sucun faillerinin cezasız kalmayacağının! ceza verilediğinde suçlu olmadıkları anlaşıl mıyor mu?
gerçekten vatan haini olup da şu an mezarlarında yatanların kemikleri sızlardı herhalde; vatan hainliğiyle suçlanan bu insanları duysalardı eğer.
vatan hainliği devlete karşı işlenen bir suçtur.
birini vatan hainliği ile suçlamak hakarettir.
hakaret de bir suçtur.
bilmeyenler için ayrıca;
(bkz: suç)
-son günlerde 7 den 70 e herkesin dilinde olan ,
-neredeyse bebeklerin bile ilk söylediği kelimeler haline gelen,
-bu günlerde birine söylenebilecek en kötü küfür olan ve
-insanların birbirlerini vatan hainliği ile suçlamaya başlaması nedeniyle aslında biraz kurcalansa herkesin vatan haini olup çıkarılabileceğini düşündüren bir geyik haline gelmiştir aslında bir insanın üzerine sürülmüş en kötü leke olması gerekirken.
bazı kesimlerce:
nazım hikmet bir vatan hainiydi;
orhan pamuk bir vatan haini oldu;
zamanında bazıları atatürk ü bile vatan hainliğiyle suçladı;
ve daha nicelerini...
bu yazıyı okuyan herkes bu üçünden en az birinin vatan haini olmadığını düşünmektedir kesinlikle. peki o zaman neden, nasıl, hangi otorite, neye dayanarak birilerini vatan hainliğiyle suçlamaktadır?
birileri vatan hainliğiyle suçlandığında kendileri temize mi çıkmaktadır?
bu kelimelerin bu kadar rahat kullanılması biraz sakıncalı değil midir?
vatan hainliğinin çok ciddi bir suç olduğunu bilmeyecek kadar cahil midir insanımız? ve böyle bir sucun faillerinin cezasız kalmayacağının! ceza verilediğinde suçlu olmadıkları anlaşıl mıyor mu?
gerçekten vatan haini olup da şu an mezarlarında yatanların kemikleri sızlardı herhalde; vatan hainliğiyle suçlanan bu insanları duysalardı eğer.
vatan hainliği devlete karşı işlenen bir suçtur.
birini vatan hainliği ile suçlamak hakarettir.
hakaret de bir suçtur.
bilmeyenler için ayrıca;
(bkz: suç)
orhan pamuk'u; söylediği tek bir cümle ile değil de; mesleği olan yazarlıkla, yazdıklarıyla, edebiyat alanındaki başarılı eserleriyle, hakettiği ödülleriyle (sadece nobel almadı bu adam! ki bence onu da hakkıyla aldı. ) değerlendiren ve beğenerek okuyan biri olarak, dahil olmaktan çekinmediğim oluşumdur.
türkiye de, daha anlamını bile bilmeyen bazı insanların diğer herşeyde olduğu gibi körü körüne inandığı, savunduğunu düşündüğü ama abarttığı düşüncedir.
tek nedeni utangaç bir karaktere sahip olmaktır. çeşitli şekiller farklı farklı olaylar yaşanabilir.
belirli aralıklarla bir kız görürsünüz; çok beğenirsiniz ama utangaç olduğunuz için ve kızla da, ne bir ortak arkadaşınız, ne de herhangi bir çevrede tanışma şansınız bulunmadığından, hiç bir şekilde muhabbete giremezsiniz. bu en kötü durumlardan biridir ama aynı zamanda unutulması en kolay olandır. bir süre sonra başaramayacağınızı anlayıp bırakırsınız. ilginçtir ki bir daha da görmezsiniz kızı zaten.
bir gün bir kız görürsünüz; sizinle aynı ortamlarda bulunur ama yine kızla ortak arkadaşınız yoktur. yani kızın yanına bir kaç metreden fazla yaklaşamazsınız. ama kız da zaten sizin varlığınızdan bile haberdar değildir, bu nedenle tanışmaya çalışmanız da çok risklidir. bir süre uzaktan uzaktan izlersiniz. arkadaşlarınızı devreye sokmaya çalışır, onun arkadaşlarıyla tanışmak istersiniz ama tanışsanız bile aranızı yapmalarını söyleyebilecek kadar samimi olamazsınız hiçbir zaman. daha fazla acı çekmemek için vazgeçersiniz. ya da başka bir erkekle görürüsünüz ama bu sizi fazla sarsmaz çünkü mantıklı biri olarak onun zaten size hiçbir zaman aşık olmadığını bilmektesinizdir.
bir gün bir kızın size baktığını görürüsünüz; kız sizinle aynı ortamlarda bulunmaktadır, siz de ona bakarsınız *. onun sizden hoşlandığını bilirsiniz, o da sizin ondan hoşlandığınızı bilmektedir. bakışırsınız, bakışırsınız. yine de bir türlü konuşmaya cesaret edemezsiniz. "kız" ya o da konuşmak için hiç çaba göstermez. bir süre sonra konuşamadığınız için artık iyice utanır gözlerinizi kaçırmaya başlarsınız. kızın "niye hala gelip konuşmadığınızı düşündüğünü" düşünürsünüz. bir şekilde filmlerdeki gibi bir rastlantı sonucu kaderinizin sizi bir şekilde tanıştırmasını beklersiniz. yalvarırsınız. beklemeye devam edersiniz. içiniz içinizi yemektedir ama yapacak birşey de yoktur. acı çekersiniz. bir süre sonra kızı başka bir erkekle birlikte görürsünüz. o andan sonra çektiğiniz acılar nefrete dönüşür. sürekli bakışıyorduk, benden hoşlanmıyor muydun? benden hoşlanıyorduysan neden seninle ilk konuşan dallamayla çıkıyorsun? nasıl bir aşktır bu? dersiniz, tabi kendi kendinize.
bunlar gibi başka başka olaylar da olabilir ama ne olursa olsun hep aynı şeyler olur, durur. kendinizden,utangaçlığınızdan nefret edersiniz. içinizden kendinize küfür eder, azarlarsınız ama hiçbir işe yaramaz. nasıl başkalarının sözleri, nasihatleri sizi değiştiremezse; kendiniz bile kendinizi değiştiremezsiniz bazen. böyle yaşamaya, yanlız olmaya, aşkınızı paylaşamamaya alışırsınız bir süre sonra. alışmak da zorundasınızdır zaten. yoksa bu kadar acı çekerek yaşayamaz hiçbir insan. aşık olmamaya zorlarsınız kendinizi. başarılı olabilirseniz aşkı silersiniz kalbinizden bir daha hiç aşık olmamak üzere. başarılı olamazsanız silinir gidersiniz aşkın acısı içinde...
belirli aralıklarla bir kız görürsünüz; çok beğenirsiniz ama utangaç olduğunuz için ve kızla da, ne bir ortak arkadaşınız, ne de herhangi bir çevrede tanışma şansınız bulunmadığından, hiç bir şekilde muhabbete giremezsiniz. bu en kötü durumlardan biridir ama aynı zamanda unutulması en kolay olandır. bir süre sonra başaramayacağınızı anlayıp bırakırsınız. ilginçtir ki bir daha da görmezsiniz kızı zaten.
bir gün bir kız görürsünüz; sizinle aynı ortamlarda bulunur ama yine kızla ortak arkadaşınız yoktur. yani kızın yanına bir kaç metreden fazla yaklaşamazsınız. ama kız da zaten sizin varlığınızdan bile haberdar değildir, bu nedenle tanışmaya çalışmanız da çok risklidir. bir süre uzaktan uzaktan izlersiniz. arkadaşlarınızı devreye sokmaya çalışır, onun arkadaşlarıyla tanışmak istersiniz ama tanışsanız bile aranızı yapmalarını söyleyebilecek kadar samimi olamazsınız hiçbir zaman. daha fazla acı çekmemek için vazgeçersiniz. ya da başka bir erkekle görürüsünüz ama bu sizi fazla sarsmaz çünkü mantıklı biri olarak onun zaten size hiçbir zaman aşık olmadığını bilmektesinizdir.
bir gün bir kızın size baktığını görürüsünüz; kız sizinle aynı ortamlarda bulunmaktadır, siz de ona bakarsınız *. onun sizden hoşlandığını bilirsiniz, o da sizin ondan hoşlandığınızı bilmektedir. bakışırsınız, bakışırsınız. yine de bir türlü konuşmaya cesaret edemezsiniz. "kız" ya o da konuşmak için hiç çaba göstermez. bir süre sonra konuşamadığınız için artık iyice utanır gözlerinizi kaçırmaya başlarsınız. kızın "niye hala gelip konuşmadığınızı düşündüğünü" düşünürsünüz. bir şekilde filmlerdeki gibi bir rastlantı sonucu kaderinizin sizi bir şekilde tanıştırmasını beklersiniz. yalvarırsınız. beklemeye devam edersiniz. içiniz içinizi yemektedir ama yapacak birşey de yoktur. acı çekersiniz. bir süre sonra kızı başka bir erkekle birlikte görürsünüz. o andan sonra çektiğiniz acılar nefrete dönüşür. sürekli bakışıyorduk, benden hoşlanmıyor muydun? benden hoşlanıyorduysan neden seninle ilk konuşan dallamayla çıkıyorsun? nasıl bir aşktır bu? dersiniz, tabi kendi kendinize.
bunlar gibi başka başka olaylar da olabilir ama ne olursa olsun hep aynı şeyler olur, durur. kendinizden,utangaçlığınızdan nefret edersiniz. içinizden kendinize küfür eder, azarlarsınız ama hiçbir işe yaramaz. nasıl başkalarının sözleri, nasihatleri sizi değiştiremezse; kendiniz bile kendinizi değiştiremezsiniz bazen. böyle yaşamaya, yanlız olmaya, aşkınızı paylaşamamaya alışırsınız bir süre sonra. alışmak da zorundasınızdır zaten. yoksa bu kadar acı çekerek yaşayamaz hiçbir insan. aşık olmamaya zorlarsınız kendinizi. başarılı olabilirseniz aşkı silersiniz kalbinizden bir daha hiç aşık olmamak üzere. başarılı olamazsanız silinir gidersiniz aşkın acısı içinde...
HUMK (hukuk usulü muhakemeleri kanunu) md. 292/II de tarif edilmiştir.
ayrıntılı bilgi için bkz; baki kuru medeni usul hukuku ders kitabı (genişletilmiş 16. baskı) sayfa 469.
ayrıntılı bilgi için bkz; baki kuru medeni usul hukuku ders kitabı (genişletilmiş 16. baskı) sayfa 469.
genel olarak amerikan dizilerinin ilk bölümlerine verilen addır.
kendi çapımda bilimsel açıklaması:
trafikte çok vakit geçiren insanlar ( örneğin taksiciler; dolmuş, otobüs soförleri gibi gibi...) trafik ışıklarına koşullanmışlardır. pavlov un kopekleri işte bu insanlar; nasıl ışıkta beklerken en önde durduklarında ışık yandığı an hemen hareket ediyorlarsa, önlerinde bir çok araba olduğu zaman da ışık yandığı an hareket edeceklerini sanmaktadırlar. aslında acınası insanlardır çünkü bir köpekle aynı zeka seviyesine sahiptirler. bu yüzden onlara kızmayalım, eğitmeye çalışalım, öğrendiklerinde kafalarını okşayalım, ödül olarak kemik verelim vesaire vesaire...
trafikte çok vakit geçiren insanlar ( örneğin taksiciler; dolmuş, otobüs soförleri gibi gibi...) trafik ışıklarına koşullanmışlardır. pavlov un kopekleri işte bu insanlar; nasıl ışıkta beklerken en önde durduklarında ışık yandığı an hemen hareket ediyorlarsa, önlerinde bir çok araba olduğu zaman da ışık yandığı an hareket edeceklerini sanmaktadırlar. aslında acınası insanlardır çünkü bir köpekle aynı zeka seviyesine sahiptirler. bu yüzden onlara kızmayalım, eğitmeye çalışalım, öğrendiklerinde kafalarını okşayalım, ödül olarak kemik verelim vesaire vesaire...
yalandan yaşanan ilişkilerdir. karşılıklı oyun oynanır. çünkü çocukken evcilik oyananmamıştır. bunun eksikliği yaşanır. ve bu eksiklik telafi edilmeye çalışılır. gerçek hayat olduğu unutulur. ne yazık ki kimse içindeki çocuğu kaybetmemiştir.
(bkz: aşk oyunu)
(bkz: aşk oyunu)
hukuk fakültesinde okuyanların çok aşina olduğu olaylardır.
(bkz: dolandırıcılık)
daha ilginci; türkiye de sahte tapu dairesi bile yapılarak insanlar dolandırılabilmektedir.
kapısında tapu dairesi yazan bir binaya girersiniz. içerisi bir tapu dairesi gibi döşenmiş, memurlar ( mı acaba? ) harıl harıl çalışmaktadır ( ama ne için? - dolandırıcılık ), bir ev satın alırsınız (yurt dışında yaşamaktasınızdır); aradan zaman geçer, memlekete dönersiniz ve bir bakarsınız evinizde başkaları yaşamaktadır. tapu dairesine gidersiniz, yoktur. başka bir yere taşındığını düşünür, sorup soruşturursunuz ama orada hiçbir zaman tapu dairesi olmadığını öğrendiğinizde dumur olursunuz.
(bkz: cehalet)
(bkz: dolandırıcılık)
daha ilginci; türkiye de sahte tapu dairesi bile yapılarak insanlar dolandırılabilmektedir.
kapısında tapu dairesi yazan bir binaya girersiniz. içerisi bir tapu dairesi gibi döşenmiş, memurlar ( mı acaba? ) harıl harıl çalışmaktadır ( ama ne için? - dolandırıcılık ), bir ev satın alırsınız (yurt dışında yaşamaktasınızdır); aradan zaman geçer, memlekete dönersiniz ve bir bakarsınız evinizde başkaları yaşamaktadır. tapu dairesine gidersiniz, yoktur. başka bir yere taşındığını düşünür, sorup soruşturursunuz ama orada hiçbir zaman tapu dairesi olmadığını öğrendiğinizde dumur olursunuz.
(bkz: cehalet)