bugün

dizgisi ve baskısı ile feci şekilde ilginç bir günlük gazete.(7-8 bin arası satar)
öncelikle;
(bkz: vatan gazetesi)
bu yüce sözü reklam amaçlı kullanan bir zihniyet için, söylenecek bir söz bulunamaz. burada hemen savunmaya geçeceklerdir. "biz vatanımızdan bahsediyoruz" diye... fakat bir kere gazetenin ismi ofsayt. ağır bir isim vesselam. öyle herkes, her kurum kaldıramaz.
bir ittihatçı söylemidir. akıllıca uygulandığın da çok etkili bir silahtır.
show tv de başlayan, daha bismillah, ilk bölümünden insanın etlerini ilik ilik kopartmaya başlayan dizi. bir yanda rahat bir yaşam, iş koşulları, bir yanda da memleketin hizmet bekleyen yerleri... idealleri uğruna hayatından vazgeçen insanları anlatan dizi. reklamlarda komutanın konuşmaları ise şu şekildedir...

Vatan
Uzanabildiğiniz son nokta
iyileştirdiğiniz en uzaktaki hasta
Okumayı öğrenen son çocuk
Canını kurtardığınız en ilerideki kadın
Vatan

Vatan minicik bir çocuğun gözyaşını dindirmek demek
Bir annenin feryadıdır vatan
Bir masumun alnındaki ateştir
Gideceksiniz göreceksiniz
Vatan sizin gittiğiniz yerdir
Sizin bastığınız topraktır
Gözlerinizin gördüğü son noktadır

Uyumayın, hasta olun, zayıflayın
Yokluk çekin, ağlayın geceleri
Telefonlardan nefret edin
Ama gidin!
Vatan toprağı kanla kazanılır
Ama gözyaşıyla, terle korunur
Gidin görün
Bu bir emirdir!
insanlarının üzerine giydirilmeye çalışılan büyük bir yalan.

(bkz: önce insan)
Kıbrıs barış harekatı konulu cüneyt arkın filmi.
ne olursa olsun önce vatan, kim yönetirse yönetsin önce vatan! vatan yönetenlerin değil aziz türk milletinin toprağıdır.

Bu toprağın cefasını biz çektik
Sefasını eller sürdü yıllarca
Kırlmadık incinmedik küsmedik
Vatan dedik candan aziz belledik

Vatanda kol kaldı yemende bacak
Uğrunda sönünce bu kadar ocak
Zannettikki vatan bizim olcak
Olmadı bir türlü ne iştir oğul

Savaştan savaşa bizimdir vatan
Barışta sahibi değişir oğul
Hikaye bu farkı yalnız anlatan
Bu kötü kaderi değiştir oğul

Vatan bizim dövüşürüz
Her kıtırla paslı mavzer

El mi yaman görüşürüz eyyy
Bu kötü kaderi değiştir oğul (4)

Vatan benim kundak bezim kefen bezim alın yazım
Olsun oğul başım gözüm üstüne

Bizim hissemize adamlık düşer
Zulüm düşer hasret düşer dert düşer
Bizim boynumuzu yine aşk büker
Adamlığın yolu yokuştur

Zerre zerre parça parça eridik
Bizde bir vakitler gonca filidik
Susuz kaldık bağımızda çürüdük
Vatan için gözümüz yaştır oğul

Savaştan savaşa bizimdir vatan
Barışta sahibi değişir oğul
Hikaye bu farkı yalnız anlatan
Bu kötü kaderi değiştir oğul

Vatan bizim dövüşürüz
Her kıtırla paslı mavzer
El mi yaman görüşürüz eyyy
Bu kötü kaderi değiştir oğul (4)

Ahmet Şafak

http://fizy.com/#s/1aicct

dinleyin ve birazcık duygulanın!
değildir. bu memleketin dağlarına önce vatan yerine, önce insan yazıldığı gün bir şeylerin iyi yönde değişmesini umabiliriz ancak.
Bir mehmed alagaş yazısıdır.

Her ifadenin insanda çağnştırdığı bazı anlamlar, bazı görüntüler vardır. Kimi zaman ifade aynı olmasına rağmen, bu ifadenin insanlarda yankılanması farklı olabil­mektedir. Tabi ki şimdi bunun üzerinde duracak ve bazı örneklerle bunun sosyopsikolojik nedenlerini açıklayacak değilim. Çünkü nedenleri açıklanmasa da, yaşanan bir ha­disedir bu!.
Bu kısacık yazıda, özellikle şehirlerarası yolculuk ya­parken karşılaştığım bir ifade üzerinde durmak istiyorum. Geniş dağ yataklanna kireçli taşlarla yazılan bu büyük ifa­de, iki kelimeden meydana geliyor.,
Yüzlerce askerin, binlerce taşı bir araya getirerek ve kireçle boyayarak büyük büyük harflerle yazdıkları bu ifadeyi, sanırım birçok insanımız da görmüştür. Yukarıda da belirttiğim gibi, bu ifade ile ne anlatılmak istendiği veya bu ifadeyi okuyanların ne anladığı yine kişilere göre değişebil­mektedir.
Mesela bu ifadenin bende çağrıştırdığı anlamı veya bu ifadenin bende yankılanmasını değerlendirecek olur­sam; belki de bendeki bu yankılanma, hiç kimsenin karşı­laşmadığı bir yankılanmadır!. Çünkü bu ifadeyle nerede karşılaşsam, hep aynı garip görüntüler ve hep aynı garip sesler geliyor kulağıma!. Yolculuk yaparken, genel olarak pencere kenarına otururum. işte bu yolculuklarım esnasında, otobüsün pen­ceresinden dışarılara bakarken ve dışarıların halini düşü­nürken, dağ yamaçlarındaki bu koskoca ifadeyi görüyo­rum.
“Önce vatan”
Aklımı (yine Ankara'ya) kaçınyorum!. Büyük, pek büyük bir yemek salonuna giriyorum. Önce etra­fıma bakmıyorum. Ortadaki geniş masa ve masanın nakış­lan dikkatimi çekiyor. “Acaba ağaç oyma mı?” diyerek so­kuluyorum masaya.,
“I ııh, ağaç oyma değil”.
Şeref ve haysiyet olmadan, namus ve vicdan oymadan meydana geliyor masanın nakışlan!.
Masanın üzeri, beyaz, bembeyaz emek üzerine, kırmızı ve kara, kap­kara zulüm kakmalarla bezenmiş.
Masanın etrafında ise, kimilerinin “Sevgili büyüklerimiz”, kimilerinin “Sayın efendilerimiz”,
kimilerinin “Filanca işadamımız” dedikleri, seçkin na­mussuzlar oturmakta!.
Ellerindeki çatal ve bıçaklarla, yemek servisini bekli­yorlar. Bunlann karşısında süklüm-püklüm durmayı bir sa­nat olarak algılayan garsonlar ise, papyonu andıran tasmaianyla masaya yaklaşarak ve çeşitli dillerdeki aynı ifadeyi tekrarlayarak, masadaki efen­dilerine soruyorlar.
“Sayın efendilerimiz, ne yersiniz?”
Masadaki namussuzlar için, ne güzel bir sorudur bu!.
Ağızlan bir anda sulanmış ve salyalan akmaya başla­mıştır! .
Ne yediklerinin ve ne yiyeceklerinin bilincinde olduk­ları için, hiç düşünmeden ve hiç düşünmeye gerek duyma­dan hepbir ağızdan cevap verirler.,
Önce vatan!.
Önce vatan!.. (Sonra vatandaş!.)
her dağa taşa yazılması gerekendir. evet.
Kıbrıs çıkarması sırasında adaya giden bir Türk subayı ile Kıbrıs'ın bir yerlisi olan bir kadın arasında geçen aşkın öyküsü.

Yapımı : 1974 - Türkiye
Tür : Dram , Tarih
Süre: 89 Dak.
Yönetmen : Duygu Sağıroğlu
Oyuncular : Cüneyt Arkın , Fatma Girik , Reha Yurdakul , Renan Fosforoğlu , Süheyl Eğriboz
Senaryo : Duygu Sağıroğlu
Yapımcı : Memduh Ün

https://www.youtube.com/watch?v=RfVKws68-pg