bugün

önce vatan

Bir mehmed alagaş yazısıdır.

Her ifadenin insanda çağnştırdığı bazı anlamlar, bazı görüntüler vardır. Kimi zaman ifade aynı olmasına rağmen, bu ifadenin insanlarda yankılanması farklı olabil­mektedir. Tabi ki şimdi bunun üzerinde duracak ve bazı örneklerle bunun sosyopsikolojik nedenlerini açıklayacak değilim. Çünkü nedenleri açıklanmasa da, yaşanan bir ha­disedir bu!.
Bu kısacık yazıda, özellikle şehirlerarası yolculuk ya­parken karşılaştığım bir ifade üzerinde durmak istiyorum. Geniş dağ yataklanna kireçli taşlarla yazılan bu büyük ifa­de, iki kelimeden meydana geliyor.,
Yüzlerce askerin, binlerce taşı bir araya getirerek ve kireçle boyayarak büyük büyük harflerle yazdıkları bu ifadeyi, sanırım birçok insanımız da görmüştür. Yukarıda da belirttiğim gibi, bu ifade ile ne anlatılmak istendiği veya bu ifadeyi okuyanların ne anladığı yine kişilere göre değişebil­mektedir.
Mesela bu ifadenin bende çağrıştırdığı anlamı veya bu ifadenin bende yankılanmasını değerlendirecek olur­sam; belki de bendeki bu yankılanma, hiç kimsenin karşı­laşmadığı bir yankılanmadır!. Çünkü bu ifadeyle nerede karşılaşsam, hep aynı garip görüntüler ve hep aynı garip sesler geliyor kulağıma!. Yolculuk yaparken, genel olarak pencere kenarına otururum. işte bu yolculuklarım esnasında, otobüsün pen­ceresinden dışarılara bakarken ve dışarıların halini düşü­nürken, dağ yamaçlarındaki bu koskoca ifadeyi görüyo­rum.
“Önce vatan”
Aklımı (yine Ankara'ya) kaçınyorum!. Büyük, pek büyük bir yemek salonuna giriyorum. Önce etra­fıma bakmıyorum. Ortadaki geniş masa ve masanın nakış­lan dikkatimi çekiyor. “Acaba ağaç oyma mı?” diyerek so­kuluyorum masaya.,
“I ııh, ağaç oyma değil”.
Şeref ve haysiyet olmadan, namus ve vicdan oymadan meydana geliyor masanın nakışlan!.
Masanın üzeri, beyaz, bembeyaz emek üzerine, kırmızı ve kara, kap­kara zulüm kakmalarla bezenmiş.
Masanın etrafında ise, kimilerinin “Sevgili büyüklerimiz”, kimilerinin “Sayın efendilerimiz”,
kimilerinin “Filanca işadamımız” dedikleri, seçkin na­mussuzlar oturmakta!.
Ellerindeki çatal ve bıçaklarla, yemek servisini bekli­yorlar. Bunlann karşısında süklüm-püklüm durmayı bir sa­nat olarak algılayan garsonlar ise, papyonu andıran tasmaianyla masaya yaklaşarak ve çeşitli dillerdeki aynı ifadeyi tekrarlayarak, masadaki efen­dilerine soruyorlar.
“Sayın efendilerimiz, ne yersiniz?”
Masadaki namussuzlar için, ne güzel bir sorudur bu!.
Ağızlan bir anda sulanmış ve salyalan akmaya başla­mıştır! .
Ne yediklerinin ve ne yiyeceklerinin bilincinde olduk­ları için, hiç düşünmeden ve hiç düşünmeye gerek duyma­dan hepbir ağızdan cevap verirler.,
Önce vatan!.
Önce vatan!.. (Sonra vatandaş!.)