bugün
- atatürk resmine basan piçe uçan yumruk9
- günün sözü10
- filistin meselesi bizim milli meselemizdir21
- bayburtta picasso'ya ait ünlü tablo yakalandı21
- peter parker'ın mutsuz olması16
- gecenin şarkısı8
- izmir 3 koşuda hangi at gelir8
- zeynep bastık'ın beyaz külodu20
- birlikte diyete başlayalım mı9
- yazarların romantiklik seviyesi25
- realite manipülasyonu18
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke26
- dini bütün bir kızı etkilemenin yolları21
- yazarların kendilerini tanımlama şekli13
- anın görüntüsü14
- kanka olmak istediğiniz yazarlar25
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması22
- yazarların gurur duydukları özellikleri16
- chatgpt9
- kadınların katlandığı eziyetler14
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri11
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın13
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi21
- belediye konserleri yasaklansın9
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey29
- müslüman diye hamas'ı savunmak9
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- güvenmemeyi nasıl öğrendin10
- reis deyince akla ilk gelen23
- mel mel vs eylulsabahi40
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- tanışmak istediğiniz yazar14
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur17
- eskiamaeksikbiri21
- b12 takviyesi10
- yazarların en çok sevdiği aylar22
- puura11
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri22
- sigara içen insan aptaldır17
- thusnelda10
- amk diyen kezo8
- sevgilisinden yeni ayrılan kız11
- şalgam suyu10
azimli bir toptaş okuru olmamama rağmen, elime alıp hızlıca bitirmek için susamamı sağlamış öykü kitabı. hasan ali toptaş, cevherini 93 senesinde göstermiş de olsa, öyküler etkileyici de olsa, sanki kalemini sert bastırmadığını, tedirginlikle yazdığını hissediyorsunuz.
zaten sonradan öğrendim ki ilk eserlerindenmiş, bu on altı yaşında dünya yıldızı futbolcu ürkekliği buradan gelmekteymiş meğer. "el" takıntısını, ya da entel ağzıyla imgesini, es geçmemek gerek. çok şey yüklü üzerine.
zaten sonradan öğrendim ki ilk eserlerindenmiş, bu on altı yaşında dünya yıldızı futbolcu ürkekliği buradan gelmekteymiş meğer. "el" takıntısını, ya da entel ağzıyla imgesini, es geçmemek gerek. çok şey yüklü üzerine.
hasan ali toptaş külliyatına gölgesizler'den ya da uykuların doğusu'ndan başlayanlar ve onun dilini, kelimeleri eğip büküşünü, kişileri "olağan"ın dışına itişini, kimi zaman karşısındakinin yerine geçisini örneğin kahramanın, hayallerin gerçeklerle olan sınırını sürekli ihlal edişini ve olay örgüsünü bir yitirip bir bulmayı sevenler için biraz daha light kaçan bir anlatım göze çarpıyor bu kitapta. özellikle kitaba da ismini veren "ölü zaman gezginleri" öyküsüne kadar kimi satır aralarında buluyorsunuz alışıldık toptaş anlatımını. sonra bu öykü tamam dedirtiyor bunu kesinlikle uykuların soğusunu yazana toptaş yazmış.
esasen zaman, insan ve olay üçlüsünü çok iyi kullanan toptaş için bir çıkış diyebiliriz bu kitap için. kitapta anlatıcı bir yazar olurken bir a karakteri olabiliyor örneğin. sonra bir b karakteri c ve d karakterine bölünerek c karakteri üzerinden d karakteri eleştirilebiliyor. toptaş'ın gelecek kitapları için olağan anlatımının şekillenişini de görebileceğiniz bir kitap kuşkusuz.
esasen zaman, insan ve olay üçlüsünü çok iyi kullanan toptaş için bir çıkış diyebiliriz bu kitap için. kitapta anlatıcı bir yazar olurken bir a karakteri olabiliyor örneğin. sonra bir b karakteri c ve d karakterine bölünerek c karakteri üzerinden d karakteri eleştirilebiliyor. toptaş'ın gelecek kitapları için olağan anlatımının şekillenişini de görebileceğiniz bir kitap kuşkusuz.
*
Kendi kendime zaman hep geleceğe mi akar diye sorup durduğum günlerde...
*
Düşlerimize günah derlerdi de, tenimiz yeşillendikçe her ayvada bir düş bırakırdık fitre yerine.
*
Ona göre öyle değil miydi, bir çakı taşına bakmakla biz biraz kendi dışımıza çıkmış ve varıp sessizce onun varlığına sızmış olmuyor muyduk? Ya da, herhangi bir nesne, bizim gözlerimizle algılanmakla biraz da bize dönüşmüş oluyor muydu? Öyleyse, insanın insani diyemeyeceği hiçbir şey yoktu yeryüzünde. Var mıydı?
Kendi kendime zaman hep geleceğe mi akar diye sorup durduğum günlerde...
*
Düşlerimize günah derlerdi de, tenimiz yeşillendikçe her ayvada bir düş bırakırdık fitre yerine.
*
Ona göre öyle değil miydi, bir çakı taşına bakmakla biz biraz kendi dışımıza çıkmış ve varıp sessizce onun varlığına sızmış olmuyor muyduk? Ya da, herhangi bir nesne, bizim gözlerimizle algılanmakla biraz da bize dönüşmüş oluyor muydu? Öyleyse, insanın insani diyemeyeceği hiçbir şey yoktu yeryüzünde. Var mıydı?
16 öykü içerip 2 bölümden oluşan hasan ali toptaş kitabı. okunan her öykü düşsel bir şarap içiriyor okura ya da sözcükler sigara dumanıyla bir birine girip anlamı sigara dumanında saklı tümceler oluşturuyor. her birini defalarca okumak ve bu okumalardan farklı tatlar olmak ayrı bir zevk. ölü zaman gezginleri yoklar fısıltısında sessizce ve durmadan haykırıyor her sözcükte.
Uzun cümleleri asla sıkmayan, karanlık ve kırılgan bir Hasan Ali Toptaş kitabı. Bittiğinde iyi hissettirmez. Belki ne hissettirdiğinden bile emin olamazsınız. Bakarsınız ki sayfalardan birine dalmış, kara kara düşünüyorsunuz.
"Oysa şehirler, hatıralarımızı süsleyen dostlarımızla birlikte kim bilir nerelerde kalmıştı şimdi, hala var mıydılar, insanlar yiyip bitiriyorlar mıydı onları dalgın fareler gibi, çöpler ve kuşkular sevdiklerimizin üstüne doğru hızla çoğalıyor muydu gene? Bilmiyorduk. Artık bilemezdik de, geçmişi küçük anlarda, geleceği de düşlerde arayıp bulmaktan başka seçeneğimiz yoktu."
"Oysa şehirler, hatıralarımızı süsleyen dostlarımızla birlikte kim bilir nerelerde kalmıştı şimdi, hala var mıydılar, insanlar yiyip bitiriyorlar mıydı onları dalgın fareler gibi, çöpler ve kuşkular sevdiklerimizin üstüne doğru hızla çoğalıyor muydu gene? Bilmiyorduk. Artık bilemezdik de, geçmişi küçük anlarda, geleceği de düşlerde arayıp bulmaktan başka seçeneğimiz yoktu."
düşlerimize günah derlerdi de, tenimiz yeşillendikçe her ayvada bir diş bırakırdık fitre yerine.
“Masanın birinde genç, birindeyse yaşlı ve yorgundum.”
Hasan Ali’nin diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da okura çok iş düşüyor. Okurken çok uğraştım. Sakin bir ortam ve dinç bir kafa istiyor bu kitap.
Buram buram zeka kokuyor. Okuyucuyu çok zorluyor düşünmek için.
Aynı zaman diliminde karakterler gezinip duruyor. Zamanda gezen karakterler yaratmış. Zamanı eğip, büküyor. Zaman sıçramaları beyni durduruyor.
Okuduklarım Hayal mi gerçek mi belli olmuyor, kaybolup gidiyorsun Hasan Ali’nin büyüleyici dilinin zenginliğinde.
“Zaman hep geleceğe mi akar?”
Ölü zaman gezginlerinde zamanın nereye aktığını anlamak zor. Yer altı mağarasında bazen sakin bazen coşkulu bir şekilde akan gizli bir akarsu gibi.
Hasan Ali’nin diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da okura çok iş düşüyor. Okurken çok uğraştım. Sakin bir ortam ve dinç bir kafa istiyor bu kitap.
Buram buram zeka kokuyor. Okuyucuyu çok zorluyor düşünmek için.
Aynı zaman diliminde karakterler gezinip duruyor. Zamanda gezen karakterler yaratmış. Zamanı eğip, büküyor. Zaman sıçramaları beyni durduruyor.
Okuduklarım Hayal mi gerçek mi belli olmuyor, kaybolup gidiyorsun Hasan Ali’nin büyüleyici dilinin zenginliğinde.
“Zaman hep geleceğe mi akar?”
Ölü zaman gezginlerinde zamanın nereye aktığını anlamak zor. Yer altı mağarasında bazen sakin bazen coşkulu bir şekilde akan gizli bir akarsu gibi.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar