bugün

zor iştir sorumluluk ister. bu siktiğimin dünyasına tertemiz bir bebe getirip onun büyüdükçe kirlenişini izlemek mangal gibi yürek ister.
kırmızı kart yiyecek oyuncuyu sahaya sürmeye benzer.
Bir insanın Hayattta yaşayabileceği en güzel Duygulardan ve mükemmel olaylardan birisi hiç kuşkusuz çocuk sahibi olmak.., insanoğlunun hayatta başına gelebilecek en güzel mucize ve hediyedir. Dünyanın en zor işidir Başlı başına bir sorumluluktur ve bu sorumluluk daha onu dünyaya getirmeden önce anne karnında başlar. Bu mucizeye iyi, doğru ve güzel bir dünya yaratmak için ve keşke "çocuğumu nasıl büyütürüm" kitaplarını okumakla, katılan kurslarla, paylaşılan fikirlerle, dinlenen hikayelerle bitse. Sahiplenmek, kaygı duymak, endişelenmek ve merak etmek çocuk sahibi olanların özelliğidir. Çocuk ne kadar büyürse büyüsün, bu kural değişmeyecektir.
Özünde anne baba olmak... hoşgörü ve sabır Sağduyulu olmayı gerektirir. Bunun da kitabı yoktur! Yaşanılan tecrübelerle ve deneme-yanılma yöntemleriyle aslında her anne-baba kendi kitabını yazar. Anne baba olarak doğulmadığını ama bunun öğrenilen ve öğrenilebilir bir şey olduğunun farkına varır. Böylece çocukla beraber, anne baba da büyür, gelişir ve öğrenir. çocukla beraber her zaman bir bilinmeyen ve yaşanmamışlık vardır. Bu büyüme ve öğrenme süreci ilk çocukla her zaman devam eder. Dünyanın en zor işi olan anne babalık, "doğal" bir yetenek değildir. Çoğu zaman hiç eğitim almadan kendinizi bu çok boyutlu işin içinde bulursunuz.
çocuk sahibi olamamak gibi bir riskiniz varsa eğer özlemle beklediğiniz andır. bunun için ödenen paralar dikkate alınacak olursa bir çok birey için önemli bir hadisedir. kendinize ait bir varlık duygusu çok güzel bir şey olsa gerek.
çok yönlü bir konudur. ancak doğacak çocuklara acımasızlık etmektir.
şöyle ki, her insan doğayı hunharca tüketmektedir. matrix'e göre bizler dünyanın üzerinde kanser gibi çoğalan canlılardan başka bişey değiliz, doğaya pek bir faydamız dokunmadan tüketiyoruz onu. her doğan çocuk bir sürü suyun, besin kaynağının, enerjinin tüketimi demek. hele de tüketim toplumunda yaşıyorsak, çocuğun yeni yeni bi sürü alışkanlığı olacak. zaten çok seçeneğe sahip olup maymun iştahlılıkla bir şeyleri hızla tükettiğimiz şu devirde, tüketme alışkanlığı o kadar içimize işlemiş ki; gitgide daha kolay ve çabuk öğrenen, ama bir o kadar da zevkleri ve insan ilişkilerini dahil her şeyi hızla tüketen nesiller yetiştiriyoruz. herkes her şeyden çabucak sıkılmakta. vaziyet böyle iken, insanın dünyaya yeni bir çocuk getirmek istemesi, kendi genlerine ve düşünce sistemine sahip nesiller yetiştirmek isteyen bünyenin türlerini çoğaltarak dünyada iz bırakmak istemesidir kanımca, başkalarına meydanı kaptırmamak ya da. oysa yeni bireylerle donattığımız dünyaya zarar veriyoruz, gerçi insan olmasa mutlu inekler ve yeşil bitkilerle dengede kalan dünyanın bir anlamı olmayabilirdi, o da ayrı bi mesele.
ama hakkaten zor zanaattir çocuk büyütmek. kimileri çocuğu sadece dünyaya getirir, sokağa salar ve akışına bırakır o işi. çocukların sokaktaki dünyası acımasızdır, zayıf olanı büyüklerden daha çok ezer kimi zaman. hem bir aile çocuğuna ilgi ve eğitim veremeyince o çocukların hâli ne olur? sevgiye aç, belki kompleksli bireyler oluverir o çocuklar. ya da bazı aileler kendi prototiplerini yetiştirmek ister, kendi yarım bıraktıklarını o çocuklar devam ettirsin ister. ama çoğu çocuk kendi yolunu çizer birilerinin devamı olmaktansa. kendi bildiklerini çocuklarına mutlak doğru olarak dayatmak isteyen ailelerin de yaptığı ters teper kimi zaman.
çocuk yetiştirmek dolambaçlı bol ayrımlı bir yoldur. biçok sorunla karşılaşılabilcek çetrefil bir yol. her babayiğidin harcı olmamalıdır.
insanın boğazına bir yumru oturtan, yutkunsan geçmeyen çok acaip bir şeymiş.
çocuk sahibi olmadan asla anlaşılamayacak duygudur.
bir insana hem göz hem kulak hem beyin olmaktır.
Hayatınız boyunca size yapılmasından nefret ettiğiniz şeyleri o yaşamasın diye kendinizi siper edeceğiniz küçük varlığınızın olması.Ağlamamalı,acıkmamalı, susamamalı hep mutlu olmalıdır.Çünkü o sizin canınızdır.
otuna bokuna duygulanabilme kapasitesi veren, minik uzuvlarında kendinizden bir şeyler gördüğünüz küçük bir insan sahibi olmak.
kimsesiz, bakıma muhtaç bu kadar çocuk varken gerçekleştirmesi tuhaf bir durumdur.
evet insanın illa kendi hücrelerinden bir tane olmasını istemesi bencillik olabilir ama "çocuk sahibi olmak" durumunu "bir çocuğun bakımını , bütün hayatının akışını üstlenmek" olarak algılarsak, yani kendi kromozomlarınızdan ya da diil, bir çocuğa bakıyorsanız, onu büyütüyorsanız, alınabilecek en büyük sorumluluktur.
"bencil olmayış"ta son noktadır hatta.
hani derler ya hep, çocuğun mu var derdin var, evet aynen öyle, ondan önce dertsiz tasasız, zararı ne olsa kendine bir insanken, birden bire dertleriniz sıkıntılarınız olur. hele de anneyseniz, dilediğinizi yiyip içememekten tutun da, uykunuzdan tutun da, o ağlayınca çektiğiniz kalp ağrısına kadar onlarca şeyi bilerek ve isteyerek yaparsınız. bütün bunları -bilerek ve isteyerek- yapabilmenin yolu ise sadece bencil olmamaktan geçer kesin.
Hayattaki en güzel duygudur.
Ve eğer durumunuz iyiyse kendi çocuğunuzu doğurduktan sonra bir tanede evlat edinilebilir. Çünkü annelik sadece kendi kanından olan çocuğu büyütmek değildir.
dünyadaki en güzel ve özel durumdur.
allah'ın vermiş olduğu en yüce duygudur. bi okadar da sorumluluk ister. anne veya baba olmayana öncelikle bu duyguyu tatmalarını dilerim. tabi ki çocuğu yap sokağa at değil, a dan z ye her şeyiyle yakından ilgilenmek lazımdır. eğer kendi çocuğun olmuyorsa, bir sürü bakıma muhtaç çocuk vardır. onları da kendi evladımız gibi benimsenip, sevelebiliriz.
gülümsediğini görünce aniden gözlerinizin dolmasıdır, sevinçten ağlamak denen şeyin aslında ne anlama geldiğini o an farketmektir.
en güzel tanımı eat, pray, love filminde yapılan eylem :
" bebek yapmak suratının ortasına dövme yaptırmak gibidir "
bir gülüşüne ömrünüzü verebileceğiniz varlık.
Boğazınızda bir düğümle, her daim endişe içinde ve tüm bunlara inat sonsuz bir sevgiyle bağlanmakla hepsini unutturan muhteşem duygudur. bu gönüllü kölelik hali, herşeyini feda edebilme duygusuyla artık yaşamak için çok önemli bir sebebiniz vardır. gözünden yaş akmasın, tok olsun, iyi ve güzel yaşasın diye çırpınıp durmanızı, kendinizi daha az önemsemenizi sağlıyacak zor ama, kutsal bir duygudur.
hele ki bu zamanda çılgınlıktır,deliliktir. olmasa olmaz ama olsa da daha ağır bir yük.dünya bizim için bile güvenli-sağlıklı değilken,kendimizi bile nasıl koruyacağız diye endişe ederken onu nasıl koruyacağız,nasıl bir dünyaya getirip bırakacağız.hele ki dört tarafı kendinden nefret eden ülkelerle çevrili türkiye'de.
bir uyusa,ah bir uyusa diye dilemek, uyuyunca da onu özlemektir. çok zor, meşakkatli bir yoldur, ama dünyalara değerdir.
(bkz: baba olmak)
allah ın yaratma sıfatının tezahür ettiği bir beden olmaktır.

anne olmaktır.
(bkz: bu kirli dünyaya çocuk getirmek istemiyorum) .
gençlerin başta düşünmeyip daha sonra içlerindeki genetik faktörlerin devreye girmesiyle benimde bir çocuğum olsa düşüncesiyle neticelenen amaç.
bu dünyanın ne kadar kalleş bir yer olduğu bilindiği halde, bir garibanı daha dünyaya getirmektir. dünyaya bir çocuk daha mı? asla.