bugün

yönetmen-oyuncu-senarist-yazar-katiL-hükümLü-çirkin-soLcu kraL gb sıfatLarLa anıLan zat...
'yak birinci ol devrimci' sözünün sahibi devrimci karakter.
türk sinemasının anlaşılamayanı, anlaşılmak istenmeyeni. umut ile türk sinemasının adını dünyaya ilk defa duyuran insandır. tüm başarıları gözardı edilerek, bir hata sonucu işlediği bir cinayet ile adice katil damgası vurulan gerçek sanatçı...
"huznun sayisiz tonu, bircok yuzu vardir. cicekler, kuslar ve ruzgarlar gibi. ben, bazi yakin arkadaslarimin araciligiyla huzun, sevgi ve kederi anlatmaya calistim. her ne kadar bazilari tarafindan anlasilmaz ve inanilmaz bulunsa da. oyle hissediyorum ki, insanlar yasadikca yasayacaklar. cunku huzun, sevgi ve kederi sadece insan birarada tasiyabilir" sözünün sahibi olan zat.
yeşilçamın çirkin kralı.
posterlerine cezaevi koğuşlarının duvarlarında sıkça rastlanan sanatçı.
(bkz: kovboy ali)
turk sinema tarihinin en basarili oyuncu/yonetmen i olan kisi.
(bkz: yedi belalılar)
eleştirisi de övgüsü de fazlaca abartılan, zamanında türk sinemasına hizmet etmiş oyuncu-yönetmen.
boynu bükük öldüler romanıyla 1972 orhan kemal roman ödülünü almıştır. kuyucaklı yusuf'u çağrıştıran, ancak onu ekonomi-politik ekseniyle öteleyen bir romandır bu. güney'in yazarlığının da hafife alınmayacak düzeyde olduğunun kanıtıdır.
kendisi usta film yönetmeni ve oyunculardandır. kaderi ahmet kayayla aynı noktada birleşmiştir...
kuşkusuz türk sinemasının en farklı yüzü. kimse onun kadar acıyla bakamaz ekrana.
sivas'ta askerlik yapmış, daha doğrusu firar etmiş oyuncu ve yönetmendir. kaçarken kendisine ateş etmesi gereken top arızalınca, arızalan makineye askeriye tarafıdan zincirlenip kullanılmama cazası verilmiştir. ve gidin bakın o top hala orada durmaktadır.
(bkz: sadece askeriye de olacak olaylar)
türk sinemasının sadri alışık'la beraber gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu olduğunu düşündüğüm; ayrıca cannes'da hak ederek kazanmış olduğu altın palmiye ile de ulusal sinema tarihimize geçmiş kişidir.

ülkemizde, memleketi adına önemli işler yapan birçok sanatçı gibi, yaşarken değeri bilinmemiş, çektiği birbirinden değerli filmleri de -ancak 20 yıl civarında bir rötarla, yasakları aştıktan sonra- kendi memleketinin insanı tarafından izlenebilmiştir.
(bkz: türkiye yi kötüleyen sanatçının ödül alması)
Eskiden bilmezdim yalnızlığı
Bir ağaç nasıl yalnız değilse ormanında
Bir çiçek kendi dalında
Eskiden bilmezdim yalnızlığı

Yalnızlığın içinde
Şimdi yalnız, yalnız mıyım
Kopuk muyum dalımdan
Uzağında mı kaldım ormanın

satırlarını yazmıs, birilerini düşündürmüş sair.
Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...
Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...
Ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın...
yılmaz güney
...hayat bize
mutlu olma şansı
vermedi sevgili
biz kendimizden
başka herkesin
üzüntüsünü üzüntümüz,
acısını acımız yaptık
çünkü. Dünyanın öbür
ucunda hiç tanımadığımız
bir insanın göz yaşı bile
içimizi parçaladı. Kedilere
ağladık, kuşların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat
karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında
ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine
üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün
hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...Sevinerek,
severek, sevilerek, düşünerek... Ve o
vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın...
yılmaz güney
biz,
yaşayanın varlık nedeni
gelişenin gelişme nedeni
yok olmanın ve
ölümün kaçınılmaz nedeni
olmalıyız...
yılmaz güney
esasında başarılı yapımlara imza atmasına ramen, yaptığı işlerle bu yapıtlarının güzelliğini yıkan yönetmen!
birincisi, o türk yönetmen değil, aksine bu laftan nefret eden her defasın da ve kendi yazdığı yazılar da kürt olduğunu ve türkiye kürdistan'ında yaşadığını söyleymiştir ( tabi bunları türkiye'de söylememiştir, bu lafları 10 kaplan gücünde olduğu paris'te etmişitir).

ikincisi, yılmaz güney, paris'teki kürt enstitüsünün açılışını yapmış ve taa 1980'de fransa'nın tanımaya çaılştığı sözde ermeni soykırımının tanıyan ilk tc vatandaşı ünvanını almıştır.

üçüncüsü, türkiye'de 1980 öncesi solcu geçinmiş (zira o dönemde solcular arasında kürt milliyetçiliği yapsaydı çoktan bitmişti), ancak 1980 sonrası fransa'da tamamen kürt milliyetçiliği yapmış hatta sösylenene göre adana' civarında yapılan bir çeşit köfteyi ısrarla "kürt köftesi" diye anmış ve paris'te öyle tatnıtmıştır!

not: yazdıklarımın biri bile kafadan atma değildir, zaten yılmaz güney'in ölmeden önce arkadaşları tarafından çekilen belgeselinde hem kendi ağzından hem de yazdığı özel defterden hayatta neler yaptığı tasdikleniyor.
hakkında değişik entryler girilen başarılı oyuncudur. tek hatası birisini öldürmesidir fakat bunu neden yapmıştır bilmemekteyim, o yüzden bir yorum yapamayacağım kişi.
hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili.
çünkü biz;
kendimizden başka herkesin acısını, üzüntüsünü acımız yaptık..
dünyanın öbür ucundaki bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı...

yukarıdaki satırlarla dünyaya nasıl baktığını, insanlar için neler düşündüğünü, nasıl bir dünya istediğini çok sade ve anlaşılır bir şekilde anlatmış, büyük insan.
hüzünlü bakan bir adam tablosu resmetseydi abidin dino ve biri ona hüznün resmini çizebilir misin abidin diye sorsaydı arayacağı tek yılmaz güney' di
Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş
Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş
Dolduramaz boşluğunu ne ana ne gardaş
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş

Ortak olmak her sevince, her derde, kedere
Ve yürümek ömür boyu, beraberce, el ele
Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş
Bir gün gelip, ayrılsak bile seninle arkadaş
(Yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş)

Evet arkadaş;kim olduğumu, ne olduğumu
Nerden gelip, nereye gittiğimi sen öğrettin bana
Elimden tutup, karanlıktan aydınlığa sen çıkardın
Bana yürümeyi öğrettin yeniden
El ele ve daima ileriye
Bir gün.
Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile
Biliyorum, hiçbir zaman ayrı değil yollarımız
Ve aynı yolda yürüdükçe
Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir
Ayrılsak bile kopamayız