bugün
- nihavend longa17
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı13
- jose mourinho40
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı10
- uzun entry giren erkek12
- en objektif siyasi parti9
- icardi19059
- anın görüntüsü11
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün16
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- amında oyalanmak istiyorum12
- kizil kara19
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- bu gece intihar edeceğim13
- albay kemal17
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz20
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması14
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür15
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi12
- dinci zekası8
- magicovento38
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak30
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
- almanyada hilafet gösterisi12
- 99 098 146 tl satılan saat12
- almanya türkiye emeklilik karşılaştırması11
- atatürkün mason localarını kapattırması13
- atatürk'ün kuran'ı kerim'i tercüme ettirmesi8
bir murathan mungan hikayesi. artık ideallere hürmet eden yoktur.
Bir varmış bir yokmuş.
Uzak ülkelerin birinde bir Pamuk Prenses yaşarmış. Ne var ki bu Pamuk Prenses, Yedi Cücesi olmayan bir Pamuk Prenses'miş. Bu yüzden hayatta en büyük emeli Yedi Cüceye sahip olmakmış. Sabah akşam penceresinin kıyısına oturur, kendine yedi cüce vermesi için tanrıya yakarır, günün birinde çıkagelecek yedi cücenin yolunu gözlermiş. Kapısında Beyaz Atlı Şehzadelerin bini bir paraymış; Prenslerin biri gidip, biri geliyormuş ama neye yarar? Yedi Cücesi yokmuş. Prenslerin, Şehzadelerin hepsi de en büyük vaatlerde bulunuyorlarmış kendisine, yalvarıp yakarıyormlarmış ama, o bunların hiçbirini istemiyor, bu erken ziyaretçilerin hepsine burun kıvırıyormuş.
"Önce Yedi Cücem olsun, ben onlarla küçük bir kulubede yaşayayım. Evlerini süpüreyim, yerlerini sileyim, çamaşırlarını bulaşıklarını yıkayayım; sonra cadı kadın gelsin beni yerden yere çalsın, siz ondan sonra gelip beni kurtarın; şimdi gelmişsiniz ne çıkar?" diyormuş.
Şehzadeler, Prensler yüzgeri dönüyorlarmış Pamuk Prenses'in kapısından. Üveyannesi ise çok üzülüyormuş bu işe. Ama onun da elinden bir şey gelmiyormuş. Bir türlü Pamuk Prenses'e söz dinletemiyormuş. Tabiî Pamuk Prenses'in bir de üveyannesi varmış. Çünkü o ülkede herkesin bir üvey annesi varmış. Bütün genç kızlar üvey annelerini "fena kalpli" zannederlermiş. Oysa bütün üvey anneler gibi Pamuk Prenses'in üvey annesi de yalnızca bir anneymiş.
Pamuk Prenses beklemekten bıkmamış, usanmamış. O pencerenin kıyısında solmuş durmuş. Yoldan her geçen kadının sepetini "Acaba elma var mı, yok mu?" diye karıştırıyormuş. Her yaşlı kadını elmacı kadın sanmaktan, her sepette zehirli elma aramaktan kendine de gına gelmiş.
Bu arada üvey annesinin meşhur aynasına yalvarıp duruyormuş:
"N'olur üvey anneme söyle beni ormana göndertsin, boynumu kestirtin, avcı bana acısın, bir tavşanın kanını sürsün bir beze.. ölümü öp ayna aynen bunları söyle üvey anneme."
Gel zaman git zaman bunların hiçbiri olmamış. Pamuk Prenses kendine yedi cüce bulamamış. Umutları eskidikçe güçlenmiş, içine kök salmış. Yıllar haince geçmiş, yaşlanmaya yüz tutmuş, geçkin bir kız olmuş. Yedi cücelerden umudu iyice kesmiş artık; Onları aramaktan vazgeçmiş. Ne var ki bu kez de artık eski Şehzadeler, Prensler de uğramaz olmuşlar kapısına, penceresinin dibine.
Bu pamuk Prenses bu yüzden hiçbir masala girememiş. Kendinin bir masalı olmamış. Gün gelmiş iyice yaşlanmış, çirkin bir kızkurusu olmuş. Yaşamının da kendisi gibi iyice kuruduğunu görmiş. Şaşkınlıklar içinde korkulara, kuşkulara kapılmış. Oysa masalından, düşlerinden de bir türlü vazgeçemiyormuş.Bunun üzerine masalında yeni bir yer edinmeye karar vermiş. Koluna bir elma sepeti takmış, dağ tepe demeden kulübe kulübe dolaşmaya başlamış. "Nasılsa her zaman bir pencerede yazgısını bekleyen bir Pamuk Prenses bulunur" diyormuş. "Belki uzak bir kulübede, bir ışıksız pencerede bir Pamuk Prenses beni bekliyordur," diye düşünüyor, hiç olmazsa onu mutlu etmek, zehirli elmalarıyla onu özlemlerine, düşlerine kavuşturmak istiyormuş.
Onca yol tepmiş, onca dağ tepe dolaşmış. Oysa hiçbir Pamuk Prenses'li pencere onu çağırmamış, her kulübeden, her kapıdan geri dönmüş. Elmaları sepetinde kendi zehiriyle çürüyüp kalmış.
Dişleri dökülmüş, burnu uzamış, kamburu çıkmıştı. Artık ayakları tutmaz olmuş, siyatikleri azmış, romatizmadan her yanı sızım sızım sızlıyordu. Gözleri iyi seçmiyor, kulakları iyi duymuyor, beli tutmuyordu. Ama O, büyük bir inat ve ısrarla dağ, taş, orman geziyor, elmasından ısırtacağı bir Pamuk Prenses arıyordu.
(Düş uykusuna dalacaktı Pamuk Prenses. Tâ ki Beyaz Atlı Şehzade gelene dek.. Oysa bütün masallar sonsuz bir kış uykusuna yatmışlardı.)
Sonunda zamanın her şeyi değiştirdiğine karar verip, bütün dünyaya küstü. Köşesine çekildi. Yoksulluklar, sıkıntılar içerisinde kırgın, küskün günler geçirdi. Artık kimsenin ideallere hürmeti almamıştı. Bunu anlamıştı.
Pamuk Prenses ise kendini idealleri uğruna feda etti. Ölürken kendini -eksik de olsa- bir kahraman gibi hissediyordu. Bir masalı bir başına yaşamaya kalkışmıştı.
Ve Pamuk Prenses doksan yaşındayken öldü.
O küçük kulübesinde yoksul ve kimsesizbiri olarak hayata gözlerini yumdu.
Öldüğünde bütün ülke ayağa ayağa kalktı. Ulusal yas ilan edildi. Bayraklar yarıya dek indirildi. Çok büyük, görkemli bir cenaze töreni yapıldı. Yurdun dört bir yanından, yediden yetmişe herkes bu törene katıldı. Bütün halk, Pamuk Prenses'leri için gözyaşı döktü.
Cenaze töreninden Pamuk Prenses'in tabutunu Yedi Cüce taşıdı. Daha sonra bu Yedi Cüce, Pamuk Prenses'in mezarına kapanıp "Bizi bırakıp da nerelere gittin?" diye uzun uzun ağladılar.
Törene ailevi nedenlerden ötürü katılamayan Beyaz Atlı Şehzadeler, Prensler
kutlama telgrafları yollamakla yetindiler.
Murathan MUNGAN
Bir varmış bir yokmuş.
Uzak ülkelerin birinde bir Pamuk Prenses yaşarmış. Ne var ki bu Pamuk Prenses, Yedi Cücesi olmayan bir Pamuk Prenses'miş. Bu yüzden hayatta en büyük emeli Yedi Cüceye sahip olmakmış. Sabah akşam penceresinin kıyısına oturur, kendine yedi cüce vermesi için tanrıya yakarır, günün birinde çıkagelecek yedi cücenin yolunu gözlermiş. Kapısında Beyaz Atlı Şehzadelerin bini bir paraymış; Prenslerin biri gidip, biri geliyormuş ama neye yarar? Yedi Cücesi yokmuş. Prenslerin, Şehzadelerin hepsi de en büyük vaatlerde bulunuyorlarmış kendisine, yalvarıp yakarıyormlarmış ama, o bunların hiçbirini istemiyor, bu erken ziyaretçilerin hepsine burun kıvırıyormuş.
"Önce Yedi Cücem olsun, ben onlarla küçük bir kulubede yaşayayım. Evlerini süpüreyim, yerlerini sileyim, çamaşırlarını bulaşıklarını yıkayayım; sonra cadı kadın gelsin beni yerden yere çalsın, siz ondan sonra gelip beni kurtarın; şimdi gelmişsiniz ne çıkar?" diyormuş.
Şehzadeler, Prensler yüzgeri dönüyorlarmış Pamuk Prenses'in kapısından. Üveyannesi ise çok üzülüyormuş bu işe. Ama onun da elinden bir şey gelmiyormuş. Bir türlü Pamuk Prenses'e söz dinletemiyormuş. Tabiî Pamuk Prenses'in bir de üveyannesi varmış. Çünkü o ülkede herkesin bir üvey annesi varmış. Bütün genç kızlar üvey annelerini "fena kalpli" zannederlermiş. Oysa bütün üvey anneler gibi Pamuk Prenses'in üvey annesi de yalnızca bir anneymiş.
Pamuk Prenses beklemekten bıkmamış, usanmamış. O pencerenin kıyısında solmuş durmuş. Yoldan her geçen kadının sepetini "Acaba elma var mı, yok mu?" diye karıştırıyormuş. Her yaşlı kadını elmacı kadın sanmaktan, her sepette zehirli elma aramaktan kendine de gına gelmiş.
Bu arada üvey annesinin meşhur aynasına yalvarıp duruyormuş:
"N'olur üvey anneme söyle beni ormana göndertsin, boynumu kestirtin, avcı bana acısın, bir tavşanın kanını sürsün bir beze.. ölümü öp ayna aynen bunları söyle üvey anneme."
Gel zaman git zaman bunların hiçbiri olmamış. Pamuk Prenses kendine yedi cüce bulamamış. Umutları eskidikçe güçlenmiş, içine kök salmış. Yıllar haince geçmiş, yaşlanmaya yüz tutmuş, geçkin bir kız olmuş. Yedi cücelerden umudu iyice kesmiş artık; Onları aramaktan vazgeçmiş. Ne var ki bu kez de artık eski Şehzadeler, Prensler de uğramaz olmuşlar kapısına, penceresinin dibine.
Bu pamuk Prenses bu yüzden hiçbir masala girememiş. Kendinin bir masalı olmamış. Gün gelmiş iyice yaşlanmış, çirkin bir kızkurusu olmuş. Yaşamının da kendisi gibi iyice kuruduğunu görmiş. Şaşkınlıklar içinde korkulara, kuşkulara kapılmış. Oysa masalından, düşlerinden de bir türlü vazgeçemiyormuş.Bunun üzerine masalında yeni bir yer edinmeye karar vermiş. Koluna bir elma sepeti takmış, dağ tepe demeden kulübe kulübe dolaşmaya başlamış. "Nasılsa her zaman bir pencerede yazgısını bekleyen bir Pamuk Prenses bulunur" diyormuş. "Belki uzak bir kulübede, bir ışıksız pencerede bir Pamuk Prenses beni bekliyordur," diye düşünüyor, hiç olmazsa onu mutlu etmek, zehirli elmalarıyla onu özlemlerine, düşlerine kavuşturmak istiyormuş.
Onca yol tepmiş, onca dağ tepe dolaşmış. Oysa hiçbir Pamuk Prenses'li pencere onu çağırmamış, her kulübeden, her kapıdan geri dönmüş. Elmaları sepetinde kendi zehiriyle çürüyüp kalmış.
Dişleri dökülmüş, burnu uzamış, kamburu çıkmıştı. Artık ayakları tutmaz olmuş, siyatikleri azmış, romatizmadan her yanı sızım sızım sızlıyordu. Gözleri iyi seçmiyor, kulakları iyi duymuyor, beli tutmuyordu. Ama O, büyük bir inat ve ısrarla dağ, taş, orman geziyor, elmasından ısırtacağı bir Pamuk Prenses arıyordu.
(Düş uykusuna dalacaktı Pamuk Prenses. Tâ ki Beyaz Atlı Şehzade gelene dek.. Oysa bütün masallar sonsuz bir kış uykusuna yatmışlardı.)
Sonunda zamanın her şeyi değiştirdiğine karar verip, bütün dünyaya küstü. Köşesine çekildi. Yoksulluklar, sıkıntılar içerisinde kırgın, küskün günler geçirdi. Artık kimsenin ideallere hürmeti almamıştı. Bunu anlamıştı.
Pamuk Prenses ise kendini idealleri uğruna feda etti. Ölürken kendini -eksik de olsa- bir kahraman gibi hissediyordu. Bir masalı bir başına yaşamaya kalkışmıştı.
Ve Pamuk Prenses doksan yaşındayken öldü.
O küçük kulübesinde yoksul ve kimsesizbiri olarak hayata gözlerini yumdu.
Öldüğünde bütün ülke ayağa ayağa kalktı. Ulusal yas ilan edildi. Bayraklar yarıya dek indirildi. Çok büyük, görkemli bir cenaze töreni yapıldı. Yurdun dört bir yanından, yediden yetmişe herkes bu törene katıldı. Bütün halk, Pamuk Prenses'leri için gözyaşı döktü.
Cenaze töreninden Pamuk Prenses'in tabutunu Yedi Cüce taşıdı. Daha sonra bu Yedi Cüce, Pamuk Prenses'in mezarına kapanıp "Bizi bırakıp da nerelere gittin?" diye uzun uzun ağladılar.
Törene ailevi nedenlerden ötürü katılamayan Beyaz Atlı Şehzadeler, Prensler
kutlama telgrafları yollamakla yetindiler.
Murathan MUNGAN
güzel bir murathan mungan hikayesi.yalnız ben anlamadım.karakterler türk filminin içinden çıkmış;müjgan,ferit,vs.vs.vs.karakterleri gibi değil mi? yani fazla melankolik,fazla aşırılmış..(değil mi?)
(bkz: biri bana anlatsın)
(bkz: biri bana anlatsın)
namuslu bir prenses olabilir.
(bkz: orhan pamuk prenses)
(bkz: 7 tane sapık cüce)
(bkz: monaco prensesi)
yedi cucesi yoksa bile mutlaka bir tokmakcisi olan prensestir.
-yuruyu$e bak abi, oy oy kesin motor bu.
+ka$ar ya.. belli belli..
-yuruyu$e bak abi, oy oy kesin motor bu.
+ka$ar ya.. belli belli..
yedi cücesi olmayan pamuk prenses dalsız ağaca benzer özdeyişine konu olmuş masal kişisi.
bilinçli pamuk prensestir. masaldaki salak olduğu için, cücesi olacağını bilmeden yaşar gider.
biz buna cücen yoksa bir hiçsin pamuğum diyoruz.
biz buna cücen yoksa bir hiçsin pamuğum diyoruz.
prenses degildir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar