bugün

sosyoloji alanında yıllardır tartışılan ve tam olarak oturmamış, içeriği tam olarak oluşturulamamış bir kavram.
toplumsal cinsiyet; toplumun sahip olduğu, toplumsal alanlarda sözü en fazla geçen cinsiyettir. ataerkil toplumlarda toplumsal cinsiyet erkeklikle ölçülür. feminist hareketler ataerkil topluma dolayısıyla toplumsal cinsiyetin erkek olmasına verilmiş bir direniş hareketidir.
kadınlık ve erkekliği birbirinden farklı iki dünya olarak biçimlendiren ve son yıllarda iktisatçı, sosyolog ve daha özelde sosyal psikolog, antropolog ve feminist kuramcıların artan bir ilgi ile inceleme alanına girmiş; günlük hayat pratiklerinden ekonomik sistemlere kadar geniş bir yelpazede yaşamı cinsiyete dayalı katmanlaşmaya sürükleyen önemli bir faktördür.
Toplumsal cinsiyet feminist teoride değişik anlamlara tekabül eder ve bu da tek bir tanım yapma olanağını güçleştirir. Kavram, öncelikle cinsler arasındaki farklılığın sadece biyolojik olmadığını vurgulamak için kullanılmıştır. Toplumsal cinsiyet kavramı, kadın ve erkekler arasındaki farklılıkların sadece biyolojik farklılıklar olmadığını vurguladığı gibi, bu biyolojik farklılıkların sonucu olarak ortaya çıkan sosyal ve kültürel farklılıkları işaret etmek için kullanılmaktadır. Yani sabit ve evrensel olmayan, toplumsal değişim süreçlerinde dönüşen kişilik özellikleri, roller gibi kategoriler toplum tarafından oluşturulmaktadır.
Sosyal ilişki temelinde toplumsal cinsiyeti açıklayan yaklaşım, kadın ve erkek olmanın kurumsal alandaki kaynaklara giriş, kaynakların kullanım hakları ve kontrolü noktalarına dikkat çeker. Kadın ve erkek farklı kimlikleri ve rol kalıpları sürekli bir mücadele ve çelişki alanıdır. Fakat bu yaklaşım tarihe ve incelediği sosyal çevreye göre değişiklik göstermektedir.
Post-modernizm ile beraber toplumsal cinsiyet kavramı farklılığı, marjinalliği ve ''öteki''ni analiz etmeye başlamış ve cinselliğin kavramlaştırılma biçimlerine olan etkisini vurgulamıştır. Bunların da ötesinde tüm bu ayrımcılığın kadını baskı altına aldığı ve erkeği avantajlı bir konuma geçirdiği üzerinde durulmaktadır. Bütün güç ilişkilerinde bir cinsiyet temeli olduğunu düşünen bazı post-modern kuramcılar var olan ve görünür kılınan cinsiyet kimliklerinin cinsiyet ayrımcılığı sebebi olduğunu söylemektedirler.
(bkz: gender)
toplumsal cinsiyetimiz ve rollerimiz doğduğumuz anda belirlenir. kız bebeğe pembe, erkek bebeğe mavi patik daha doğmadan örülmüştür. bebekler doğduktan sonra kız bebeğe oyuncak bebek, erkek bebeğe ise oyuncak araba ya da tabanca verilir.
(bkz: kadın doğulmaz kadın olunur)
(bkz: simone de beauvoir)
bir dönem feministler arasında gereksiz yere abartılmış olgudur. öyle ki toplumsal cinsiyete eğilmeyen feministler küçümsenmiştir.
bir tanımlama getirecek olursak kadınlık ve erkekliği üreten kültürel süreçleri ve bağlamları içeren, kişinin toplumdaki cinsiyetini seçmekte ne kadar özgür olduğunu ortaya koymaya çalışan olgudur. ayrıca ataerkil sistemde kadının ikincilliğinin kaynağının da toplumsal cinsiyet olduğu söylenebilir. fakat bu kavram halen tartışmalıdır. yapılması doğru olan biyolojiyi ve zihniyeti birbirinden tamamen ayırmadan tahlil yapmaya çalışmaktır.
kadınlık, erkeklik ve eşcinselliğin çeşitli veçhelerini içeren ve biyolojik cinsiyetle karıştırılmaması gereken kavramsallaştırmadır.
kadın ve erkeğe özgü rol ve statüden ziyade, toplumun bizi cinsiyet açısından nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğünü belirten kavramdır.
--spoiler--
toplumsal cinsiyet, cinsiyete dayalı işbölümü ve biyolojik cinsiyetler arasındaki toplumsal ilişkileri vurgulamak amacıyla, toplumda sadece kadının değil erkeğin de pozisyonunu işaret eden bir kavramdır.
--spoiler--
Toplumsal cinsiyet rolleri yüzyıllar sürecinde kurulan, yazılı ve yazısız tüm kuralları etkileyen ve o kurallardan etkilenen yaşama yönergemiz.

Bu yönerge neyi nasıl yaşayacağımızı emrediyor. Örnek üzerinden gitmek daha açıklayıcı olabilir. Bir bebek doğmadan odası, kıyafetleri, oyuncakları hazırlanır. Kız çocuğu ise doğacak olan insan, pembe patikler, zıbınlar, havlular, bez bebekler, aynalar, taraklar hazır edilir. Erkek çocuğu için mavi ve tonları tercih edilir ve silahlar, arabalar satın alınır. Doğmadan birileri bizim için düğmeye basmıştır yani.

kaynak;
http://www.erkeklikistisnaibirdurumdur.com
Biyolojik farklılıklardan dolayı değil, kadın ve erkek olarak toplumun bizi nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğü ve nasıl davranmamızı beklediği ile ilgili bir kavramdır.
en kısa tanımıyla, kadın ve erkeğe verilen roller ve bu roller üzerinden tanımlanan kadın ve erkeğin toplumdaki sorumluluklarıdır.

hepimiz dünyaya kız ya da oğlan olarak geliriz. Bu bizim seçimimiz olmayan, biyolojik bir niteliktir.

ancak daha doğum öncesinde kız bebeklerin eşyaları için pembe, erkek bebeklerin eşyaları için mavi rengin tercih edilmesiyle başlayan süreç, erkeklerin ve kadınların yapabileceği işler konusunda da yapay ayrımlar üretir.

sayısal eşitliğe rağmen, toplumsal temsiliyetler farklılaşır. kadın daha çok ev gibi özel alanlarda kalırken, erkek dışarıda her türlü kamusal alanda kendini ifade eder. çalışma yaşamından siyasete, sivil toplum örgütlenmesinden eğitime kadar her türlü kamusal alanda iki cins temelindeki bu görünüm toplumsal cinsiyet eşitsizliğini oluşturur.
cinsiyetlerin toplumsal ve kültürel bakış açılarıyla yorumlanmasını içeren olgudur. gündüz vassaf cehenneme övgü isimli kitabının bu konuya ayırdığı bir bölümünde toplumsal cinsiyetin totaliter yapısını yok etmiş ve cinsiyetleri kalıplaşmış sorumluluk ve gereklerden arındırmak gerektiğini savunmuştur.
bu her ne kadar doğru bir bakış açısı olsa da kültürün olduğu her yerde toplumsal cinsiyet olgusu farklı şekillerde karşımıza çıkarak sosyolojinin incelemesi zevkli ve zengin konularından biri olur.
yeni doğan ünitesindeki bebeklerin pipililerine mavi bileklik, kukulularına pembe bileklik takılmasıyla başlayıp, cenaze töreni esnasında 'hatun kişi niyetine' ya da 'er kişi niyetine' şeklinde haykırışlarla son bulan süreçtir.
(bkz: göster amcalara pipini)
(bkz: ört bakiim bacaklarını)
(bkz: ne o öyle len karı gibi hareketler)
(bkz: errrkek dediğin)
(bkz: kadın dediğin)
Biyolojik cinsiyetten bağımsız olarak, kültür, örf, adet ve yazılı olmayan kurallar bütünü ile inşa edilen rolleri ifade eden kavramdır.
çok küçük yaşlarda bireylere aşılanan olgudur. bunun üzerine son zamanlarda yaptığımız incelemelerde ilkokul, anaokulu kitaplarından başlayarak dışarıdaki reklam panolarına kadar her yerde örneklerine rastladık. Daha doğar doğmaz kızların pembe erkeklerin mavi renk giydirilmesiyle toplumsal cinsiyet oluşmaya başlar. cinsiyet oluşumu acısından başlarda gerekli bir kavram olsa da daha sonrasında kişilerde yıkılmaz tabular oluşturur.
görsel
feminist öğretilerin dikte edildiği ders adı. amk bi tek kadınlar haksızlığa uğruyor sanki. lan ben neden askere gitmek zorundayım ? ben de dudağımı büzüp fotoğraf paylaşsam 6 ay boyu.
türkiye cumhuriyeti'nin de nüfus cüzdanı renklendirmesiyle kadın ve erkeği farklılaştırdığı kavramdır. Kadınların nüfus cüzdanı kırmızıya yakın bir renk iken erkeklerin nüfus cüzdanları mavi renktir.
toplum tarafından biz doğduktan sonra bize atfedilen, bizim davranış şekillerimizi belirleyen iki türü birbirinden ayıran farkların oluşumunu sağlayan kavram.
Penisin olduğu için güçlü, cesur; vajinan olduğu için kibar, narin olman gerektiğini hissettiren baskı.
toplumun iki cinsiyete de yüklediği rolleri benimsetmesi sonucu ortaya çıkan cinsiyet demekmiş.

şimdi senin biyolojik olarak bir kimliğin var ama bu kimliğin toplumsal alanda taşıdığı karşılık her topluma göre denk gelmiyor.

mesela modern toplumlarda kadının biyolojik cinsiyeti eş olsa da toplumsal cinsiyeti ilkel topluma göre aynı değildir.

örnek: kadın özgürlüğünü bir toplum hak olarak görürken diğer toplum orospuluk olarak görebilir.

bu toplumların kendi cinsiyetçi algısı oluyor.
başlık altındaki girdi sayısına bakıldığında toplum olarak pek kafa yorduğumuz bir konu gibi durmuyor. bu durum beni üzüyor açıkçası.

kaç kişinin bu konunun hayatımızı baştan sona etkilediğinden haberi var ki? kaçımız bu konuyla ilgili bilgilenmek, diğer insanları bilgilendirmek istiyoruz? ülkede saçma sapan milyon tane olayın konuşulmasına rağmen neden biraz daha önemli fikirlere hayatımızda, günlük konuşmalarımızda yer vermiyoruz? neden biraz daha kafa yormuyoruz? sosyal medyada paylaşılan yazıların, haberlerin altına "yine gereksiz duyar kasıyorsunuz" demek yerine, çevresindeki insanlarla empati kurmayı canı gönülden isteyen kaç insan var bu ülkede? daha kendi aramızda huzurla, barış içerisinde yaşamayı istemezken ya da bu konuda çaba göstermezken, neden dünya'nın bize kucak açmasını, bizi sevmesini bekliyoruz ki?
Ataerkildir yani. Turkiyenin en azindan.
sosyaleşey?
Sosyolojiye giriş derslerinin ilk konularından biridir.
Sınav sorusunu hiç unutmam: “ toplumsal cinsiyet ve seks hakkında düşüncelerinizi yazınız”.
imza: Süleyman Seyfi Öğün.