bugün

Sozlugun eski tadi tuzu yok. Yillar sonra bir umutla geri donup belki de o yillara dair duygularimi, umutlarimi ozledigimden mutevellit kendimi buldugum yer beni hic sarmadi desem yeridir. Ne ben o eski benim ne de sozluk. Zamanda yolculuk neden mumkun kilinmaz ki hala?
Hayatima farkinda olmadan hep aklini kullanabilen insanlari almisim. Bana bir sey katabilecek, ogretebilecek insanlari seviyorum ve onlardan kopamiyorum.
Gün itibariyle otuza girmiş bulunmaktayım.

Görme ve duymada zayıflama, eklemlerde ağrı, ani hareketlerde yüksek sesle "bism" deme ve durup dururken "allah sen büyüksün yarabbi" çıkışları başladı bende.

Neyse ben avodart'ımı içip yatayım.

Yakın gözlük ve sözcü gazetesi ile.
Yaşamayı bilmiyoz.
aptal, senin fikirlerin, düşüncelerin, duyguların, beklentilerin, umutların, hayallerin kimseyi ilgilendirmiyor. sadece sensin ve sadece seni bağlayan süprüntülerin.
"bir cam aldanmış kendini ayna sanmış." bitti gitti. sen de git.
keşke hissettiklerimi bilebilsen. en ufak bir fikrin olsa keşke.
Yitirmeden anlamıyormuş insan gerçekten sevdiklerinin kıymetini.
hiç kimse çok iyi ya da çok kötü değildir. herkes karşısındaki kişinin dengidir. o yüzden, karşınızdaki insanı severken kendinizi de bir parça sevin; karşınızdaki insana söverken bir parça kendinize de sövün. hiçbir şey olmazsa, egonuzun neticede yine sizin ruhunuza acı verecek olan çatlak sesinden kurtulursunuz.
Sabahın beşinde Dostoyevski’nin suç ve ceza’da; “Her şeyi anlıyorum ve bu beni öldürecek” cümlesi yankılanıyor beynimde ve bu kendimi bok gibi hissetmeme sebep oluyor...
kendime olan "bu saatte niye uyanıksın"
bizim millete olan "az gözünüzü açın"
meclisteki 5 siyasi parti başkanına ve özellikle de cumhurbaşkanına olan "..."(bir şey yazmadım ,Silivri soğuktur)
gelecekte ki bana olan "ne oldu ,keyfin nasıl kardeşim?"
buraya her geldiğimde nedendir bilinmez arka planda hafif dramatik şarkılar açmak istiyorum.
Uzakdoğululardan nefret ediyorum iğrenç..
boş muhabbet yapcak biri var mı??? ders çalışmamak için her şeyi yaparım lüften.
Dersten sıkılan boş muhabbet arayanlara birebirimdir..
Kızım olursa adını Çiçek koyabilirim, aniden içimden geldi.
çok fazla söyleyecek şeyi olup çok az konuşma isteği olan yazarların karar veremediği isteklerdir. zira bazen neyin önemi olup olmadığını bile sorguladığımız bir dönemden geçiyoruz. herkesin kafalar çok karışık. normaldir. siz siz olun söyleyecek bir şeyleriniz varsa susmayın sevgili yazarlar.
Aslolanı gizleyen insanlara gıcık oluyorum aq.
2 ekmek 1 kısa maltepe alda gel be sözlük.
gene mi sabah oldu arkadaşım! neyse yatayım bari.
honki ponki torino
çalona bimbo bori ro
muşi muşi hubobo kozi zo
çiki çiki şayne tiki tak tok
Hep melankoliğim.
Hiç mi güzel bir şey yok la hayatımda?
Neden görmezden geliyorum güzel şeyleri?
Yaşamaya layık değilim sanki.

Tabi bu ruh hali 15 dakika sonra değişecek.

Bir süre sonra iyiki hayattayım, şöyle iyiyim böyle harikayım. Şunu yapmıştım bunu başarmıştım. Yarın şöyle güzel yemekler yaparım, böyle temizlik yaparım, oğlumla şu oyunları oynarım, şu filmi izlerim...

(bkz: bipolar)
feleği kadın yerine koyup " kahpe felek " diyoruz ya, belki de "pezevenk felek " dememiz gerekiyordur, erkekse !..
Bir gün padişah, Sünbülzade Vehbi Efendi'yi yanına çağırır ve der ki: "Bana öyle bir şiir yaz ki ilk mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin".

Sünbülzade ise düşünür düşünür ve şu şiiri yazar:

Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.

Lal-u şarap içirem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.

Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.

Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.

Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.

Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.

Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarıda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.

Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.

Bu şiir Divan Edebiyatında "Rücu" sanatına bir örnektir. Rücu, ilk dizede söylenilen şeyin, ikinci dizesinde ondan vazgeçmek demektir!
çok canım acıyor.
Hohlasam nefesimi duyar mısınız mısralarımda?
Dokunabilir misiniz yaşaklarıma ellerinizle?