bugün

uyumaya çalışırken gözüm açık kalmış bir yarım saatimi boşa harcadım. gözüm kapalı uyumaya çalışsam da uyuyamasam neyse; o zaman her şey usulüne uygun olurdu. ama açık kalmış karanlık zaten fark etmemişim.
Gerçekten ruh hastasısınız, siktirin gidin hepiniz ahahahah
bankadaki paramın miktarı arttıkça bendeki fakirlik korkusunun, cimriliğin, stresin arttığını hissediyorum. bu beni endişelendiriyor. param arttıkça daha mutlu olurum sanıyordum.
Her şeye vakit yetiştiriyorum yakın zamanda doktora başlıyor inş.
Beklemek ve belirsizlik kaygısi(anksiyete) çok berbattir. içinden yapacak hiç bir şey gelmiyor .
Bazen alelade bir anda birisi bana sarılsın istiyorum
Sımsıkı sarılsın,ısıtsın, sırtımı sıvazlasın.

O kadar uzun zaman oldu ki sevdiğim birileriyle sarılmayalı.
Önceden çok eğlenceliydi burası girip okumak yazmak isterdim. Benim eski hesabım* kapandı bi ara yoktum, hadi tekrar açayım dedim ama 9. Nesilden sonra sarmadı.
Eski yazarlar gidince tadı kaçtı buraların. Nerde eskiler... *
Kimi zaman insanların çok bencil olduklarını görüyorum.

Kendi istekleri doğrultusunda, ortada önemli nedenler olsa dahi,
hiçbir şeye saygı duymadan sivri dillerini kullandıklarını görüyorum .

Kimi zaman gülüp geçiyorum kimi zaman da hass.. Lan diyorum, sinirleniyorum.
Alkollüyken çok mutluyum.
Bir gelecek görmüyorum. kendime, olanaklara, imkanlara inanmıyor ve güzel günlerin olacağına ihtimal vermiyorum. Yarın neden uyanıyorum bilmiyorum. Her gece sabah olsa da düşünmesem diyorum. Geceleri 3-4 saat yatakta sadece düşünüyorum. Bazen 4-5 gibi kalkıp sabah 7-8’e kadar düşünüyorum. Tümüyle olumsuz olanlar için düşünüyorum. Bu bunalım hali beni benden iğrendiriyor. Ölürsem çevrem mutsuz olmasın istiyorum. bu benim için bir kurtuluş olur. Ölme isteği beni cesaretlendiriyor. Bazı geceler arkama bakmadan, biber gazımı yanıma almadan yürüyorum. insanlarla tanışmaktan çekinmiyorum. Ne olabilir en fazla ölebilirim diyorum. Evet size aptalca gelebilir çünkü ben sizin gibi bir inanca, aileme, bir grup veya mekana aitlik hissetmiyorum.

Hiçbir şeye doğru değeri veremiyorum, emin olanıyorum. Düşünmek, düşünmek, düşünmek... bundan uzaklaşınca da yakınlaşınca da zarara uğruyorum. Olumlamayı bilmiyorum her zaman olumsuzluğa odaklanıyorum bu yüzden yarına uyanmak için bir neden yaratamıyorum.

Bazen kendime anlam veremiyorum. Neyin ne olduğunu farkındayım, kendime iyi geleni biliyorum ama kendimi iyileştiremiyorum. Bilmiyorum sanki iki taraflı ruhum veya bilincim adı her neyse var ve bir tarafı karamsar ve ölümü arzular nitelikte. Son 1 yıldır bu ikici zihin içindeyim bu beni çok yoruyor.

Okulların açılmasından korkuyorum. Bursa’ya tek yaşamaya dönmek. bilmiyorum bununla başa çıkabilir miyim. Yalnız olmak yoruyor kalabalık olmakta öyle. Ne yapmalıyım, nasıl iyi olabilirim hiçbir fikrim yok. inatçıyım diyorum kendimle başa çıkabilirim ama 3 gün başa çıkıyorum geri kalan günler bok gibi. Bilmiyorum ne olacağım.
Yaş 28, hayattan hala bir şey anlamadım.
Birkaç ay önce bdsm başlığına insan aşağılanmaktan nasıl zevk alabilir tarzında şeyler yazmıştım. Şimdi düşününce zaman zaman aşağılanma ihtiyacı duyduğumu fark ettim. Allah'ım sen koru ya rabbi'm.
kücükken sagdan soldan ateistlik diye bir sey duymustum sorguluyom icimden acaba var mı falan diye sonra kendi kendime sonuca vardim o da allah yoksa ezan okuyunca köpekler niye uluyo demistim amk beni 3-4 sene idare etmisti.
Liseye kadar tüm kedileri dişi, tüm köpekleri erkek sanıyordum.
geleceğe dair maddi bir kaygım yok. durumum çok iyi olduğundan değil, yakın zamanda ölmesi gereken birileri var. babamın oyununda bir piyonum sanki. olmadığımı biliyorum ama en fazla bir fil falanım yani. babam beni piyon sandıktan sonra benim ne olduğum gerçeği değişiyor.

cinnet geçiren insanlara çok özeniyorum. bir gün için şöyle bağır çağır delirebilsem ama uysallık kanıma işlemiş. belki de o yüzden hep çok öfkeliyim. gülerken bile, eğlenirken bile, mutluyken ya da üzgünken ya da her neyse o, hep öfkeliyim. öfkem diş çürüğü gibi, yutkundukça zehirliyor. kanser gibi, kendi kendimi öldürüyor. tümörün içimde büyüdüğünü hissediyorum, kafamda bi yerde sürekli büyüyor. bir gün beni öldürecek ya da ben kendimi öldüreceğim. yaşamayı bu kadar severken bu haller... hep konuşmamaktan oluyor. dert anlatmak değil dert çözmek istiyorum artık ama kurumuş bir dal gibiyim, eğilip büküleceğime kırılıyorum. kırıldıkça bir yerlere batıyorum. yakın zamanda ölmesi gereken insanlar var, birisi de benim.
Üzüldüğüm çoğu şeyin sebebini temelini biliyorum. Bu sebeplerin bendeki yarattığı etkilerin tamamen farkındayım. Bu farkındalık beni çok yoruyor. Her şeyin farkında olmak, bir şeylerin idrakinde olmak beni git gide daha fazla üzmeye basladi. Umursamaz gamsız ve sadece kendini seven bir insan olmak isterdim. Neden böyle olamadığımi, boyle olmamın sonucunda neler yaşadığımi her şeyi biliyorum. Bu kadar şeyi bilmek de istemezdim. Aslında bana sorulsa olmak dahi istemezdim. Ve farkediyorum ki istemediklerim istediklerimden daha fazla.
Burası dışında hiçbir sosyal medya ağına üyeliğim yok. Ee böyle olunca bazı şeylerden oldukça uzak kalıyorum. Mesela bugün arkadaşımın biri instagram’da kullanılan filtrelerden bahsetti. Filtre kelimesi bende sepya, gün ışığı gibi çağrışımlar yapıyor. Meğer iş baya bir ilerlemiş. Artık insanlar filtreyle bildiğin başka insanlara dönüşüyorlar ve bu sanal değişimden mutlu oluyorlarmış. Filtreli ve filtresiz fotoları arkadaşım kendi fotosu üzerinden gösterdi ve ben aradaki farkı ayırt edemedim. Yani biri beni bu filtrelerle çok rahat kandırabilirdi. insanlara çok az güvenim vardı o da yok oldu gitti. Bir zamanlar gazman diye bir karakter vardı istanbul manzarası eşliğinde uçuyor gibi gösterilirdi. Babaannem onun gerçekten uçtuğunu iddia eder, böyle bir teknolojinin mantığını kavrayamazdı. Bugün kendimi teknoloji karşısında babaannem gibi hissettim.
Güzelim ilişkilerimin içine sıçıyorum, sonra da “bana uygun birini bulamam, yoktur öyle biri hüü” diyorum. Sonra yine birini buluyorum, sonra yine ilişkinin içine sıçıyorum. Beni birinin dövmesi lazım bence.
her gece sabah erken kalkıp fırına gideceğim güzel bir kahvaltı hazırlayacağım diyerek yatıp sabah alarmı neredeyse 1 saat kadar erteliyorum. içimde heves kalmadı bu salak salgın yüzünden. sanki harika bir hayatımız vardı da bir bu hapislik, bu soyutlanma eksikti. tek istediğim evden çıkıp tüm gün maske olmadan dolasabildiğim, istediğim yere gidebildiğim günlere dönmek şu an.
Bazen kendi davranışlarımdan ve asla kontrol altına alamadığım mimiklerimden çok utanıyorum. Salak bir insan olduğumu düşünmüyorum ama yeni tanıştığım herkesin biraz salak olduğumu düşündüğünden eminim. Tabii bu sonradan yıkılıyor bununda farkındayım. Ama böyle oluyor olması beni çok üzüyor ve sinirlendiriyor.
gizlim saklım olmadığı için itiraf edecek bir şeyim de yok.
facesitting yaptırırken handjob yapılmasından hoşlanırım.
borsada arkama bir rüzgar aldım, hedefime ulaşmak için 2 gün daha pozitif seyretmesini bekliyorum.

eğer hedefime ulaşırsam başlık açıp 3 kişiye çekilişle ufak bir miktar para vermeyi düşünüyorum.
Sözlük yazarı olduğumu hiç kimse bilmiyor.
Gizli bir sır bu.
Siz yazarlar ve benim aramda.
zor günlerden geçiyoruz. hem bireysel olarak hem ülke olarak hatta ve hatta dünya olarak. ama tabii insanın derdi kendine büyük gelir hep. bu zamana kadar göz ardı ettiğim ne varsa bir bir çıktı karşıma, büyüyerek. sıkıldım, bunaldım, streslerden stres beğendim. tüm bunlar çok uzun değil öyle birkaç gün içinde oldu. sorumluluk almam gerektiğini öğrendim, boşvermişliğin iyi sonuçlar doğurmadığını. ama karanlık günlerin ardından doğan güneşler de varmış. bunu en iyi bu zamanda anladım. beni seven bir insan, kötü gün dostum, ailem varmış. onlar zaten vardı ama bu süreçte bazı varoluşlar daha bi derinden hissettiriyor kendini. umudum yoktu hayata dair, insanlara dair. ama bazen bi küçücük an insana hala umut var dedirtiyor. zor günleri atlatıp bir oh çekmeyi diliyorum. hayat cidden ne zor bazen.