bugün

hayatımda beni anlayabilecek birinin olmamasına çok üzülüyorum. kendimi bazen çok yalnız hissediyorum.
3 sene önceki hayalimle şu an bulunduğum yer arasındaki farka bakıyorum da, hakikaten şu hayattaki irademiz bir hiç.

Hiçiz.
Yeterliliğin yazılı kısmını başarıyla geçmişim. Yarın kollokyuma çıkacağım, sözlü Sınav için. 45 dakika boyunca sorgu sual söz konusu olacak. Son bir şarkı... son ulan. Evd.
Kendimden yoruldum. Kendimi yorduğum gibi kimseyi yormadım, eziyet etmedim. Kendi kendime ettiğimin cezasını çekmem inşallah.
9 saat sonra çok kritik bir sınava gireceğim.
Size bir şey söyleyeyim mi kulağınıza küpe olsun. Yaşıtlarınızdan ve çevrenizdekilerden maddi ve manevi durumda iyi olursanız her türlü kıskanılıyorsunuz. Gerçek arkadaşım dediğiniz kişide bile bu böyle. Nasıl ya, o yapar ben neden yapamıyorum kafasında oluyor.

Bunu yaşayarak tecrübe ettim. Güvenmeyin kimseye aileniz dışında. Hepsinin başarınızda gözü oluyor. Hepsininm
Annem epey rahatsız.
Finallere mi bakayım, ona mı koşturayım, işe mi yetişeyim derken ilk bütünlemeye kalışıma bugün imza attım.

Bunları ise hala hastaneden yazıyorum.
doktora yeterlilik sınavını başarıyla geçmiş bulunuyorum.

hayatımın en stresli iki döneminden biriydi. diğeri de hiç şüphesiz yüksek lisans tezimi yetiştirmeye çabaladığım dönemdi. şu an nasıl hissediyorum? büyük bir rahatlama var. özellikle son 2-3 haftadır ölüp ölüp dirildim. belki de hayatımdan eksildi. fazlasıyla yıpratıcı bir süreç olduğu kesin. özellikle yazılı sınavdan bir gece önce "galiba benden olmayacak, başka bir şeye mi yönelsem" düşüncesi çok baskındı. zira bilmeniz gereken o kadar çok şey var ki insanın belki de sınırlarını zorlayan bir durum söz konusu oluyor. dönem izni isteyip sınavı 6 ay kadar daha ileri atabilirdim ki bir çok arkadaşım bu yolu tercih etti. bense pandemi dönemini iyi geçirmiştim. tüm metinleri okumuştum. bu stresi neden bir 6 ay kadar daha uzatmalıydım ki? tüm riskleri ve sorumluluğu aldım. ne olacaksa olsun, dedim. tek kurşunum vardı. çünkü bir önceki sınava girmemiştim. hani eski bir şarkıda der ya "If you had one shot, one opportunity. Would you capture it Or just let it slip?" elimden geleni yaptım. 5 alanın tamamında tek girişte hem sözlüde hem de yazılıda başarılı oldum. neyse, ileriye bakmak gerekiyor. umarım iyi bir doktora teziyle tamamına erdirebilirim.

hiç öyle ego patlaması söz konusu değil. akademi öyle bir şey ki insan bilim karşısında ne kadar küçük olduğunu görüyor. ama yine de "mb hoca" derseniz buna hayır demem. eheh.
bilmem kaç zamandır yok idim buralarda.
eski salak heyecanı arıyorum fakat bulamıyorum efenim.
ergen iken burdaydim ergenliğini ağır geçirenlere defalarca şahitlik etmisligim defalarca halime sukretmisligim var. anılar efenim anılar..
bu geceye olan itirafim Uludağ'a olan manasız sevgim efenim teşekkürler...
Küçükken asansör boşluğuna işerdim. Niye yaptığıma gelirsek bi sebebi yok yapıyordum işte.
Galiba telefonla konuşmayı hiç sevmiyorum. Telefonum çalınca böyle tüylerim diken diken oluyor, öfleme, pöfleme nöbetleri oluyor ve hatta bazen açmıyorum da elimde çalıp duruyor. Dün gece 3 kişiye bunu yaptım. Üniversiteden arkadaş aradı, açmadım. Bir arkadaş canım sıkkın diye mesaj atmış, noldu yazdım, aramaya başladı açmadım. Bir tanıdığımız röntgen çektirmiş, babama atmış, babam dedi ki bak. Baktım anlattım, konuşursun adama da anlat ayıp olur dedi. içime sıkıntı çöktü. Adam babamı aramaya başlayınca uyuyor numarası yapmaya başladım. "uyumuş birader..." diyordu babam en son. Bunların hepsi tek gecede oluyor. Eski sevgilim "beni hiç aramıyorsun hep mesaj atıyorsun" diye isyan ederdi. Halbuki ben gene arardım onu haftada bir iki kez falan, kısa kısa konuşurduk. Şimdi anladım. Sevmiyorum arkadaş. Telefonda konuşmak cidden bana çok büyük işkence.
iş hayatına atılmadan önce hiç meraklı bir insan değildim lakin dört senelik iş hayatımın özellikle son yılında dedikodu da çağ atladım. Odamın herkesten uzak olmasına rağmen fabrikada olan herşeyden haberim oluyor. Sorun şu ki bunun için efor sarfetmiyorum nedense insanlar bana anlatmayı seviyor. Hatta fotoğraf bile atıyorlar. Ben bu bilgilerle napıyorum peki. Ortalığı karıştırabiliyorum.
pek eksi almadığıma göre bu kategoriye dahil değilim.

zaten ortaya çok da hikaye anlatmadığım için yalancılık otomatikman not available oluyor.
Aynı döngüde tekrar tekrar denemekten yoruldum..
uyumaya çalışırken gözüm açık kalmış bir yarım saatimi boşa harcadım. gözüm kapalı uyumaya çalışsam da uyuyamasam neyse; o zaman her şey usulüne uygun olurdu. ama açık kalmış karanlık zaten fark etmemişim.
Gerçekten ruh hastasısınız, siktirin gidin hepiniz ahahahah
bankadaki paramın miktarı arttıkça bendeki fakirlik korkusunun, cimriliğin, stresin arttığını hissediyorum. bu beni endişelendiriyor. param arttıkça daha mutlu olurum sanıyordum.
Her şeye vakit yetiştiriyorum yakın zamanda doktora başlıyor inş.
Beklemek ve belirsizlik kaygısi(anksiyete) çok berbattir. içinden yapacak hiç bir şey gelmiyor .
Bazen alelade bir anda birisi bana sarılsın istiyorum
Sımsıkı sarılsın,ısıtsın, sırtımı sıvazlasın.

O kadar uzun zaman oldu ki sevdiğim birileriyle sarılmayalı.
Önceden çok eğlenceliydi burası girip okumak yazmak isterdim. Benim eski hesabım* kapandı bi ara yoktum, hadi tekrar açayım dedim ama 9. Nesilden sonra sarmadı.
Eski yazarlar gidince tadı kaçtı buraların. Nerde eskiler... *
Kimi zaman insanların çok bencil olduklarını görüyorum.

Kendi istekleri doğrultusunda, ortada önemli nedenler olsa dahi,
hiçbir şeye saygı duymadan sivri dillerini kullandıklarını görüyorum .

Kimi zaman gülüp geçiyorum kimi zaman da hass.. Lan diyorum, sinirleniyorum.
Alkollüyken çok mutluyum.
Bir gelecek görmüyorum. kendime, olanaklara, imkanlara inanmıyor ve güzel günlerin olacağına ihtimal vermiyorum. Yarın neden uyanıyorum bilmiyorum. Her gece sabah olsa da düşünmesem diyorum. Geceleri 3-4 saat yatakta sadece düşünüyorum. Bazen 4-5 gibi kalkıp sabah 7-8’e kadar düşünüyorum. Tümüyle olumsuz olanlar için düşünüyorum. Bu bunalım hali beni benden iğrendiriyor. Ölürsem çevrem mutsuz olmasın istiyorum. bu benim için bir kurtuluş olur. Ölme isteği beni cesaretlendiriyor. Bazı geceler arkama bakmadan, biber gazımı yanıma almadan yürüyorum. insanlarla tanışmaktan çekinmiyorum. Ne olabilir en fazla ölebilirim diyorum. Evet size aptalca gelebilir çünkü ben sizin gibi bir inanca, aileme, bir grup veya mekana aitlik hissetmiyorum.

Hiçbir şeye doğru değeri veremiyorum, emin olanıyorum. Düşünmek, düşünmek, düşünmek... bundan uzaklaşınca da yakınlaşınca da zarara uğruyorum. Olumlamayı bilmiyorum her zaman olumsuzluğa odaklanıyorum bu yüzden yarına uyanmak için bir neden yaratamıyorum.

Bazen kendime anlam veremiyorum. Neyin ne olduğunu farkındayım, kendime iyi geleni biliyorum ama kendimi iyileştiremiyorum. Bilmiyorum sanki iki taraflı ruhum veya bilincim adı her neyse var ve bir tarafı karamsar ve ölümü arzular nitelikte. Son 1 yıldır bu ikici zihin içindeyim bu beni çok yoruyor.

Okulların açılmasından korkuyorum. Bursa’ya tek yaşamaya dönmek. bilmiyorum bununla başa çıkabilir miyim. Yalnız olmak yoruyor kalabalık olmakta öyle. Ne yapmalıyım, nasıl iyi olabilirim hiçbir fikrim yok. inatçıyım diyorum kendimle başa çıkabilirim ama 3 gün başa çıkıyorum geri kalan günler bok gibi. Bilmiyorum ne olacağım.
Yaş 28, hayattan hala bir şey anlamadım.