bugün

guzel olmayan itiraflardır.
Çok yalnızım.
Bazen çok sevdiğim insanların özellikle ailemdeki kişilerin öldüğünü düşünüp deli gibi ağlıyorum. Ama iyi geliyor.
Sözlükte geçirdiğim zamanın büyük bir kısmını yazar donuzlamak için kullanıyorum. Buradaki en büyük eğlencem çürük haşlanmış yumurta gibi kokan troll başlıklara tıklayıp da entry görmemek, bingoooo diye bağırasım geliyoraaksm. Nitekim en azından kendi perspektifimden baktığımda çiçek gibi göreceğim buraları, çok çabalarsam belki bir gün şirinleri bile görebilirim biliyorum.
bakmayın sustuğuma, hep konuşuyorum da duyan yok!
uykum var, sabah işe gideceğim, yine de yatmıyorum, malım galiba.
Bakirim. Hatta hiç dudaktan öpüşmedim. Yanlışlıkla olanlar dışında. Yaşım 32. Saygılar.
yine açık unutmuşum kapıyı. hafifçe iteledim. kedi gibi de beklemiş beni. açık unutmasana lan beni diyor içinden. evini ayırayım bırak da geri kalan dünyadan. takma bunları diyerek kapattım. bir ara istediğin kadar kapalı kalacaksın diye söz verdim hatta. yoksa küser. bilirim. nazlıdır kapım. neyse. daha da canımı sıkan bir şeyi fark etmem çok uzun sürmedi. açık dış ve balkon kapıları sayesinde ev havalanmış. yeterince sigara kokusu alamadım girdiğimde. kül tablasına yaklaşmak bile kar etmedi. hemen iki sigara yaktım tütsü niyetine. yüzüm gülmeye başladı. aniden. çantamı koymak için her zamankinden farklı bir yer aradım. bulamadım. evim küçük benim. gönlümüz geniş olsun o vakit. herkese ayırabileceğimiz farklı bir köşesi bulunan gönlü de kim neylesin. derken gülme miktarım azaldı. üçüncü bir sigara yaktım. çaresizliğin tütüne. kağıda. ateşe ve dumana bürünmüş haliydi adeta. karanlıkta. ne uğruna tükendiği belli olmayan üç sigara. ben. kim bilir kaç gün önceki konumuna dönmek durumunda kalan çantam. benden daha mutlu olduğuna emin olduğum kapım. öylece kaldık bir süre. ve sonra ışıklar yandı. dumanların varlığı anlam kazandı. keşke bu denli kolay olsa dedim. görünmek suretiyle anlam kazanmak. alelade bir ampul marifetiyle görünebilmek. ve tek bir hareketle. bunların hepsinin mümkün kılınabilmesi.

üstümü çıkarmamaya karar verdim. yeteri kadar kirlenmedi sanki. modern zamanlarda nezakete yönelik beklentilerin samimiyetsizliği sardı etrafı. her yer makine gibi geldi. sesleri dinledim bir süre de. başka dinleyecek bir şey varmışçasına. seslerin dinlenildiğinden bahis açılması sürekli. daha da samimiyetsiz geldi. samimi bir şeyler aradım. bulamadım. yeteri kadar samimi değilim sanırım.

buna bir ara devam edeyim diyorum içimden. ancak kendime bile. ne kadar doğru söyleyebildiğim meçhul. insan. her halükarda aynı oranda yalan söylüyor. kendini kandırmak istemeyen kişi. kendisiyle az konuşmalı. başkalarını kandırmak istemeyen kişi. başkalarıyla. yalansız. dolansız. samimi bir hayat murat eden biri varsa. hiç konuşmamalı. herkesin aşırı konuştuğunu düşünürsek. herkesin ne kadar samimiyetsiz ve samimi olmakla ilgili son derece dertsiz olduğu apaçık. siyah işte. samimiyetsizliğin turnusolu olsa. her yer inanılmaz zifir.

güzel şarkılar dinleyelim o vakit. kuşlar dans etsin göllerle. şenlensin ortalık. otoban kenarlarında çiçekler açsın. tabelalardaki fosfor miktarı artsın. kırmızı ışık süreleri azalsın. şehirler küçülsün mesela. iddialar azalsın. maden sularını açmak daha kolay olsun. bir kış gecesi. bir kompartmanda. uzunca bir yolda giderken mesela. hiç kimsenin üşümediğine emin olarak uyuyabilelim. sabah sabah yediğimiz simit boğazımızda düğümlenmesin. öğle yürüyüşlerimize akasyalar eşlik etsin. iğde kokuları da olsun hatta.

ya da neyse. bir sigara daha yakalım. hem daha zararlı. hem daha ulaşılabilir. hem daha hissedilebilir. hem daha yakın. hem daha anlamsız.
Kanser yenmekle bitmiyormuş. Toparlanmak çok zor. Eskiye dönmek neredeyse imkansiz.
Aynada kendimle goz goze gelmek istemiyorum. Gozlerim yasli bakiyor.
Bedenim toprak olmak istiyor, hissediyorum...
yanlış yolda olup devam etmek? çok gerçekçi bir hata. kaymış hayat demek sanırım. yanlış zamanda, yanlış insanlarla, yanlış yerde yaşamaya devam etmeye çalışmak demek galba belki başka bir şey... bazen fark edip devam ediyor insan, çünkü kendime anlam veremiyorum bayağıdır. soğuk yağmurda yanlış çıkmaz sokağa girip yol aramak gibi. hayat benim için çok yanlış olmaya başladı, sanki artık bir fobi.
Bugün bir şarkıya ve onu söyleyen sese aşık olabilirdim. Hani dış görünüş de fena değil ama o şarkıyı o sesle söyleyen birini yanımda isterdim.
Sanırım bazı konularda egoist bir insanmışım ve bunun farkında değilmişim. Galiba yavaştan kendime acımaya başlıyorum.
Şu an karşıma geçip kendime Bi kaç tokat atmaya hayır demezdim.

Bu durumdan acilen kurtulmam lazım.
Telefonu açsa günüm ve kafam güzelleşecek, açmıyor gardaşım.
Bazen insanları haklı buluyorum ama elimden hiçbir şey gelmiyor.
Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terk edilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun ne de ben seninkileri ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da
ancak o kadarını bilebilirsin.
Ne kadar üstünü örtüp görmezden de gelsem içimdeki o duyguyu atamıyorum.
saçmalamak istemiyorum!!!
Kimse beni anlamıyor. Ben de kimseyi anlamıyorum.
Sahte eğlencelerden bıktım.
Çocukken, eş dost kim nereye araba ile gitse keşke beni de götürseler diye çok heveslenirdim. Biz çok garibandık. Bazen gideceklerini duyardım. Gizliden kılığımı kiyafetimi degiştirir, saçımı vs. Düzelirtirdim ama götürmezlerdi. Hep " arabada yer yok " derlerdi. Bir lokmacık bir şeydim oysaki. O kadar çok halam var ki ve de akrabam ( yan şekilde aģlayarak gülen smiley)

Çocuksun işte gezmek istiyorsun.
Eşimin yengesi var. Geçen hafta denize gideceklerinden bahsetti ama arkadaşlarımla gideceğim, dedi. Sonra instegram' da bir gördüm yanında diger kuzeni cocuğu falan. Hiç-bir zaman demem ki " bizde sizinle gelelim" diye. Yalan söylemeleri öyle zoruma gitti ki! Hemen araba alıp, iyi bir sürücü olmaya karar verdim. Oğlumun da aynı hayal kırıklığını yaşamasını istemiyorum. insanlar çok ikiyüzlü.
elime tutuşturulan bir torba çamaşır ve bir tomar kağıt, en üstte ölüm raporu. e hayat bu kadar. sonrası kuytu köşelerde, pencere kenarlarında ağlamak...
Çarşıya gitmek istemiyorum baba. Sen git. Sen hallet o işi.
şeytan tırnaklarımı yediğim doğrudur. hiç kesmem.
Arkadaş ortamında bulunduğum insanların aile içindeki davranışlarını hayal ediyorum.
Galiba delirdim. Bilmiyorum.