bugün

Çok üşengeçim sözlük çok. Mezun olunca şunu yapicam bunu yacam dedim ve sadece yatıyorum. Gün geçiyor ay geçiyor yıl geçiyor ben yatıyorum...
kiminin yarasına merhem olduysam, yarası iyileşince siktir olup gitti, bizim yaralara da 27 dikiş falan attılar. ortamlar hep yalan, rakılar hep sek.
bu dünyanın anasını sikeyim. içimde bitmek bilmeyen bir nefret var bu aralar.
Bugün son mesajlarımızı attık birbirimize. Mutlu yıllar sana sevgilim. Eski sevgilim. ilk sevgilim. Mutlu ve bensiz yıllar dilerim sana.
Beni cok kirdilar.
en azından rüyama gir diye geceleri uyumadan hâlâ yüz bin kere fotoğrafına bakıyorum.
Yalan söyledim. "Umrumda değilsin" dedim. Geç oldu.
Hala dişe dolgu olunca orucum bozulurmu yok abdestim bozulurmu diyenleri okuyorum görüyorum önemli olan niyet diyorum dilerim bu cümle altında neler dediğimi anlarsınız saygi sevgi sövgü hangisini almak isterseniz kendinize.
başlığa girip aklımdakini yazmadan çıkıyorum.
içimde ölen biri var.. Hiç bu kadar gerçek olmamıştı bu cümle. Olmayan bir şeyin yokluğunun yası belki de.

Edit: bir buçuk yıl sonra içimde yeşeren yeni biri ile aynı dünyadayım artık. Nefes alıyor nefes...
şimdi yazacağım olayı ilk defa anlatıyor olacağım.
üniversitenin ilk yılında evimin olduğu mahallede bi adam vardı ve sakız satıyordu. bir gün eve geçerken birkaç tane alayım dedim neyse adamın arkasından koştum filan durdum "şey ben sakız.." adam arkasını döndü "hıı" diyerek bir iki adım geriye gittim. çok yaşlıydı ve yüzünde bir çeşit yara vardı. korktuğumu anlayınca "insan yemem ben" diyip arkasını döndü ve gitti. asla duygusal bir insan değilim ama o gün kendime gelemedim.
yaklaşık bir ay sonra ( 4 aydır boksa gidiyordum) antrenmandan çıktım eve geçerken adamı gördüm. yanında birkaç çocuk, dalga geçer gibi sakız kutusunu filan almaya çalışıyor. koşarak yanlarına gittim "rahat bıraksanıza ulan amcayı." dedim. tabi kendime de güveniyorum "döverim ya ben bunları" diye. çocuk beni hafifçe itti o an dayanamadım yumruk attım. en son bir elin yüzüme geldiğini hatırlıyorum.(çok ciddiyim)
neyse ben hastaneden çıktım, şikayet işlemleri falan filan bir gün yine eve giderken karşılaştık. sakız aldım, gülümsedi ve koluma girip beni eve kadar bıraktı. ne zaman görsem uzun uzun sohbet ederiz ve beni evime bırakır. şimdi düşünüyorum da o gün iyi ki o dayağı yemişim yoksa ben bu vicdan azabını ödeyemezdim.
(bkz: evet tamam insan okuyacak)
iki kız arkadaşımın görüşmemesini istemediğim kişiler, ilişki sonrasında erkek arkadaşları oldular. kaldı ki, onla görüşme bunla görüşme diye darlayan bir insan değilim(belki de sorun bu). kırk yılda bir söylüyorum. o da tutuyor.
neyse uzatmayayım-yani bu da demek oluyor ki en az iki kere boynuzlandım. boynuzlanmayı kişisel algılayıp bu bana yapılır mı be moduna girmeyeceğim. ama soruyorum sözlük: ben şimdi bir ilişkiye başladım diyelim. hadi zor ama başta güvendim. görüşmesini istemediğim bir arkadaşı olduğunda ne psikolojiler içine gireceğim ben? ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
yapımda ve yayında emeği geçen herkese saygılar. büyüyoruz işte.
Sahurda 3 litre su ictim dogurcak gibi oldu karnim.
o kadar karmaşık duygularım var ki... Önce sessiz sedasız gitmeyi denedim. Sonra ne fark ettim biliyor musun? Seni özlemişim. Hiç özleşebilitemiz yokken hemde. Gel desen her şeyi bırakıp yanına geleceğim hiçbir şey yokken hemde. Hiçbir şey yokken...
itiraf ediyorum bu saatte bu sayfaya 6. entryi girmek beni şaşırttı. en az 62. entry olması lazımdı bu. niye? çünkü tavşan çıkarmak için. tavşanlar güzel hayvanlardır. kulağından tutup kaldırabilirsin ama aynı şeyi köpeğe yapamazsın. amına koyar adamın köpek.
Uzun süredir aşığım aşığım dedigim hocama açılıverdim..
Inanilmaz rahatladim sevgili yazarlar..
eski sevgililerim teker teker evleniyor. bugün birinin daha evlendiği haberini aldım. eğer evde kaldığınızı düşünüyorsanız iki ay takılalım sonra gidin en geç 3 ay içerisinde birini bulur evlenirsiniz. ne mübarek adamım be.
- ulan kırk yıl düşünsem şuraya bir şeyler yazacağım gelmezdi aklıma.. -

kabul et, sana en çok ben yakışıyordum, kabul ediyorum; bana en çok sen yakışıyordun..

seni sevmek bende güzeldi, beni sevmek sende..

günlerin, ayların ve anladık ki yılların bile çok bir önemi yokmuş...

keşke yeni sevecek insanlara seminer versek, anlatsak, dinleseler.. öyle kuru kuru sevilmez desek..

yanmayı göstersek, sevmeyi/sevilmeyi, eğlenmeyi, bazen ağlamayı hatta oturup iki kelam etmeyi bile öğretsek..

öyle mıc mıc sevmeseler, delikanlı gibi, aslanlar gibi, hakkını vere vere sevsinler..

boşa gitmesin sevgileri, aşkları..

hani hep derdik ya, eğer yaşanacak bir aşk, acı varsa onu da en iyi biz yaşarız diye..

evet, dibine kadar yaşarız hepsini..

şimdi sanacaklar ki ulan okuduğumuz ergen muhabbeti...

evet, çok isterdim o yaşlarda bu duyguları hissetmeyi, hissetirmeyi, belki geç kalmazdık ha.. ne dersin..

böyle olması gerekiyormuş.. ama ne olursa olsun, bugünler bizim günlerimiz....

bu arada sorma durum hep leyla...

https://www.youtube.com/watch?v=ki4FCq1xDsU
Yanağımda ikinci bir yanak çıktı...
biraz intihara meyilliyim bu aralar .
insan hayatındaki her kararın, en ufak bir anın, tek bir sözcüğün her şeyi değiştirebileceğine inanan ben; koskoca bir yılın hayatıma çok büyük bir etkisi olmayacağına kendimi nasıl inandırdım, nasıl kendimi kandırdım. Bu nasıl bi akıl tutulması, nasıl bir aptallıkmış yeni anladım.
Son günlerde bende acayip troll lük yapma hissi var.
an itibariyle bir kural koydum kendime.
ne kadar tutabileceğimi anlamak için de buraya not alıyorum.

edit: beş dakika geçmeden bozdum. tekrar tekrar deniyorum.

edit2: vazgeçtim olmuyor.
Kışlıkları tamamen kaldırdım bugün. Bir de mutfağı elden geçirdim. Camlar bana bakıyor, perdeler göz kırpıyor, halılar bacaklarıma sarılıyor. Başlarım Bayram temizliğine de yaz temizliğine de. Can bu can. Ev üstüme geliyor sözlük. Kullan at tabak bardak gibi olsa ne kolay olurdu diymi ama.
Ben ağlamaya gidiyorum.
aöf sosyoloji 3. Yılımdayım. ilk yıl çalışmadan geçebiliyordum ama sonradan dersler ağırlaştı, bol miktarda kişi, kuram içeren derslere sıra geldi. Ben de Zaten örgünü sallamışım, kitap yüzü görmek istemiyorum, ders çalışma fobisi ortaya çıkmış bünyede. Aöf ü de salladım, çalışmadım hiç uzun bir süre. 3 dönem falan her seferinde harç ödeyip derslerden kalmaktan vicdanım feci sızlıyordu ama çalışmıyordum da. Bu dönemse annemin zoruyla son akşam çıkmış sorulara bakıp girdim sınavlara. Ve hepsini geçmişim. Mutlu oldum len.