bugün

Benim sabun takıntım var!

Evet nerede bir sabun görsem dayanamıyorum alıyorum. Hele de kokusu güzelse. Evde bi on sene yetecek sabun stoğu var resmen. Öyle bir takıntı ki maddi durumumun kötü olduğu zamanlarda bile sabun almaktan kendimi alıkoyamıyordum. Arkadaşlarım arasında lakabım tellak olmuştu o derece.
Fetişizm derecesinde koku takıntısı. Koku alınca peynir kokusu alan Jerry gibi peşinden sürükleniyorum. En güzeli duş alıp uyumuş kadının sabah ensesinde/boynundaki koku. Bir de tiner.
Elimi kokluyorum bok varmış gibi.
limontuzu yiyorum. bağımlısıyım.
Hayatımda hiç çay içmedim bence normal ama
Diğer insanlara garip geliyor.
yemek yaparken elim yağlandığında, elimi banyoya gidip güzelce yıkıyorum. ama her seferinde. aslında ben elimi hep yıkıyorum.

ellerimin ıslak kalmasına tahammül edemiyorum. mutlaka banyodaysa havlu, mutfaktaysa havlu kağıt. üstüme kurulamak zorunda kaldığımda da stres oluyorum.

herhangi bir şey yedikten sonra ellerini en azından ıslak mendile silmemiş olan çevremden biriyle kesinlikle temasa geçemiyorum. sarılmaktır, omza el atmaktır. mümkünse köşe bucak kaçıyorum kendilerinden.
Ağzımı büzüp cır cır böceği gibi ses çıkarıyorum. Misafirler deli midir nedir diye tip tip bakıyor.*
soğan sarımsak doğradıktan sonra en az üç gün elimi koklarım.
banyoda belli bir duş alma düzenim var onu asla bozmam.
sigara içerken sürekli bir parmağımla dudağıma süretirm çünkü katran geliyo ağzıma deliriyorum.
hala daha sürpriz yumurta alıyorum ve her seferinde de mutlu oluyorum (bkz: swh).
üzgün ve mutsuz olduğumda kendimi direkt kapatıyorum...
aslında tam tersine ihtiyacım olduğunu biliyorum lâkin anlatamıyorum işte...
rutinimin bozulmasından acayip derecede huzursuz oluyorum. mesela iş yerime metro-vapur-otobüs vesaitlerini kullanarak gidiyorum hergün. bir sabah metro ile gittim inip vapura bineceğim diyelim. hava sisli diye vapur seferleri iptal edilince rutinim bozuluyor, ve bu hal beni resmen hasta ediyor. iş yerinde de çift monitör kullanıyorum. ana ekranım sağda, ek monitör de solda olacak şekilde ayarlı. bir sabah ofise bir girdim, yerleri değişmiş. resmen kafayı yedim, tekrar eski haline getirene kadar tek bir iş yapamadım, hiçbir boka konsantre olamadım. taşınma hadiselerinde de en az 1 hafta resmen hayattan soğuyorum. eski evin rutini bozulduğu için yeni evi rutin hale getirene kadar hayatım zindan oluyor. ofiste oturduğum koltuk eskaza değişti ise, feci derecede rahatsız oluyorum, arayıp o eski koltuğumu bulana kadar berbat hissediyorum. günlük rutinimdeki en ufak bir bozulma, beni hasta ediyor. var mı böyle bir manyaklıktan muzdarip olan başka kişi?
içi boş tabancayı kafama götürüp sürekli tetiğe basmak.
günde 2 litre filtre kahve içmek.
alkol almadan uyuyamama.
Kışın buz gibi hava olsa bile gece pencereyi açıp bir müddet odayı havalandırırım.
uyumak için izlemem gereken sadece 2 şey var ya avrupa yakası ya da charlie'nin çikolata fabrikası. ikisinden biri olmazsa uyuyamam.
Görüntülü konuşurken kendimi izliyorum.

Önemli olan Karşımdaki değil benim nasıl gözüktüğüm.
Evden her çıktığımda kapının kapalı olduğundan emin olmak için 5-10sn kapıyı çekiştirip dururum. Galiba biraz takıntısıyım ;)
Akşam yatmadan önce tüm kapı ve pencereleri defalarca kontrol etmeden uyuyamam.

Tek değilmişim...
Yolda yürürken gölge boksu yapıyorum.
Kafam güzel olduğunda reggae dinlemeye başlıyorum ama biranda neşet ertaş'a geçiş yapıyorum. Hep böyle oluyor.
bitmemiş inşaattan kuma atlamaya çalışırım.
zil gördümü dayanamam basar kaçarım.
durup dururken heeeeeeeeeeyt var mı ulan bana yan bakan diye bağırırım.
paramı yere düşürür daha sonra bu para sizden düştü diyerek kız tavlamaya çalışırım, kafa zehir amk.
başkasının evinde duş alamam.
bana birisi sorulduğunda, mutlaka belediyeye gitti derim, espriyi anlamalarını beklerim ama anlamazlar. siktim öldü belediye gömdü derim. sonra baya gülerler mallar.
mesela bisküviyi burdan açınız denen yerden açmam, parçalayarak açarım, çünkü ben asi ruhlu biriyim.

neyse bunun gibi daha çok garip huylarım var.
Evden çıkarken ocagi bir kaç kere kontrol ederdim. Daha sonra bu da yetmedi. Çünkü dışarda aklıma takıldı. Artık üstünü tamamen boş bırakıyorum. Kalabalıktan hoşlanmam. Yuksek sesten rahatsız olurum. Telefonum hep sessizdedir. Aniden çalarsa kalbim sıkışıyor. Mesafeyi severim. Yüzüme dokunulmasindan , el şakasindan hoşlanmam.
inanması zor totemlerim ve batıllarım vardır. Yeni bir kıyafet aldım ve giydim örn: takım , o gün kötü bişeyle karşılaşırsam en az 2 ay giyemem onu bir daha, veya bir sokaktan geçerken kötü bir telefon konuşması yaptım diyelim , daha geçmem kolay kolay o sokaktan gibi, hayatı zehrederim yani kendime.
Yolda yürürken "normal davran normal davran" diye sürekli kendime telkinde bulunuyorum bu arada bi gülme geliyor ve gülmemek için yanaklarımı ısırıyorum kimse görüp deli sanmasın diye de yere bakarak yürüyorum.
Balıklarımla sohbet ediyorum. ilerlettim muhabbeti bu ara fikirlerini filan da sormaya başladım.
Bir de bebeklerim, kuzularım, aşklarım derken şuan hayvanlarım benim diye sevmeye başladım.