bugün

ayakların,
bembeyaz iki martı,
koynuma alıp seviyorum onları,
göğüslerimde soğukluğunu hissediyorum,
ellerimle, gövdemde ısıtıyorum onları
ve başparmağına bir öpücük konduruyorum.
tırnaklarında yeni kurumuş
siyah ojenin kokusu.
ayakların diyorum,
bembeyaz iki martı.
özgürce salınıyor vücudumda,
koynuma alıp seviyorum onları,
tabanına öpücükler konduruyorum.
Bir yerlerde,
Dümdüz uçsuz bir ovada,
Yemyeşil otların üstüne kızıl bir güneş doğmuştur şimdi.
Şimdi bir kalbe,
başka bir kalp uçup konmuştur
Eklemlenmiştir kırıklı yerlerinden.
Bir minik çocuk kalbi
Gelivermiştir her şeyden habersiz
Bir dünyalının avuçlarına.
Bir kadın, nakış nakış işlemiştir örgüsüne
Derdini kederini.
Karanlık bir geceye sabah olmuştur bir yerlerde.
Bir yerlerde binlerce papatya açmıştır
Sarısıyla, beyazıyla.

Hâyâl kırıklıklarına çıplak ayakla basmanın
vaktidir şimdi,
Yüreğine batan kırıkları tek tek toplamanın,
Bir bavula sığdıramadığın anıları
Çok gerilerde bırakmanın saatidir.
Ağlayan gözlerinden
Unutamadıgın kadını
damla damla düşürmenin vaktidir.
Hoşça kal diyenleri
Hoşça unutmanın
Yaşar dinlemenin,
Ağlamanın, aldanmanın,
Ve çantayı alıp gitmenin
Ve ağız dolusu küfretmenin
Tam vaktidir.

(2024, Diyarbakır)
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan seni seviyorum…..
Çok düşündüm bilek damarlarımı kesmeyi
Rönesans öncesi devirlerden kalma zehirler içmeyi
Ve düşmeyi yüksek kulelerden mermerler üstüne
Ayaklarına taş bağlayıp denizler altında ölmeyi
Yine de ölmedim görüyorsun, ölmedim
O aşağılık hesaplar, küçük korkular bırakmadı beni
Belki de sen bırakmadın, bilmiyorum
Bıraksaydın çoktan unutmuş olacaktın
Halbuki şimdi benden kaçman da zor
Anlıyorum beni sevmen de zor
Dedim ya bi yere kadar yaşamak güzel
Ama bir yerde ölüm güzel oluyor...

Evet
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.

Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Gözyaşlarım sel olacak,
Her hatıranda yanacak,
Ayrılık rüzgarı esip
Kalbimi delip geçecek.

Anılar canlanacak,
Her köşede seni arayacak,
Yüreğimde bir boşluk,
Sonsuza dek kalacak.

Belki bir gün döneriz,
O eski günlere, bilirsin,
Ama bu son veda,
Kalbimde hep saklı kalacak.

Her nefesim acı dolu,
Sensizlik kor bir ateş,
Bu son veda, bu son an,
Yüreğimde bir yara.

Her sabah sensiz doğacak,
Geceler hüzünle dolacak,
Seni benden koparacak
Bu son veda, bu son aşk...
Gri

Bulutlu havalarda
insanın omuzlarına yağan
hüzündür biraz da.
Soğuk bir rüzgar eser kalbinde,
Mayısın tam ortasında.
Kalbin, dikenli tellerle çevrili
Küt küt attıkça,
Teller, canına batar da durur.
Dalga dalga köpürür deniz,
Yağmur yağdıkça kudurur.

Yağmur yağdıkça
Omuzlarına damla damla hüzün düşer,
Bir soğuk rüzgar eser
Denizden bu yana.
Bir soğuk rüzgar
Kalbinde eser de durur.

Yağmur yağdıkça
Grileşir gökyüzü,
Bulutlar gri, deniz gri..
Dalgalar gri..
Hislerin, gri.

Bir kurşun gibi çekilir bakışlar üstünden
Çekilir sesler kulağından
Bir tetik gibi.
Bir mayıs ayında
Bir kurşun gibi saplanır yüreğine
Gri, yağmurlu bir havada
Sebepsiz bir can sıkıntısı,
Sebebini bilmezden geldiğin.

(Mayıs 2024, Van)

görsel
Bu tutuşan, ellerimiz olmasa avuçlarımda kocaman bir yangın derdim.
Kuru Bir Yağmur yağdı

Dik bir yamacı çıkarken yorgun ve terli
Soğuk bir su gibi değmişti dudaklarıma
isminin heceleri.
Heceler eksildi önce
Harfler dişlerime değmeden uçup gitti
Ağzım, kurudukça kurudu tekrar.
Yokuş dikleşti, insafsızca büyüdü.
Yokluğunun soğuk ve ince ellerini hissettim
Sırtımda.
Yalnızlık, ellerimi ayaklarımı yokladı,
Bağışlayıp, yeniden selamladı.
Göğsümde bir ateş topu oldu
Yokluğun.
Kelimelere döküldü,
Kelimeler ağzımda eridi
Bozağımdan geri indi,
yapış yapış ve tatsız.
Genzimi yakan alevlerdi yuttuğum.
boğazımdan geçti.
Ve göğüs kafesime indi
Göğsümde bir ateş topu oldu tekrar.

Nasıl da ağırlaştı bedenim
omuzlarım düştü.
Ahh
Ne kadar ağır tartabilir ki bir boşluk?
Boşluğun arttıkça ağırlaştı.
Sesin eksildikçe
Kulağım sağırlaştı.
Kuşlar dalları terketti
Toprağı çatlatan tomurcuklar
Geri çekildi toprağa, çatlaklarından.
Ve tekrar başladı bir yavan mevsim.
Susuz,
Çorak
Ve bunaltıcı bir yağmur yağdı,
Hiçkimse ıslanmadı.

Yağmurda bir şemsiye aradı gözlerim
Üstüme yağmasın diye sensizlik .
Sensizlik kuruttu her şeyi,
Geriye sessizlik kaldı.
Saçlarıma dokundum, bir bir döküldüler.
Aynadakine baktım, çekip gitmişti çoktan,
Neşesini ve sıcaklığını alıp gitmişti burdan.
Adını heceledim, tekrar tattım adını
Gözlerini anımsadım,
Ellerine dokundum
Ve sesini duyumsadım.

Ve yine başladı bir yavan mevsim.
Susuz,
Çorak
Ve soğuk bir rüzgar esti.
içimdeki çocuğu sürükleyip götürdü,
Tutamadım ellerinden.

(01.08.2024, Van)

https://music.youtube.com...k&si=AKFFtReJQvd54RUJ
yalnızdım bir tanem yine dün akşam,
hep seni düşündüm hep memelerini andım,
dayanılmaz bir şey oldu hasretin,
dün gece tanganı yırttım da yattım.

bugün hiç iyi değilim lan.
bahçenizde bir gül olsam,
yazın açsam kışın solsam.
gelir beni yoklar mısın?
ara sıra koklar mısın?
imkansız istekler ve zaruri mutsuzluklar

Alevden sözler,
Bakışların buzdan.
Kartopu dertler
Yuvarladıkça büyüyen..
imkansız istekler
Ve zaruri mutsuzluklar
Mütemadiyen umutsuzluklar..

Yüzüne güller ekiyorum
Kırmızı sözcüklerden.
Ama nedense,
Bakışların buz oluyor
Kurutuyor tüm gülleri.

Yüreğime şeritlerce yollar açıyorum
Gözlerinden.
Ama nedense yollara
Kırmızı şerit çekiyor emrindeki kolluklar:
Olay yeri, girilmez !
Yasaklı mektuplar yazıyorum
içinde birkaç imdat
Mektuplarım varmıyor hiçbir yere
Sürekli bir istibdat..

Sözcüklerin bir kurşun olup saplanıyor yüreğime
Tek bir silah sesi duyuyorum
oysa binlerce kurşun yağıyor üstüme.
Güller soluveriyor, kan oluyor kırmızılar
Dikenleri dolanıyor dilime, konuşamıyorum.
Bakışların eriyor kurşunların arasında
Eriyip boynumdan vücuduma süzülüyor.
Ve donduruyor tüm sıcaklığını kalbimin.
Dağ gibi sevgim
Buz dağı oluveriyor karşısında
Dikenli bakışlarının.

Ve en başından belliydi diyorum
Uzak bir ihtimaldin sen
Beyaz bir yaz bulutuydun
Dokunmak imkansız.
imkansız bir isteğiydin kalbimin.
Kalbimin içinde yankılanıyor aynı sözcükler :
“imkansız istekler
zaruri mutsuzluklar
Mütemadiyen umutsuzluklar..”

08.08.2024, Van

görsel
Yârân-ı zamanın kaybıdır bu cân-ı mâder,
Ağlarım gönlümde hüzün dolu zülf-i perişân,
Sâbit değil gönlümün avâresi, dem-i giryân,
Serâp-ı hayâllerle bezendi bu zârân.

Efkâr-ı şebnem misâli dökülür gözümden yaşlar,
Mahzun gönlüm titrer, feryâd eyler nâkıs kader,
Dünyâya sığmaz kederim, felek vurur sînemde şimşekler,
Sevdaya tutsak gönlüm, mahbûbuna hasretler.

Bendeki âh-u efgân, dağılır kâinatın sînesine,
Her nefeste ömür tükenir, kalbim aşka minnettar,
Âh, ey sevdâ, sen benim tek vefâkâr,
Bu âlemde kaybolur her fâni, aşk bâki kalır.

Sükût-u zamânın ardından gelir elbet bahâr,
Lâkin gönlümün bahârı soldu, kaldım yar,
Gözlerimden düşen her damla, âlem-i hayâl,
Gönlümde bir hatıradır, artık mâzîde kalan bu hâldir, serâp.
Üstteki yazarı oyladım ben ama,
Neye verdiğimi bile bilmiyorum.
Biraz olsun anlaşılır yazsana,
Anlaşılmayan şiiri ben sevmiyorum.
Siyasetçiler orospu gibidirler.
Dün başka biri bugün başka biri gibi davranırlar.
Söz verirler sözlerini tutmazlar.
Ülke yanarken saçlarını ve bıyıklarını tararlar.
Henüz gelmedi içinden intihar sanrıları
Zira daha görmeye hazır değilim tanrı ya da tanrıları
Ah bir de yaşayabilsem şans ve özgürlükle
Görmeden tek bir tane bile aç açıkta yavruları ...

Üstün varlıklarız vesselam belli ki tok olarak biz
Yoksa nasıl görmezden gelirdik o insanları sanki giz var giz
Tez zamanda değişse devran değse yerlere değse alınlar
Yerine toprağın üzerinde çökmüş diz üstüne diz

Enerjilerimiz tutmuyor azizim bu dünyayla benim
Daha doğmadan önce belliymiş kefenim
Bazen ahlar çeker bazen kadersizlikler
Bildiğim gibi gelmedim ama bildiğim gibi gidenim .
Günbatımları ve sen

Ne ay kalıyor sen varken, gökyüzünde
Ne bir mutsuzluk, benim yüzümde.
Ne güneş parıldıyor senin kadar
Ne inci mercan.
Tükürün

O küçük çocuğu ben öldürmüşüm gibi
Size onlarca vaat verip sevişip terk etmişim gibi
Dağda terörist, düzlükte hırsız, gökyüzünde uğursuzmuşum gibi
Size sürekli kötü haberler veriyormuşum gibi
Evinizi ben yıkmışım gibi
Hasta babanıza huzurevinde işkence etmişim gibi
Müze soymuşum gibi
Tarihi eserleri yurt dışına kaçırmışım gibi
Ekonomiyi ben bozmuşum gibi
Tükürün çirkin yüzüme!

Aynaya bakınca çirkin bir köpek leşi görüyorum
Bataklık görüyorum
Bunalmışlık görüyorum
imansızlık görüyorum
Bazen ben de aynaya tükürüyorum
Tükürün çirkin yüzüme!

Oysa ben neler hayal etmiştim çocukken
Mavi gökyüzünü süsleyen yıldızlara gidecektim bisikletimle
Buluta binip uçacaktım
Martıların kanatlarına zümrüt takacaktım
Çocukları ağlatanaları yok edecektim
Hiçbirini yapamadım
Tükürün çirkin yüzüme.
Yaşayalım

insan ve hayvan cesetleri birbirine karıştı
üstelik özgür de değiliz.
Canavar bir ülkenin bombaları altında çocuklar körebe oynuyorlar.
Bir anne sütten kesildi
bir babanın kolu koptu.
Bir köpek kediyi gömdü.
Ağaçlar köklerinden yıkıldı.
Evler toz duman.
Yemek yerine dert pişiyor evlerde.
Aşıklar korkuyor gelecekten.
Kuşlar yolunu değiştirdi.
Hak etmedi kimse bunu.
Durdurun şu savaşı,
yaşayalım.
Bir eylül akşamı seni düşünüyorum.
Güneş batıyor,
Ayışığı bulutların ardında kalıyor,
bir yarasa konuyor omzuma
Tanrı'nın sesini duyuyorum.
Balkonda bir sigara yakıyorum,
Manzaram gri duvarlar,
sarı ışıklı mutfak pencereleri
Ve uçsuz bucaksız gökyüzü.
Gök gürlüyor, az sonra yağmur yağacak.
Şimşeğin ışığında silüetini görüyorum.
Üşüyorum, yağmur çiseliyor
ve yağmur yanağıma bir öpücük konduruyor,
Senin dudaklarınla...
Bir bebek ağlıyor,
sesi ezan sesine karışıyor,
ben de ağlıyorum.
Trafik yine tıkalı,
Caddeden korna sesleri geliyor.
Bir taksici önündeki sürücüye sövüyor
ben de sövüyorum.
Toprak kokusu geliyor,
komşuda kızgın yağda pişen soğan kokusuna karışıyor.
Acıkıyorum.
Dolapta bir şişe ufak rakı,
yarım kalmış ekşi yoğurt,
masada çeyrek kuru ekmek bana bakıyor.
Aç kurtlar gibi saldırıyorum.
Rakının kapağını açıyorum,
mutfağa ananson kokusu doluyor.
Bu koku bana seni hatırlatıyor,
Yavaş yavaş kadehe dolduruyorum.
Rakıyı değil seni içiyorum.
Bugün zeki müren'in ölüm yıl dönümü.
Onun anısına pikaba bir plak koyuyorum,
"Elbet bir gün buluşacağız"
Ama ne zaman?
Hiç iyi değilim.
ikiye ayrılıp atılmış gibiyim
Her zaman böyleydim
Ama artık eskisinden de beterim

Beni gözlerimden vurdun güzelliğinle
Sonra yüreğimden vurdun güzel yüreğinle
Beni alıştırdın kendine
Çok sıkı bağladın kendine
Bana güzel yaklaştın
Ben sana bir ömür koşmaya karar verdim.

Sonra çektin gittin
Beni göğsünden bıçaklanmış Cliffjumper gibi bıraktın gittin.
Beni şartların zombiye çevirip sonra ikiye ayırıp energon madeninde patlatmasına sebebiyet verdin
Kimse tarafından s*klenmediğimi gösterdin.

Sonra geri döndün bana
Affettirdin kendini
Bana tekrardan umut kazandırdın.
Bana sabahları erken yaşattın geceleri erken kapattırdın.

Sonra konuşmaya başladık
Aşkını bulduğunu söyledin
işte artık iyice çökerttin beni.
Önce göğsümden bıçakladın. Sonra üzerimde deney yapıp beni delirttin.
En sonunda da ikiye ayırdın.
Kimse tarafından umursanmadım.

Belki de hiç umursanmayacağım.
Belki de beni kimse senin gibi sevmeyecek
Beni en iyi anlayan sendin. Her şeyimizle uyuşuyorduk.
Zevkler, renkler, aileler, tarzlar ve her şey.
Şehrin bana hep seni hatırlatacak
Tarzlar ve zevkler bana hep seni hatırlatacak.
işin kötü yanı ne biliyor musun ?
Aynı sen olan biri hiç gelmeyecek.

Ama Allah işte.
insanı sınar mükafatını verir.
Ben de mükafatımı bekliyorum.
Adaklar adadım uğruna.
Gelirse ne ala.
Gelmezse beni istediğin kadar ikiye ayır. Zaten batmış olacağım.
Daha ne kadar batabilirim ki ?