bugün

iceriye gunes girmesini saglayan, boylece eve doktor gelmesini onleyen kapimsi sey.
sabah olduğunu belli eden yapısal
bazı psikopat insanların eve giriş-çıkış için kullandığı delik...
tual adlı grubun cok güzel bir şarkısı. Keşke adam akıllı bir gitar solosu olsaydı dedirtir ama.

ne geceler ne gündüzler gördüm
en vazgeçilmez yeminlerden döndüm
görmedim senin gibi sevmedim hiç kimseyi
yapayalnızım şimdi unuttum gülmeyi
ne sevdalar ne ümitler gömdüm
aşkı yalansız duygulardan ördüm

sen; vaktinden çok sonra gelen sevdalı bir yağmur gibisin çisil çisil gözlerimden
sen; çıldırmış şairlerin yiten mısralarında bahsettiği perisin
pencereler önünde çürürken o güzelim yıllarım
hayalin gözlerimin önünde bize ağlıyorum

ne baharlar ne tutkular gördüm
her yeni günde uykulardan döndüm
gülmedi senin gibi kalmadı bende kimse
yapayalnızım şimdi eski bir resimde
-evin kapı dışında dışarı açılan bölümü,
-sevgilinin altında serenat yaptığı cam,
-evden kaçan kızların can yoldaşı,
-komşu dikizleme bölümü,
-birine gizlice haber vermek için taş attığımız bölüm.
ogün sanlısoy un söylediği bir şarkı..

sözleri:

kız günaydın gözünaydın
benden aldın sende kaldım
dün bunaldım zor uyandım
görmeyince zor dayandım
baktım olmaz seyre daldım
anılardan bir tomardım
çok yoruldum çok daraldım
penceremden gir içeri

üzgün oldum düzgün oldum
bir yüzümle yüzgöz oldum
bir ses oldum,bir söz oldum
söyleyince sensiz oldum
baktım olmaz seyre daldım
anılardan bir tomardım
çok yoruldum çok daraldım
penceremden gir içeri
windows taki bi sey iste...
X e basinca ciktiginiz sey.
(bkz: pencerenin perdesini)
tuvalette bulunanların filmlerde muhtemelen rehın tutulunan bir evden kacmak icin bolca kullanıldıgı camsı cisim
Yapıları veya tren, vapur vb. ulaşım araçlarını aydınlatmak, havalandırmak amacıyla yapılan, çerçeve, cam, panjur, perde gibi eklentilerle daha kullanışlı bir duruma getirilen açıklık.
bir iç mekanı dış mekana bağlayan açılıp kapanabilme özelliğine sahip ayrıca camlı olan bir mekan parçasıdır.
akşm gazetesinin ekinin adı.
(tıpkı hürriyet kelebek gibi)
Odada en az 1 tane bulunan hava ve güneş gelmesini sağlayan alt tarafında sabaha kadar uyuduğunuzda heryerinizin ağrımasını sağlayan kare şey.
ogün sanlısoy'un nereden esinlendiyse esinlensin; kulaklarımıza çakıvermekle hoş iş ettiği şarkı.
ing. window
alm. fenster
gece yatarken açık unutulunca kıçınızın donmasına sebep olabilecek yapı.
arkadas zekai ozger siiri .

pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı

pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü

Pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
Kokusu hayatı yıkasın diye

Pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
Yürek kendini tanır
şu sıralar en çok açık olan şey..

(bkz: afrika sıcakları)
tual in alıp götüren ve kasım bir kenara benzerini bir daha yapamadığı şarkısı şarkısı.
eskiden ahşap artık plastik olan yapı.
iLhan irem'in 1983 çıkışLı aLbümü.. pencere köprü ve ötesi üçLemesi'nin iLk ayağı.. aLbümde ki şarkıLar;

1- Dünya Penceresi (Enstrumantal)
2- Günaydın
3- ilk Gülücükler
4- Dünya
5- inanmak
6- ister inan ister inanma
7- Düğünevi Penceresi
8- Ne demekse?
9- Terazi
10- Sevecen
11- Sıkılmasın için
12- Yaşlılık Penceresi
13- Yalnızlık Penceresi
14- Bir Başka Dünyanın Penceresi
15- Ve Ötesi (Enstrumantal)
sadık gürbüz' den dinlenesi parçanın sözleri için;

(#1667006)
bir sunay akın şiiri.

Kokusu mahalleye yayılsın
diye yaptığı yemeklerin
akşamüstleri
açık tutar penceresini
yeni gelin.
gördüm. -penceredeki iki kişilik loşluk- göründü bize, evet. sadeceydi ve bizeydi.
gördü
k.

çünkü
sabaha yaklaşırken yeşillenen
umudu
susarken cevaplayan
gözleri vardı

benimse dededen yadigar
bir saatim, köstekli
o kadar
yolculuklar yapardık zamanda
durur duraklar
aşklaşır tazelenir
dolaşırdık yine
yorulur susar
sevişir gençleşir
doğardık yine
gel zaman
git zaman

bir odamız vardı
doğa'l manzaralı
penceresi yok tek kapılı
pencereler çizerdi
silerdi boyardı
içine hayalini
hayalimizi koyardı

yüzüne bulaştırdığı renkleri
ayırt etmeye çalışırken ben
kırmızıya hınzırlaşırdı aklım
sonrası,
dedim ya
bir yaş daha genciz.

akşam olur kararırdı
soluğumun benzini boyardı
asık suratımı boyardı
severdim sonra kendimi
hiç sevmediğim kadar

'kendimi yeniden sevdirdiği için sevdim onu'
bir tek allahın aşıkını görmedim
bunu itiraf eden.
evet
ona tutulan tutkum
tam da bu yüzdendi

konumuz çoktu komşumuz hiç yoktu
aslında iyi de oldu
şehrin ortasında yaratmıştık
ıssız kargaşasız bir ada
denizimiz vardı sonra sapsarı
masmavi bazen mor

sabah olur uyanırdık
ilk işimizdi sevişmek
hayata onun göğüslerinde uyanmak
dudaklarına ilk, merhaba demek
gamzelerine düşerken paldır küldür
saçlarının kumralına tutunmak
ve günün ilk yolculuğu
en keyifli gidişler
en sarsıntılı gelişler

kahvaltı hazırlanırdı sonra
kütük değilim çok şükür
yardım ederdim ona
kahvaltı kahvaltı kahvaltı...
tazelenmeye yeni başlamış
yorgun ve zehirli zihinlerin
rafadan hali

biraz peynir üç beş zeytin
domates, zeytinyağlı kekikli
mutluluktan kızarmış birkaç dilim ekmek
ve çay
ve çayı bardağı koyarken bıraktığı
dudaklarımızın payı

c'isimleri değiştirmeyi seviyordum.
apayrı bir dil yaratıp
ayrı bir alfabe kullanmak
uzak ama şirin bir fanteziydi.
yalnız değildim artık.

çünkü sabaha yaklaşırken yeşillenen
umudu
susarken cevaplayan
gözleri vardı...

kimseler yoktu başka
kimseler.
o vardı.
yokken de varmış aslında.

'bugün pencereyi nereye çizsek
neresine baksak hayatın?'
fonda tatlı bir gülücük.
ve başlardı
bir başka yolculuk

su hep akacak.