bugün

istanbuldan falan filancaya gitmekte olan şehirlerarası otobüse adapazarı'ndan bindim.üzerimde laciver v yaka bir kazak içimde beyaz bir gömlek var.beni yolcu edenlere el sallıyorum,üzüntülüyüm,gözlerim yaşlı...koridorda,orta kapıda ayakta duruyorum.arkamdaki çocuk bişeler diyo.umursamadım tabi..bir daha bir daha bir daha diyince bu ne konuşuyor diyerekten dönüp baktım.''yuh yani 2 saattir size bağırıyorum'' dedi ''su verirmisin''. ağlıyorum üzgünüm şokagirmişim konuşamadım,bakakaldım. çocuk verdi veriştirdi ondan sonra terbiyesizmi bıraktı firmamı bıraktı..susmadı da.. sakinleşince 31 numaralı koltukta oturacak olan müşteri olduğumu hostla birlikte izah ettik..kendisini bazen yolda görüyorum muzip sırıtıyor kendisi...
üniversite öğrencisi olan yazar kişisi kış vakti tatilden dönmektedir. tekirdağ dan izmir e doğru yola alan otobüste yerini almıştır. otobüs ilk molasını tekirdağ a 15 dk uzaklıkta olan bir yerde vermektedir (istanbul dan kalktığından dolayı). neyse daha yeni bindim inmenin gereği yok diye otururken; otobüsün yanına alfa romeo marka bir araç park eder. içinde aceleci ve sinirli bir genç çıkar. ve otobüse orta kapıdan dalar. hemen iki sıra öndeki kıza seninle birşeyle konuşmak istiyorum der, fakat kız benim seninle konuşacak bir şeyim yok diye karşılık verince tartışırlar. delikanlı yaktın lan beni diye bağırır ve tartışmaya başlarlar. henüz otobüsten inmemiş olan muavin de beyfendi lütfen otobüsten inermisiniz diye uyarır. tartışma ortasında birden delikanlı elini arkasına atar ve kelebek tabir edilen bıçağını çıkarır. (bu sırada yazar kişisi orta kapının 2 sıra gerisinde oturmaktadır). kız çığlık atar, araya muavin girer o boşlukta kız sıyrılıp dinlenme tesislerine doğru kaçar delikanlı da bıçakla kovalar. dinlenme tesisinde bir karmaşa yaşanır. delikanlı kızı tam bıçaklayacakken kafasına bir sandalye yer, ve yere düşer. ondan sonra tekme yokat etkisiz hale getirilir. olay yerine polis çağırılır ve gözü dönmüş genç polise teslim edilir. kızın babası da otomobili ile gelir ve kızını alır gider.
otobus: izmir eshot 63
tarih: 27/11/2006
saat: 08:00 sulari

yorucu gecen bir pazar gununun ardindan cok rahat ve kesintisiz uyku bitiminde uyanan ben alsancak'a gitmek uzere yola koyulmustum. bornova'da cesitli zorluklarla binebildigim 63 numarali otobusumuz agir adimlarla yol alirken, ben kendimi muzigin ritmine iyiden iyiye kaptirmistim. orta kapi karsisindaki boslugun hemen arkasinda muhtemelen anneanne ya da babaanne olan bir teyzenin kucaginda oturan yumurcak diye tabir ettigimiz cinsteki kerata cesitli afacanliklar yapip otobustekilerin dikkatini cekmeyi basarmisti. benim dikkatimi ceken ise teyzenin dolayisi ile cocugun yaninda oturan hanimefendi idi. 19-20 yaslarinda, hanim hanimcik, guler yuzlu, sol yanaginda minik bir gamzesi, burnunun her iki yaninda belli belirsiz cilleri olan dunyalar guzeli bir kiz. afacan cocuk kizin dikkatini kolayca kendisine cekmisti. ben olayi kalbimin carpintilarini kiza ve etrafimdakilere belli etmemeye calisarak yakinen izlemekteyim. bu arada kulakligimda dream theater-home sarkisinin calmaya basladigini duyuyorum. afacanimizin kiza olan ilgisi azaldiginda, kulakligimdan cikan sesin dozu da sarkinin ritminin artmasi ile yukselise gecmis bulundu. bu sirada afacanin dikkati bana dogru yoneldi. kerata beni bastan asagi suzdukten sonra sesin nerden geldigini ogrenme cabasina giristi. benim cesitli ağız, burun ve goz hareketlerim ile keratanin ilgisi artik tamamen ben idim. kizin ilgisi de cocukta olduguna gore, kiz da beni farketmeliydi artik. ben kulakliklari boynuma indirdigimda kerata kulakliklara dogru bir hamle yapti. boynumdan cikardigim kulaklıklar artik afacanin kulaklarinla bulusmus ve o nese dolu bakan gozlerin yerine saskinlik bakislari gelmisti. derken kerata ilgisini ceken kulakliklari yeni arkadasina uzatmaya kalktiginda kafamda yanan ampulle beraber asagi dokulen kaynar sulari da hissettim. kulakliklarda orgazm olan bir kadinin cilgin haykirislari calma olasiligi bayaği bir yuksek. benim kulakliklara saldirmam ile kizin bana "manyak mi ne" tarzi bakislari ard arda siralanirken, alsancak gar'a yaklasmanin verdigi huzun ve nese harmanlandi ve kapiya iyice yaklasip kapilarin acilmasini bekledim. otobusten indigimde aklimda kalan iki kahverengi goz ve belli belirsiz cillerden baska bir sey degildi. * * * * *
AFYON'DA OTOBÜSTE YAŞANAN BiR OLAY:
-kaptan dökülecek var!(inmek isteyen yolcuların sözü...)
müthiş istanbul trafiğinde sabah saatlerinde inatla otobüsün kapısına dayanarak binmeye çalışan vatandaşın, otobüse binememesi üzerine, şöföre, şöförün babasına küfür etmesi ve bunun üzerine şöförün ağlaması. yaşanmıştır.
bir efsane vardır anlatılır durur: genç kızın bileti yoktur.otobüs şoforüne döner "bir sonraki durakta alabilir myim?"der.otobüs şoforü yolculardan biri belki akbilini verir diye "sor bakalım yolculara "der kız döner:"bir sonraki duraktan bilet alabilir miyim?"der.işte ben de buna benzer bir olaya şahit oldum.otobüs şoforü yine buna benzer bir olayda yolculara sor talimatını verdi ve kız döndü:"bana basar mısınız?" yolcuların suratındaki pis sırıtışı düşünüyorum da..
bakırköy'den kalkan ve incirli caddesi üzerinden şirinevler istikametinde hareket eden minibüsümüzün polisi görmesi üzerine biz ayaktakileri arkadaki boş minibüse bindirmesi ve polisi geçince tekrar geri alması. sahip çıktı bize çocukları gibiydik abinin sanki. duygulandım.
okul gezisi, serbest zaman, gezmek eğlenmek içmek, bilmem kaç kere umumi tuvaleti kullanmak, sonunda da dönüş yolculuğu için tekrar otobüse binmek... orda tekrar sıkışmak, çok feci sıkışmak, otobüsün o sırada bir viyadükte bulunması, etrafata da çalı malı hiç bir şeyin olmaması *. sıkışan kişiden terler fışkırması, kendisi erkek de olmadığından bir şişenin işini görememesi; bunun üzerine otobüsteki bayan görevlinin gelip ona ilginç bir öneride bulunması. ve bütün bu olayların sonunda bütün otobüsün meraklı bakışları altında şoförün uyuduğu bölmeye giden kişinin işini çöp kovası ve bir poşetle görmesi sonucunda otobüsteki diğer kişilerin ve de bizzat kişinin kendisinin yaşadığı olaydır...
lösev vakfı zirvesinde, vakıf çıkışı kızılay'a dönmek için binilen otobüste arka tarafı kapatan yazarlara orta kısımdan bir teyze tarafından " sessiz olun " şeklinde bi nevi ayar verilmesi *.
aynı sitede oturduğum arkadaşımla beraber saat 23,15 arabasına binmiş eve dönmekteyiz. iki bünye de alkollü durumda ama bir sarhoşluk durumu mevzubahis değil. derken ilk durağa geldik ve arkadaşla beraber bir kaç kişi de otobüsten indi. benim eve dört durak var ama mesafeler çok kısa. 3. duraktayız, arabada benle beraber deli görünümlü bir amca, 3 üniversite öğrencisi var. ben dışında herkes erkek ve ben dışında kimse alkollü değil. birden bire şoför arabayı durdurdu ve şiddetli bir şekilde koltuktan kalkıp burnunu çekerek 'size de alkol kokusu geliyor mu' diye sordu.* bütün erkekleri göz hapsinden geçirdi ve beni es geçti. sonra en öndeki deli görünümlü amcayı suçlu belleyip otobüsten indirdi. ben tabi tırsıp he he alkol alan bendim gibi bir densizlik yapmadım.
kulağımda küpeler,
inceler beni nineler...

evet, böyle bi' şiirle başlamak istedim.

bugün... otobüsün en arkasında köşeye oturulmuştur. akabinde 2 tane 60 yaşlarında teyze yanıma oturur.

teyze: oğlum kulağını deldirdin mi sen?
end. : şey... evet deldirdim neden, niye ki?
teyze: niye deldirdin mıknatıslı olanları yok muydu? niye deldirirseniz zaten?
end. : ya vardı da dedim tam olsun? gençlik işte*.
teyze: niye deldirdin ki? iz kalcak delik gözükcek daha sonra!
end. : yok ya çıkarırsam kaynar. iz kalsa delik gözükse ne olur ki zaten!
teyze: aaa olur mu hiç?
end. : !?
teyze: yaşlancaksın sakallı bi dede olcaksın kulağında delik olcak olur mu hiç!?
end. : evet tabi!*
teyze: hem gusül abdesti alırken dikkat etmen lazım yoksa kabul olmaz delikler yüzünden*.
end. : evet tabi dikkat ediyorum ben.
teyze: her lafa da cevap veriosun.
end. : !?*
teyze: hem sen zaten yakışıklısın. ne gerek var küpeye yakışıklılığın yeter.
end. : çok teşekkürler.
teyze: okuyor musun sen?
end. : evet, uluslararası ilişkiler.
teyze: haaa bak ilerde bigün cumhurbaşkanı olursan o delikler nasıl gözükcek. hiç yakışacak mı? yakışmaz.
end. : yok teyzecim ne cumhurbaşkanlığı! kimler oluyor cumhurbaşkanı, bana mı kalır?
teyze: aaa öyle deme sen çalış olur?
end. : tabi evet.
teyze: çıkar sen o küpeleri.
end. : evet tabi*.

teyze kişisi ile olan muhabbet yan koltuklardakilerin şaşkın bakışları altında bu şeklide devam etmiştir.

akabinde susulur, düşünülür, oha denilir. teyze kişisi inerken allahaısmarladık* der başarılar diler.
olsundur kendisi pek bi tatlıdır.

bir otobüs yolculuğu daha böyle atlatılır.
yaşlı bir teyzenin düğmeye geç basması ve üstüne üstlük şöföre kızması. ortam şaşkınlık ve gerginlik içine düşer. kimileri kıkırdar. (bkz: ben)
çok değil 3 gün önce insanlar otobüste kaşık kalıbı seyehat ederlerken, kalan bir kişilik yeri arka kapıdan binmek suretiyle doldurdum. kaptan kapıyı açınca ayağım kapı ile tanımlayamadığım bir yere sıkıştı. kapı inatla açılmaya çalışıyordu.orta sıralarda nefes almayı başarmış olan yiğit bir amca kaptana kükredi de tısıl tısıl kapandı kapı icadı. velhasıl kelam söz uzar kesmek gerekir ben zaten ayakkabımı çıkarıp hafif sıyrıklarla atlattım olayı. yalnız en sonunda ise ayakkabım iki büklümdü.
otobüste ters koltuklarda cam kenarında oturan kızcağızın inmek için ayağa kalktığı sırada alçak şoförün ani freni ile yanındaki adamın tam ve cuk diye kucağına oturması ve adamcağızın kıpkırmızı olmuş bir şekilde kızın düşüşünü engellemek için kızın kaba etlerini avuçlaması, senleyadasensiz ve annesinin tam yanlarında ceryan eden bu olaya sessiz kalamayıp, ağlayana kadar gülmesi...
son model şehiriçi toplu taşıma aracında, en arka koltukta otururken önümdeki koltuktaki ufak bir kırığa ilişti gözüm; kırığın hemen alt kısmına, a4 diye tabir edilen dosya kağıdının bantlanmasıyla bırakılmış notu görünce dumur dumur gezmeye başladım. notta aynen şöyle yazıyordu: bu koltuğu kıranın allah belasını versin.
bir yolcunun inatla bedava binmeye çalışması, zaten psikopat olan şöförün koltuktan üç sıra uçarak adama girişmesi, otobüste yapılan kavgadan hız alınamayıp dışarıda devam edilmesi, ardından gelen polis ekibinin ikisini birden alıp gitmesi, tam iş çıkış saati olduğu için daralan bir vatandaşın sinir krizi geçirip boş şöför koltuğua oturup "ben sürcem anuna goyum. nerde lan bunun birinci vitesi" demesi, derken arkadaki belediye otobüsünün şöförünün gelip duruma müdahale etmesi, sonra onunda çileden çıkıp şöför koltuğundaki adamla kavga etmesi.

bu dakkadan sonra "s.kerim sizide otobüsünüzüde diyip 45 dakika içinde tekrar bedava binebilmeminde etkisiyle ortamdan uzaklaştım. ne yaptılar ne ettiler hiç bilmiyorum.

dikimevi/ankara *
geçenlerde bursa'dan istanbul'a seyehat ederken başıma geldi. feribot beklerken sigara içmeye indim. döndüğümde yan kolktukta oturan adamın yastığımı alıp uyumuş bir zaviyette pozisyon almış olduğunu farkettim. adamdan yastığımı istedim bide ne cevap alayım bu benim yastığım.
belediye otobüsünde uzun uzun çalan telefonu bulamayan bir yolcuya bakan bir başka yolcu yüksek bir sesle :
(bkz: alo buyrun babamın otobüsü)
tıklım tıkış bir otobüste ereksiyon olmak gibi... mesela yani...
gecenin üçünde yatıp yedisinde kalkıp, sakarya dan istanbula gidip, bütün gün dolaşıp, uykusuzluğa yorgunluğu ekleyip; akabinde, b.çekmece-y.bosna, otobüsünde, koridor tarafındaki koltukta kestirmeye başlamak... ne var der gibi hissediyorum, şoförün keskin bir virajı hızla almasından sonra * kendini yerde bulmak... bütün otobüsün, kendini gülmemek için zor tutmasını görmek... akabinde hiçbir şey olmamış gibi yine gözleri kapatıp, uyumaya çalışmak...
iş çıkışı zar zor arabaya yetişmişim. bir ilginçlik var araba bomboş bir tek ben varım. neyse koşaraktan yaşlı bir teyze biner. muavin teyzeye yardım eder teyze yerleşir araba hareket eder. ilerleyen dakikalarda muavinin ve şoförün kardeş oldukları konuşmalarda meydana çıkar. yaşlı teyze de anladığım kadarıyla komşuları. olarlar gelişir;

teyze- sen napıyorsun şimdi? *
m *- napiim abime yardım ediyorum işte *
teyze- * sen ilk önce kendine yardım et abin gibi serseri mi olcaksın

arabada geri kalan üç kişi * dumur.
başımdan bir türlü eksik olmayan olaylar silsilesi.
yurdum insanının sıcakkanlı olduğu bir gerçek. fakat nedense bu huyunu otobüslerde kanıtlamaktan asla usanmazlar.
matruşka kişisi eskişehirin ayazından kurtulmuş, kendini otobüse atmanın verdiği keyifle koltuğuna kurulmuştur. karşısına iki yaşlı teyze oturur. şişman olanı saati sorar ve ardından kankalığa kadar uzanan koyu bir muhabbet başlar. takma dişlerden tutunda babalarının vefatına, kilo probleminden sabah yürüyüşlerine kadar... etrafa bakan matruşka bir başka dumura daha yelken açar. birbirlerine hayat hikayelerini anlatan iki teyze ağlaşmaktadır ve biri çantasından kağıt çıkararak " sevdim ben seni. bu benim telefon numaram" diyerek ötekine numarasını vermektedir. bunlar da otobüste başlayan dostluklara imza atmış güzide insanlardandır.
teyzelerin gazabından kurtulamayan matruşka insanı bir başka otobüs seferinde de yine işkenceye maruz kalır. diyalog şöyle gelişir:
t1: teyze bir , t2:öteki teyze , m: zavallı matruşka, c:teyzeler cemaati
t1:(yanımda dikilen teyzeye bakıp beni göstererek) senin kızın mı?
t2:yok yok değil.
m:haspin..
t1:okuyon mu yavrum sen?
m: hıhı..
t1: hıı maşallah maşallah.. aman kızım önce iş sonra eş.
t2: aman yok öyle deme bizim adamlar olmasaydı kalırdık açıkta.
t1:devir değişti. sen beni dinle kızım. önce iş bul eş sonra gelir
m: ya ya..
t1: hanımlar hadi ellerinizi açın da şu kıza bi nazar duası okuyalım.
m: +9as*-+x/ds-+c/
c: tabi tabi okuyalım.
t2: sen de aç ellerini kızım allah`a yalvarıyoruz.
m: ...
t1: elhamdülli....
durağa yaklaşılır lakin teyzenin duası hala bitmemiştir.
t2: sne nerde incen?
t1: amin... hah burda incem ben.
t2: adın neydi senin?
t1: ayşe.. hadi allah`a emanet olun.
....
ara koridordan arka tarafa doğru ilerlerken yola bi fırlamasın çıkması sonucunda söförün ani firen yapması ile yere kapaklanmak.
otobuste inmek isteyen yolcu şoföre seslenir
-kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?
kaptan:
-al eve götür senden kıymetli mi ???
beyoğlu'na gitmek üzere 55t'ye binilmiştir fakat haliç yolunda trafik ilerlemediğinden 15 dakikalık yol 2 saat'e yakın alınamaz.

bir süre sonra otobüs içerisindeki 10-15 kişiden bir adam kalkıp otobüs içerisinde ileri geri yürümeye başlar. olabilir denir.
az önce tek başına olan adama yaklaşık 5-6 kişinin daha katılmış olduğu ve toplu olarak otobüs içerisinde ileri geri yürüyüp söylendikleri görülür.

işte o anda benliği bir çaresizlik hissi kaplar... beyinleri error vermiş 6 cıvata ile aynı konservede bulunmanın yarattığı korku ve beyoğlu'na ulaşma umudunuzla beraber batan güneş... unutamıyorum sözlük unutamıyorum.