bugün

dünyayı yöneten duygular bütünü.

bir çok türevi var, iş yönünden, statü yönünden, sevgi bağlamında, sinirden kaynaklanan, olur olmadık vesaire vesaire kıskançlıklarla örülü çevremiz; belki bu yüzden yaklaşamıyor bazılarımız kimseye.

kıskançlık gireli insanlık dünyasına ikili ilişkiler de, insanlık ilişkileri de artık çekilmez bir hal aldı. yazının buradan sonraki kısmı kıskançlığa bürünmüş bir karakteredir;

" neden kıskanırsın bir şeyde senden daha iyi olanı arkadaş, izle ne yapıyor; neden senden iyi öğren, sor, iste! başar sende arkadaş, çelme takacağına sen üstüne çıkmaya çalış. hırslısın madem, itmesin bu seni yukarıdakini aşağıya çekmeye. yapacağın aradaki mesafeyi koşarak kapamak, koşarak öne geçmek olsun arkadaş.

diyelim ki öndesin; peki şimdi ne yapacaksın? saklayacaksın değil mi sana özel bir hazine gibi başarıyı! sadece kıskanç değilsin arkadaş; kötü bir karaktere de sahipsin. bak istediğin olup en iyisi oluyorsun ama beklediğin sadece alkış, senin gibi olmasını, birilerinin iyi olmasını, nasıl başarıya kavuşulacağının sorulmasını istemiyorsun.. istiyorsun ki güneş etrafında dönsün, istiyorsun ki sen uyuyorsun diye çöpçüler sabah temizlemesin insan pisliğinden geçilmeyen sokakları, istiyorsun ki hayatta başardığın tek şey olsun mevzu geçsin tüm konuşmalarda; yapma arkadaş, hayatını egomanya altında, narsisizm doruklarında geçirmek sadece parlak ama kaymaya hazır bir başarı bırakır geride. çünkü birisi elbet senin olduğun noktayı ulaşıp geçecektir, koşar her insan kimisi yolu kaybeder kimisi senin kestirme yolun yerine uzun yoldan gelir ulaştığın yerin bir üstüne.

vazgeç kendinden ve her şeyden, yalnız birisine bir günaydın beklediği için günaydın de mesela, sana günaydın demesini bekle; bir işi de karşılık beklemeden yap!

diyelim ki sen günaydın dedin ve tepki vermedi; geçip gidiyorsun. birisi sen uzaklaşmadan günaydın dedi ve karşılık verdi günaydın bekleyen. arkana döndüğünde cevap almış olanı kıskanma arkadaş! yanına git ve sor "ben de senin yaptığını yaptım, ama cevap alamadım neden? " o da sana desin ki: "sen ona günaydın beklediği için, kafanı çevirmeden yukarıdan bir karşılık bekleyerek günaydın dedin; ben sadece içimden geldiği için günaydın dedim. " düşün bunu arkadaş. bırak hırsları, hayatın yüklediği koşuyu; at olmadığının farkına var arkadaş! sen bir at değilsin! koşmak zorunda değilsin arkadaş, yürü ve bak çevrene. gör etrafta neler olduğunu anla; koşarak geçme geçtiğin yerden; öğrenerek, öğreterek geç.

ya da sinirlenirsin değil mi cevap vermeyen yalnız adama; seni cevap alana karşı küçük düşürdüğünü düşünerek. sinirlenme arkadaş! korkma konuşmaktan. git ve o adama sor: "neden ona cevap verip bana vermedin" diye. o da desin ki: "güneşe denir tüm günaydınlar; sen dünyayı ısıttın diye, insanların da seni ısıtmasını bekliyorsun. sen bir güneş değilsin" bunu da düşün arkadaş. öğren güneş olmayı da, yıldız olmayı da, dünya olmayı da.

--olympos dağında zeus' un bulutu yunanistan, m.ö. 23, 12 mart, akheramosis

sevgiyi rahat bırakın, kişisel kıskançlıklarınızı sevimli birer oyuna dönüştürmüyor sevgi!
ey küçük kız/ genç adam sanıyor musun ki kıskançlıklar topla mıdır sevgi? sevgi dediğin dünya üstünde karşısındaki açısından ifade ettiğin değerdir! inanma yüreğim, inanma sevdiğimden kıskanıyorum diyenlere.. sevdiğinden kıskanmaz kimse. sevgi yüzünden değiştirme yüreğim, bu kıskançlık masallarına inanıp kendini. kendin ol hep, ne yapıyorsan onu yap.

neden değiştirmek istersin girdiğin hayatı genç dostum, neden koparmak istersin sevdiklerinden sevgilini. küçükken hani ailen bir top alırdı; "bu top benim, sen çık" derdin. küçükken hani kardeşinin küçük kırmızı arabasını kıskanırdın, senin elindeki koca arabaya inat. heh işte sevgilin bir kamyon değil, sevgilin kimsenin elinden çekip alabileceğin bir şey değil. neden istersin bir insanın sadece seni sevmesini, sadece sana yönelmesini gözlerinin; neden bir insanı kölen yapmak istersin genç dostum.
sevgi, aşk bu mudur gerçekten; gerçekten kölesi olmak mıdır birinin yaşamayı bırakıp. herkesten geçmek midir ?

kızıyorsun sevgilin açık giydiğinde, makyaj yaptığında, başkası ilgi gösterdiğinde, arkadaşına sarıldığında, öptüğünde, bir yere gitmesine, birisiyle konuşmasına... her şeye be dostum. hani seviyordun onu, hani değer veriyordun. bir insanı sevmek, engellemek midir onu? yok etmek midir karakterini? (bkz: sevgi her şeyin üstesinden gelir)
sevdiğinden mi alırsın sevdiğinin elinden özgürlüğünü, karakterini. seviyorsan kendine seveceksin arkadaş. bu hayatta verdiğin değeri hak ettiği için seveceksin. unutma sen sevdiğinin sahibi değilsin, sen sevdiğinin karakteri değilsin, sen sevgilinin; yanında bulunmaktan mutlu olduğusun. işte sevgili sevgisi bundan ibaret sadece bana göre bir çok kişiyi seversin, ama birisinin özellikle birisinin yanında çok mutlusundur; aşkta sevgi de bundan ibarettir; belki tatmadığımdandır bilemem.
zira genç dostum, sen başkasıyla aynı sevgiyi/ değeri hak ediyor olabilirsin sevdiğinin gözünde. sevgilin birisiyle kol kola da gezebilir, birisinin omzunda da ağlayabilir, öpebilir de. karşısına çıkıp sen nasıl bunu yaparsın demek senin kendi karakterine ihanet olmaz mı genç dostum. eğer sen dünya üzerinde sevdiğim sadece beni görür diyorsan, sevdiğim benim dediğimin dışına çıkmaz diyorsan, sevdiğime bir tek ben dokunabilirim diyorsan; kimseyle sevgili olmamalısın genç dostum, kimseyi köleliğine davet edip yaşamdan değer verilebilecek insanlardan koparmamalısın. aldattı sanıyorsun değil mi bunları yapınca seni? hayır genç dostum aldatmıyor. sadece senin kadar hak etmiş birisine hak ettiği gibi davranıyor, güveniyor belli, belli ki huzur buluyor ve sen bundan rahatsız oluyorsun. peki sen denedin mi genç dostum sevgilinin gözünde sadece sana bunlarla yaklaşılabilecek biri olmayı? sen mükemmel misin o kadar? bir çok insanın kapatabileceği boşluğu kapatabilir misin kendi başına? kendinle baş başa iken hiç düşündün mü bunları, bunları düşünüp; kendini yargıladıktan sonra mı saldırdın, kapıldın bu kıskançlık bulutuna...

sevgilin açık giyindiğinde, güzel olmaya çalıştığında kızıyorsun..
araba sana ait diye, yolda giderken üstünü örtüyor musun genç dostum? güzelliği görünsün istiyorsun değil mi arabanın?
insanlar orospu, pezevenk, çapkın, eskort, jigalo, playboy oldukları için giyinmez, açılmaz ya da kapanmaz; insanlar kendilerini güzel görmek için giyinir arkadaş, bazılarında beğenilme duygusu fazlasıyla gelişmiştir olabildiğince göz almak ister hatta belki sivilce çıktığında sokağa çıkmaz; bu da onun karakteridir. buna engel olamazsın genç dostum. bu insanlık tarihinin başından beri var ve müdahale etmek anlamsız. bak arabaya sahipsin; zira hiç bir insana sahip değilsin; herkes kendisi yaşar bu dünyada, herkes kendisine aittir. arabanın rengini değiştirebilirsin evet; zira sevdiğinin karakterini, yapısını, üstündekini değiştiremezsin; diyelim ki değiştirdin.. ne anlamı kaldı sevmenin..

kısacası bırak genç dostum tüm bu kıskançlıkları, bir kez olsun gülümse ayna da kendine; sadece gülümsemiş olmak için..
ben buradan alındım: http://www.sozlukeko.com/...rocess=eid&eid=904890
--hira mağrasında bir taş üstü arabistan, i.s. 512, temmuz 23; akheramosis"
filmi için (bkz: kıskanmak)
alındıkça sorunların büyüyeceği anlamına gelir amma ve lakin integrali alındığında sorun ortadan kalkacaktır. adamlar onu da düşünmüş efenim. *
güçlü olan bütün duygular çift dönüşümlü olarak türevi sayılabilir kıskançlığın.
kiskanclik turevleri olan bir duygu degildir. daha ziyade nereye yonlendirildigi ile anlam kazanir. kiskancliga baskasinin kiz/erkek arkadasini, malini, mulkunu veya sohretini vs. gibi hedefler secmek de bir stratejidir; baskalarinin hayalleri pesinde kosmak icin verdigi mucadeleyi, bilimin sanatin dusuncenin ardinda kendilerini ve cevrelerini gelistirmesini kiskanip ayni yolda ilerlemeye calismak da bir stratejidir. birinci yol genelde zarar veren bir haset bicimi iken, ikinci yol "ornek alma", "feyz alma" diye tanimlanabilecek bir tutumdur.

kiskanclik duygusunun ortaya cikmasi engellenemiyor olabilir, ancak nereye kanalize edilecegi kisinin cabasina baglidir.