bugün

"seni seviyorum. çünkü, aşkın hiçbir gerekçesi yoktur"

(bkz: simyacı)
Susmak çürütülmesi en güç silahtır.
insanların söyleyemedikleri bazı sözlerin içinde,
söylediklerinden daha çok gerçek vardır.
“Bir kere ben de aşık olmuştum evet. Zaten ondan sonrasını hatırlamıyorum.”
bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarf ettiklerini kimse bilmez. albert camus.
--spoiler--
Kadınlar, bazen çocuğudur kendinin. Bu yüzden herhalde ağladıklarında ne kalpleri kırıldı diye, ne canları yakıldı diye ağlarlar. Kadınlar ağladıklarında, ekseriyetle, "Kıyamam ben sana" diye, gizlice kendilerine sarılırlar. Yalnız kadınlar, kendilerine yer yer bu hayatta, anne merhameti göstermek mecburiyetinde kalırlar. 
Yalnızlıklarına, kadınlıklarına, çocukluklarına, annelerine, hayata... Hep birlikte ne varsa yani, o bütüne ağlanır. Yoksa dizdeki yara değildir ne de kalpteki kırık. Hep kırılmasına ağlanır, hep düşülmesine, hep ama hep aynı şey olmasına... Niyesine ağlanır bunların. Bir büyük trajediye. Her bir küçük yara eklendiğinde eski izlere, bütün bu yara zincirine ağlanır. Her ağlama bu zincire bir anne sarılmasıdır. "Gel bakiiim sen buraya"dır o, "nasıl kıymışlar benim güzel kızıma?"dır. Bu yüzden sebebi sorulduğu anda hikâye anlatılamayacak kadar uzundur. Kelimeleri birbirine karışmış bir eski keder. Belki de aynaya bakıp, gösterip aynadaki görüntüyü, "Buna ağlıyorum işte," denmelidir, "bunun tamamına!
--spoiler--
1 Gece Lambasının ışığı vuruyor yollara, isteyen geceyi yaşıyor isteyen yolunu buluyor…/SeA
düşünmek, bir dünya yaratmak istemektir her şeyden önce ya da kendi dünyasını sınırlandırmaktır, bu da aynı kapıya çıkar.
* *
"sessizliği işitip karanlığı görmek keşke mümkün olsaydı." der ihsan Oktay Anar, Amat'ta.
tohum-muzaffer oruçoğlu.
. o gece memo ,hoyrat ,terbiyesiz ve ürkütücü bir tarzda horlayıp durdu,ince ruhlu beser," misafirleri kaldıracaksın" diyerek kocasını dürtmek zorunda kaldı.memo sağdan sola döndü,esnedi,beser in kocaman kalçalarını kucakladı."kız sus insan halidir,normaldir"diyerek beserin ensesine bir öpücük kondurdu.tara tüneyen ihtiyar kırmızı horoz,,geceyi ötüşleriyle dalgalandırdı.seherin soluğunu aniden ortaya çıkan gök gürleyişleri parçaladı.toprağa dolgun,ılık ve bereketli yağmur damlaları düşmeye başladı.sıpasını emziren boz eşek,ahırın alçak penceresinden yağmurun hızlanışına daldı.xıran tepelerine koyu bir sis çöktü.armut ağaçları meyvelerini yağmurun duruluğuna cömertçe sundular.şafak aydınlığını tomurcuk kokusu kuşattı.yeryüzü delirmiş,sisli bir doğum sancısına girmiş gibiydi...
sahip olduklarınız, zamanla size sahip oluyorlar.
yoksa bağışlanmak için benim sırlarımın öğrenilmesini gerekli kılan sırların mı var senin de?

vadideki zambak
--spoiler--

Hava bir tuhaf. Hayal kurmaya yönelik bir tutum var havada. Kaçmaya müsait bir bulutluluk. Bir balkon olsa şimdi. Kimsenin seni tanımadığı bir şehirde. Kahvenin içine konyak kendiliğinden düşse, kocaman bir hırkanın içinde olsan şimdi sen. Bir şeyi terk etmiş olsan. Mesela bir şehri. Mesela kendini, yüzünü filan mesela. Sadece otelin kat görevlisi bilse ismini, sadece tesadüfen. isminin yanlış telaffuz edildiği bir şehir olsa bu, sen de artık başka bir isme sahip olsan. 

Üstünde kocaman kocaman giysiler olsa, kocaman bir kazak, kocaman bir pantolon, kocaman çoraplar, iç organlarına kadar ısınmış olsan. içeride televizyonun sesi açık olsa ve çok güzel müzikler vardır ya, hani günün üzerinde bir buğu yaratan, hayatı photoshop’layan müzikler, onlardan biri çalsa. Bir kitap okuyor olsan. Şöyle kocaman bir şey. Çalışıyor olsan hatta, altını çize çize. Bir şey öğreniyor olsan kitaptan. Koltuk tam sana göre olsa oturduğun, sehpa öyle. Sen tam kendine göre olsan. Bir papatya kadar dengeli. Tam sen kitabı bitirdiğinde, gözlerin ağrıdığında biraz, kapı çalsa. Uzun zamandır görmediğin, artık aramaya da utandığın biri, seni hiç utandırmadan kapıda dursa. Çok eski bir dost olsa bu. O kadar eski olsa ki arada geçen zamanda ne olup bittiğini konuşmadan sohbet edebilsen. Gülsen gülsen...

--spoiler--
"i must not fear. fear is the mindkiller. fear is the little death that brings total obliteration. i will face my fear. i will permit it to pass over me and through me. and when it has gone past i will turn the inner eye to see its path. where the fear is gone there will be nothing. only i will remain."
"ikinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz."

Necip fazıl-kaldırımlar 2.
Seni sevdim;
Artık tek mümkünüm sen'sin...
--spoiler--
yaşlandığında eyüp sultan olmak istersen, gençliğinde âşık ol istanbul'a.
--spoiler--
--spoiler--

Bugün kimse sana dokunmasa mesela. Öyle dursan. Kimse "Neyin var?" diye sormasa. Çünkü insanın hiçbir şeyinin olmadığı günler de olur...

--spoiler-- 
--spoiler-- bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. artık ne olacaksa olsun istiyorum. --spoiler-- (bkz: tehlikeli oyunlar)
-tuhaf birisin, yalnız kalmayı seviyorsun değil mi?
-evet.
-neden?
-beni tanıdığın o günden çok önce hastalandım ben.
-şimdi hasta mısın?
-hayır.
-nedir problemin peki?
-insanlardan hoşlanmıyorum.
-bu iyi mi peki?
-değil herhalde.
-bu akşam beni sinemaya götürür müsün?
-denerim.

(bkz: factotum)
--spoiler--

ilaçlar, hayatı iyileştirmiyor, tahammülü yeniliyor; bal gibi biliyorsun..

--spoiler--
Her sabah aynı güne uyanıyoruz seninle... ...-kilometreler mi? -sadece ayrıntı.

mehmet coşkundeniz-- aşk bize yakıştı.
" muhabbettin boğazına yapışmış bir efkar sözcüğü; öksürsen çıkmıyor, uzatsan elin yetmiyor "
"Sokak lambalarının yalnızlığını, depolarda uyuyan eşyaların sırnaşıklığını, insanların birçok şeye karşı gözü kapalılığını, şarkıların çaresizliğini, aşkların ciddiyetini ve çocukların saflığını dinliyorum."

"...ya günlük hayatın tekdüzeliğini aksatmaktan korkarcasına hep aynı saatte işlerine güçlerine gidiyor, ya da fırsat buldukça bir köşeye çekilerek, kabarıp sönen gevşek bir et yığını halinde horul horul uyuyorlardı."

Hasan Ali Toptaş - Bin Hüzünlü Haz.
ne korkunç, bir başına düşünmek şimdi seni
daha da korkunç, bir başına değilsen oysa...
andrey voznesenski-oza
"yaşamıyorum ama hayattayım. ve o kadar güçlü ki isteğim. ölememekten ölüyorum."
grange - şeytan yemini