bugün

eşya vefalıydı...kainat vefalıydı...insan bazen vefalı olmuyor. herşey vefalıydı, insan hariç.

bir insanın başka bir insandan vefa görebilmesi için neler lazımdır? yemek değil ki bu yarım kilo et, üç yumurta vb gibi maddeler çıkarayım.
vefa kavramı geniş bir kavram. kimisinin kalbi sığ olduğu için bu kavramı anlayamaz. yani herkesin harcı değildir vefa göstermek. kimine göre acizliktir. kimine göre de bir semt adı. fakat öyle değil, vefa denilen kelime aslında insanın özüdür. insanı insan yapan değer. yüzüğü değerli kılan pırlantadır ve işte o pırlanta da vefadır.

vakti zamanında yazlıkta boş zamanlarımda yaptığım bir sandalye vardı. tahtadan el işçiliği. yazlıkta kullandım ve tatil bittiğinde onu bodruma kaldırıp çekip gittim. yaklaşık 2 sene orada kaldı. karanlıkta, terkedilmiş, her tarafını tahtakuruları basmış vaziyette. halbuki yazlıkta hep onu kullanmıştım. yemek yerken, balkonda otururken, kitap okurken...
evde konforlu, sanayi işçiliği sandalye kırıldıktan sonra babam alıp bunu getirmiş. bugün iftardan sonra arabanın bagajından çıkardı. aha bunu ben yapmıştım dedim. sanki biraz hüzünlü gibiydi. belki de yıpranmıştı. ama tozlarını sildikten sonra vefasını göstererek hiç bir şikayet etmeden tekrardan hizmete girdi. ve şuan bu yazıları yazarken o da görüyor bunları. 2 sene sonra tekrardan vefa gösteriyor tekrardan vakit geçirdiği kişiyi hatırlıyor. eşya vefalıydı...

'-bir insan nefessiz yaşayamaz. akciğerlerin oksijen ile enerji üretmesi gerekir. hatta dünya bile oksijensiz gün geçiremez' şeklinde pek çok açıklama okumuşsunuzdur. kimi zaman yaşadıklarınıza kızıp dünyaya küfürler etmişliğiniz olmuştur. '-ah ulan dünya alacağın olsun' şeklinde pek çok serzenişler etmişsinizdir. aslında dünya'nın size bir kötülük ettiği yoktu. dünya'nın içinde yaşayan canlılar size kötülük yapıyordu. savaşları, acıları, kötülükleri dünya değil insan yapıyordu. ama her zaman dünya'ya yüklenildi. her zaman kainata manâ bulundu. halbuki dünya hiç bir zaman bu edilen küfürlerden, serzenişlerden gücenmedi. o hancı siz yolcu olduğundan dolayı görevini layıkıyla yerine getirmeye çalıştı her zaman. her zaman vefasını gösterdi. 'niye geldim ben bu dünyaya' diyen yolcularına bile vefasını gösterdi; nefes verdi, su verdi, yaşam alanı verdi. tüm bozgunlukları çıkaran yolcularına ne olursa olsun sırt dönmedi. kainat vefalıydı...

insan nedendir bilinmez ama önce kendini düşünüyor. başka birisinin yerine kendini koymakta zorluk çekiyor, zorlanıyor, koyamıyor. koymak istemiyor belki de. zamanında birlikte gün geçirilen, dostum-bitanem-canım diyen şahıslar gün geliyor sizin adınızı bile hatırlamakta güçlük çekiyorlar. peki düşünmüyorlar mı karşıda ki bana karşı vefalı ise diye. evet, vefalılar vefasızlardan az fakat yok değil. var herşeye inat var. karşıdan istenilen para, mülk vs değil. zaten hepsi gelip geçici şeyler. sadece istenilen usulende olsa sevgi, saygı, hatr ve vefa. ama öyle bir hal ki; senelerce birlikte vakit geçirilen insan isim bile hatırlamıyor. bir hatırı bile çok görüyor. insan şu dünyada herşey oluyor. iş adamı, mevki sahibi, sanatçı... işte ne aklınıza gelirse oluyor ama insan bazen vefalı olmuyor.

eşya vefalıydı...kainat vefalıydı...insan bazen vefalı olmuyor. herşey vefalıydı, insan hariç.
(bkz: insan kadar nankörünü bahsettiğiniz kedilerde bile görmedim)

(bkz: sagopa kajmer)
(bkz: insanoğlu çiğ süt emmiş)