bugün

dilini bilmediğiniz bir ülkede yalnız kalmak.
hayalini kurduğun şeyin hiç beklediğin gibi gitmemesi. şartları değiştiren durumla, yeni değişimin oluşumunu sağlayacak şartların bir nevi kader olması durumu. çok gizli kapaklı gibi oldu ama herşey öyle zaten şuan, gizli kapaklı ve aynı zamanda da aleni.
allahım, nereye gidiyor bu gemi, dediğin andır özetle. sis bulutunun içinde kaybolmak gibi...
hiç gereği yokken , kötü düşünüp, bunu da yakın bir zamanda gerçekleştirmem sayemde.
yenilen kaziklarin, eskiden yasanmis olan kotu olaylarin film seridi gibi göz önünden gecmesidir.
suçsuzken suçlu hale düşmek, derdini anlatamamak, inandıramamak, terkedilmek, unutulmak, kullanılmak, iki seçeneğe zorlanılmak, birşey yapamamak.
komşu evin lavabosunda tam zamanlama yapıyorum derken altına sıçtığın an. işte o an kafandan kaynar suların döküldüğü ve çaresizliğin dem vurduğu acınası anı yaşıyorsundur.
herkes gibi düşündüğünü, hissettiğini, görüdüğünü, okuduğunu... kısacası herkes gibi olduğunu farkettiğin, aslında hayatın ne kadar sıkıcı, her şeyin birbirinin tekrarı olduğunu anladığın an buna dur diyememek çaresizliklerin en büyüğüdür.
karşında korkusunu ve inadını kıramayan biri varsa ve ne yaparsan yap olmuyorsa çaresiz hissediyorsun kendini be!...
yanılmak ve sonucunda tüm yanıldıklarınla içinde sallanan sandalyede oturan ruh haline bir şeyleri tekrar tekrar anlatıp kendine çıkamadığın anlar.boğulduğun.
ıssız bir yolda kışın yürürken, kurtla burun buruna gelmek, ve sığınacak hiçbir yer olmaması.
bir hiç uğruna insanlar ölürken hiçbir şey yapamamaktır.
Çok sevdiği kişinin yalan söylediğini farkettiği an.
gidene dön demek ve dönemem cevabını almak.
en kötüsü tabii ki hastalık ama üstteki de beter bir durumdur.
sevgiliye yöneltilen evlilik teklifinden hayır cevabı alındığı andır.
bazı seyleri bastan anlayıp da sans tanımak sonra da tahminleriniz dogru cıktıgını gormek gereksiz sans tanımayacaksın. uzulen sen olursun
intikam isteyip de alabilecek gücünün, yapabilecek hiçbir şeyinin olmadığını hissettiği anlardır.
tabi bir de sahiplenilmek istenilmediği halde üzerine yapışan geçmiş. ne kurtulabilirsin ne de olmuş bir şeyi değiştirebilirsin. geçmişe geri dönememek en büyük çaresizliktir.
afedersiniz ama sıçmak için çömdüğü o vakit var ya, işte o andır.o an sıçmakta olan adama seslensen bile tepki vermez.siksen yerinden oynataman sen o adamı. sıçtığı andır kısacası. hem maddi hem manevi anlamda.

sanırım akabinde en mutlu olduğu an da, sıçtıktan sonra yaşadığı o hazda gizlidir.
güvenilen insanların birer birer yok olduğu anlar...
ağladığı andır. ağladığı zaman insanın ruhu ağlar. ağlamak ta zaten elinden gelmeyen şeyler içindir. dolayısıyla çaresiz hissedilir, ağlar insan ağlar ama yine de geçmez.
sevdiğin birinin başına kötü bir şey gelir ve elinden hiçbir şey gelmediği ve çok güvendiğin birinin güvenini yıkıp geçtiği anlardır.
başımıza kötü bir şey geldiği zaman veya çok sevdiğimiz birinin ölüm haberini aldığımız zaman vb. durumlarda kendimizi çok çaresiz hissederiz. çaresizliği arttıran daha çok hissettiren bir faktörse ailemizin yanında olmadığımız zamanlardaki başımıza gelen kötü şeylerdir. ailemizin yanında olsak konuşmamız bile gerekmez birlikte olmanın verdiği bir rahatlık mutlaka vardır ama eğer ailemiz yoksa acımız birse on hissederiz. babaannemin öldüğü günü hatırlıyorum. babam aramıştı hatta aramış mıydı mesaj mı atmıştı bunu bile hatırlamıyorum ama çok üzülmüştüm olduğum yere yığılmıştım. ailemin yanında da değildim evde de değildim o kadar kötüydüki. insanın en çaresiz hissettiği anlar ailesinden uzak olduğu zamanlardaki aldığı kötü haberler yediği kötü darbelerdir.
HASTANE YATAGINA UZANAN HERKES HISSEDER EMINIM.
Yalnızlık .
180 le giderken sağındaki trafik polis arabasını görmek.
arafta olduğu anlardır.