bugün

diger dillere ve almanca'ya nazaran daha kolay olan bir dili ogrenmektir..
ingilizce'yi ogrendiginiz zaman cogu dillerin temelini almı$ sayılırsınız,zira hepsi ingilizce den turemi$ gibidir..
(bkz: bir dili konuşulduğu ülkede öğrenmek)
norveççe öğrenmeden anlam ifade etmeyecek olan eylemdir.
ingilizce konuşabilme yetisine sahip olmaktır.
fransızca ya da rusça öğrenmekten kat kat kolay olandır.
Bir fakültede herkesin biz niye onların dilini öğreniyoruz onlar bizim dilimizi öğrensin dediği bir ortamda bir öğrenciye fikri sorulduğunda 'Düşmanın dediğini anlayalım ki bize zarar veremesin demişti.'Söylentiye göre hoca da dahil herkes onu alkışlamış.
i am 18 years old.

eğer buradaki 18 sayısını "on sekiz" diyerek okuduysanız, ingilizceyi tam anlamıyla sindirememişsiniz demektir.
bu konuyla ilgili bir çok urs kitap ve internet sitesi mevcuttur.

http://www.ingilizce.tk
hepimizin öğrenmesi gereken bir dil, öğrenmeyi hayal ediyorum, umarım bir gün bunu başarırım.
dünyadaki en kolay dili öğrenmektir.
türkçe altyazılı film, dizi vs izlemek bu konuda inanılmaz yardımcıdır. telaffuz ve kulak aşinalığı katar ki bunlar dil öğrenmede çok önemli unsurlardır.
Söz konusu gramerse çok kolay olan iş. ingilizce gramer olarak dünyanın hem en zevkli hem en kolay dillerindendir. Matematik gibidir, oraya buraya çekemezsiniz, iki artı iki eşittir dört şeklinde net cümleler kullanmak zorundasınız. Almanca'daki veya Türkçe'deki gibi duruma göre değişen artikeller, durum hal ekleri yoktur.

Lakin ingilizce kelime açısından dünyanın en zengin dillerinden biridir. Siz deyin 1 milyon ben diyeyim 1.5 milyon kelime vardır. Bizim Türkçe'deki önemli kelimesi bağlama göre 83 kelimeyle karşılık bulmaktadır. işte ingilizce öğrenenlerin çuvalladığı yer burasıdır. Sözlükten açıp baktıkları kelimeleri olur olmaz yerde kullanarak kimi zaman vahim kimi zaman gülünç hatalara sebep olmaktadır. Her "important" olay "important" kelimesiyle karşılanmaz; bağlama göre "significant, notable, noteworthy" devreye girer. Yanlış kelime seçimi, ingiliz'in içten içe sizinle alay etmesine sebep olur.

Peki ne yapmalı? Asla kelime ezberlenmemelidir çünkü üç gün sonra unutursunuz; yapmanız gereken tek şey bol bol okumak ve yazmak, bol bol okumak ve yazmak, bol bol okumak ve yazmaktır.

Newsweek'ten tutun Internet'te sevdiğiniz sanatçılarla ilgili haberleri veya sevdiğiniz yazarın orijinal kitaplarını, gazeteleri, ürün ambalajlarını ne bulursanız okuyun. Bilemediğiniz her kelimeye bakmaya kalkmayın, daha ikinci sayfada mide gazı yapar, sıkıntıdan patlayıp ayyy diye bağıra çağıra masadan kalkarsınız. Bırakın bağlam size kelimeyi anlatsın. Bağlamdan çıkaramadığınız veya merak ettiğiniz kelimelere bakın. Ama yine anlamını ezberlemek için koyun gibi kafanızda tekrarlamayın. Birkaç kez denk geldikten sonra o kelime dimağınıza yerleşecektir.

Sonra bir gün bir bakacaksınız ki o kelimeler ölü balıkların suyüzüne vurması gibi pıt pıt aklınızın yüzüne vuracaktır. Siz de şaşalayacaksınız ama emeklerinizin karşılığını almaya başladınız işte. Sonra istediğiniz yabancı kızı netten düşürebilirsiniz artık.

Edit: "yazın" kısmını biraz es geçmişim. Günde birer ikişer paragraflık yazılar yazın. Sürekli kullandığınız kelimeleri tespit edin. Mesela her önemliye "important important important" diyorsanız kelime importantlığını (önemini) (bkz: cin kelime oyunları yapmaya çalışmak) kaybeder. Bir adet Theasurus (kitapçılarda bulunur, yenir bi şey değildir) yani eşanlamlılar sözlüğü satın alın; ordan bağlam olarak uygun olanlarını kullanmaya çalışın.
4.sınıftan itibaren hayatımıza sokulduğu için diğer dillere nazaran kolay gelmektedir. eger aynı zamanda almanca da konsa o da kolay gelir.
(bkz: ağaç yaşken eğilir)
Almanca'nın dişi, eril, nötr sorunsalı, her fiilin zamire göre ayrı ayrı çekimlenmesi vb antika kuralları, Fransızca'nın aksanları (bu aksanlara göre tüm paragrafın anlamı değişebilmektedir), kuralların yanında sonradan eklenmiş ezberlenmesi gereken bir yığın istisnası nedeniyle çok daha kolay olan işlem.

(bkz: fazla eğersen kırılır)
her insanın yapamayacağı eylemdir. kapasite meselesi kardeşim. adam diferansiyel çözüyor ama ingilizce öğrenemiyor. yapacak bir şey yok, kadere boyun eğmek lazım.
iyi bir gelecek için öğrenilmesi mecbur artık. yaşınız genç ise zaman kaybetmeyin..genelde kadınlar bu işi iyi beceriyorlar..
(bkz: özkan çelen)* * *
unıversıte de son sınıfa kadar kaldıgım ders. ve bır turlu ogrenmek isteyip öğrenemeyişimi görerek acaba bende bir sorun mu var diye kendime sormadan edemiyorum.
"dil" konusunda yeteneği ve merakı olmayanlar için sancılı bir süreçtir.
özel bir kursa gitmedikten sonra zordur. ilkokuldan başlayarak lise sonuna kadar her sene görüldüğü halde hiçbir şey öğrenilemediği çok açık ortadadır.
ortaokul ingilizce dersi kitaplarından çalışmaya başlamak ve istikralı biçimde çalışmak öğrenme sürecinin püf noktalarıdır. şu ilköğretim ingilizce kitap, test vs ler öğrenme sürecini ve psikolojisini ciddi biçimde destekliyorlar. hemen tofl veya üds hazırlık kitaplarının taklitleri olan kaynaklara yöneldiğinizde hem çabuk sıkılıyorsunuz hem de çok fazla ağır kaçıyor. bizim yanılgımızda burada, biz mantığımızı az kullanan hatta mantığını neredeyse kullanmayan bir milletiz. öğrenme süreciine zihinsel olarak hazırlanmıyoruz, öğreneceğimiz şey üzerine düşünüp analizler yapmıyoruz, hemen dalıyoruz konuya. ve neticede konu bizi tekila gibi çarpıyor. bir daha baştan bir daha baştan alıp kafayı kırıyoruz.

bu her şey için geçerlidir, öğrenme süreci üzerine zihinsel ve psikolojik olarak yeterince hazırlık yapılmalıdır. mesela ben de ingilizce öğrenme konusunda bu aralar çok istekliyim ama benim buna zihinsel olarak hazırlanmam çok daha önce. fırsatım olmadı, keşke daha erken başlasaydım. neyse ben bir yayın evinde çalışıyordum, biz yayınevinde ilköğretim ingilizce testleri vsleri felan satıyorduk. bir gün ofiste tek başımayım, aldım kitapları inceledim. saatlerce karıştırdım, o kadar keyifli geldi ki o kitaplardaki ingilizce bana, çat pat bilgimle boşluk doldurmalı testler var, onları felan doldurdum. o güne kadar kafamdaki öğrenilmesi zor ingilizce, o günden sonra resim defterimize ilkokulda bacasıyla beraber çizdiğimiz eve bakmak kadar heyecanlı bi hal aldı. şu an ingilizceye o kitaplardan çalışıyorum çok da iyi gidiyorum, hatta bugün afrikalı saatçilerle 1 saat muhabbet ettim ingilizce, 3 tane de saat aldım, 30 lira da para bayıldım. özetle, kendimi zihinsel olarak hazır hissettiğim için zincirleme biçimde taşlar yerine oturuyor. hatta internetten ingilizce ders paketi satın aldım, bu hafta skypi den ingilizce derslerine de başlıyorum aslan kardeşim.

benim ingilizce öğrenmeye başlama ve öğrenme serüvenim şimdlik bu şekilde.biraz konulu porno gibi oldu ama idare edin artık. umarım ileride bu metni ingilizce yazacak kadar öğrenirim.
Milli eğitime bağlı okullardan medet umuyorsanız biraz imkansızdır.
Ögretmek kadar olmasa da zordur.
ilk ve orta okulda toplam 5 yılda öğretilememektedir.
hiçbir zaman tam öğrenememektir.