bugün

babanın babasının ya da annesinin öldüğüne işarettir.

yoksa erkekler ağlamaz.
sanırım 5. sınıftaydım. en yakınarkadaşını kaybetmişti. akşam aradılar beraber bişeyler yapalım diye. kararlaştırıldı herşey. yaklaşık bir saat sonra telefon tekrar çaldı. "ihsan'ı kaybettik dediler" sapasağlam dağ gibi adam,ilk kalp krizinde vefat etmişti.donup kaldık. babam evimizin arka bahçesine gidip yumruğunu defalarca bahçe duvarına vurup aglıyordu...

garip ama o acı içinde babamın ağlamayı beceremediğini düşündüm. yani annem gibi ağlamıyordu. daha farklıydı. o çocuk kafamla acısının ne büyük olduğunu düşünemeden babam az ağladığı için ağlamayı bilmiyor diye düşünmüştüm.

babam ilk defa ağladı. yani ben ilk defa gördüm. aradan on yıl geçti belki. bir daha görmedim ağladığını.
hele ki sarılamıyorsan ağladığında... bütün dünya yansın kül olsun istersin o gülsün birtek herkes ağlasın istersin...
annenin ağlamasından daha çok üzer erkek evladı. çünkü baba, ulu bir çınar gibi görünür oğlunun gözüne. hiç yıkılmaz zannedersin. bir bakmışsın, o da yıkılmış, o da çaresiz... hep ayakta kal, olur mu baba?
olağan üstü bir şey gibi gelmez ama yine de ilk olduğu için yadırgar insan. ağlayacak kadar zor duruma düşmesinde ki payınız sizi bitiren bir ayrıntı olacaktır.
bizler kadınlar tarafından yetiştirilmiş ve babayla mesafeli olarak büyümüş bi milletiz. eğer babalarımızla içli dışlı olarak yetiştirilseydik bu ilk ağlama bize fazla koymaz , sallamazdık. ama yakından tanımadığımız babalarımızı kafamızda istediğimiz gibi şekillendirirken , ağlamayı zayıflık belirtisi olarak görüp babalarımıza asla yüklemeyiz. bu yüzden ilk kez ağlarken gördüğümüz babalarımız yıkıcı etkiler bırakabilir.
abisini(amcamı) kaybettiği andır. 1 ay sonra da babasının(dedem) vefatında ağlamıştır. geldi mi peşpeşe geliyor sanırım.
abisi ilk kalp krizinde 42 yaşında ölmüştür, bırak babanın ağlamasını, dedenin kalbine vura vura ağladığını görürsün... yıllar geçsede o sahne hiç gitmez gözünüzün önünden, aradan yalnızca 3 yıl geçer bu defa dedeniz ölür kalp krizinden. babanız tek başına ağlar... 13 yıl geçer hala ağlar... sonra babanız ağır bir kalp krizi geçirir sen yoğun bakımın kapısında deli gibi ağlarsın, ağlamak yetmez tüm eklemlerin istemsizce titrer amcan gibi, deden gibi korkarsın babanı kaybetmekten...
evladın hayal kırıklığıdır. çocuk için baba süper kahramandır çünkü.
hayatta hiç görmek istenilmeyecek durumdur. O an yedi cücelerin basketbolcu olduguna bile inanabilirsiniz.
kendi babası öldüğü zamandır.

yine de baba yüreği işte, o manzarayla va yaşadığı kaybın acısına dayanamayarak yıkılan kızının yanına gelip onu avutur.

sonra kendi yine ağlar..

o geceyi ömür boyu unutamazsınız siz de.

üff şunu yazarken bile başıma ağrı girdi.. neyse..
onun çocuğu, sizin kardeşiniz olduğunuz andır. mutluluk gözyaşlarıdır.
içinin kezzap dökülmüşçesine erimesidr.
evin direği, en sağlam limanı olduğundan kolay kolay görülmez, nadir olmasından mütevellit ayrı bir acıtır içi. her göz yaşı gibi o da değerlidir.
hafif sarhoşken geçmişte yokluk içinde yaşadığı dönemden bir anısını anlatırken gözleri dolar ve yaşlar akar. içinizde bir şeyler yanar ve boğazınızdan aşağıya dek iner. Geçmişe dönüp o zamanı çevirmek için geleceğimizde feragat etmeyi istersiniz.
soğan doğramaktadır.
babaannemin öldüğü gün babam işe gitmek için yola çıkmıştı. vefat edince yoldan geri çağırdık. döndü. babaannemin ölümüne ağlamamıştım. ölüm benim için normal birşeydi, olması gereken birşey. babam eve geri döndü, kapıdan içeri girdi ve ağlamaya başladı. ilk defa görmediysem de babamın ağladığını görmüştüm. o anda benim de gözümden yaşlar boşalmaya başladı. babam, annesini kaybetmişti.
rezalet bir durum. teselli eden durumunda kalmak zaten genel olarak kötü bir durumken, yardımcı olamamanın verdiği çaresizlik duygusundan ötürü, bir de karşınızda doğduğunuz günden beri ne zaman başınız sıkışsa yanınızda olan, bu teselli eden olma görevini hiç gocunmadan, sıkılmadan yıllarca yerine getirmiş, güç sembolünüz olmuş insan ağlıyorsa, insanın yüreği, inancı, nesi varsa dağılıyor. bir şey yapamadığımız bu durumda, gidip babaya sarılmayı kendimize yediremeyip , sinirlenip hırçınlaşıyorsak bir de, aferin, achievement unlocked!; dünyanın en büyük sümsüğü rozetimizi yakamıza takıp ortamdan uzaklaşıyoruz.
hayal mayal hatırlıyorum 4 ya da 5 yaşımdaydım. nedenini bilmiyorum sadece tahmin edebiliyorum. babamla birlikte annem de ağlıyordu. ben sadece onları izliyordum.
babam ben ağladığım zaman derdi ki ''ağlama, sen ağlarsan ben de ağlarım'' babam öyle deyince o ağlamasın diye susardım. ağlayacağına inanırdım çocukluk işte. neyse ben de onun dediği gibi ''ağlama baba sen ağlarsan ben de ağlarım'' dedim. daha çok ağlamaya başladı. niye neden ağladığını bilmiyorum dediğim gibi sadece tahmin edebiliyorum, ki bu olayı da hayal mayal hatırlıyorum zaten.
insanın ciğerine oturur, hele ki babanız küçüklükten beri size bir prensesmişsiniz gibi davrandıysa...
babamı ilk ağlarken gördüğümde 14 yaşındaydım sebebi ise babaannemin vefatıydı, daha sonra onu bir daha ağlarken hiç görmedim.
9 yaşında yaşadığım ve sonra sadece bir kez tekrar eden unutamadığım durumdur.
Beni ilçenin devlet hastanesinden ambulansla acil balcalı hastanesine sevk etmişlerdi böbreklerden.

Tüm sülale öleceğim sandı, osmaniye'den tanıdık doktor geldi birebir ilgilenmeye.

Ilk ve son kez o zaman babamı ağlarken gördüm.

Ha alerjik bir durummuş ve bazı şeylere fazla hassasmış böbreklerim, ölmedim çok şükür. Evet.
Dünyayı yakma isteği uyandıran durumdur. Bir baba ağlıyorsa gerçekten çok çaresiz kaldığı içindir. Özellikle de erkeklerin ağlamasının ayıp sayıldığı bir toplumda bunu yapıyorsa.
Dünyayı yıkasınız gelir. Seni ağlatan dünya dönmesin seni ağlatan ağaç oksijen vermesin. Seni ağlatan güneş doğmasın seni ağlatan deniz kurusun çöl olsun.
Ben hiç görmedim. Nasıl duygusuz bi adamsa artık.