bugün

(bkz: hürriyet in zaman gazetesi haberiyle yalancı olduğunu ispatlamak)
başroldeki çocuğa her şeyi yapacak olan hürriyetin elbette rüşvet verdiği durumdur. zavallım çoban, hayatında o kadar parayı bir arada görmüş müdür ki?
üzerinde boşuna polemik yapılan olaydır. olayda mağdur olan zavallı a.f.g. * olayın doğru olduğunu söyleyerek son noktayı koymuştur. bu islamcı medyasının yalan olduğunu iddaa ettikleri haberleri de, sevenleri kesip duvarlarına kapak olarak yapıştırabilirler.
(bkz: hayirli isler bol gunesler)
yine türban, yine türban. ya bu türban kime ne yaptı çok merak ediyorum. birisi karşıdan atlar çıkar onu diye böğürerek, öteki salya sümük ağlar çıkarmam diye hönkürerek... bu bir kişisel hak değil mi? hak. isteyen kafasını kapatır, isteyen kapatmaz, kime ne? sana ne? bana ne? bez parçası yahu bez, bütün kadınlar taksın kafasına, hoşuna gitmedi mi? çıkar ıslat yerleri sil, camları sil, olmadı mı? beline tak şekil yap, oda mı kesmedi? git boğazına bağla, fular yap, çık bir futbol programına ver, veriştir. ha birde bu doktor türbanlı olmasaydı ne olacaktı, madalya mı takacaklardı? ya türban bez parçası ya başka birşey değil, önceden yine malum gazetelerden birinde türbanlıların içine girdik diye bir haber çıkmıştı, fotoğrafta türbanlı maşallah taş gibi iki manken ablamız, allah nazardan saklasın, takmış kafasına türbanı, çekmiş altına beyaz body içinde ,güzelde bir, tanga... ne oldu girdinde mutlu mu oldun türbanlıların içine? al sana türbanlı... yerim ben öyle türbanlıyı gece gündüz... pabucumun medyası ne olucak...
haberin yalan olmadığının kanıtıdır.

--spoiler--
KONYA Numune Hastanesi'nde ameliyat öncesi tesettürlü kadın radyolog doktorun hastanın testis ultrasonunu çekmediği haberiyle ilgili il Sağlık Müdürlüğü'nce soruşturma açılırken, ameliyat olan A.F.G., "Bayan doktor olduğu için filmimi çekmedi" dedi
Konya Numune Hastanesi Başhekimi Opr.Dr. Rıza Sarıbabıçcı ise, Dr. Celal Tütüncü'nün ameliyat raporuna yazdığı notun yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı kanaatine vardıklarını belirterek, "Bu nedenle idari bir işlem yapmaya gerek duymadık" dedi.
Mersin'in Mut ilçesi'ne bağlı Topkaya Köyü'nde oturan ve çobanlık yapan A.F.G. olayın öğrenilmesinden sonra DHA kameralarına ilk önce şunları söyledi:
"Film çektireceğiz diye vardık. "Ciğerlerinden çekeceğiz" (görevliyi kastediyor) dedi. "Benim sorumum aşağıda" dedim. "Biz de biliyoruz aşağıda olduğunu, ama, ameliyat olacağın için ciğerlerinin de filmi lazım" dedi, orayı (ciğerler) çekti. Bayandı, başka bir şey söylemedi. Doktor ikindi vakti geldi. "Hemen ameliyat olacaksın" dedi. Hayalarımın filmi çekilecekti, bayan doktor olduğu için "oraların filmini çekemiyoruz" dedi, ciğerlerimi çekti." Yetkililerin olayın basına yansımasından sonra yaptığı açıklamalarda kadın radyologun nöbetçi olmadığını açılmalarından sonra A.F.G. DHA'ya yaptığı ikinci açılmada ise şunları söyledi:
"Konya Numune Hastanesi'nde muayene ettiler. "Önemli bir şey yok" dediler, geri gönderdiler. Biz de Celal Tütüncü diye bir doktorun yanına gittik. O muayene etti, "acilen yatman lazım" dedi. Hastaneye telefon açtı. "Sabahleyin film çekilecek" dedi. Film bürosuna vardım. Bayan doktor olduğu için filmimi çekmedi.
Ameliyat oldum. Ondan bir gün sonra tekrar ameliyat oldum. Çekmeyen bayan doktorun saçı açıktı. Biraz sarışındı. Personele de söyledim. "O bayan doktor olduğu için çekemez" dediler, oradan geri gönderdiler. Sorunlarımın testislerimde olduğunu söyledim, aynı personel, "bayan olduğu için çekmez" dedi. Bir gün sonra vardık, erkek vardı (Röntgen görevlisini kastediyor), o filmimizi çekti. ikindide ameliyat oldum, yattım. ikinci gün tekrar ameliyat oldum. 7 gün hastanede yattım.''

"Testis diye çekmediler" haberinin ardından Konya Numune Hastanesi'ndeki uygulamayla ilgili olarak il Sağlık Müdürlüğü soruşturma başlattı. il Sağlık Müdürü Dr. Hasan Küçükkendirci, "5 kişilik bir komisyon oluşturduk. Komisyon olayı her boyutuyla inceleyip raporunu hazırlayacak. Bu rapora göre gerekli işlemleri yapacağız. Olayın gerçek yüzü ortaya çıkacak. Ayrıca milletvekillerinden oluşan TBMM Sağlık komisyonu da bugün öğleden sonra Konya'ya gelerek olayla ilgili gerekli incelemeyi yapacak" dedi.

BAKANDAN "SUS" TALiMATI
Konya Numune Hastanesi Başhekimi Opr.Dr. Rıza Sarıbabıçcı konu ile ilgili Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın kendisini aradığını ve basına bundan sonra herhangi bir açıklama yapılmaması yönünde talimat verdiğini söyledi.

YANLIŞ ANLAMADAN KAYNAKLANMIŞ
Başhekim Sarıbabıçcı, "Ameliyat raporundan bilgisi olduktan sonra neden işlem yapmadınız" sorusuna, "Olayla ilgili rapor bize ulaştığında başhekim yardımcıma sözlü olarak talimat verip araştırmasını istedim. Söz konusu olay her yönüyle araştırıldı ve olayın yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı kanaatine vardık. Bu nedenle idari bir işlem yapmaya gerek duymadık" dedi.
Başhekim Sarıbabıçcı, doktor Celal Tütüncü’nün ameliyat sonrası düzenlediği raporuna yazdığı notu, doğru olmadığının tesbit edilince neden düzeltilmediği sorusuna ise şu karşılığı verdi:

KAYITLAR DEĞiŞMEZ
"Onu doktora sorun. Ameliyat raporu bilgi işleme kayıt olduğu için onun değiştirilmesi mümkün değildir. Olayın yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı kanaatine vardığımız için doktor Tütüncü'nün raporuna bir ek yapmaya ya da iddiasının yanlış olduğunu belirten yeni bir rapor düzenlemeye gerek duymadık. Bunun bir yanlış anlaşılma olduğunu düşündüğümüz için ileride de bir sorun teşkil edeceğini düşünmedik." Sarıbabıçcı bir testisi alınan A.F.G.'nin testislerinin ultrasonu çekilmesiyle ilgili olarak da, "Hasta 13 Kasım akşamı saat 18.17'de geldiği için icapçı doktor Levent Kaya görevdeydi. Mesai saatleri dışında ultrason işleriyle icapcı doktor ilgilenir. Acil durum olmadığı için akşam icapcı doktora bilgi verilmemiş. Ayın 14'ünde ise mesai saatinde olduğu için radyoloji uzmanları görevdeydi. Bunların içinde bayan ve erkekler de vardı. Hasta A.F.G'nin gerekli tetkiki 14.11.2006 günü gerçekleştirilmiş olup sonuca göre duruma uygun gereken tıbbi girişimler ilgili üroloji uzmanı Doktor Celal Tütüncü tarafından gerçekleştirilmiştir" dedi.
Bu arada Dr. Tütüncü'nün genel seçimler öncesi AKP'den milletvekili aday adayı olduğu öğrenildi.
--spoiler--

devamı için;

http://www.milliyet.com.t...06/12/18/son/sontur39.asp
hmm farkındaysam kıçını yıkamaktan aciz insanlar buralarda ayar çalışması yapmaya çalışmışlar. *
ne demiş cemil meriç bir bakalım?
gazete yazıyor, kitapta okudum tarzı cümleleri sıkça kullanan adamın kendi düşüncesi, iradesi yoktur. kısacası gerizekalıdır.
gazetede her duyduguna, televizyonda her duyduguna inananlar ibrahim sadri'nin bir zamanlar taşak geçme amacıyla yaptıgı programlara da inandılar.
hatta flash tv deki programların hepsine inandılar.
bir kesimin yapmaya çalıştıgı bok at izi kalsın türünden haberler büyükşehir belediyesi aracılıgıyla toplatılmakta ve en kısa zamanda rulolar halinde haberi yapanların ve inananların kapılarına bırakılacak.
daha içten inansınlar diye.

bu haberlerin amacını biliyoruz biz, bilmeyen akıl fakiri organizmalara da açıklama yapalım ki belki kafasına girmese de müsait bir yer bulur girmek için.
bu karalama kampanyasının sonunun gelmeyecegini biliyoruz.
hatta seçimler yaklaştıkça aczmendiler, mitinglerde tekbir çeken, atatürk'e söven grupları görecegiz.
bu grupların kim tarafından hangi amaçla oralara salındıgını bilmeyen gerizekalılar otursun bir kaç kitap okusun, okuyamıyorsa gelsin biz anlatalım.

tek derdin elalemin testisi mi kaldı lan?
rahatladınızmı arkadaşlar? güzel türbanli kişilerin ahını almıştınız her zamanki gibi sayıp sövdünüz . yargısız infaz yapmayalım artık derim ben.
altina yazilanlarla insanlardaki onyargiyi yikmanin ne kadar zor oldugunu gosteren yanlis haber. evet, gazetelerde, televizyonlarda her duydugumuza inanmayalim ama elestirel dusunmenin kapisini da tamamen kapatmayalim. sonra ne olur, boyle her olaya laiklerin turbanlilara komplosu olarak yaklasirsin, dogruyu bulma sansin kalmaz. zaten zaman, yeni safak, vakit ve benzerlerinin empoze etmeye calistigi da bu. bir bak bakalim, dusun, dogru olabilir mi? emin olmadan da agzindan salyalar sacarak millete hakaret etme.
haberin yalan olduğunun kanıtı da budur:

Hürriyet'ten 28 Şubat haberciliğine devam

Konya Numune Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Rıza Sarıbabıçcı, Hürriyet'i yalanladı. iddia edildiğinin aksine, 13 Kasım akşamı bir kadın hekimin değil, icapçı radyoloji uzmanı Dr. Levent Kaya'nın nöbetçi olduğunu kaydeden Sarıbabıçcı, "Böyle hasta ayrımına gitmek gibi bir durum hastanemizde kesinlikle yaşanmamış olup, tıp eğitimi almış hekimlerimizin de cinsiyet ayrımcılığına gitmesi gibi bir durum bundan sonra da yaşanamaz" dedi.

Konya Numune Hastahanesi Başhekimi Opr. Dr. Rıza Sarıbabıçcı, kadın radyoloji uzmanının bir erkek hastanın testisinin ultrasonunu çekmediği iddiaların doğru olmadığını belirtti.

Sarıbabıçcı, yaptığı yazılı açıklamada, hasta Ali Faruk G'nin 13 Kasım 2006'da üroloji polikliniğine başvurduğunu, yapılan muayenede "orşit ve epididimit" (testis iltihabı) teşhisinin konulduğunu ifade etti. Aynı gün saat 18.17'de Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Celal Tütüncü tarafından muayene edilen hastanın yatışının yapıldığı ve ultrason tetkikinin istendiğini belirten Sarıbabıçcı, şunları kaydetti:

"Mevcut mevzuatlara göre, radyoloji uzmanları günde 5 saat çalıştıkları için gün içerisinde bir grup 08.00-13.00 diğer grup ise 13.00-18.00 saatleri arasında görev yapmaktadır. Daha sonrası vakalar için icapçı uzman hekimler acil durumlar için hastahaneye çağrılmaktadır. Acil olmayan vakalar ise ertesi gün mesai saati içeresinde değerlendirilmektedir. Bu durumda yapılması gereken, 'acil' kaydı mevcutsa, hastayı muayene eden hekimin o günkü icapçı uzman hekimi hastahaneye davet etmesidir. Yapılan araştırmada hastanın hekimi tarafından böyle bir arama daveti yapılmadığı tesbit edilmiştir."

Ayrıca 13 Kasım akşamı bir kadın hekimin değil, icapçı radyoloji uzmanı Dr. Levent Kaya'nın nöbetçi olduğunu kaydeden Sarıbabıçcı, şöyle devam etti:

"Böyle hasta ayrımına gitmek gibi bir durum hastahanemizde kesinlikle yaşanmamış olup, tıp eğitimi almış hekimlerimizin de cinsiyet ayrımcılığına gitmesi gibi bir durum bundan sonra da yaşanamaz. Olayla ilgili Başhekimliğimizce derhal soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma sonucu ihmal tespit edilirse, ilgili kişiler hakkında cezai işlem yapılacaktır."

Dün Hürriyet gazetesin yer alan haberde, Konya Numune Hastanesinde iki kadın radyoloji uzmanının, hasta Ali Faruk G'nin (16) testis ultrasonunu çekmemeleri sebebiyle müdahalede geç kalındığı ve bu yüzden hastanın bir testisinin alındığı iddia edilmişti.

Hürriyet'in haberi; "Bir kısım medya, 28 Şubat haberciliğine devam ediliyor" şeklinde yorumlandı.

KONYA
18.12.2006


http://www.yeniasya.com.tr/2006/12/18/haber/h1.htm
bir ermeni medyası olarak hürriyetin görevlerini en iyi şekilde yaptığının ispatlanması olayı..
istikrarlı bir gazete olduğunu gösterir.
yine fiyaskoyla sonuçlanmış doğan grubu manşeti. ama 2 günlüğünü de olsa gündemi meşgul etmesi ve sözlüğümüzde de görüldüğü üzere kardeşi kardeşe kırdırması amaçlarına ulaştıklarını gösteriyor. ergun babahan olayın içeriğiyle ilgili güzel bir yazı kaleme almış. "vakit gazetesi zaten yobazların, ona mı inanacağız??" diyenler bu sefer de "sabah, hürriyet'in rakibi olduğu için saldırıyolar" diyecekler bundan eminim. aydın doğan'dan şaşmayın siz.

http://sabah.com.tr/babahan.html
aziz nesinin ne kadar akıllı ve iyimser oldugunun göstergesi olan haberdir. bu grubun amacı milleti birbirine düşürmek , kışkırtmak , bölmek ve bundan rant saglamaktır (bkz: hortumlamak). bu yıllardır böyledir fakat bu başlık altında da görülüyor ki yine herkez birbirini yemek için fırsat bekliyor kimisi yobazların kafasını almak için fırsat kolluyor kimisi de haber yalan çıksın da laiklerin müslümanlara haksız yere saldırdıgı ortaya çıksın bu sefer biz laiklere yüklenelim diye bekliyor. oysa ki yapılması gereken sadece ama sadece politikacıların ve basının yogun ugraşları ile içimizde yetiştirdiği nefreti bir gün bekletmek ve olayın gerçek yüzünü ögrendikten sonra yorumları yapmaktı. böylece kimse kırılmıycak aradaki uçurumlar dahada derinleşmeyekti. benim için sonucun da bir önemi yok niye mi ben gerçek hayatta bu veya buna benzer olaylarla karşılaşmıyorum böyle bir olay eger gerçekse münferit bir olaydır ve üstünde durmaya sosyolojik ve ideolojik yorumlar yapmaya degmez.
hem suçlu hem güçlü olmakla sonuçlanmış olay.

haksızlığa ugrayan kesimi savunurken birden yobaz oluyorsunuz.

herşeye ragmen;

(bkz: sözlüğün hürriyete ayar vermesi)
Hürriyet gazetesini savunmuyorum , lakin doğru söze ne hacet , adamların yaptığı haberler yalanmı ? Aşırı sağa yatkın sözlük yazarları yada başka bi deyişle fetullah çı yazarların , birazda kendilerini sorgulaması lazım.
Mesela 16 yaşındaki genç yerine , muhayeneye şeyhi gelseydi taşşaklarına zevkle bakardı değil mi ? Bu olaydan önce haseki hastanesi olayı var , onu hiç karıştırmıyorum.
Türban siyasi bir simge olmuş durumda.. Lütfen dikkat..
bir zamanlar tayyip erdoğan için "artık muhtar bile olamaz" başlığını atan malum gazetenin o zatın çankaya'ya çıkıp kendilerine ayarın allah'ını vermesinden korkmasından da olsa gerek ne haber yapacağını şaşırmasıdır. hala anlamıyorlar halk böyle kıytırık numaraları yutmuyor. akp'nin ekmeğine yağ sürüyorlar farkında bile değil kerizler!
vakti zamaninda hayatimin tehlikede olmasina ragmen, (bkz: penisilin zehirlenmesi) gittigim devlet hastanesinde beni dokunmadan "muayene" eden, kasik bolgemdeki kizarikliklari gosterdigimde ise odayi terk eden pek "namuslu" turbanli doktoru hatirlatmis rezalettetir. hani biz bu coban gibi gariban olmadigimizdan olayi kazasiz belasiz atlattik. gerci o anki heyecandan veya onceliklerden olsa gerek bu serefsizligin pesini birakmis ve olayi resmi makamlara tasimamistik ya hala icim yanar.

ama isin kotusu, turban ozgurlugu diye aglasip her seyden yakinan, ama is kendi istedigi "ozgurlugun" kapsama alani disina cikinca da, dahil oldugu toplumdaki tum medeni, ahlaki ve resmi kurallari bir kenera birakip, baska bir insanin -ki kendi inanclarina gore bir allahin kulunun- hayatini tehlikeye atmak pahasina bile olsa kicini donup gidebilen bu tip insanlarin sayisi cok fazla. yani doktor olur erkek hastaya dokunmaz, devlet memuru olur erkeklerin isini yapmaz, erkeklerle ayni ortama girmez, ogretmen olur mesela evrim teorisini anlatmaz, toplu tasima aracina biner yanina oturan erkege sapik muamelesi yapar... kisaca modern hayatin getirdigi her turlu nimetten yararlanmak icin elinden geleni yaparken, toplum icinde yasamanin getirdigi sorumluluklardan tuhaf bir "mantik" kullanarak kacar. sonrada her yerde turban takamadigi icin ben ozgur degilim der. ancak daha da kotusu, tum bu celiskiler kabak gibi ortadayken bu turban saksakcilarinin mizmizlanmalarina ve yalanlarina kanan saftiriklerin sayisi da hic az degil.

ama tum bunlarin otesinde, turban ozgurlugu yalanini agzina sakiz etmis bu tiplerin tum arsizlikarina ve tum kural tanimazliklarina karsi kimse bir sey demiyor, diyemiyor, yapmiyor, yapamiyor... alin iste yaziyorum buraya... su cobanin hayati ile oynayan o iki turbanliya da hicbir sey olmayacak... hatta o turbanlilar ki, bir insanin yasama hakkina gosterdikleri saygisizlik tum ciplakligi ile ortadayken dahi, kendi "inanc" ozgurlukleri icin saygi bekleyip, kendi inanclari disindaki her seye saygisizlik gostermeye kaldiklari yerden devam edeceklerdir.

konu ile alakali olmasi acisindan, israrla;
(bkz: turban ozgurlugu kandirmacasi)
içimizdeki irlandalılar onlar dimi?
onlar türbanlı.
onlara bok atmak en kutsal görevimiz.
şeyhi gelse taşşaklarına zevkle bakardı diyebilecek kadar alçalıp köpekleşebiliriz biz.
insanlıktan nasip almamış hayvanlarız.
omuzlarımızın üstünde beyin yerine penis taşıyoruz.
kızardıkça türbanlı doktorlara götürüyoruz.
bu yüzden hala beynimizin yerindeki penisimizi muayene edemediler.
salak salak dolaşıyoruz etrafta.
on küsür yıl öncesine kadar uluslararası platformda 'en dürüst türk gazetesi' olarak referans alınan, ki bunu son on yıldır zaman gazetesine kaptırmıştır, gazetenin(!), ki bunların; hürriyet'in, milliyet'in... gazetecilik literatüründe aslında 'gazete' sayılmadığını bizzat bu medyanın içinde muhabir olan eski bir arkadaşım söylemiş idi, iğrençötesi ve 'rezil' şecaati. yuh olsun...
sözlükte bahsedildi mi bilmiyorum, geçtiğimiz ramazan ayında aydın doğan'ın sahibi olduğu medya gurubu gazetelerinde ramazanın ilk günü içki içtiği için linç edilmek istenen genç sevgililerden bahseden, toplumda infial yaratan bir haber manşetten geçilmişti. aradan 1 hafta geçtikten sonra olayın hiç te öyle olmadığı anlaşıldı. o linç edilmek istenen gençlerin aslında aşırı sarhoş olmaları ve dengesiz tavırlar sergiledikleri için girmek istedikleri bir gece kulubüne alınmamaları neticesinde çıkan tartışma sonucu gece kulübünün güvenlik görevlileri tarafından darp edildiği bu yüzden yüzleri gözleri yara bere içinde olduğu, bu gençleri bulup ropörtaja ikna eden (doğan medya gurubunda çalışmayan) bir muhabir tarafından ortaya çıkarılmıştı.aynı ramazanın ilk gününde bahsigeçen aynı medya gurubuna ait bir diğer gazete ise müslümanların ramazan ayını ardı arkası kesilmeyen silah sesleri eşliğinde, oraya buraya pervasızca saçtıkları kurşunlar eşliğinde kutladığı doğrultusunda inandırıcılığı sıfırın altında olan hayali bir haber geçmişti, zaten kimse de kaile almamıştı.

(bkz: kaostan gelen düzen)*

edit:*
bu hadise, bu haberle alakalı sayın uğur dündar'ın sunduğu arena programında anlatılanlar ile gazetede geçilen "Tesettür faciası" adlı haberin kendisini ayrı ayrı değerlendirmemiz gereken bir hadisedir.

haberi internet sitesinden okuduğumda bayan doktorların tesettürlü olduğuna ayrıca üstüne basa basa vurgu yapılmış, sanki bayan doktorun tesettürlü oluşundan dolayı hastanın testislerinin ultrasonu çekilmemiş gibi anlatılmış. * Ancak saygınlığından hiç kimsenin şüphesinin olamayacağı sayın uğur dündarın sunduğu arena adlı programda nedense bu tesettürlü bayanların (dikkat ederseniz doktorlar demiyorum çünkü bu bayanların doktor olmadığı, ultrason çekme yetkisinin de olmadığı yetkili kişi tarafından ifade edilmiştir ve bu noktaya uğur dündardan bir itiraz da gelmemiştir.) tesettürlerinden ve testtürlü oldukları için ultrasonu çekmediklerinden hiç bahsedilmemiştir.

programda anlatılanlardan çıkardığım kadarıyla ortadaki problem şudur. olay saat 18:17 de yani mesai saatinin bittiği 18:00 saatinden sonra yani doğal olarak ultrason çekme yetkisi olan doktorun(erkek ve tesettürsüz) hastaneden ayrılması sonrasında meydana gelmiştir.

hasta ise ultrasona geldiğinde o anda o bölümde ultrason çekme yetkisi olan doktor yoktur.doktor olmayan, ultrason çekme yetkisi hiç olmayan ama bayan ve testtürü olan bir hastane personeli vardır.

Orada bulunan başka bir erkek hastane görevlisi tarafından hasta çocuğa "şu anda bayan doktor var ultrasonunu çekemiyor" denmiştir.(çocuk ta böyle söylüyor.) bu noktadaki ihmal yetkili doktora tüm çabalara rağmen ulaşılamamış olmasıdır yada ulaşmak için bir çaba sarfedilmemiş olmasıdır veya doktora ulaşılıp doktor gelmeyi reddetmiş te olabilir, bu noktalar soruşturulma aşamasındadır, netleşmemiştir.

sayın Uğur dündar'ın yerden göğe kadar haklı olduğu nokta ise "ihmal" noktasıdır. ve ortada resmi ama resmi olduğu kadar enteresan bir doktor raporu da vardır. ortada bir ihmalin olduğunu ise kimse reddedemez ve olan o hasta çocuğa olmuştur ancak birde başka sarsıcı gerçek vardır ki o da tesettür meselesini yobazlık diye nitelendirenlerin, kötüye kullanımı müsait olan her ortamda insanların önüne suçlunun kendisi bizzat örtünme eylemiymiş gibi gösterme çabasıdır. bu yaklaşıma yatkın insanların hiç te az olmadığı bu sayfadaki yorumları okuduğumuzda da görülebilir.

bana öyle geliyor ki birilerinin artık türban takmanın tesettüre bürünmenin kişinin kendi insiyatifinde olduğunu, her insanın inanç özgürlüğüne sahip olduğunu, başkasına zarar vermemek kaydıyla dileyen insanın dilediği gibi yaşama hakkına sahip olduğunu, buna kimsenin karışmaya cüret etmemesi gerektiğini, münferit olaylarda türbandan dolayı böyle bir şey yapılmış dahi olsa bunun sadece olayı yapanın kendisini bağladığını, bir kişinin hatasının diğer türbanlılarında aynı zihniyete sahip olduğunu göstermediğini,hele hele islamiyete maledilmesinin son derece yanlış olduğunu * anlamasının vakti gelmiştir.
-gazetedeki haberin yalan olmasıyla iftira atılan doktorların kendilerine ve türbanlılara özür dilenmesini bekledikleri gibi bizde başlıkın ilk sayfalarındaki yazarların ateşli entryleri dolayısı ile özür dilemelerini bekliyoruz
o kadar hırsla yazılmış entryler var ki sanki adamlar pusuda bekliyo
heran türbana ve islama saldırmak için bahane arıyolarhissi doğuyor insanda
(bkz: kartel medyası)
(bkz: göt olmak)
(bkz: hürriyet in özür dilemesini beklemek) *
(bkz: sesiniz kıçınızamı kaçtı, ne oldu türbanlı doktor rezaleti.)