bugün

dinleyene bağlı bir rüya.
dinledim, kurdum.
en güzel örneği mitolojidir .
örselenmiş bir çocukluk.
işte benim bütün hikayem. *
cahit külebi' nin en bilinen şiirlerindendir:

Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkiyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!

Benim doğduğum köylerde
Şimal rüzgarları eserdi,
Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!
(bkz: öykü)
kısa olay örgüsü ve az karakter sayısıyla,roman türünden sonra en çok tercih edilen, edebiyat alanının yazı ve kurmaca sanatıdır.
ilhan berk şiiri.

her şey bir gece içinde oldu
sabahleyin her şey tamamdı.

bu gördüğünüz gökyüzü
ilk defa gelip yerini aldı

gökyüzünün gelmesiyleydi
dünyada büyük bir değişiklik oldu

mesela, ovalar daha o gün
yalnızlıklarını unutuverdiler

bu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece
o zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu

gökyüzünün hemen arkasındandı
denizleri gördük

baktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli
baktım uçuyordu

akşama doğruydu
bitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık

her şey yaşamaya hazırlanıyordu
her şey gelir gelmez hayatlarını

himalaya'lar, ant'lar, erciyeş'ler
bir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı

herkes aklından geçirdiği kadar bir yeri
dünyada kolayca bulmuştu

gökyüzünde, yerde
her ağacın, her taşın bir yeri vardı

hatırlarım küçük kirli bir bulut
durmuş olup bitenleri seyrediyordu

dünyaya niçin bu kadar geç geldiğini
elinde olsa tutup soracaktı

şimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama
bu hiç de kolay olmadı

en başta, başı boş atlar gibiydi nehirler
bu şiire girmeden önce

her şey yerini alıyordu sırası geldikçe
ilhan Berk bütün bunları görüyordu.
cem karaca'nın bir şarkısı.
cem karaca tarafından yorumlanmış cahit kulebi şiiridir.
(bkz: deve hikayesi)
cahit külebi'nin mükemmel başlayan, devam eden ve biten bir şiiridir. böyle değerli bir şairin, şirini tüm olarak yazayım da tam olsun:

hikàye

senin dudakların pembe
ellerin beyaz,
al tut ellerimi bebek
tut biraz!

benim doğduğum köylerde
ceviz ağaçları yoktu,
ben bu yüzden serinliğe hasretim
okşa biraz!

benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu,
dağıt saçlarını bebek
savur biraz!

benim doğduğum köyleri
akşamları eşkıyalar basardı,
ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
konuş biraz!

benim doğduğum köylerde
insanlar gülmesini bilmezdi,
ben bu yüzden böyle naçar kalmışım
gül biraz!

benim doğduğum köylerde
kuzey rüzgarları eserdi,
hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz!

sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz!

1944

cahit külebi

alıntı: bütün şiirleri, adam yayınları, 1996
ing. (bkz: story)
edebiyatta, Gerçek veya tasarlanmış olayları anlatan düz yazı türü olarak bilinse de, Aslı astarı olmayan söz ve olaylar için de kullanılan sözcük.
kokusunu çoktan unuttuğun mandalsız bir zaman diliminde, çamaşır ipine asılı güzeldi'li geçmiş zamanları savuruyorken rüzgara; pamuk ipliğine bağlı gelecek kaygılarının hükmünde, değneğin tam orta yerinde duran "şimdi"yi ıskalıyorsan umarsız; hikaye başlamıştır.

hikaye; annenin mezopotamya'da bir nil nehri'ni sulayıp durmasıdır gözbebeklerinde. babanın, her zaman olduğu gibi kör koridorlarda alkol kokusu, sessiz bir gölge sureti olmasıdır kapı eşiklerinde, dikenli bir kilit sesi. o içeri girdiğinde, sen artık hep dışarıdasın.

hikaye; istenmeyen komşu kadınların bacaklarındaki varislerde, göğsündeki kırmızı kurdelanın parçalanmasındaki anlamsızlıkta büyür.

kaygan bir zeminde tutunacak bir şey bulamıyorken, ve zaten çoktan öğrenmişken yere düştüğünde önce gülüşlerinin kanadığını; yaşam umarsızca bir sallanmadır, kulpsuz.

hayat seni herhangi bir tren istasyonundaki herhangi biri yapmaya çalışıyorken; sen, artık bir peron öpüşmesini uzatıyor olursun; mavi.

hikaye; çekip gidememe ikiyüzlülüğünün yeniden üretimidir, halkanın zincirden kopması, sonra yeniden eklenmesi sahte bir tanrıya duaların..

başka türlüsü, diyememektir, çokça.

göğsündeki izbe meyhanede kaç taşralı memur ölüyorsa her akşam, o kadar hikaye küflenir şarkılarda.., -bir yangının külü de-

bir afrika ezgisinin ateşine çıra olsun diye kanırttığımız yüreğin cılız kemikleridir hikaye; bir parça ekmeğin hatrına güttüğü kandır.

besleme kızın kapıcıyla yapılan düğünündeki fosforlu neşedir hikaye; limonata ve kuru pasta.

hikaye; kanatlarını kıran yazgıya her güz başı martılar uçurmak ve her ikindi patiskadan kanatlar biçmektir kendine..

hikaye budur; sürgün de..
--spoiler--
Çerez tabağı - 1
Galatasaray Lisesi'nden bir arkadaşım hâlâ evlenemedi.Geç enlerde
'Yeter artık. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol' dedim. Aşağıdaki teoriyi
aktardı:
Bir kuruyemiş tabağı kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman
sırasıyla önce antepfıstıkları , ardından bademler, sonra fındıklar
gider. En sona beyaz ve sarı leblebiler kalır. Eğer belli bir yaşa
kadar evlenmemişsen de durum farklı olmaz. Ya kalan leblebiler ve
ayçekirdekleri ile idare edersin, ya da bir fıstık bulurum
diye tabağı karıştırır durursun..
--spoiler--

--spoiler--
Çerez tabağı - 2
Geçen hafta bir türlü evlenemeyen bir arkadaşımın, ileri yaşta
evlenmekle, çerez tabağı arasındaki benzerliği anlatan görüşlerini
aktarmıştım. Bu yazı üzerine, bazı okurlarımdan eklemeler geldi. Ben
tabakta en sona kalanların sarı ve beyaz leblebiler olduğunu yazmıştım.

Mektep arkadaşım Merih Tüzün şöyle yazmış: 'Sevgili Fatih, aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu şam fıstıkları da kalır.
Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri
bırakır. Onlara ulaşmak cesaret ister. Dişine güveneceksin kıracaksın
ki,içinde gizlediği lezzete ulaşabilesin. Ama risklidir, bu sırada
dişini de kırabilirsin tabi. '
--spoiler--
biraz... cahit külebi! tut biraz, okşa, savur, gül, öp biraz...anlat! dinlemek güzel, hissetmek okumak ayrı güzel. bir de istemek var hani bazı şeyler hepimizde (artık) çok AZ.
Di'li geçmişten tek yaramsın sen. *
ağacın kendisini kesmeye yeltenen baltaya söylediğidir;

sen beni kesemezdin ama, gel gör ki sapın benden.
(bkz: eflatun cem guney)
Güneşli bir gündü. Kadın parkta yanında oturan adama Bakın, salıncakta sallanan şu kırmızı kazaklı çocuk benim oğlum dedi.
Adam gülümseyerek Güzel bir oğlunuz var dedi. Diğer salıncaktaki mavi kazaklı çocukda benim oğlum.
Sonra saatine baktı ve Heyyy, Todd, sanırım artık gitme zamanı diye seslendi oğluna.
Çocuk salıncakta yükselirken Beş dakika daha baba, lütfen yalnızca beş dakika daha diye karşılık verdi babasına.
Adam başını peki anlamında sallayınca çocuk neşeyle sallanmaya devam etti.
Dakikalar sonra adam ayağa kalkarak tekrar seslendi oğluna Todd, artık gidelim mi, ne dersin?
Çocuk yine gitmeye isteksiz Ne olur baba, beş dakika daha, lütfen, beş dakika daha diye bağırdı babasına.
Adam Tamam deyince çocuk kahkahalar atarak sallanmaya devam etti.
Sonunda kadın dayanamadı ve sesinde gizli bir hayranlıkla Ne kadar sabırlı bir babasınız dedi .
Adam gülümsedi kadına. Sabır değil yaptığım bayan dedi. Büyük oğlum
Tommy yi geçen yıl burada sarhoş bir sürücünün çarpması sonucu
kaybettim. Buraya yakın yolda bisiklet sürüyordu. Tommy e hiç yeterince
zaman ayırmamıstım. Oysa şimdi onunla beş dakika daha fazla birlikte
olabilmek için herşeyi yapardım. Toddla ayni hatayı yapmayacağıma söz
verdim kendi kendime..
O her Beş dakika daha baba dediği zaman , oyun oynamak için beş
dakika daha kazandığını düşünüyor, oysa işin gerçeği ne biliyor
musunuz? Ben onu oyun oynarken beş dakika daha fazla izleyebiliyorum,
asıl kazanan benim.
Küçük bir kuş ayazda yiyecek bulmak için dışarı çıkmıs. Hava soğuk olduğu için kuş dayanamayıp karın üstüne düşmüş.
Kuş çaresiz ölümü beklerken ordan geçen bir inek sürüsü kuşun üstüne sıçmış. Kuş tam ineğe küfüredecekken bokun sıcaklığıyla kanatları çözülüvermiş. Kuş sevinçle ötmeye baslamış ordan geçen bir kedi kuşun sesini duymuş. ve boku eşeleyip kuşu çıkarmış.
Kuş tam teşekkür edecekken kedi onu yemiş. Demekki neymiş ;
1-Her üstüne sıçanı düsmanın sanma.
2-Seni her boktan kurtaranı dostun sanma.
3-Ve en önemlisi bokun içinde mutluysan sesini çıkarma.
(bkz: hikaye anlatmak)
çocukluğum ömer seyfettindir benim ikinci çocukluğum sait faik garip...
Akla Ömer Seyfettin'i getiren bir yazın türüdür.
yaşanmış veya yaşanması mümkün olayları okuyucuya haz verecek şekilde anlatan kısa edebi yazılara denir.