bugün
- gurbetçilere olan nefretin sebebi19
- 0 0 710
- emilmeyi bekleyen pembe meme uçları10
- gideon reid morgan jj23
- türk ve belarus kızlarının yer değiştirmesi8
- türkiye de kadınlara yapılan pozitif ayrımcılık12
- ölümden korkanlara bir söz bırak25
- manyak olmaya karar verdim12
- başı açık erkeklere cehennemde büyük azap var16
- ev yoğurdu8
- nervio'ya misafir olmak14
- 9 yıllık eşinden kürt kokusu almaya başlamak16
- patlak hatunla evlenmek24
- anın görüntüsü12
- diyanet işleri başkanlığı8
- türkiyenin en yavaş internet sıralamasında olması13
- camide kedinin kafasını kopartan cani9
- yazaların dede mesleği21
- 28 haziran 2024 türkiye'nin gri listeden çıkması12
- 4 bin türkiyeli siyonist gazze'ye gitti25
- uludağ sözlükteki en uslu hanım yazar13
- 2 temmuz 2024 avusturya türkiye maçı14
- şeriat isteyenler yallah arabistana12
- bir kadında aradığınız kriterler21
- şeytana ne sormak isterdin33
- 28 haziran 2024 elektrik zammı12
- mavi gözlü babanın kahverengi gözlü oğlu14
- barış alper yılmaz18
- sözlükte benden başka yakışıklı erkek olmaması18
- gece gelen makarna yeme isteği11
- sigara içen kadın neden antipatiktir11
- türk islam sentezi22
- thy'nin coca cola ikram etmemesi9
- türkiye de herkesin torpil kovalaması13
- allah istese enflasyonu sıfırlar13
- karınızın kapanmak istemesine ne dersiniz9
- kadınlardaki gereksiz boy takıntısı13
- abırın sabah sabah sözlükte şov yapması11
- benim burada ne işim var denilen anlar8
- kocasının ayağını yıkamayan kadın8
- aşk acısı çeken kadınlar9
- uyku problemi çeken yazarlara tavsiyeler16
- menemen soğanlı mı yenir soğansız mı11
- cenk tosun17
- 10 liralık simiti 500 liraya kakalayan adam15
- sizin köyünüzden 34 insan bombalansaydı15
- arda güler27
- 26 haziran 2024 çek cumhuriyeti türkiye maçı27
- islam düşmanlarının ikiyüzlü olması9
yeni şafak köşe yazarı hakan albayrak'ın bugünkü köşe yazısında maddeler halinde yazdığı plan.
AK Parti Hükümeti'nin türlü çeşit manipülasyon, provokasyon ve sabotajlarla yıkılmasına, Gülen Cemaati'nin de aynı şekilde bitirilmesine ilişkin terörist eylem planı belgesinin ıslak imzalı orijinali nihayet ortaya çıkmış...
Adli Tıp, Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü antetli irticayla Mücadele Eylem Planı belgesinin altındaki imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğunu teyit etmiş...
Çiçek'e ısrarla sahip çıka gelen Genelkurmay Başkanlığı, bu iddialar üzerine, "Hukuk devletinde her şeyin yasalara uygun olarak yürütülmesine hiçbir kimsenin ve hiçbir kurumun itirazı olamaz" demekle beraber, haberi 'patlatan' basına yüklenmekten de geri durmadı tabii.
Başbakan Erdoğan ise şunları söylemekle yetindi:
"Türkiye'yi, Türkiye Cumhuriyeti devletini biz bu tür olaylara mahkum etmemeliyiz ve bu tür olaylarla da devletimizi lekeletmemeliyiz. Devletin üzerinde herhangi bir lekelenmeye de müsaade etmeyiz. Kaldı ki Türk Silahlı Kuvvetleri zaten böyle bir gölgelenmeyi kabullenmez, böyle bir lekeyi kabullenmez."
Soru:
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin böyle bir gölgelenmeyi ve lekelenmeyi kabullenmesi mümkün değilse, generaller 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan için neden hâlâ özür dilemediler?
Bir soru daha:
Terörist eylem planı belgesinin Genelkurmay Harekat Başkanlığı'na ait olduğu kesinlik kazanırsa hükümet ne yapacak?
Diyelim ki Albay Dursun Çiçek hapse girdi ve Genelkurmay'dan "Suçlu bulunmuş ve konu kapanmıştır" gibi bir açıklama yapıldı
Hükümet, "Kurumları daha fazla yıpratmanın alemi yok" deyip geçecek mi?
inşaallah öyle olmaz.
Kurumların (hem askeri hem sivil) yıpranmasını kaçınılmaz kılan statükoyu radikal bir şekilde değiştirmek lazım.
Genelkurmay'ın resmi bir biriminde hükümet ve sivil topluma karşı terörist eylemler planlanabiliyor ve bu planlar resmi bir belgeye dökülebiliyorsa, darbeciler bu kadar pervasız davranabiliyorsa, pervasızlığın bu kadarına imkân tanıyan bir yapı varsa o kurumda, sorun kurumsal ve yapısaldır, çözümü de kurumsal ve yapısal olmak zorundadır.
Millet iradesini temsil eden Meclis'in ve Hükümet'in otoritesini garanti altına almak ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbe planları / darbe söylentileri ile yıpranmasını önlemek için;
1. Vaktiyle darbelerde kullanılmak üzere başkentte konuşlandırılan zırhlı birlikler en başta olmak üzere bütün askeri birlikler (yabancı devlet adamlarını karşılayacak sembolik bir 'tören birliği' hariç) başkent ve çevresinden uzaklaştırılmalı.
2. Anayasa ve TSK iç Hizmet Kanunu'nda ordunun 'durumdan vazife' çıkarabileceği şeklinde yorumlanabilen düzenlemeler değiştirilmeli.
3. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalı. Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı, Milli Savunma Bakanlığı binasında mesai yapmalı.
4. Kâğıt üzerince içişleri Bakanlığı'na bağlı olan Jandarma, gerçekten de içişleri Bakanlığı'na bağlanmalı. Jandarma Genel Komutanı, içişleri Bakanlığı binasında mesai yapmalı. Jandarma bünyesindeki bütün komutan atamalarında son söz içişleri Bakanı'nın olmalı.
5. isimleri darbe söylentilerine karışan subaylar Savunma Bakanı tarafından 'kızağa' çekilebilmeli ve bunların soruşturulması / yargılanması kolaylaştırılmalı.
6. Bütün üst düzey askeri yetkililerin atamalarında 'sivil otoriteye tam bağlılık' şartı aranmalı, bu şartı yerine getirmesi kuşkulu görünen subaylar sivil otorite tarafından rahatlıkla veto edilebilmeli.
7. Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulu kararı ile görevden alınabilmeli.
8. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Savunma Bakanlığı'nın özel yetiştirilmiş müfettişleri istedikleri zaman istedikleri askeri birimi denetleyebilmeli.
9. Başbakan, siyasetin s sini telaffuz eden veya astlarının telaffuz etmesine göz yuman- bir genelkurmay başkanına derhal telefon açıp :"iki saat içinde istifanızı bekliyorum" demeli ve bunu kamuoyuna da anında duyurmalı.
10. Bundan sonra göreve gelecek ilk genelkurmay başkanı, askeri darbeler / müdahaleler / muhtıralar için TSK adına milletten özür dilemeli ve bütün darbecileri eşkıya diye anmalı. Bunu taahhüt etmeyen kimse genelkurmay başkanı yapılmamalı.
Bunları yapmak için "irticayla Mücadele Eylem Planı"' nın gerçek olup olmadığını beklemeye bile gerek yok.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan gerçekleri yeter de artar bile!
AK Parti Hükümeti'nin türlü çeşit manipülasyon, provokasyon ve sabotajlarla yıkılmasına, Gülen Cemaati'nin de aynı şekilde bitirilmesine ilişkin terörist eylem planı belgesinin ıslak imzalı orijinali nihayet ortaya çıkmış...
Adli Tıp, Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü antetli irticayla Mücadele Eylem Planı belgesinin altındaki imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğunu teyit etmiş...
Çiçek'e ısrarla sahip çıka gelen Genelkurmay Başkanlığı, bu iddialar üzerine, "Hukuk devletinde her şeyin yasalara uygun olarak yürütülmesine hiçbir kimsenin ve hiçbir kurumun itirazı olamaz" demekle beraber, haberi 'patlatan' basına yüklenmekten de geri durmadı tabii.
Başbakan Erdoğan ise şunları söylemekle yetindi:
"Türkiye'yi, Türkiye Cumhuriyeti devletini biz bu tür olaylara mahkum etmemeliyiz ve bu tür olaylarla da devletimizi lekeletmemeliyiz. Devletin üzerinde herhangi bir lekelenmeye de müsaade etmeyiz. Kaldı ki Türk Silahlı Kuvvetleri zaten böyle bir gölgelenmeyi kabullenmez, böyle bir lekeyi kabullenmez."
Soru:
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin böyle bir gölgelenmeyi ve lekelenmeyi kabullenmesi mümkün değilse, generaller 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan için neden hâlâ özür dilemediler?
Bir soru daha:
Terörist eylem planı belgesinin Genelkurmay Harekat Başkanlığı'na ait olduğu kesinlik kazanırsa hükümet ne yapacak?
Diyelim ki Albay Dursun Çiçek hapse girdi ve Genelkurmay'dan "Suçlu bulunmuş ve konu kapanmıştır" gibi bir açıklama yapıldı
Hükümet, "Kurumları daha fazla yıpratmanın alemi yok" deyip geçecek mi?
inşaallah öyle olmaz.
Kurumların (hem askeri hem sivil) yıpranmasını kaçınılmaz kılan statükoyu radikal bir şekilde değiştirmek lazım.
Genelkurmay'ın resmi bir biriminde hükümet ve sivil topluma karşı terörist eylemler planlanabiliyor ve bu planlar resmi bir belgeye dökülebiliyorsa, darbeciler bu kadar pervasız davranabiliyorsa, pervasızlığın bu kadarına imkân tanıyan bir yapı varsa o kurumda, sorun kurumsal ve yapısaldır, çözümü de kurumsal ve yapısal olmak zorundadır.
Millet iradesini temsil eden Meclis'in ve Hükümet'in otoritesini garanti altına almak ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbe planları / darbe söylentileri ile yıpranmasını önlemek için;
1. Vaktiyle darbelerde kullanılmak üzere başkentte konuşlandırılan zırhlı birlikler en başta olmak üzere bütün askeri birlikler (yabancı devlet adamlarını karşılayacak sembolik bir 'tören birliği' hariç) başkent ve çevresinden uzaklaştırılmalı.
2. Anayasa ve TSK iç Hizmet Kanunu'nda ordunun 'durumdan vazife' çıkarabileceği şeklinde yorumlanabilen düzenlemeler değiştirilmeli.
3. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalı. Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı, Milli Savunma Bakanlığı binasında mesai yapmalı.
4. Kâğıt üzerince içişleri Bakanlığı'na bağlı olan Jandarma, gerçekten de içişleri Bakanlığı'na bağlanmalı. Jandarma Genel Komutanı, içişleri Bakanlığı binasında mesai yapmalı. Jandarma bünyesindeki bütün komutan atamalarında son söz içişleri Bakanı'nın olmalı.
5. isimleri darbe söylentilerine karışan subaylar Savunma Bakanı tarafından 'kızağa' çekilebilmeli ve bunların soruşturulması / yargılanması kolaylaştırılmalı.
6. Bütün üst düzey askeri yetkililerin atamalarında 'sivil otoriteye tam bağlılık' şartı aranmalı, bu şartı yerine getirmesi kuşkulu görünen subaylar sivil otorite tarafından rahatlıkla veto edilebilmeli.
7. Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulu kararı ile görevden alınabilmeli.
8. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Savunma Bakanlığı'nın özel yetiştirilmiş müfettişleri istedikleri zaman istedikleri askeri birimi denetleyebilmeli.
9. Başbakan, siyasetin s sini telaffuz eden veya astlarının telaffuz etmesine göz yuman- bir genelkurmay başkanına derhal telefon açıp :"iki saat içinde istifanızı bekliyorum" demeli ve bunu kamuoyuna da anında duyurmalı.
10. Bundan sonra göreve gelecek ilk genelkurmay başkanı, askeri darbeler / müdahaleler / muhtıralar için TSK adına milletten özür dilemeli ve bütün darbecileri eşkıya diye anmalı. Bunu taahhüt etmeyen kimse genelkurmay başkanı yapılmamalı.
Bunları yapmak için "irticayla Mücadele Eylem Planı"' nın gerçek olup olmadığını beklemeye bile gerek yok.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan gerçekleri yeter de artar bile!
güncel Önemli Başlıklar