bugün

Kıymetlidir. Değerini bilenin yoldaşıdır.
günümüzde ülkemizde ne sürücüsü ne de kendisi saygı görmez çoğu kişi tarafından. malesef ülkemizde 'bisiklet sever' insan sayısı oldukça azdır.
kullanımı gelişmiş ülkelerde %1000000 daha fazladır.
çocuk masumiyetinin ve özgürlügün yegâne birleşimlerinden biri.

diğeri için (bkz: salıncak)
iki tekerlekli özgürlük aracı.
bir an önce edinip şehir şehir gezmeliyim kendisiyle.
tek teker tarihi değiştirir. dört teker menzile yetiştirir. ama iki teker özgür hissettirir. onun adı da bisiklettir.
sürüp dolaşmak çocukluk hayalimdi, alıp hediye etmek gelecek hayalim şimdi. *
diz problemlerine sebep olabilecek naçizane icat. tomarla para verip görmemişler gibi sürmemek lazım.
katlanabilir olanları hakkında tavsiyeye ihtiyaç duyduğum aletlerdir. marka, kullanım rahatlığı, fiyat konusunda bilgisi olanlar mesajla ulaşsa güzel olur.
Insana yaşlandığını hissettiren alet. Bir zamanlar tüm mahalle bebeleri olarak bisiklete atlayıp kilometrelerce yol gidip, hatta babamın iş yerine gidip geri eve dönüp yorulmak nedir bilmezdik, şimdi 2 pedal çeviremiyorum arkadaş. Hamlamışım bile diyemiyorum, resmen bacaklarımı ilk kez kullanmışım. Kimse ağlamıyor diye öldüğümün farkına varmamışım ama ölmüşüm ağlayanım yok evet.

insana mütiş kondisyon kazandıran alet kendisi. Tüm bacak bölgesini muntazam çalıştırıyor. 2 hafta her gün sür sıkılaşırsın ama işte yokuşu boşta inip sahil şeridine kadar beleşten gidene kadar iyi. Geri dönüş yolu düz de olsa yapamıyorum arkadaş böyle utanç olmaz. O bacak dediğin uzuv 2 pedal çevirmeye gelmiyor, pili biten bağımsız bir aksesuara dönüşüyor. Yoldan anneni çevirip apar topar bisikleti bagaja tıkıp dönüş yolu boyunca utançla gidiyorsun. Bir de karnesinde milyonlarca pekiyi ile gelmiş şen çocuk edasıyla babana bisiklet aldırınca "hani noldu 2 gün sürdün attın yine kenara" muamelesi görüyorsun. Lan sırf onun için bile şu bacak ağrısı çekilir de işte daha önemlisi spor yapmak lazım. Bu işin ucunu bırakmıycam buraya da yazıyorum sözlük. 10 gün daha düzenli sürsem belli bi kıvama gelirim heralde.

Sizde işin acı yanını görün sözlük yazarları. Her gün ordan oraya yürüyorum şurdan şu kadar katı merdivenle çıkıyorum filan, alakası yok. Her gün okula yarım km yürüyorum ama bak işte utanmasam sporsuzluktan kas erimesi olcam. Bir de üzerine genç olucam. Ölmüş o gençlik.
25 yaşımda öğrendim evet şaka gibi düşününce.
Küçükken hevesim olmadı ama geçtiğimiz haziranda düşerek , yer yer morluklar ile sonunda sürmeyi öğrendim.
iki gündür yaklaşık bir saat kadar turluyorum. Kulağımda müzik ve rüzgarın hafif uğultusu ile pedal çevirmek dünyanın en zevkli işi .
Neden daha önce denemedim diye kendime kızmadım değil ama ne demişler zararın neresinden dönersen kardır.
Sürekli lastiği patlayan, freni bozulan bir zımbırtı.
Karşıyaka iskeledekileri sürmek istediğim ama hiçbir arkadaşımı sürmeye ikna edemediğimdir. Sistem çok güzel, paristeki almanyadaki olay işte kentkartı basıp bisikleti çıkartıyor sürüyorsun, sonraki makineye bırakıyorsun. Yok mu şöyle bisiklet sevdalısı bi sözlük hatunu (evet hatun. ne o öyle erkek erkeğe ıyy)
mor ve ötesinin kişiyi anlamadan sarıp sarmalayan ardarda dinlenilse de bıkılmaya, çok güzel şarkısıdır.
eski semtimde yıllarca kullandığım uzun mesafeler kat ettığim şimdiki kirası ucuz ama boktan ve hayvan gibi yokuşlu semtim nedeni ile alsam da işime yaramayacak şeytan arabası.
Üç tekerlisi makbuldür.
(bkz: tricycle)
5 yaşından itibaren 2 tekerlikli kullanılmaya başlanılan çevre dostu araç. Ama maalesef çok pahalı olmaya başladı.
çocukluktan kalan tek hevestir.
yazarların her gün kullandıkları ulaşım aracı denince bir çok kişinin aklına gelen sessiz ulaşım aracıdır.
Tekerlek patlamadıkça gidersiniz.
ilk bisikletim pembe, beyaz tekerlekleri olan; bisikletçiler çarşısından, beyazıt yönüne gidiş tarafındaki ilk dükkandan 45 tl ye alınmıştı. 2000 yazı, doğum günüm. 10 yaşına basmış bir kız çocuğuyum. babamın parası olsa bir boy büyüğünü alırdı bana, 65 tl idi. ama pembeye paramız yetti. 3. katta olan evimize indir çıkar balkona taşı sokağa taşı canımı çıkartan o bisikleti sadece bikaç ay sürebildim. küçük geliyordu bana. dizlerimi direksiyonuna çarpa çarpa mosmor ederdim. bianchi vardı mahalleden bi arkadaşımda, gri, tekerlekleri de gri. çok güzeldi, rüyalarımı o süslerdi. pembe bisikletimi o yazın sonunda kaldırdık. bir daha kullanmadım. 5 sene sonra annem sevmediğim ev sahibinin * benim için bişey ifade etmeyen kızlarına verdi. çocukluğumda pek sevmediğim o bisikletin benim için ne ifade ettiğini o an anladım. üzülmüştüm. benim ilk bisikletim hiç değerini bilmeyecek birilerinin olmuştu. ayrıca görmedim de sokakta sürdüklerini. belki de bilinçdışı bıraktım. bilmiyorum. merak ettim o bisikletimi şimdi. çocukluğumu merak ettim. yıkılıp giden anılarımı.
bahar mevsiminde dağ, bayır dolaşmak ve kendini doğaya salmak isteyen kişinin en uygun aracıdır. doğa ile dost tek araçtır neredeyse. hiçbir yere gidemeyen spor amaçlı imal edilmiş çeşitleri bu dünyadaki en salak alettir. hiçbir yere gitmeyip bir odaya kapanıp bisiklet düzeneği ile pedal çevirmek ve ilerlememek, rüzgarı yüzünüzde hissetmemek kadar ahmakça bir şey olamaz.
Arabaya tercih edebileceğim bir araçtır. Motordan sonra özgürlüğün simgelerindendir. Uzun yıllar kullandıktan, seyahatler yaptıktan sonra motora geçilmelidir.
görsel
gelişmiş toplumlarda medeniyet timsali olan biz de ise sadece çocuklara karne hediyesi olarak alınan doğa dostu, sağlıklı , motorsuz binek araçtır.

kontra fren pinokyo bisikletimi özlemle anıyorum.