bugün

bir delininin hatıra defteri palto ve burun hikayelerinden oluşmuş eser.
gogol un sosyal ilişkilerden, kadınlardan, toplumsal statülerden, dönemin siyasi yapısından dem vurduğu metaforik eser.
palto adlı öyküsüyle ağlatan kitap.
içinde esere adını veren öykü dışında palto ve burun adlarıyla iki hikayenin daha bulunduğu gogol kitabı. özellikle palto adlı öyküde varoluşçuluk akımının ilk izleri görülebilir. bununla birlikte dönem rusyasındaki toplumsal yozlaşma ve adaletsizliğe karşı yaptığı eleştiriler bakımından da dikkat çekicidir..
(bkz: 14 şubut)
siniflar arasi cizginin artik iyice belirginlestigi bir toplumda sosyal tabakanin altlarinda yer alanlarin hikayesi. tipik bir rus roman klasigi. tema her zamanki gibi, fakirlik, sefalet, siniflar arasi yasanan yasama dair farkliliklar vb. burada bir parantez acmak lazim. bizde eskiden hatta gunumuzde bile devlete kapagi attin mi senden krali yok anlayisi vardi. oysa ne hikmettir bilinmez rusya'da bu durum tam tersidir. yani memur ile kapida yatan itin bir farki yok. kapat parantezi! simdi bir memur ama o memuriyet ona o kadar agir geliyor ki, adam kendini ispanya krali sanacak kadar deliriyor.

birde suna dikkat cekmek lazim. rus edebiyatinda bizdeki gibi cogunlukla hikayeleri mutlu sonla bitirip, okuyucuyu zihinsel tatmin yoluna gidilmez. neyse o! palto hikayesinde bir paltoya hayatini adayan eleman, palto sahibi olunca caldirir paltoyu. sonra yataklara duser, hasta olur ve olur. yazar bir sans daha verir elemana ve ruh olarak geri dondurur ama sahsen bu, bende mutlu son etkisi yapmamisti acikcasi. ama asil vurgu yine sefalet, aclik ve fakirliktir.

bu tema burun hikayesinde de degismez. sabah kalktiginda burnunu yerinde bulamayan elemanin yasadiklarini ne kadar fantastik dille anlatirsan anlat, en nihayetinde memurdur (ulan ne kotu bir seydir bu memurluk) ve her sey kotudur.

gogol, "olu canlar" romaninda yapamadigi psikolojik tahlilleri azda olsa burada yapar ama hicbir zaman dosto ve tolstoy'a ulasamaz...
gogol'un bu mükemmel eserini ankara devlet tiyatroları'nda Erdal Beşikçioğlu'nun üstün performansıyla izleyince daha da bir anlam ve önem kazanan herkese tavsiye edilen yapıt.
gecen yil ankara'da rojniviska dineki adi ile teatra avesta tarafindan kurtce sahnelenen gogol eseridir.
oynaması en zor gogol yapıtlarından biri.

--spoiler--
şey, haberiniz var mı, cezayir beyinin burnunun altında kocaman bir ben varmış..!
--spoiler--
ankara devlet tiyatrosu oyunu olmasına rağmen sezonun neredeyse yarısını üsküdar stüdyo sahnesinde geçiren oyun.tanıtım broşüründe de yazdığı gibi bir deliden çok deliren bir adamın hatıra defteridir,umutsuz bir aşkın peşindeki tipik bir 19.yy rus vatandaşının git gide delirmesi ve akabinde kendisini ispanya kralı sanmasına kadar varan olayları anlatmaktadır.deliren adam rolünde erdal beşikçioğlu namı diğer vali oynamaktadır,erdal beşikçioğlu'nun oyundaki performansı ise tam anlamıyla dehşet verici rolün gerektirdiği ağırlığı ve anlatım gücünü sağlaması bir yana yer yer bir akrobasi şovuna dönüşen bölümlerdeki fiziksel performansı hayranlık uyandırıcı.hali hazırda istanbul'da da oynuyorken gidilip görülmesi gereken bir oyun.
erdal beşikçioğlu, oyunda vinç üzerinde yaptığı akrobatik hareketlerle sizi kasım kasım geriyor. 'ahanda şimdi düştü, düşücek' demekten oyuna konsantre olamadık.

deli mi ne? ne işin var vinç üzerinde?

arkadaşlarla taş attık yine inmedi!

sitesinde kısa da bir filmi var:
http://www.devtiyatro.gov...web/oyunlar/oyun0807.html
anlatıldığına göre çok leziz bir oyun. ve fakat malesef bilet bulunamıyor bir türlü. ankara devlet tiyatrolarının stüdyo sahne adlı sahnesinde 19 aralık pazar gününden itibaren yeniden oynamaya başlayacak; amma velakin biletler tükeniveriyor hemen. anlaşılan bütün ankara ahalisi kamp kuruyor gişelere...

edit: 3 şubat 2011 perşembe günü nihayet izleyebildim. mutlu son.
geçen seneden beri gitmek istediğim ancak siteye ne zaman baksam yer bulamamam nedeniyle beni hem memnun eden hem üzen oyundur.
tamam iyi güzel, tiyatro ile ilgileniyorsunuz ama yeter artık sevgili ankaralılar! bu sosyallik neden. bir kere de bilet bulunsun şu oyuna yahu.
genco erkal dan izlendiğinde mükemmel olan , Metin zakoğlu yorumuyla ise olmamış dedirten harika bir gogol eseri.
aralık ayı için yer bulunamıyan,erdal beşikçioğlunun üstün performansıyla seyrine doyum olmayan 1 saat 25 dakikalık şahaser.
gün itibariyle gittiğim ve mest olduğum muhteşem oyun. erdal beşikçioğlu'nun performansına diyecek söz yok. oyunu anlatmaktan ziyade oyun için bileti nasıl aldığımı anlatayım da bu harika gösteriyi seyretme şansınız olsun. ilkin 10:10 geçe netten almayı denedim ammavelakin tek bir bilet kalmamıştı. ikinci oyun için saat 09:20'de kızılay metrodaki gişedeydim, sırada 4. idim ama yine bilet alamadım çünkü önümdeki ilk iki kişi toplam 10 tane bilet aldı ve kuyruktaki onlarca insan geri dönmek zorunda kaldı. üçüncü oyun için saat 08:40'da gişeye geldim, bir cumartesi günüydü. haftasonu kimse sıcacık evinden çıkmaz diye düşünmüştüm ama nafile yine 4. sıradaydım ve bilet yine alamadım. son oyun için saat 07:30'da gişedeydim. ilk sıradaydım. ikinci kişi saat 08:20 gibi geldi. o gün sadece 7 bilet satıldı. bu biletlere noluyor diye sorduğumuzda 30 tanesinin protokol, 40 tanesinin (bir şekilde) toplu alındığını söyledi gişedeki hanım. koca ankara halkına ya da oyunu seyretmek isteyen vatandaşlara 30 tane bilet kalıyordu. 13 gişede 30 bilet satılıyor olması oyuna neden yer kalmadığını yeterince açıklıyor. neticede ben iki biletimi almıştım. hayatımdaki en güzel insanla bugün gittim ve seyrettim, hatta erdal abimiz bizim oturduğumuz yerin üzerine doğru bir kova konfeti serpti. ben bir kez daha mest oldum. başka tarafa dökseydi o kovayı çok üzülürdüm. o kadar uğraşmamın sonunda o kovayı ben hak etmiştim. teşekkürler amirim. umarım oynamaya devam edersin çünkü doyamadım.

p.s. akşama da behzat ç. var, bir gün bundan daha keyifli olamazdı.
bırak stüdyo sahneyi,büyük tiyatroda oynansa her gece full çekecek gogol oyunudur.
(bkz: erdal beşikçioğlu)
(bkz: genco erkal)
(bkz: huni)
bilgisayar başında nöbet tutulmasına rağmen bilet bulunamayan oyundur. biletler gişeden saat 10:00 da internette 10:10 da çıkıyor o aradaki 10 dakika da 100 bilet satılmış oluyor maalesef .
hatıra defterim nerede? gören bilen yazar var mı?
(bkz: normaller tehlikelidir)
kitabını da bugün okuduktan sonra artık cuma günkü oyunun sabırsızlığı giderek artmıştır. ilkini çok beğendik bir daha gidiyoruz, her ay oynansın her ay giderim erdal beşikçioğlu için. pardon behzat amirim için.
şu sıralar,100 kişiye oynaması itibariyle ve erdal beşikçioğlu faktörü nedeniyle biletinin alınması neredeyse imkansız olan oyundur.tüm bunların yanında biz bilet alamazken 3-4 kez izleyen orospu çocuklarının olması beni haliyle üzmektedir.
meraba hatır cetveli
kendine iyi bak.
melaba günlük naber? iyidir senden naber? iyidir senden? iyidir senden? iyidir senden? iyidir senden? iyidir senden?
dün akşam erdal beşikçioğlu'nun performansına hayran olmama sebebiyet vermiş tiyatro oyunu. şöyle ki oyunun farkı bileti ilk elinize aldığınız andan itibaren anlaşılıyor çünkü biletin üstünde ne sıra ne koltuk numarası var. tam "e peki biz nası yerimizi bulucaz" diye düşünürken salona girdik; seyirciler sahnede oturuyorlar daire şeklinde ve diğer koltuklarda oturan kimse yok. erdal beşiçikioğlu performansını bir vincin üzerinde sergiliyor. vinci çeviriyor, indiriyor, kaldırıyor, kabinden çıkıp vinc kolunun üstünde yürüyor. düştü düşecek derken mimikleri, ses tonu oynananın bir oyun olduğunu unutmanıza neden oluyor; gerçekten deliren bir adamı seyrediyorsunuz.