bugün

odamda pöfür pöfür sigara içtiğim, evin boş olması gerektiğinde "anne teyzemde kalsana 1-2 gün" dememle annemin karşı çıkmadan gittiği, her gün odamın toplandığı, her gün akşam sıcak yemek yediğim ve eve giriş çıkış saatlerine karışmayan bir ebeveynle cennet hayatına dönen yaşam biçimidir. sizi şımartır bu hayat.
okulunu zamanında bitirmesi muhtemel olan öğrencidir.
öğrenci evinde kalan bir sürü arkadaşı *, üniversitede okuduğu için de geceyi dışarda geçirecek kadar ailesi karşısında söz sahibi olmasını beklediğim öğrencü türü. ilk bakışta bardağın yarısı dolu gibidir, çok da fena değildir hani, hem ev yemekleri, kira/fatura derdinin olmaması, temizliği annenin yapması gibi avantajları da vardır. gelsinler onu benim külahıma anlatsınlar, "baba ben bu akşam arkadaşlarda kalcam" diye telefon açan öğrenci; oksijen çadırında uyuyan micheal jackson dır.
maddi açıdan sorun yoktur ama manevi açıdan durum her zaman iyi değildir. durmadan ''nerdesin? ne zaman geliyorsun eve?'' gibi sorulara mağrus kalırsın. şöyle bir gönül rahatlığıyla gezip tozamazsın gece geç saatlere kadar. her gittiğin yerin hesabı sorulur. gizli işler çeviremezsin, çevirirsen enselenme ihtimalin yüksektir. sınav sonuçlarına yalnız başına bakamazsın internetten çünkü meraklı ev ahalisi üşüşür başına. üşüşmeseler bile ''aç bi interneti göster sonuçları bakayım'' derler. '' daha açıklanmamış sonuçlar'' numarası bir yere kadar işler. baba nasihatlarında kaçamazsın, mutlaka dinlemek zorundasındır. sevgilinle rahat rahat konuşamazsın çünkü her odada biri vardır. arkadaşlarını eve çağıramazsın zırt pırt. zil zurna sarhoş olup eve gelemezsin. evde kafayı çekeyim desen o hiç olmaz zaten. eve karı kız atamazsın her an basılma korkusuyla. canın sıkıldığında geyik yapçak bir ev arkadaşın yoktur elinin altında. okey oynamaya dördüncü değil ikinciyi bile bulamazsın. sınav zamanları ders çalışmaya hevesin varsa da kaçar çünkü evdeki kardeş rahat vermez. hele ki kardeşinle aynı odayı paylaşıyorsan yandın, o sabaha kadar msn de çatır çatır konuşurken sen klavye sesleri arasında uyumaya çalışırsın. sonuç olarak efendim yazmakla bitmez yaşamak lazımdır bütün bunları...
bir cok tecrubeyi yasayamayacaktir,yazik olcaktir.en iyisi guzel bi yurtta gecirmektir.bir suru farkli insan ve eglence imkani olcaktir yurtta.ama degeri tabikide ozaman bilinmeyecektir...
ailesi tayin sebebiyle yanına sonradan taşınmış öğrenciyse, ailesi ile yaşamadığı şehirdeki kişisel özgürlüğünü kaybetmekten dolayı, onlarla çatışma yaşayan öğrencidir. zaman zaman okuldaki hemcinsleri ile ders çalışmak üzere evden ayrılıp, birkaç gün evden uzak kalır.
bazen iyi ki ailemin yanında okuyorum. bazende keşke ailemden ayrı okusaydım. dedirten durundur.
ekmek elden su gölden yaşayan öğrencidir... bazı durumları fecidir tabi...

- baba siz haftasonu köye gideceksiniz değil mi?
* evet.
- iyi ben gelmeyecem.
* neden?
- ders çalışacam.
* iyi.

haftasonu cumartesi gecesi saat 01:30 suları

* ibra...
+ aaaaaa... (çığlık modu)
- baba insan bi kapıyı çalar...
* bu ne hal be...
+ ibrahim...
- ya baba çık dışarı uf yaa... bi özel hayatımız yok anuna goyim...
* üstünü giy de salona gel çabuk...
en yakın yüksek mekandan atlayası insandır.
istediği zaman istediği kadar ailesinin yanında kalmayan arkadaşlarının yanında kalabilecek ama zor geldiği zaman da rahatça evine dönebilecek kadar şanslı, sınav zamanlarındaysa aile bireyleriyle aynı çatı altında olmanın verdiği strese dayanmak zorunda kalacağı için ruhsal dayanıklılığı artmış öğrencidir.
eğer samsun' da yaşıyorsa ve yazlığı varsa, üniversite yazlıkların orada olduğu için babalar gibi yaşayacak öğrenci.
yurtlarda, ogrenci evlerinde bok içinde yaşayan öğrenciler tarafından, bu başlık altında ağızlarına sıçılan öğrencilermiş aynı zamanda.

(bkz: bsgck)
(bkz: bahtsız öğerenci)
asla! üniversitede de evde kalacaksan okuma hiç daha iyi. evin kurallarına uymaktansa yurdunkilere uymak daha iyidir heralde.
bir eli yağda öbür eli balda olsa bile, asla üniversitenin tadını çıkartamayacak öğrencidir.

insan, afedersiniz eşşek kadar olsa bile hala anne babasının gözünde ufacık ve savunmasız bir çocuktur. anne babaya göre; çocuk eve geç geldiğinde, her zaman onu köşeye sıkıştırıp saldıracak kötü adamların var olduğu düşüncesini de hesaba katacak olursak işi gerçekten de çok zordur.

her ne kadar "ailem bana karışamaz" naraları atıyor olsa da, bu durumun sıkıcı burukluğunu eminim ki yaşıyordur.
bir eli yağda öbür eli balda olsa bile, asla üniversitenin tadını çıkartamadığını düşünen öğrencidir.
bu öğrenci ki, üniversite hayatı boyunca, geçmiş tüm öğretim yaşamında üzerine titremiş anne ve babayı** kademeli olarak kendine ilgisiz hale getirmiş olsa da; akşam üzeri öğrenci evinde donarak oturmayı bile büyük nimet olarak görüp özlem duyacaktır. Sonuçta öğrenci evinde kalanlar, hayat şekillerini kendileri belirlemektedirler. dağınık/toplu, aç/tok, içerde/dışarda, ders/yatış hallerinde olma kararlarını kendileri verirler; en azından tartışma lüksüne sahiptirler. arkadaşlarının evinde ara sıra barınarak bu açığı kapatmaya çalışsalar da; derinlerde bir yerlerde illa ukte kalacaktır.
eh, oturduğu yerde yemeğin önüne konması, evin genel gider ve bakımlarından muaf olma, farklı lokasyonlarda ortamının olması gibi avantajların göz ardı edilmesi mümkün değildir. sonuçta kişinin zihnine bir takım özlemlerin yerleşmesiyle son bulur. **
son olarak, arkadaş grubunun tamamından farklı davranışlarda bulunan grup üyesi kesin bunlardan çıkar.*
lise tadında üniversite okumaktır. liseden farkı forma giymemesidir. hayatınızda hem maddi sorumluluk hem aile ya da eş sorumlulugu olmadan kendi kurallarınıza göre yasamak için tek şansınızı ailenizin yanında okuyarak harcamayın derim. okul bitince kendi eviniz olsa bile ya evli olursunuz ki bu kesinlikle aynı tadı vermez ya da maddi sorumluluklar ve çalişma hayatının disiplini size kaçırdıgınız tadları yasatmaz.
hatalı başlıktır efendim. ailesi yanında olduğu için hiç de yaşayamazlar üniversiteyi. aksine bir rahatlık gelmektedir ki, sormayın. öyle rahatsınızdır ki, rahatsız olmak istersiniz. dur şikayet edeyim annemi babamı size.

saat 01.48. ulan korkuyorum be ! yarın cumartesi, ama peder bey sabah kahvaltıda görmek istiyor illa ki, "erken yat" diyor. allah'tan evde süt kalmamış, yoksa "sütünü iç de yat" falan diyecek, o kadar yani. gerçi sütü severim, o ayrı; ama racona ters şimdi. üniversitede okuyorsun ama istediğin saatte yatamıyorsun, istediğin gibi arkadaşlarınla takılamıyorsun. üstüne üstlük habire "ders çalış" baskısı tabii. şimdi kapıdan içeri girerek bana o eski türk filmlerindeki kısık gözlü kötü adamlar gibi bakacak. bu, "takata takata başım şişti, git yat ulan" demek oluyor.

- oğlum, tamam, yanımızdasın da.. hayat bu değil. bak, arkadaşların kendi başlarına kalıyorlar. biraz sorumluluk sahibi ol.
+ e anne, üniversiteye gidince bursa'da olsam bile ayrı eve çıkacaktım hani ?
- ne yani sen şimdi bizden rahatsız mı oldun ? bey gördün mü, oğlumuz bizi beğenmiyor artık.. büyük adam olmuş.
+ of anne yaa..
- anneye of bile denmez.

bazen geç gelirim eve. hem arkadaşlarla takıldığımdan, hem de, erken bitse bile geyik muhabbeti, inadına internet kafeye falan giderim, geç girerim eve. alıştırdım allah'tan. kaç sene oldu hala derslerin ne zaman bittiğini bilmiyorlar. altıparmak'tayım üstelik, otobüs de ayrı bir bahane oluyor tabii. evden kaçmak istiyorum yahu !

zorluk falan çekmiyorum, orası elbette işime geliyor. ama ben de pek tembel birisi değilim ki. hani eve çıksam arkadaşlarla, evin ütücüsü, arkalarından ortalığı toplayanı falan olurum herhalde, alkol de kullanmıyorum, benden alasını bulamazlar. dedim ya, hala ailemle yaşıyorum. ana kuzusu sanıyor millet, ama anlatamıyorsun ki.

hele kız arkadaşınız varsa, iki kat daha fazla zorluk çekersiniz. ailesine bağlı insanla ana kuzusunu ayırt edemiyorsa, yandınız. çok kavga ederim ben babamla, büyüdük ya, o hesap. ama kimseye tavsiye etmiyorum tabii. o üzülünce siz de üzülüyorsunuz ister istemez.

ama bak şimdi feci tırsıyorum, ben bu uzun iletiyi bitiremeden kapıyı açıp fişi çekebilir her an. o yüzden her paragraf sonrası yeni metin belgesine kaydediyorum. hadi ben göndereyim artık bu iletiyi de yatmaya gideyim. daha sabaha kahvaltıya kalkacağım, sonra da ders çalışacağım. babam yerse.

not : tam gönderiyordum kapı açıldı iyi mi ! oh, annemmiş. "kapıyı kilitlemeyi unutma" diyor.
allah sabır versın denılesı öğrencı tıpıdır.
etrafta bir çok örneğini gördüğümüz ve evi olan arkadaşlarının evine kız atmaya yamanan öğrenci modelidir. "kolaysa babayın evine at lan kızı, koduum" denilesi insan evladıdır. yazık halbüse kendisi mi istemiştir bu hayatı. elbette ki hayır ama bu kadar da yamanma ulan, değil mi kardeşim?
genellemeden sıyrılırsak üniversitede ailesiyle birlikte yaşayıp kendi ekonomik özgürlüğünü kazanma bilincinde olan ve bunu elde edince diğer özgürlükleri de beraberinde getiren bir ortam oluşuveriyor.Yani üniversiteyi ailesinin parasıyla ayrı evde yaşamaktansa kendi parasıyla ailesiyle yaşayıp memnun olan insanlar mevcut.
iki türlüsünü de yaşamış birisi olarak bırakında yorum yapayım;

efendim üniversite aileyle birlikte okunamaz görüşünü savunanların önemli bir bölümü, istanbul, izmir, ankara gibi büyükşehirlerde yaşayanlardır. bu elemanlar çok doğaldır ki öss de bir boğaziçi bilgisayar a, odtü makine'ye ya da ege tıp a yerleşemeyip kapağı misal eskişehir gibi* bir anadolu kasabasına atınca kendilerini avutmak adına ''ağbi üniversite dışarıda okunur'' ayağı yaparlar. ulan hıyar ailen istanbul da, sana; ''gel istanbul hukuk a gir'' deseler gitmicen mi? geriye kalanların önemli bir bölümü erkekler için kız düşürebilme kızlar içinse alemlere akabilme özgürlüğünü düşünenlerdir. kızların baskı gördüğü toplum yapımızı bildiğimden şehir dışında okumak isteyen kızlara ses çıkarmıyor ama ulan erkekler ''lan oğlum sen zaten yeteneksizsen tasnik i mesanin burada da elinden ileriye gitmeyecektir'' demekten kendimi alamıyorum. bir de olaya sözüm ona daha ciddi yaklaşıp ''ben kendim ayaklarım üzerinde durmayı öğreniyorum'' dallamalığını vurgulayanlar var. emin ol her ay babanın gönderdiği yüklü miktar parayı tüketirken çok ayaklarının üzerinde duruyorsun. hayat; -şanslıyım(!) özel yurtta kalıyorum- 55 tane sapla aynı çatı altında, 5 tane kıllı börklü herifle aynı odada yatmak değil! hayat sabah 10 da lig tv'yi açıp boluspor ile çemişgezekspor un bile maçlarını izleyen sığırlarla aynı ortamı paylaşmak değil. hayat insan midesini geçtik hayvan işkembesinden çıkmış gibi kokan boklu tuvaletlerde yıkanmak değil. eğer sen üniversite okuduktan sonra bile böyle bir hayat hayal ediyorsan zaten yanmışsın. okulu bırak en yakın inşaatta işe başla derim. meslek edinirsin belki. uzun lafın kısası üniversiteyi dışarıda okumak hayatı öğrenmek değil. bunu savunmak akıllılık değil. şehir halkının gözünde sadece bir ticari meta, müşteri olmak eğitim gibi kutsal bir iş adına kabul edilebilecek birşey değil.
baska sehirdeki bir universitede okumanın verdigi ozgurlukleri tadamayacak ogrencidir.
ozellikle bastırılmıs duygularla liseyi bitirmis gozu dısarda bir ogrencinin en buyuk hayalidir kendine ait bir evde kafa dengi bir arkadasla yasayarak universite okumak...
her gün okula giderken bacası tüten, tencerede aşı kaynayan bir eve döneceğini bilen öğrencidir.
Avantajları:Hazır yemek,ütü,para sıkıntısı yok,notların iyi olması
Dezavantajları:Liseden farkının olmaması,rahat gezememe